RSS

Aylık arşivler: Ağustos 2019

DOĞA SEVER KONUĞUMUZLA SÖYLEŞİ

DOĞA İLE YAN YANA CAN CANA- KONUĞUMUZ KEVSER YALÇIN KARADAŞ                                                                     31.08.2019- BİLKE SÖYLEŞİ

BİLKE- Orman yangınlarının yüreğimizi yaktığı, içimizi kor gibi erittiği son günlerde, doğa sever bir gezginle doğayı konuşmak istiyoruz. Konuğumuz “GEZDİM GÖRDÜM YAZDIM”isimli blog sahibi ve yazarı Kevser Yalçın KARADAŞ. Böyle bir konukla konumuz ne olur dersiniz? Tabi ki,doğa ve doğanın eşsiz güzellikleri.

Insan dünyanın merkeziyim sanısında ama, doğa insansız yapabiliyor. Oysa insan, doğasız hiç bir şey yapamıyor. Biliyoruz bilmesine de, doğayı yaban ellerden de koruyamıyoruz. Konuğumuz ile doğa sevgisi, doğa ile iç içe, can cana yaşamak konularında söyleşeceğiz.

Kevser Hanım, bize doğa ve gezme tutkunuzdan bahseder misiniz?

Kevser Yalçın KARADAŞ- Babam Türkiye’yi adım adım dolaşan biriydi.Gezip görme, yeni yerler keşfetme bana babamdan kalan bir tutkudur.  Baban giderse yaslandığın ağaç çöker ve yıkılır derler ya, bana da aynen öyle oldu. Onu 23 Aralık 2003 tarihinde kaybettik. O bizim sadece babamız değil arkadaşımızdı.Çocukla çocuk, büyükle büyük olurdu. 5 kardeşim var, dördümüz gezip görmeyi çok seviyoruz. Gezdikçe, sanki babam benimle birlikte gibi hissediyorum.

BİLKE- Evet Kevser Hanım zaman çok çabuk akıp gidiyor.  Zamanın çok hor kullanıldığı süreç içinde yaşıyoruz. Sadece zaman da değil, duyguların, hoş görünün, toplum malının, toplum kurallarının hiçe sayıldığı bir rüzgar hatta kasırga esiyor ve insanları etkiliyor. Dernek olarak, insanların sanat dalları ile ilgilenmesi, kitap okuması, doğa aktivitelerine katılması, amaçlı etkinliklerde yer alması için farkındalık yaratmaya çalışıyoruz..  Kamuda çalışıyorsunuz, aile ve iş yoğunluğunuz arasında doğaya zaman ayırmanız örnek teşkil ediyor.?

Kevser Yalçın KARADAŞ- Tema Vakfında İl Temsilcisi yardımcısı olarak görevliyim. 2005 yılından beri de Sinop Ormanspor Dağcılık Kulübü lisanslı üyesiyim. Kulübümüzün etkinliklerine katılmaktan mutluyum. Kamuda çalışıyorum, Sinop’ta evim, eşim ve sorumluluklarım var. Oğlumdan 2 tane 1 kız 1 oğlan; kızım dan 1 tane kız, toplam 3 torunum var. Eşim emekli. Hafta sonu Erfelek’e gitmek zorundayım, 85 yaşında annem var. Onunla  ilgilenmem gerekiyor.  Yıllık iznimde yurt içi ve yurt dışı gezilere katılarak değerlendiriyorum.

BİLKE- Kulübünüzün etkinliklerinden bahseder misiniz?

Kevser Yalçın KARADAŞ- Bizler her Pazar doğada 10 km ve 18 km arası yürüyüş yapıyoruz. Şehrin stresli ortamından çıkıp doğal ortamlarda yürüyoruz. Sinop ve çevresinde yürürken bitki örtüsü ve ağaç çeşitliliği hakkında bilgi sahibi oluyoruz.  Gerze civarında sandal ağaçları, Sinop Keçideresi civarında kayın ağaçları, Erfelek İnesökü köyünde padişah kestanesini gözlemledik. Sinop’ta yaklaşık 600 yaşında olduğu tahmin edilen bir kestane ağacı var. O.M.Ü. tarafından adı ‘Padişah Kestanesi’ olarak tescillendirilip koruma altına alınmış.  Bizler doğanın ocağında tabiat ananın kucağında olmaktan çok memnunuz.

