RSS

Aylık arşivler: Ocak 2022

Sinop İli Memeli Hayvan Faunasının Değerlendirilmesi-MAKALE

29.01.2022-BİLKE

Pınar ÇAM ve İdris ÖLMEZ- Araştırma Makalesi / Research Article Iğdır Üni. Fen Bilimleri Enst. Der. / Iğdır Univ. J. Inst. Sci. & Tech. 5(3): 9-16, 2015

Şekil 10. Cervus elaphus- Kızıl Geyik; Lokasyon: Durağan-Sinop(foto-makale)

Sinop il sınırları içerisinde bulunması muhtemel türler, ülkemizde yaşayan yaklaşık 160 memeli türünün
% 26’sini oluşturmaktadır. Yüzölçümünün, tüm Türkiye yüzölçümünün % 0.8’i olduğu düşünüldüğünde, Sinop ilinin barındırdığı memeli hayvanlar bakımından, orta zenginlikte tür çeşitliliğine sahip olduğu söylenebilir.

Şekil 6. Capreolus capreolus-Karaca; Lokasyon: Sarıkum-Sinop(foto-makale)



Sinop ili memeli faunasının tespiti ve değerlendirilmesi, burada yaşayan memeli türlerinin korunmasına
yönelik çalışmaları da beraberinde getirecektir. Sinop ili yaban hayvanları için eşsiz yaşam alanlarını içermektedir. Bu sebeple memeli türlerinin bilinmesi, özellikle indikatör ve hedef türler için koruma stratejilerinin oluşturulmasını kolaylaştıracaktır. Bu sayede halk bilinçlenecek ve memeli hayvanlara (tür bazlı) yönelik ekolojik yaklaşım gelişecektir.

Şekil 12’de Sinop ili memeli hayvan tür sayısının, tüm Türkiye memeli türü sayısına oranlandığı grafik
verilmiştir.

MAKALENİN TAMAMI:

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

SİNOP KÖYLERİNDE 1487-1600 TARİHLİ NÜFUS

24.01.2022-A.Yaşar SARIKAYA

Bu gün geçmişe doğru bir yolculuk yapalım yine. Biliyorsunuz sitemizde amaçsız bir konu işlemiyoruz. Köylerimize yerleşimler konusuna, sosyolojik açıdan değinmek istiyorum.

Belgelerden, dağınık grupların, farklı zamanlarda Sinop köylerine göç ettiği sonucunu çok net olarak görülür. 1487- 1580 hane sayılarının olduğu tabloda bulunmayan köylerde yerleşim olmadığı anlaşılıyor.

Biz Sinop’ta, 1487 yılından 1580 tarihine kadar köy yerleşimlerine bakalım:

.

Köylerde yaşayan halk, yaşam ihtiyaçlarını gidermek için birlikte hareket ediyor, temel ihtiyaçları karşılamak için el ele veriyorlardı. Birlik ve beraberlik içinde, imeceler yapılıyordu. Büyük şehirlerin rant merkezi oluşu, köyden göçlerin artması ve köylerin boşalması toplumun sosyolojisini oldukça etkilemiştir. Köyler, artık ziyaret edilen tatil merkezi gibidir.

Köy yollarımız, Karadeniz bölgesinin ihmal edilen yollarının başındadır. Toplum için el ele vermek, birlikte hareket etmek artık yerini bireyselliğe bıraktığından, ihmaller zinciri devam edegelmektedir. Zor yılların kahramanı olan bir nesil, artık yerini bu gün teknolojinin esiri olan nesle bırakmıştır. Toplumsal duyarlılığın yerini de bireysel doyumsuzluk almıştır.

Sosyolojik ve psikolojik etkiler, eğitimciler tarafından bilinmekte, uygulama aşamasına ne yazık ki geçilememektedir. Eğer toplum, bu konuda köydeki imeceler gibi aynı duyarlılıkla hareket etse, olumlu gelişmeler olabilir, iyi sonuçlar alınabilirdi.

