SUÇUM BÜYÜK, PADİŞAHIM ÇOK YAŞA DİYEMEDİM 09. 04. 2020- Yaşar SARIKAYA
Bundan tam 27 yıl önceydi, suçum büyük hem de çok büyük. Halk Eğitimi Merkezinde idareciyim, öğle tatili herkes yemekte. Santral telefonu çaldı, idealistim ya, her işe koşuyorum. Zaten her işe koşmaktan suçluyum. Koştum santrale telefonu açtım ve kendimi tanıttım, öfkeli bir ses:
Hemen anladım Sinop milletvekili.
- “Bana bak, sen neden benim gönderdiğim elemanı işe almadın” dedi aşağılayarak.
- “Sayın vekilim, evet adı geçen kişi yanıma geldi, ama ilkokul mezunu, bakanın emri var,… tarihli Milli Eğitim Bakanımızın genelgesine göre ilkokul mezunu usta öğreticilerin müracaatları alınmıyor” dedim.
- “Bak ne diyor, utanmadan hala bana cevap veriyor, sen kimsin bana nasıl cevap verirsin, gönderdiğimi hemen işe alacaksın” dedi.
İnanın suçum büyük. Meğer genelge neymiş, dürüstlük neymiş, kurallara uymak neymiş. Tek önemli olan buyruğa uymakmış. Boşuna demiyorum suçum büyük. Bilemedim ve bir türlü de öğrenemedim bu işi, suçum çok büyük çok. Konuşmamız devam etti, ben saf saf:
- “Genelgeye uymadan olur mu sayın vekilim” dedim. Öfkesi geçmedi vekilin:
- “Bak utanmadan hala konuşuyor, sen bana nasıl genelge dersin, karşında milletvekili var al dedim alacaksın” dedi vekil öfkeyle.
Konunun muhatabı bakan ve vali olmasına rağmen beni muhatap almasından onur mu duymalıydım acaba(!)? Ben böyle durumlarda sonucu görene kadar beklemeyi tercih edenlerdenim. Dur bakalım, belki göz ardı ettiğim bir ayrıntı vardır diye düşünürüm. Bu daha başlangıç, zincirleme ne olaylar ne olaylar.
O zaman usta öğreticilerin göreve alınması Vali, Vali yardımcısı, Milli Eğitim Müdürü, Halk Eğitimi Başkanı ve Halk Eğitimi Müdürü ve yardımcılardan oluşan kurul kararı ile oluyordu. Köy kurslarında usta öğretici olarak görev alacakların başvuru koşulları her yıl yenileniyordu. O yıl da en az ortaokul mezunu olma şartı konmuştu.
Bir gün odamdayım, başvuru için 45 yaşlarında tanıdığımız Sinoplu bir abla geldi. “Beni vekil gönderdi öğretmen olacam” dedi. Konuşmasından anlamalıydım, planlı programlı bir oyundu bu. Ama bende o zeka yok demek ki. Evraklarına baktım, genelgedeki kurallara uymuyor, hemen genelgeyi çıkardım gösterdim. “İlkokul mezunu olanların müracaatını alamıyoruz” dedim. Anladım ki bu davranışı yaptığım için suçluydum. Karşımdaki büyük cesaretle
- “Ben karışmam beni vekil gönderdi” dedi.
- “Müracaatları ben alıyorum, ama evraklarınız kurallara uymuyor, bu işi vali ve milli eğitim müdürü ile görüşün” dedim dedim ama anlatamadım.
Beni bu olayın ortasına alıp, suçlu ilan etme niyetlerini anlamalıydım. Hala Sinoplu bir ablaya yol göstermek için çabalamaya devam ettim.