BİLKE- Burnumuzun ve ağzımızın kapatıldığını düşünelim. O zaman nasıl nefes alamıyorsak, küresel ısınma ile karşı karşıya kalan doğadaki ağaçlar ve bitkiler de nefes alamıyorlar. Herkesin konu hakkında bilgi sahibi olduğunu görüyoruz. Ama doğadaki bu gidişe de dur diyemiyoruz. Görsel ve yazılı medya, iletişim dünyasının etkileri yanında, teknolojik gelişmeler, ekonomik büyümeler insanın yaratıcı dünyasını yok edip ezberciliğe  sürüklüyor. Gençlerin ellerinde birer telefon, internet gezgini oldular. Bu ortamda, sizin doğa tutkunuzun, gençlere örnek olmasını umut ediyoruz. Doğayı konuşmaya devam edelim.

Kevser Yalçın KARADAŞ- Kulübümüzün dağcılık, yürüyüş ve bu tür benzer etkinliklerine katılıyorum. Gittiğim yerlerde gördüklerimi blogumda yazıyorum.  Blog adresim: https://sinopem.wordpress.com/author/kevseryalcinkaradas/

İleride GEZDİM-GÖRDÜM-YAZDIM isimli bir kitap bastırmayı düşünüyorum. Söz uçar, yazı kalır misali yazarak kalıcı olmasını düşünüyorum.  Yazacak o kadar çok olay ve yansıtacak o kadar çok görsel varlık var ki. Devlet memuruyum, Tarım İl Müdürlüğünde çalışıyorum. Fırsat buldukça, yazılarıma devam etmeye çalışıyorum.

BİLKE- Dünyada obezite denen tehlike var. Bunun yanında yeni çağın getirileri depresyon, stress gibi rahatsızlıklar çoğalıyor. İnsanlar boş vakitlerini değerlendirmede zorluk yaşıyorlar. TV’nin, eğlence ve iletişim dünyasının bağımlısı oldular. İnsanlara alternatif ve amaçlı olan vakit geçirme yollarında örnekler sergileyelim.  Bize gezdiğiniz yerleri anlatır mısınız?

Kevser Yalçın KARADAŞ- 2006 Niğde Aladağlar zirve yürüyüşüne katıldım. Ayrıntılarına yazılarımda yer verdiğim zorlu bir yürüyüştü bu. Dağcılıkta kural, öncünün önüne geçilmez, artçının da arkasına kalınmaz.  Sabah 04:30 da güneşe kalmamak için bizim kafile ile yola çıktık.Biz acemi Sinoplular öncünün arkasına sıralandık ve başımızda kasklarla yola çıktık. Taş yuvarlanır ya da tansiyon düşerse yaralanma, berelenmelere karşı koruması açısından. Zirve tırmanışımız için yola koyulduk. Ara ara molalar vererek yürüyüşe tam gaz devam ettik.. Fazla mola yoktu. Çünkü vücudumuzun  soğumaması lazımmış. Tek sıra olarak saatlerce konuşmadan yürüdük, Konuşmak yasaktı, çünkü hocamız konuşarak enerjinizi tüketmeyin diye sık sık uyarıyordu. Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik diyemeyeceğim hep rampa yukarı gittik. Gerçekten çok yorulduk.

Kızıl kayalar, Hacer boğazı, İt oturur v.s. dağlarını gördük. Bizler 3450 Rakım yaptık ve pilimiz bitti.Hocalarımız B planını uygulamayı önerdiler. Kibarlık olsun diye bize sordular zirve yapacak mısınız diye. Ben ve iki arkadaşım, grubu yavaşlatmamak için vaz geçtik. .Zor olsa da yapardık ama  grubu  yavaşlatma bencilliğini tercih etmedik. Bu gezide bana oğlum Deniz Can refakat etti. Zirveye kadar taşınacak donanımlı ağır çantayı oğlum sırtında taşıdı. Kafilenin en genci Deniz olduğu için bu görevde Deniz Can’a verildi.

BİLKE- Dağların zirvesine tırmanış güzel bir duygu olmalı. Kentin sesinden, karmaşasından, kirli havasından uzak, doğa ile baş başa.

Kevser Yalçın KARADAŞ- Bunu herkese, özellikle de gençlere öneririm. Doğa temiz hava, bol oksijen ve huzur demek. Sinop sınırları içinde katıldığım yürüyüşü de anlatayım.  01/10/2017 günü Sinop Orman Gençlik Spor Kulübü Dağcılık üyeleri olarak  sezonu ABALI ORMANLARI ve 10 km ile başlattık. Sabah aracımızla  Saat 08:30 da hareket ettik. Biz dağcılar yağmur, yağış, çamur ve kardan etkilenmeyiz. Bizler her durumda yürüyüşe hazır ve nazırız. 15 kişilik ekiple yola çıktık, yağmur yağıyordu, bu sebeple aramızda katılmayanlar oldu. Rehberimiz ve İl temsilcimiz Ali Rıza Çaylı beyin rehberliğinde yürüyüşümüz start aldı. Ormanların içinden yürüdük. Yeşilin bin bir tonu gözlerimizin önünde, kuşların sesi kulağımızda, hazan yaprakları ayağımızın altındaydı. Yaprakların çıtır çıtır sesleri, melodi gibi bize eşlik ediyordu. Burada bulunmak, renk zenginliğini görmek, sesleri dinlemek ayrıcalıktı.

