RSS

Kategori arşivi: KÖY ENSTİTÜLERİ

Köy Enstitüleri hakkında bilmediklerimiz

GERÇEK BİR BAŞARI HİKAYESİ

16.02.2021-BİLKE

Renkler ve zevkler, belki de dünyadaki insan sayısı kadar çoktur. Bir bardak çay içme konusunda bile yüzlerce seçeneğin karşımıza çıktığını görürüz. Alışkanlıklar, zevkler, renkler ve sayamadığımız daha nice dünya çoklukları arasında, ÇALIŞMAK ve ÜRETMEK eylemini tam anlamıyla gerçekleştiren örnek insanlarla söyleşi gerçekleştiriyoruz.

Köy Enstitüsü mezunu MÜDÜR BABA ile 30 Mayıs 2012 tarihinde söyleşi gerçekleştirmiştik. O, yüzlerce kız çocuğunun meslek sahibi olmasına vesile oldu.

Aydın Ortaklar Köy Enstitüsü öğrencileri 1952
D.Ali Çevik, Turgut Köz ve Fehmi Aydın Arşiv: Tevfik Fikret Çevik

SÖYLEŞİ-1. BÖLÜM-30 Mayıs 2012

Konuğumuz FEHMİ AYDIN 

Çağımızda tüm değerler çok hızlı değişiyor, dünya küreselleşiyor. Yaşamı güzelliklerle dolu örnek insanlar, tahtadan yazı siler gibi siliniveriyor. Başarı, saygı, sevgi, çalışkanlık, güç, üretim gibi kavramlar, yerini içi boş anlamsız olanlara bırakıyor. Bu hızlı değişim sahnesinde, unutulan farklı yaşam örneklerine yer vereceğiz. Zaman, zengin halk kültürlerimizi yok etse de belleklerde yaşatmaya, korumaya, taze tutmaya çalışacağız.

BİLKE- A.Y.SARIKAYA- 1976-1978 yıları arasında Sinop Kız Yetiştirme Yurdunda öğretmen olarak çalışırken, konuğumuz Fehmi AYDIN çocukların, öğretmenlerin hepimizin müdür babasıydı. Müdür Babayı hepinize tanıtmak istiyorum. Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Fehmi AYDIN: Göller Köyü’nün Şerbetli Mahallesinde 1935 yılında dünyaya geldim. Köyümüz, Sinop merkeze bağlı en uzak köydür. Babamın iki hanımı, 15 çocuğu vardı. Ben 15 çocuk arasında 5.çocuktum.

Şerbetli mahallesi 6 hanedir. İçinden yol geçer. Yolun bir tarafı 2 hanedir, Gerze Türkmen köyü sınırları içinde, diğer 4 hane de Sinop Göller köyü sınırları içindedir. Böylelikle biz, Sinop ve Gerze kültürü arasında büyüyüp, beslendik.

6 kardeşim öğretmen, 1kardeşim imam, 1 kardeşim ebe, diğer kardeşlerim de rençperdir.  Evliyim 5 çocuğum var; muhasebeci, hemşire, Fizik Doçenti, Doktor-Kadın doğum uzmanı ve biyolog olarak çalışıyorlar. İsimleri; Ceyhan, Seyhan, Reyhan, Feyhan, Beyhan.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Çocukluk yılarınızda sizde iz bırakan olaylara yer vermek isterim. Bu günün anlayışı ile eski günlerin yaşamı arasındaki farkı görmemize yardımcı olur.

Fehmi AYDIN:  Köyümüz tamamen orman içinde bir köydü. Babam köyde eğitmendi.  1941’de okula başladım. 3. Sınıfta şahadetname aldım.  Bizim köyde 5 sınıflı ilkokul yoktu. Sinop’un Dizdaroğlu köyüne geldim,  5. Sınıf diplomamı oradan aldım.

Babam, eğitmenlik yaparken deste çubuklarını kullanırdı. Sayıları ve alfabe harflerini onları kullanarak öğretirdi.  O zaman derslerde kullanılacak materyal yoktu. Çubuklar çok işe yarıyordu.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Bu çubukları babanızın yaptığını tahmin etmek zor değil. Bu gün ise her şey renkli, albenili ve fabrika yapımı; kar amaçlanarak üretiliyor. Sizin unutmadığınız o baba yapımı çubuklar ise yalnızca öğrenme- öğretme amaçlı.