Sayın vekilimiz bana neden kızmıştı ve hedef olmuştum acaba? Aklıma gelen bir tek şuydu; seçim propagandası için tüm partiler özellikle öğlen arası saatlerinde kuruma gelmişti. İktidarın büyük ortağı olan parti ve sayın vekil ise ders saatleri içinde hem de uzun süre kurum çalışanlarını toplayarak parti tanıtımlarını yapmışlardı. Ben bu tanıtımların hiç birine katılmadım ve kurs saatlerinin aksamasını da uygun bulmadığımı arkadaşlarıma söyledim. Herhalde bu vekilin kulağına gitmiş olacaktı. Kim iletti ise bire bin eklemiş, beni suçlu ilan etmişlerdi.
Olaylar aldı başını gitti, Milli Eğitim Müdürü, Halk Eğitimi Başkanı ve beni vali makamına çağırdı. Hepimiz ayakta duruyoruz, tekmil veren asker gibi.
- “Yaşar SARIKAYA sen misin, bana bak sen vekilin dediğini neden yapmadın” dedi vali.
Ben de doğal olarak cevabımı vermeye çalıştım:
- “Sayın valim, konu genelgeye uymadığı için siz de takdir edersiniz” dedim.
Diyorum ya ben suçluyum. Hiç cevap verilir mi büyük adamlara? Milli Eğitim Müdürü çaktırmadan “sus” diye işaret ediyor, bense izah etmeye çalışıyorum. Milli Eğitim Müdürü tam tekmil, bana ne oluyor ki.(!)
Ben Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğüne vekalet ediyorum. karşı karşıya kaldığım durum ortada “eşek gibi çalışıyor nasılsa, görevde kalsın ama bizim için çalışsın”. Abluka altındayım yani. Karakterim gereği bildiğim doğrulardan şaşmadan görevime canla başla devam ediyorum.
Hem müdür vekilliğini yürütüyorum, hem tiyatro yönetiyor, hem iki ayrı yörenin halk oyunlarında 36 kişiyi çalıştırıyor, müziklerini yapıyor kendim için de ücret tahakkuk ettirmiyorum. Usta öğretici atamaları genelgeye uygun olarak yapıldı. İlkokul mezunu olanlar atanamadı. Ama benim suçluluk durumum sürekli devam etti. O sayfayı kapatmıyorlardı. Kurumun işleyişini biliyor nasılsa, emrimizde çalışsın politikası güdülüyordu galiba. Ben de suçumun gerçekliği açığa çıksın, neymiş öğreneyim beklentimi sürdürüyordum.
Süreç de devam ediyordu. Eğilme derecem ve açılarım, tabiyetim ve boyun eğmem test ediliyordu galiba. Bu arada bir çok etkinlikler sahneledim. Sonra kurum teftişi yapıldı ve tam bir hafta sürdü. Öğretmenler, memurlar merkezde tam 90 kişi teftiş oldu. Teftiş başarılı geçti, İdari teftiş ise sona bırakıldı.Teftiş için özel aradılar, zaman olarak nedense izinli günüm tercih edildi. Trabzon’da Halk Eğitimi Merkezi Müdürleri Karadeniz Bölge toplantısı vardı, toplantıya gideceğim için bir gün önceden izin verilmişti.
O gün için ısrar edildi, ben de olsun diye düşündüm, teftiş aradan çıkar iyi olur dedim. İzinli olmama rağmen saatinde geldim, 8 müfettiş geldiler hoş geldiler. Durumda bir fevkaladelik var, ama konduramıyorum. Her biri aynı anda ayrı ayrı dosya, evrak istiyor, elimden geldiğince çekmece, etajer istediklerini bulup vermeye çalışıyorum. Ayağa kalktığımda bir müfettiş beni itikleyerek koltuğa oturdu, arkasında kala kaldım, zar zor koltuğun arkasından geçtim. Bu kadar olmaz diyor aklım. Dur biraz daha bekle diyor içimdeki ses.