BİLKE- Yönetim Kurulu üyelerimizle yüksek köylerde yaptığımız araştırma çalışmalarını hatırladık. Doğanın güzelliği, özellikle sessizliğindeki gizem hepimizi etkiliyor. Abalı yürüyüşünüz nasıl devam etti?

Kevser Yalçın KARADAŞ- Yağmur sessiz, sakin yağıyordu. Hatta kayın ve meşe ağaçlarının başı dumanlıydı, çünkü az da olsa sis vardı. Başı dumanlı dağları ve hazin hazin nazlı gelin gibi ağlayan yaprakları görmek lazımdı. Bunları anlatmak yerine yaşayın da görün derim.  Bu mutluluğun keyfini  hiçbir şey veremez inanın.

Haftada bir de olsa bizler şehrin atmosferinden çıkıp kendimizi yeşilin kucağına ve ocağına atarak stresimizi doğada bırakıyoruz. Az gittik uz gittik çay kahve molası verdik. Biraz soluklandık ve dinlendik ve yola devam diyerek yürümeye başladık. Sık orman içinden yürüdüğümüz için yağmurdan fazla ıslanmadık. Islansak da önemli değil, çisil çisil yağan yağmurda ıslanmak bile güzeldi. Yeşil deryasından bu sefer çöl kumuna sahip, kum tepesine çıktık. Atlamak isteyenler kum tepesinden atlayarak eğlendiler. Yumuşak kuma zirveden atlayan arkadaşlarımızı izlemek harikaydı doğrusu…Biz doğayı, doğa bizi özlemiş. Toprak ana var olsun..

BİLKE- Anlatımınız bizi doğanın içine çekti, sanki biz de oralara gitmiş gibi olduk.

Kevser Yalçın KARADAŞ- Yürüyüşlerimizde doğa ile ilgili öğrendiğim bilgileri paylaşmak isterim. Türkiye’nin iki yerinde denize sıfır kayın ağaçları yetişirmiş. Biri Sinop ve yürüdüğümüz Abalı ormanı ve diğeri de Rize diye biliyorum. Denize sıfır Kayın ağacı yetişmezmiş. Bu yönden de bizler çok şanslıyız. Yağmurla birlikte ortalığa mis gibi kekik kokusu sardı gerçekten havayı solumak bile süperdi. Akciğerlerimizi bol oksijenle doldurduk. Sinop’ta gerçekten bir çok endemik bitki var. Bu konuda ilimiz çok şanslı. Florası zengin bir bölgede yaşıyoruz doğrusu, hatta kumda açan kum zambaklarını da görmek lazım. Dökülen gazel yapraklarını toplayıp, havaya atıp altında kaldık. Hazan yapraklarından bile yağmuru tepemize yağdırdık. Hafif güneş olsaydı ağaçların ve dalların arasından giren güneş ışık huzmelerini görmek çok güzel olurdu. Yağmurlu olduğu için izleyemedik. Başka sefere inşallah dedik. Dağ-tepe-dere-yağmur-yaprak-toprak derken 10 km yi zamanın farkına varamadan bitirmişiz. Aracımız yola gelmiş bizi bekliyordu. Aracımıza binip yola devam dedik ve Akliman daki YEŞİL ve MAVİ de Karadeniz’in köpük köpük dalgalarına karşı çayımız içelim diye mola verdik. Şoförümüzle birlikte 16 kişilik ekip çay gözleme derken kendimize geldik. Doğada yürümek ayrı bir zevk gerçekten. Isteyenler bize katılabilirler.

BİLKE- Niğde Aladağlar’dan başka Sinop dışında katıldığınız doğa yürüyüşü var mı?

 

Kevser Yalçın KARADAŞ-  Mayıs 2014’te LUKKA yolculuğumuz var. Lukka Akdeniz’e karşı ve İsa’dan 2000 yıl önce kurulmuş bir antik kent. Kentte, amfi tiyatro, lokanta, kapalı çarşı (stoa), sağlık merkezi (Asklepeion)  ve 9 adet su sarnıcı bulunmakta. Likya kentleri içinde Asklepionu bulunan tek kentmiş Rodiapolis.  Rodiapolis 2000’de çıkan bir orman yangınında aydınlanmaya başlamış. Tiyatro duvarların özelliği ise akustik özelliğe sahipmiş. Yukarıdan su doldurulup sistematik olarak banyo ve tuvaletlerde kullanılıyormuş.