Bu tablodan sonra hane sayımı olarak yapılan nüfus sonuçlarına bakalım:

KAYNAK: M. Ali .ÜNAL-OSMANLI DEVRİNDE SİNOP

 
1 Yorum

Yazan: 24 Ocak 2022 in eski sinop köyleri

 

Etiketler: , , , , , , , ,

DUDAŞ KÖYÜ HAKKINDA-Tayyip SANDALCI

19.01.2022-Dikmen Dudaş Köyü-Tayyip SANDALCI

GİRİŞ: İnsan oğlu var oluşundan bu yana , nereden gelip nereye gittiğini merak eden tek canlı türüdür.. Ancak insanlık tarihinde yaşanan savaşlar, yakıp yıkmalar , aynı zamanda insanlığın geçmişine ait belgeleri, arşivleri de yok ede gelmiştir. Buna birde Eski Türkçe okuma yazma zorluğu, harf devrimi gibi ülkemiz gerçekleri de eklendiğinde belge/arşiv temini iyice zorlaşmıştır. Çünkü harf devriminden sonra Eski Türkçe belgeler yeterince yeni döneme taşınamamış yaygınlaştırılamamıştır.

Elbette harf devrimi gerekliydi, çünkü devrim öncesi okuma yazma oranı %5 ler düzeyindeydi. Ancak harf devrimi ile bir çok arşiv bilgi ve belgelerin duvarın öbür tarafında kaldığı, bu tarafa taşınamadığı kanısındayım. Türkiye’de bu donanıma sahip çok az bilim adamının olduğunu düşünmekteyim. Hasbel kader Eski Türkçe okur yazarım. Kitabe, levha okumaya olan ilgimden dolayı şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, eski Türkçe okuma yazma farklı bir şey, kaligrafik / tezyin özellikli yazıları okumak bambaşka bir şey. Bunun için farklı bir eğitim gerek. Burada bir anekdotumu anlatmadan geçemeyeceğim. Kaligrafik sanatla yazılmış bir kitabeyi çözebilmek için yaşlı genç sayısız din görevlileri ile görüştüm fakat faydalanamadım. Her neyse biz konumuza dönelim. Eminim benim gibi sizler de merak ediyorsunuzdur doğup büyüdüğünüz köyün tarihini, ilk göçün nereden ne zaman geldiği, hangi ırk ve boydan olduğu, etnik yapısı gibi geçmişimize ait bilgileri.

Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmalar da bölgesel göç hareketlerine ait somut bilgi/belge edinemedim, ancak Anadolu tarihi ile ilgili yazılanlardan yola çıkarak genel bir yaklaşım sağlamaya çalıştım . Bu konu tartışmaya ve katkıya açık bir konudur, isteyen herkes (kaynak/ belge göstererek) katkıda bulunabilir. Amacım sadece bir başlık açmaktır.

1071 Malazgirt savaşında Selçukluların Bizanslıları yenmesi sonucu Türkler Asya’dan Anadolu’ya göç etmeye başladı. Türk beyleri savunmasız Anadolu’da ordularıyla ilerlerken Türk göçleri Hazar denizinden, Kafkaslardan, yoğun bir şekilde devam ediyordu, bu göç hareketi bir kaç yüz yıl sürdü. 13. Yüz yılın sonuna doğru Oğuz Türklerinin Bozok kolu olan 12 oğuz boyu Anadolu’nun kuzey bölümüne göç etti. Bunlardan yaklaşık 100,000 kişilik bölümü Kastamonu bölgesine yerleştirildi.