Her siyasi görüşten müfettiş var, tam 8 kişiler bu kadar açık yanlış yapmazlar biri biri ses çıkarır diye düşünüyorum. Toplantıya gideceğimizi de hatırlatıyorum sürekli. Her konunun bilgisini ve evraklarını sen ver, muhatabımız sensin dediler. Her konuyu da anlatıyor bilgilendiriyorum. Konunun biri bitmeden, müfettişin biri ayağa kalkıyor, beni bekletmeyin diyor salon teftişi için salonu göster diyor. En azından salonlara görevli gelse olur mu diyorum? yok olmaz diyor. Büyük salona, kalorifer dairesine gidiyoruz, aklınıza gelecek bütün ayrıntı için hem gezdiriyorum hem bilgi veriyorum. Odama geldiğimde nerede kaldın, bizi burada beklettin diyorlar. Halimi tahmin edemezsiniz, Kocaman bina bir sağa, bir sola, bir aşağı bir yukarı dolanmaktan bir hal oldum.
Bu koşturmaca devam ederken saat öğleni geçti. Halk Eğitimi Başkanı geldi “beyler biz Trabzon’a gideceğiz” dedi. Ben merakla bakıyorum, ne diyecekler diye. Sihirli sözcük buymuş demek ki. Tamam dediler, toparlandılar çantalarını aldılar, bana ellerini uzatarak veda etmek istediler. Sabrım burada taştı, ” ne yapmak istediniz arkadaşlar, neydi bu olanlar, toplantıya gideceğim evrakları hazırlamam gerek, bazı konularda sayman, memur ve görevliler yardımcı olur desem de dinletemedim. Ne vedalaşması dedim, siz yolunuza ben yoluma, elimi vermedim. Biz Trabzon’a toplantıya gittik. Sonra Sinop’a döndük.
İşte artık ellerinde soruşturma açacak iyi bir bahane vardı ve soruşturma açıldı. Müdür teftişe izin vermedi diye. Bir haftada yaptıkları kurum teftişi ve benim teftişim sümen altı edildi. İşte şimdi suçum belli olmuştu.
Teftiş başlatıldı, fezleke hazırlandı. Ben bu süreci yaşarken, olanları bir de sanki astral seyrediyordum. Dünyada geçerli akçe nedir, insana eğilmek için neler dayatılır, geçici büyüklüklere neden tapılır, adam kandırma ustalığı ne kazandırır…..gibi konularda ihtisas yapıyordum adeta.
Uzatmayayım sonuç ne oldu: BANA DERS VERDİLER. Ceza verdiler ama meslek hayatımda hiç ceza almadığım için iptal edildi. Ben de zaten utanmadan ceza verecekler mi diye merak etmiştim. Ve emekli olmaya kara verdim 20 yılım dolmuştu meslekte. Bir ay daha çalıştım ne olur ne olmaz belki eksiklik olabilir diye.Emekliye ayrıldım. İyi ki de ayrıldım.
İnsanın özgür dünyası, hiç bir şeyin gölgesinde kalmamalı. İnsanlığa katkı sağlamak istiyorsak, tüm yanlışlara dur demeliyiz. Aynı grup, aynı siyaset, benim adamım anlayışı ile kendi dışında ne varsa değersiz kılan anlayış yerini gerçek mücadeleye bırakmalı.
Evet, birlikte olmak güç verir, bu birlikteliğin gücü ezilenlere, yoksullara, çaresizlere fayda sağladığı sürece. Her görüşün kodamanları ön saflarda yer alırken, oluşan gruplar yine menfaatçilere yararken gidişata olumlu değişimler getirmeliyiz. Gençler, sizler bizim güvencemizsiniz. Bu değişimleri sizler gerçekleştireceksiniz.
BİR ANEKDOT: Özür dilersen soruşturma açmayız diyen bir kurul başkanı var onu da atlamayayım. Yahu suç suçtur, ne uzattınız, suç varsa özür dileyince suç kalkar mı?Ne idi bu kendine biat hırsı, anlamadım, anlayamayacağım. Bu hırsı nerede görsem nefret ettim ve etmeye devam edeceğim.