Biz, “Sinop Orman Gençlik Spor Kulübü Dağcılık ve Doğa Sporları” ndan 9 kişi, kulüp başkanımız,ve “Sinop Arama Kurtarma” Kulüp başkanı olmak üzere 10 kişilik ekip olarak hazırlandık. Çalışanların fazla vakti olmadığı için 1 gün izinle işi kurtarmaktı niyetimiz. Bizim diğer grubumuz bizden önce çıktılar. Süreleri bizden uzundu, daha erken giderek, zamanı gezip görerek değerlendirmeyi planladılar.

Bizler Mete KARAKAŞ (Ormanspor kulüp başkanı), Musa YILMAZ(Arama Kurtarma kulüp başkanı) Ferhan AÇIKGÖZ ve ben 4 kişilik ekiple 30 Nisan saat:13:00 de yola çıktık. Önden giden arkadaşlarımız, Recep ERCAN, Halil ÖNCELER, Tülin KALEMTAŞ, Müjgan ÜÇÜNCÜOĞLU, Kadriye GÜNDOĞDU ve Sevim ŞAHİN arkadaşlarımızla telefonla konuşarak irtibatı kopartmadık. Sinop’tan rotamız Afyon üzeriydi. 4 kişilik ekibin içinde ikisi bay olunca arabayı sıra ile kullandılar. ILGAZ da çayımızı Sivrihisar’da 21.00 de yemeğimizi yedikten sonra “Yollar uzun, giderek biter.” diyerek yola devam dedik. Saat: 03:00’de Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Misafirhanesindeydik. Saat ise 03.00’ı gösteriyordu odalarımıza girdiğimizde. 2-3 saat de uyusak bizim yol yorgunluğumuzu alacaktı. Ninnisiz uyumuşuz.

Gezinin ayrıntıları ve yürüyüşün detaylarını blog yazılarımda bulabilirsiniz. Boyabat, Hamsoros ve daha bir çok gezimiz blogumda yer alıyor.

BİLKE-Deneyimlediğiniz birikimleri bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Doğa sevginizin insanlara örnek olmasını diliyoruz. Umarız gezi yazılarınızın takipçileri artsın.

Gerze Çağlayan, Durağan Uzunöz, Gerze Sarımsak köyündeki şelaleler ve dereler araştırmalarımızla tanıtmaya çalıştığımız doğa zenginliklerimizdendir. Ekibinizle birlikte bir gün yolunuzun düşmesini isteriz. Sarımsak şelalesinden başlayarak 3-4 km dere ve irili ufaklı şelalelerden   yürürseniz, Çağlayan Köyü KERVAN şelalesine ulaşırsınız. Bu şelaleyi takip ederseniz yine karşınıza irili ufaklı şelaleler çıkar. Durağan Uzunöz sınırındaki Örencik mevkiine götürür sizi şelaleler. Fotoğrafları ve bilgileri derneğimizin sitesinde bulabilirsiniz.

Doğa sevgisi insana olumlu dönüşler kazandırıyor. Ortak duygularımızı yansıtarak, topluma katkımız olsun istiyoruz.

Kevser Yalçın KARADAŞ’A söyleşi konuğumuz olduğu için Yönetim Kurulu olarak tekrar teşekkür ediyor, yaşamında başarılar diliyoruz.

DOĞAYI SEVMENİN VE KORUMANIN. HEPİMİZİN GÖREVİ OLDUĞUNU SAKIN UNUTMAYALIM.    BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 31 Ağustos 2019 in GEZİ ANILARI

 

Etiketler: , , , , , , ,

SANATIN BOYUTLARI

SANATIN GÜLEN YÜZLERİ- 27 AĞUSTOS-2019- BİLKE

Sinop Karakum yolunda sıcak güneşin altında, fırçalar renklerle  dans ediyordu. Zemin dokusu sert ve pürüzlü, yüksekliği ve büyüklüğü de zaman alıcıydı. Onlar sanat aşkı ile zevkle çalışıyordu. Günün akşam saatleri olmasına rağmen, gözlerindeki ışık ve samimiyeti görmüştük. Her kesimden insan, yolda bir mola veriyor, çalışmaya bakıyor ve sanatla kucaklaşıyordu. Karakum yolunun yoğun yaz trafiği işliyor, gelen giden insanlar da ilgi ile duvardaki çalışmayı izliyordu.

Sinop’ta görmeyi istediğimiz bu çalışmalar, şehrin geçmişine ve kültürüne çok yakışıyor. Çalışmayı destekleyen kurum ve kuruluşlara emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

 

Sanatın soyut ve somut üretimlerini farklı alanlarda görmekteyiz. Emek isteyen bir çalışmada sanatçının uğraşısı gözler önünde. Sanatçılarımızın ellerine, emeklerine sağlık. Üretenler var olsun.