Yaşar Kemal, Binboğalar Efsanesi (göçebe yörükler)adlı eserinde şöyle der: ‘ Horasan dan gelmişler, uzun boylu ala gözlü uzun adamlar, omuzlarında tay derisinden sırmalı abalar, uzun keçe külahlar, uzun kargılar, 72 direkli, 72 göbekli, keçi kılından kara çadırları var, semah dönerler’ der. Sinop idari teşkilat olarak merkezi Samsun olan Canik livasına, daha sonra da tanzimatın ilanından sonra Kastamonu’ya sancak olmuş, Cumhuriyetin ilanından sonra ise 1924 de Kastamonu’dan ayrılıp il olmuştur. 1520-1530 yıllarında hemen hemen Anadolu’nun tamamı Anadolu vilayeti diye tek vilayetti ve Kastamonu’da Anadolu vilayetine bağlı bir liva idi.1214 yılı ekim ya da kasım ayında, Selçuklu hükümdarı İzzettin Keykavus , Sinop tekfurunu esir alarak kaleye girip , Sinop’u Trabzon Rum İmparatorluğundan aldı. Sinop , 1294-1461 yılları arasında Candaroğulları yönetiminde kalmıştır. Daha sonra 1462 yılında , Fatih Sultan Mehmet Trabzon Rum imparatorluğunu ortadan kaldırmaya giderken Sinop’u da Osmanlı topraklarına katmıştır. Yukarda yazılanların ışığında bir tahminde bulunmak istersek, Dudaş köyünün tarihi 12. 13. Yüz yıla kadar gidebilmektedir. Bir yerleşim yerinde en iyi korunan eski ve kalıcı izin mezarlıklar olduğunu düşünürsek, bu tarihlere uygun izler bulmak mümkün olabilmektedir. Dudaş mezarlığında 1960-1970 yıllarına kadar kurumuş fakat ayakta durarak zamana direnen meşe ağaçları var idı. Bu ağaçlar için köyün yaşlıları farklı tahminlerde bulunurlardı. Daha sonra anadolunun çeşitli yerlerinde gördüğüm ve arkeologlarca tarihlendirilmiş ağaçlarla yaptığım kıyaslamalarda bizim mezarlıktaki ağaçların yaklaşık 600- 700 yaş civarında olabileceğini düşünmekteyim. Bu tarihler ise oğuz göçlerinin yoğun olduğu 12. 13. Yüz yıllarla örtüşmektedir. Mezarlığın hemen karşısında , güney doğusunda ise , islami nizamda olmayan mezarlık varmış. 1960 – 1970 li yıllarda buraları işlerken iskeletler çıkardı. Bu da bize göstermektedir ki tüm Anadolu’da olduğu gibi bizim köyde de bizden önce gayri müslimler yaşamaktaymış.

KÖYÜN ADI VE DİĞER YERLEŞKE ADLARI: Dudaş ismi anadolunun çeşitli yerlerinde mevcuttur. Eskişehir de , kütahya Tavşanlıda ve Ankara’nın bir köyünde Dudaş ismi bulunmaktadır. En yakın sözlük anlamı ise du~daş olmak, karşılaşmak ( TDK de yok). Ankara bölgesindeki köyün muhtarı ve yaşlıları ile yaptığım tel görüşmesinde ; onlara köyün adının nereden geldiğini sorduğumda bana : …”savaşan iki ordu burada karşılaşmışlar onun için karşılaşma, kucaklaşma anlamında Dudaş demişler” dediler. (Duygu daş , Dudaş olmak ).Sosyal bilimciler araştırmalarında yer adlarını inceleyerek o yerin tarihi ve etnik yapısı hakkında (toponomy) yaklaşım elde etmeye çalışırlar. Bizde aynı metod dan faydalanarak bir çıkarım yapmak istersek;Örneğin: Ahad köyü, Galaççayı, gülek , kınık, kızık, bunlar oğuzların kullandığı isimlerdir.Ahad köyü : Dudaştan derekışla ya inerken çaya yakın bir arazi ve aynı yerde halen kalıntıları bulunan islami nizamda mezarlar mevcuttur. Galaç çayı ise, Göktepe- Bedireden sırtlarındanbaşlayıp , Bağırdaş mahallesinin güneyinden akıp giden çaya verilen addır. Gülek , kınık, kızık ise Anadolunun çeşitli yerlerinde çok rastlanan yer adlarıdır. Bu yer adları Oğuz boylarına ait yer adlarıdır. Sonuç olarak , bütün bunlardan şöyle bir yaklaşım elde etmek mümkün :Dudaş köyü’nün tarihininin Oğuz göçlerinin yoğun olduğu 12. 13. yüz yıllara uzanabileceğini ve yer adlarından da anlaşıldığı gibi buraları oğuz boylarının yurt edindiği, Yerleşkelerin seçim özelliklerine bakıldığında ise , hayvancılığa dayalı bir yaşam biçimlerinin olduğu anlaşılmaktadır (göçebe yörükler), yayla , yaklaşık 1100 rakım, kışla 700-800 rakım, derekışla 400-500 rakım ( rakımlar yaklaşık dır), mevsime göre hayvanlarının barınabileceği , doğayla uyumlu yerleşkeleri seçmiş atalarımız. Bu yerleşim yerleri neredeyse günümüze kadar işlevini sürdürmektedir.