 

 

 
Yorum yapın

Yazan: 27 Ağustos 2019 in Genel Kültür

 

Etiketler: , ,

SİNOP ZEYTİNİ HAKKINDA AKADEMİK ÇALIŞMALAR

ZEYTİN konulu toplantımıza katılan PROF.Dr.İbrahim BAŞAĞAOĞLU ve Dç.Dr. Betül BAKIR’ın ortak çalışması Tıp Kongresinde:

Hocalarımızın çalışmalarının olduğu kitap kapağı ve komite listesi

 

 

 

 

 
Yorum yapın

Yazan: 23 Ağustos 2019 in sinop zeytini

 

Etiketler: , , , ,

SİNOP ZEYTİNİNİN BİLİNMEYEN DEĞERİ

Sinop zeytininin önemini biliyor muyuz?           21 Ağustos 2019-  Yaşar SARIKAYA

Bu gün derneğimizde, Sinop için çok önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Bilke, kuruluşundan beri yerel kaynakların bilimsel olarak kullanılması,korunması ve değerlendirilmesi konusunda farkındalık yaratmaya çalışmaktadır. Özellikle küresel ısınma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığımız şu günlerde, doğa için hepimizin bir şeyler yapması gerektiğini yazılarımızda, toplantılarımızda okurlarımız, üyelerimiz ve sevenlerimizle paylaşıyoruz.

Toplantıya, Profesör Dr. Sayın İbrahim Başağaoğlu, Doçent Dr. Sayın Betül Bakır, Sigortacı Şafak SARIKAYA, Sinop esnaflarından ve bu gün yok olan eski ada zeytinlik alanı sahiplerinden Ömer BAL, Arkeolog Mehmet SARIKAYA ve BİLKE  dernek başkanı olarak ben katıldım. “SİNOP ZEYTİNLİĞİ VE ZEYTİNYAĞI ÜRETİMİ” toplantımızın ana başlığı idi..

 

Prof. Dr. Sayın BAŞAĞAOĞLU, derneğimizin 4. HALKBİLİM ÖDÜLLERİ ULUSLAR ARASI TANITIM KATEGORİSİNDE ödüle layık bulunmuştu. Hocamızın, Sinop’ta sağlık alanında yayınlanan bir çok makale, kitap ve çevirileri vardır. BAŞAĞAOĞLU, Sinop zeytinlerinin sağlık alanında kullanımı konusuna dikkati çekti ve zeytin üretiminin yeniden yapılması için hep birlikte hareket etmemiz gerektiğini vurguladı. Sinop’ta eskiden yetişen zeytin fidanlarından, bu güne kadar yaşayanların bulunup korunmasını ve aşı için kullanılabileceğini dile getirdi.

Sinop zeytinciliği konusunda araştırma yapan Dç.Dr. B. BAKIR, Ege, Akdeniz, Adalar, Marmara, Güney Doğu Anadolu Bölgesinde üretilen zeytin,zeytinyağı; üretiminde kullanılan yöntemler, gerekli alet ve edevatlar hakkında detaylı bilgiler verdi. İlgilendiği ana konu, Sinop zeytinlerinin neden yok olduğu, kalite düzeyi, organik yöntemle elde edilen zeytinyağının asit düzeyi, eskiden zeytinyağı elde edilirken kullanılan aletlerdi. Etnoğrafya ve Sinop Müzesinde zeytincilik ile ilgili sergilenen parçaları gezip gördüklerini anlattı. Sinop zeytinleri hakkında sorular yöneltti.

Konu hakkında bilgi ve deneyim sahibi, Sinop’ta zeytinlik adı verilen alanın sahibinin torunu olan Ömer BAL, 18 yaşına kadar zeytin ürettiklerini ve organik olarak zeytinyağı çıkardıklarını anlattı ve devam etti:

Sinop’ta 3 çeşit zeytin üretirdik.

1-Yağlık zeytin: Bu zeytin küçük olurdu, bir keten çuvalı zeytinden, bir teneke yağ çıkarırdık.

2-Frenk zeytini: Bu günün iri yeşil zeytinine benzer, hem siyah hem yeşili yapılırdı

3-Yemelik zeytin: Çekirdeği ufak kendisi iri bir zeytin çeşidiydi.

Evimizin önünde, zeytinyağı çıkarırken havuz olarak kullandığımız koca taş alan ve yağın akması için yine aynı taşın üstünde açılmış oluktan akar yerleri vardı.

Sayın B. BAKIR, kullanılan taşın özelliklerini sordu. Taşın özelliklerinden, tahminime göre Sinop’ta kullanılan yöntem, en kaliteli üretimlerde kullanılan yönteme benziyor. Zaten Sinop, eski tarihlerde ticaret merkezi olduğu için, dünyanın her yerinde kullanılan yöntemleri görmemiz beklediğimiz bir durumdu. Sinoplu, coğrafyasında var olan bu değerin yok olmasına izin vermemelidir. Zeytin üretimi için herkes kolları sıvamalıdır. Resmi kurumlarla, yerel yönetimlerle, STK’larla işbirliği sağlayarak herkes işin bir ucundan tutmalıdır.

Sayın B. BAKIR, Sinopluların zeytin üretimini tekrar canlandırma konusunda el birliği yapmasını, ekosistem dengesinin buna ihtiyacı olduğunu önemle vurguladı. Resmi makamlarca konunun değerlendirilmesini, zeytinin coğrafi işaret olabileceğini,  zeytin dikiminin yapılmasını ve sonra aşılama yöntemiyle mümkün olduğu kadar çoğaltılmasının çok önemli olduğunu katılımcılarla paylaştı.

Arkeolog, Mehmet SARIKAYA,  Ayancık ilçesinden bir inşaatın harfiyatı yapılırken, altından zeytinyağı yapımında kullanılan büyük bir parçanın müzeye getirildiği bilgisini verdi. Müzede sergilenen bu parçanın özellikleri hakkında birlikte konuşuldu.

Zeytin konusunda o kadar detaylı konular gündeme geldi ki, saatin nasıl geçtiğini anlayamadık. Şafak GÜNDÜZ, BİLKE yazarlarındanım, zeytinlik ve doğa sever TARZAN konusunda derneğin sitesinde yazılarım yayınlandı. Yeni yazılarımı da hazırlıyorum, zeytinlerimizin yeniden eski günlerdeki canlılığına kavuşmasını biz de yürekten isteriz dedi.

Hocalarımız, konu hakkında yazılı kaynak olup olmadığını sordular. Ben Milli Kütüphane, Meclis Kütüphanesi arasında yol yaptığım günleri ve yılları anlattım. Evraklar arasında Ülkütaşır’ın makaleleri içinde, zeytinyağının Sinop’ta tedavi yöntemi olarak nasıl kullanıldığı anlatılıyordu. 1900 yıllarının belgelerini değerli akademisyenlere teslim ettim. Kasım ayında yapılması planlanan Tıp Kongresine bizler de katılmayı bekliyoruz.

Aynı konu üzerinde istekli, duyarlı insanlar bir araya gelince, zaman nasıl geçiyor anlaşılmıyor. Ömer BAL, yıkılan eski tekel binasının arkasında yapılan kazı çalışmasında zeytinyağı atölyesinin çıktığını anlatınca, hep birlikte kazı alanına gittik.

B.BAKIR, kazı alanında gördüklerinden çok etkilendi. Kendisi, Kaz Dağlarında zeytinlikleri olan bir aileden olduğu için ağaçlara değer veriyordu. Aileye ait olan arazilerini daha sonra satmış olmalarına rağmen, zeytinler onun için çok kıymetliydi. Zeytinyağı imalathanesi hakkında çok bilgili olduğu için kazı alanında gördüğü her ayrıntıda bize önemli bilgiler verdi.

 

Güzel bir gündü, toplantı verimli, paylaştığımız bilgiler değerli, katılımcılar  önemli insanlardı. Sinop için sonuç alınması ve sürdürülebilir olması dileğiyle.

 
Yorum yapın

Yazan: 21 Ağustos 2019 in sinop zeytini

 

Etiketler: , , , , , ,

1900 YILLAR SİNOP’TA HALK TEDAVİ UYGULAMALARI

HALK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMASI- 19 Ağustos 2019 BİLKE

Eskiden hastalıklara çeşitli tedavi yöntemleri uygulanmıştır. Bunların arasında, batıl inançlarla dolu birçok hurafe olduğu gibi, bu gün de kullanılan doğal uygulamalar da vardır. İçinde yaşadığımız zamanın getirilerini ve kayıplarını görmek adına, kültür arşivimizde bulunan eski tarihli belgeleri, yeri geldikçe okurlarımızla paylaşmaktayız.Bilgi  niteliğindedir,bu gün tedavilerimiz için kesinlikle doktora baş vurmalıyız. 

1900’lü yıllarda Sinop’ta tespit edilen sağlık ve sıhhat hakkında uygulamalar, hepimizin ilgisini çekecektir. Günümüzde ilaçların bile yan etkileri olduğu bilinmektedir. Yayınlayacağımız belgeler, halk kültürü araştırması niteliği taşıdığından uygulanmamalıdır. Sağlık sorunlarımızda kesinlikle uzman doktora muayene olmak ve doktorun tavsiyesine uymak gerekir.