12/01/2022- TAYYIP SANDALCI

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

//ayşe’ce//

13.01.2022- Ayşe EKŞİ ELMACI

HEYBETLİ GÜR KAŞLI ATATÜRK BAKIŞLI DEDEM

Doğduğum ev Zeytinlik yolu diye geçerdi sokağım. Eski Rum eviydi, aslında yanındaki evin bir parçasıymış.1924’te Kavala Sarışaban’dan Türkiye’ye geldiklerinde, önce İstanbul oradan aktarma Sinop’a gelmişler. Boşalan Rum evlerine yerleştirilmişler. Dedem, babası, kardeşleri gelinler torunlar kalabalık olduğu için (şimdi Üçüncüoğullarına ait )yandaki evle beraber iki eve yerleşmişler.

Dedemin babası İstanbul’a gitme hayaliyle yandaki evi şimdiki sahipleri Hüseyin Üçüncüoğlu’na satıyor. Dedem eşi ve üç oğluyla doğduğum evde yaşadığı için bizim evi sattırmıyor. Nedendir bilinmez İstanbul’a da gidemiyor. Seyit Bilal caminin yan tarafında mezarları(Sanırım kaybolmuş hele son haliyle üzerine evler yapılmış)😞

Dedemi hayal meyal hatırlıyorum. Heybetli gür kaşlı Atatürk bakışlıydı. Bastonuyla bastığı yer titrer tahta döşemeler gıcırdardı. Evimiz kalabalıktı. İki elti, onbir çocuk. İki elti kardeş gibi geçinir , mutlu Mesut yaşanırdı. Yengem Nurlar içinde uyusun)doğa ana gibiydi ömrü adada geçerdi . Bütün otları tanır, hangisinin hangi hastalığa iyi geldiğini bilirdi. Ayhan abim balığa gider balıkçı tekneleriyle gece yarısı küfeyle balık getirirdi. Mantuz ocağı yakılır annem balıkları ayıklar, yıkar tuzlar bol maydanozlu soğan piyaz yapar, yengem ocakta ızgara başında büyük çocuklar Bora’nın fırından bi çuval ekmek alır, kapı ardına kadar açık kokuyu duyan gelir bi ekmek kapar, arasına balık soğan piyaz koyar kapı önüne çıkarlardı. Bazı geceler cümbüşü patlatırdık. Yengem tepsiden def yapar, abilerimden biri saz çalar bir diğeri kaşıklarla ritim tutar. Hep bir ağızdan şarkılar türküler söylenirdi.

Bu ev benim doğduğum ev yokluğun mutluluğa mani olamadığı , sevgi dolu bir evdi. Sokağım yağmurda çamurlu olurdu. Bilal abinin yarım yamalak ördüğü sürekli ürken duvarı. Sabah uyandığında anneme “kim yıktı bu duvarı “ diye soran söylene söylene yeniden örüp sabaha yine yıkılan bir duvar. Doğduğum ev zamana yenildi, iki katlı bir ev oldu. Bilal abinin duvarı da yok artık. Sokağımın adı bile değişmiş Yakamoz skk olmuş . ( fotoğraf için Zeynel Zeki Özcanoğlu’na teşekkürler) //ayşe’ce//

 
Yorum yapın

Yazan: 13 Ocak 2022 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , , ,

SALEP ÜRETİMİ GİRİŞİMCİLERİ

10.01.2022- BİLKE

Sitemizde, Sinop’ta üretime dönük konular hakkında yayınladığımız yazılar, bizleri üreten bir çok dostla tanıştırdı. GÖKGÖZ kardeşlerle bu vesile ile tanışmıştık.

20 Mayıs 2021 tarihinde Gerze’de kendi tarlalarına salep ektiler. 50 metrekare alana, devletten de %50 teşvik alarak işe başladılar.