Eskiden uygulanan batıl inançlardan birini anlatan belge:

bu gün filmlere bile konu olan batıl inançlardan biri olan kurşun dökme geleneğinin anlatıldığı bölüm

 

M.Şakir Ülkütaşır 1920’li yıllarda, Sinop’ta memur olarak görev yaparken halk kültürü araştırma ve derleme çalışmalarını da yapmış ve 15 Eylül 1928 günü Atatürk’ün dikkatini çekmiştir. Atatürk Ülkütaşır’ın çalışmalarını çok takdir ederek,  1932 yılında Ankara Türk Dil Tarih Kurumunda göreve getirmiştir.

Sinop ve köylerini karış karış tarayan Ülkütaşır, bu gün neleri kaybettiğimizi gözler önüne seriyor. Sinop’ta zeytin üretimi yapıldığını, zeytinyağı çıkarıldığını ve tedavide kullanıldığını görüyoruz. Adada yok olan zeytinlik alanları bu gün binalarla dolmuştur. Doğal yapı bozulmuş, bozulma tüm bitkilerin ve diğer canlıların yapısını da olumsuz etkilemiştir.  Bu araştırmalarda, yaban kavunu çiçeği, Hindistan cevizi, hünnap meyvesi gibi bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok bitki adına rastlıyoruz.

3 hastalık hakkındaki açıklamalar:

“Sarılık hastalığında, yaban kavunu çiçekleri toplanarak güzelce dövülür, sıkılır. Husule gelen mayi bir tülbentten süzülür. Bu su hastanın avucuna dökülerek, hasta suyu vakit vakit burnuna çeker.”

“Kırnapçık(dahame-i levzetan): 7 tane hünnap kaynatılır,meyve kısmı yedirilir. Çekirdekleri de 7 tane zeytin ile birlikte döğülür, bir melhem yapılır.bu melhem hançere kısmı hariç boyunun yan taraflarına sürülür.”

“Çocuk karın ağrıları: sancılar tekrarlanınca çocuk çeyreklenir. Çeyraklamak: çocuğun sağ kolunu sol kolu,sol kolunu da sağ kolu üzerine üç defa getirmek,getirmek. Sonra yüz üstü yatırılarak üç deya sağ elini sol ayağı, sol elini sağ ayağı uçlarına dokundurmaktan ibarettir. Daha sonra toprak bir tavanın veya çanağın dış taraf dibinde Hindistan cevizi ezilip mama halinde çocuğa azar azar yedirilir. Karın ağrısı olmadan da uygulanır, ağrı ve sancıların önüne geçilmek gözetilir.”

 

 
Yorum yapın

Yazan: 19 Ağustos 2019 in Genel Kültür

 

Etiketler: , , ,

Erkan TURAN BİLKE’DE

HOŞ GELDİNİZ              17 AĞUSTOS 2019-BİLKE

Köy- kent kültürü konusunda, bir hayli yaşam birikimi olan Erkan Turan, deneyimlerini STK alanında ve yerel gazetede haber ve makale yazarak kullanıyor. Sinop için önemli olan tüm ortamlarda görebileceğimiz Erkan Hoca bu gün BİLKE ‘de idi.

Erkan TURAN, şimdi mahalle olan eski Osmaniye Köyü için STK çalışmasına öncülük ediyor. Dernek başkanımızın kitaplarını yeni kurulacak STK’lara tavsiye eden ve almak için derneğimize gelen hocamıza, Sinop için yaptığı çalışmalara ve önderliğine teşekkür ediyoruz. Yeni STK Sinop için hayırlı olsun dileklerimizle. BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 17 Ağustos 2019 in Genel Kültür

 

Etiketler: ,

17 AĞUSTOS

17 Ağustos 2019- Şafak Gündüz SARIKAYA

 

Sıcak bir Ağustos günüydü.

Bir bilardo salonu…

Kimse yok içeride, masanın üstünde toplar duruyor, hiç kımıldamadan.

Hemen biraz ileride sakin, kendi halinde bir ev…

Nem kokuyor, rutubet kokuyor, öyle tuhaf kokuyor ki, burun deliklerinden giren koku genzi yakıyor. Evden bir siyah beyaz fotoğraf düşmüş, rüzgarla bir o yana bir bu yana savruluyor.

Sıcak bir Ağustos günüydü.

İnsanlar sağa sola koşturuyordu. Bir sis perdesi arasında duyulan siren sesleri, acele acele yürüyen, koşturan insanlar.

Hafif bir toz bulutu, beyaz önlüklü doktorlar, sağlık görevlileri, hepsi telaş içerisinde.

Babamla beraber yürüyoruz. Bize maske veriyorlar, “takın bunları”, diye. Elimizde kumanya dar bir yokuşu tırmanıyoruz, ağzımızda bir maske. Önümüze bir çadır çıkıyor ve bizi misafir ediyorlar, ayran veriyorlar.

Sıcak bir Ağustos günüydü………

Gölcük, perişan, Gölcük mahvolmuş.

Binalar kağıt gibi yıkılmış, denizin içine bile kaymış. Bilardo masası sağlam ama binası yana kaymış, gitti gidecek. Biraz ilerisindeki başka bir bina tamamen yıkılmış, moloz yığını ve tuğlaların arasında elbiseler var, rutubet kokuyor, insan kokuyor insan. Bir siyah beyaz fotoğraf savruluyor duruyor. Kim bilir kimler vardı, kimler yaşadı o binada diyorsunuz.

Babamla şaşkın şaşkın bakışıyoruz. Çadıra giriyoruz bir yokuşu çıkarak. Çadırdakiler Güneydoğu’dan terörden kaçıp, iş için Gölcük’e gelmişler. Adam bir haftadır uykusuz, “çıkardığım ceset sayısını bilmiyorum” diyor. Ama o yorgunluklarını bırakıp bize ayran ikram ediyorlar. Babamla yine şaşkın şaşkın bakışıyoruz.

Gölcük yaralı, Gölcük üzgün. Yüreğimizde sızı ve acı. Babamla sessiz sessiz İstanbul’a geri dönüyoruz. Burada tahminimizden çok fazla yardıma ihtiyaç var, diyoruz. Çadırdaki aileyi 1 ay sonra ablam arıyor yardım göndermek için. Terörden kaçan ailenin bu sefer depremden kaçtığını ve Güneydoğu’ya geri gittiğini öğreniyoruz.

Sıcak bir ağustos günüydü………

Babama bu anıları yeniden hatırlatmak isterdim ama artık bu mümkün değil. O da, “Sen ne güzeldin komşumuzdun Fahriye Abla” dizeleri ile meşhur Ahmet Muhip Dıranas’ın mezarına komşu artık.

Depremler yıkıcıdır, yok edicidir. Acıları da zamanla unutulmaz. İçimizdeki depremler de unutulmuyor.  Bu yıl 17 Ağustos ilk defa babamsız geçiyor. Kimileri doğuyor, kimileri ölüyor. Hayatın dengesi, gizemi, dualitesi, sırrı da burada gizli bir anlamda.

Ölüm sessiz, ölüm teessür edici,ölüm deprem gibi çok acı.

İnsan hayatı, yaşam döngüsü olarak algılanır; bu döngünün sınırları vardır. Ölümün bizdeki şaşırtıcılığı, anlaşılmazlığı bu döngünün dışında gerçekleşiyor.  Algılarımız iflas ediyor, hayat anlamsızlaşıyor ve basit gelmeye başlıyor. Bu aslında yaşam döngüsünün yalın gerçekliği.

Geride kalanlar anılara, değer vermeye başlıyor. Babam, iyi ve güzel anılmak isterdi. 50’li yılların ortasında başladığı Sinop Türk-Amerikan Üssü’ndeki başarıları, anıları, toprağa ve hayvanlara düşkünlüğü, hayata pozitif bakışıyla, iyi anılmak isterdi. ve saygıyla, iyi anılmak isterdi. Biz onu hep tatlı gülümsemesi ve hoşgörüsü ile hatırlayacağız.

Ölüm çok acı, ölümün ardından iyi yad ediliyor olmak, sevilmek, saygı ile anılmak, çok önemli. Herkes öldüğünde, böyle anılmak  ister.

Deprem vurdu ve üzerinden 20 yıl geçti, 17 Ağustos’u ve ölenleri unutmayalım.

Sıcak bir Ağustos günüydü……….

Ama bunda Ağustos’un da bir suçu yoktu.

17 Ağustos’ta ölenlere ve depremlerle yitirdiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun.

 

ŞGS

 

 

Not: Bu yazıya, babam hayatta iken başlamıştım, onu kaybettik. 17 Ağustos depremini anarken, bizim  içimizde de deprem var.

 
Yorum yapın

Yazan: 17 Ağustos 2019 in ŞAFAK SARIKAYA ANILAR

 

Etiketler: , , , , ,

ATATÜRK’ÜN EL YAZISI İLE

Herkesin dikkatle okuması gereken önemli evraklar:

 

 

 
Yorum yapın

Yazan: 15 Ağustos 2019 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: ,