Gerze’de 09. 01.2022 tarihinde çalışmaları hakkında bilgi almak için üreticilerimizle toplantı yaptık.

Salepler, 7 ay sonra sonuç vermiş, GÖKGÖZ kardeşlerin yüzünü güldürmüştü.

İşte girişimcilerimizin salepleri, üretim artırılarak devam eder ve dileriz onlara tüm kapılar açılır. Ülkemizin üretime çok ihtiyacı var. Çalışkan, üreten, emek veren insanlara da. Teşviklerin, projelerin vatandaşa destek amaçlı olmasını istiyoruz, bekliyoruz.
Türkiye toprakları boş kalmamalı. Toprağa, doğaya emek vermek, en verimli geri dönüşü almak demektir. Her birimizin, bu ülkeye, Cumhuriyete, bu yurt kurtulsun diye kendini feda edenlere borcu var.

Salep ve lavanta üretimi Sinop’ta yaygınlaşsın istiyoruz. Tüketen bir toplum olduk, devlet tarım alanında projelere ağırlık vermek zorunda. Toprak, hava, doğa kendine yapılanı unutmuyor. Biz onları unutursak, onlar da bize vermiyor. O zaman, ithalata yükleniyor ve AVM bağımlıları olarak yaşayıp, gidiyoruz.

 
Yorum yapın

Yazan: 10 Ocak 2022 in sinop tarım

 

Etiketler: , , , , ,

ANLATILARDAN BELGELERE

07.01.2022- A. Yaşar SARIKAYA

1838BOA NÜFUS KAYITLARI-TİLKİLİK KÖYÜ- YAYKIL DİVANI

Coğrafyanın, canlılar ve eşya üzerinde içsel etkisi vardır. Bir fidanı ekvatora, Akdeniz Bölgesine, Karadeniz Bölgesine ya da Sibirya ‘ya dikelim. Aynı bitki olsa da, farklı sonuçlar alınacağını hepimiz biliriz. İnsanlar, kent, köy, kasaba ya da hangi yerleşkede yaşarsa yaşasınlar, coğrafyanın etkisi kesinlikle yadsınamaz.

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü, Yüksek Lisans Mezunu -Sinem Şahin Yeşil, Monograf-Edebiyat Eleştirisi Dergisi ISSN 2148-3442 2016/5: (124-149) kaynaktan alıntı not düşmek istiyorum:

Psikocoğrafya, yalnızca kenti deneyimlemekle kalmayıp bu deneyimi birer anlatıya dönüştürme pratiği sergilemektedir. Bunlar öznel ve hareketli anlatılardır. Dolayısıyla anlatının hem içeriğinin
hem de söyleminin durağan değil de birer “rota” ya da “parkur” şeklinde çizilmesi gerekir.

Psikocoğrafyanın önemle üzerinde durduğu bir diğer konu nostaljidir: Mekânın değişen, geçip giden zamanı hissettirme gücü vardır. Bu doğrultuda psikocoğrafi bir anlatının da nostaljik eğilimler taşıması beklenir.

Yaptığım araştırma çalışmaları, paragrafta dikkkat çeken özellikleri taşımaktadır. Annem ve babam, unutmadıkları köy yaşamlarından hafızalarına kaydettiklerini hep taze tutmuşlardı. Anlattıklarına, hiç bir zaman sadece iki yaşlı insanın anıları olarak bakmadım. Çünkü yaşananlar, Türkiye gerçeklerinin bilinmeyen arka yüzüydü. Savaşların korkunç izlerini taşıyan, gaziler ve şehitleri tanıyan çocuklardı onlar. Onların kokladığı hava, tohumları yeşerten toprak, günü aydınlatan güneş çok derin, çok anlam yüklüydü. Üretmeye aşık, vefalı kahramanların anlatıları ile beslenmiş, doğanın, canlının, varlığın değerini bilen insanlardı.

Soyumuzda bir tek babamın babası olan dedemin varlığı, geçmişe dönük ciddi bir araştırma yapmama vesile oldu. Ne kardeşi, ne amcası, ne amca oğlu hiç biri yoktu. Bu nedenle 2. kitabım üzerinde özenle 6 yıl çalıştım, sonra baskıya girdi. Ama hala sorularımın cevaplarını bulamamıştım.

Başbakanlık Osmanlı Arşivinden temin ettiğim, köyümüzün kayıtlarında bulduğum cevaplar da yeni soruları doğurmuştu. En büyük Caferoğlu Mustafa Dede’nin 2 oğlu vardı. Uzun boylu sarı sakallı Mehmet adındaki oğlunun, 8 yaşındaki oğlu Mehmet, babamın dedesiydi. İki kardeşin ve çocuklarının içinden bir tek babamın dedesi vardı yaşayan.

Çanakkale ve İstiklal harbi şehitler listelerinde çokça aradım. Ne Kafkas Cephesinden dönmeyen annemin dedesinin, ne de babamın sülalesinden bir kayıta rastlamadım. Sadece Caferoğlu sülalesinden Ayancıklı bir şehit olduğunu gördüm. Sinop ve çevresinde Tilkilik köyünden Ayancık bölgesine göçen CAFEROĞLU sülalesi var mı? Okurlarımızın, konu hakkında bilgi sahibi olmasını umuyorum. Bu konuda bilgi sahibi olanlar ile sosyal medya aracılığı ile haberleşmek isterim.

BOA 1838- CAFEROĞULLARI- (MEKKE SÜLALESİ) NÜFUS KAYITLARI

1-CAFEROĞLU ORTA BOYLU AK SAKALLI MUSTAFA-VELEDİ MEZBUR-80 YAŞINDA

2-OĞLU ORTA BOYLU KUMRAL SAKALLI HÜSEYİN(T)-60 YAŞINDA

3-DİĞER OĞLU UZUN BOYLU SARI SAKALLI MEHMED-43 YAŞINDA

4-OĞLU MEHMED-8 YAŞINDA

5-MERGUME(ADI GEÇEN  CAFEROĞLU HÜSEYİNİN OĞLU ŞAB EMRU (BIYIĞI SAKALI ÇIKMAMIŞ GENÇ) MEHMED-15 YAŞINDA

6-DİĞER OĞLU İSMAİL-6 YAŞINDA

Nüfus kayıtlarının tamamı, MEMLEKETİM TİLKİLİK olarak açtığım blogda, okumak isteyenler için:

 

Etiketler: , , , , , , ,

1835 SİNOP- MERKEZ NÜFUS KAYITLARI

03.01.2022-A.Yaşar SARIKAYA

BALATLAR VE KEFEVİ MAHALLELERİ

2006 yılında 2. kitabım baskıya girdikten sonra, sıra ailemin ve köyümüzün Başbakanlık Osmanlı Arşivinde olan nüfus kayıtlarını bulmaya gelmişti. Söylerken çok kolay geldiğine bakmayın. Bulunduğumuz yere uzaktı, dolmuş, otobüs, taksi derken arşive ulaştım.

Kapıda kimlik kontrolünden sonra, araştırma yapabilmem için panoramik fotom çekildi, giriş kartı çıkarıldı ve sonunda arşive girebildim. Kayıtlar tamamen Osmanlıca. Sadece sancak, kaza ve köy isimlerini okuyabiliyorum. Sinop’un zaman zaman Kastamonu, Bolu ve Canik sancaklarına bağlı olduğunu gördüm. 2 gün çalıştım, okuyabildiğim köy ve divanların kaydını aldım.

Doğduğum köyün nüfus kayıtlarını, 2 sülale dışında çözümledim. BOA uzmanından ve Sinoplu çevirmenden yardım aldım. Sonra sitede yayımladım, ilgi gördüğünü söyleyemeyeceğim. Elimde olan kayıtlardan Sinop merkez mahallelerini sıra ile veriyorum. İlgi görürse diğer mahalleleri de vereceğim. Mutlaka çevirmene ihtiyaç olacak. 1835 yılında yapılan nüfus kaydı, BALATLAR MAHALLESİ ve KEFEVİ:

İlgi olursa, diğer mahalleleri de yayımlarım. hoşça kalın.

 
2 Yorum

Yazan: 03 Ocak 2022 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,