Çocukluk ve köy size neler hatırlatıyor:

Fehmi AYDIN:  Tatillerde kuzu çobanlığı yapardım. Sonraları koyun çobanlığı yaptım. Çobanlık yaparken kurt görürdüm. Kurt görmek bana heyecan verirdi.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Hayatı hayatta öğrenmek ne güzel. Çobanlık yaparken, yaparak- yaşayarak hayatı öğrendiniz. Mukayese yapma, sorumluluk alma, küçük yaşta karar vermeyi deneyimlediniz.    Günümüz çocuklarının durumu düşündürücü!

Eğitiminize nasıl devam ettiniz?

Fehmi AYDIN:  5. Sınıf diplomamı alınca 1947 yılında Kastamonu Göl Köy Enstitüsüne girdim. Bir yıl hazırlık okudum. 1-2-3. Sınıfları Kastamonu’da okudum. Sonra bir yıl prevantoryumda tedavi gördüm. “Daha mutedil bir iklimde tahsiline devam edebilir” gerekçesi ile raporla Aydın Ortaklar Köy Enstitüsüne naklim yapıldı. 4-5-6. Sınıfları Aydın’da okudum. Sonra köy enstitüleri kapatıldı, yerine öğretmen okulları açıldı. Öğretmen Okullarının ilk mezunlarındanım.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Yetiştirme Yurdunda çalışırken yönetim anlayışınız, çocuklara yaklaşımınız ile köy enstitüsü eğitimi aldığınız çok belliydi. Bu eğitimi hepimize verdiniz, biz de bu görevi taşıyabildikse ne mutlu.

Babanızın öğretmenlik birikiminden size neler yansıdı?

Fehmi AYDIN:1955’te mezun oldum. İlk görev yerim kendi köyümdü. Babam Şakir AYDIN’ın yanında Başöğretmen olarak göreve başladım. 1957 yılında evlendim.

Babam derdi ki: öncelikle okuma- yazma ve zihinden hesap yapmayı öğretelim. Bu çocuklar çok uzaklardan geliyorlar,  onları boş koymayalım; resim- yazı, müzik, beden eğitimi derslerini de teneffüslerde yaparız, eğlenceli olur derdi.

Bir gün müfettiş geldi. Okulda amir kim dedi? Babam okulla evin arasında bulunan yaşlı bir meşe ağacını göstererek:” Okul tarafı Fehmi’ye ait, ev tarafı benden sorulur” dedi. Babam benden izinsiz okuldan ayrılamaz, gecikince gerekçesini açıklar, çocuk- veli tartışmalarımızı dinler, müdahale etmezdi.  Ben yöneticiliği babamdan öğrendim.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Köy Enstitüsü anılarınızdan bahseder misiniz?

Fehmi AYDIN: Bize devamlı vatan ve millet sevgisi anlatıldı, hizmet öğretildi. Her vesile ile bu duygular perçinlenirdi. Sabah- akşam, merasim yerlerine milli marşlarla toplanırdık.  Yiyecek ve giyeceklerimizi devlet verirdi ama lüks- konfor bilmezdik. Şendik, toktuk, mutluyduk. Ufukta her şeyi mutlaka zaferde görürdük.

Hepimiz, gideceğimiz köyde okulu ilk açan öğretmen olmayı hayal ediyorduk.  Öyle güzel yetiştirilmiştik ki. Köyde okulu açan ilk öğretmen olmak düşüncesi ile doluyduk.

Enstitüde öğretmenlerimiz nöbetçi olduklarında, sabahlara kadar dolaşırlar ve akıllarından fazla mesai geçmezdi.  Hala hayranlıkla hatırlarım.

Üç karne alırdık. Marangozhanede, demirhanede, inşaatta çalışır üçünden ayrı karne alırdık. Mezun olurken gideceğimiz okullar için ders araçlarımızı marangozhanede yaptık.

Kültür derslerimiz, fizik- kimya laboratuarlarımız dolu dolu geçerdi. Resim atölyemiz, müzik salonumuz devamlı açıktı. Tarım derlerimizin farklılığını okul değiştirince anladım.

Türkiye o zaman 63 ildi. Her üç ile bir tane olmak üzere 21 köy enstitüsü kurulmuştu.

Kastamonu çevresi:   Elmacılık- Meyvecilik

Antalya- Adana çevresi: Pamukçuluk

Aydın- Balıkesir çevresi: Üzüm- şarapçılık

Erzurum- Kars çevresi: Hayvancılık

Tarım öğretileri uygulaması yapılırdı.

Enstitü yıllarımdan unutamadığım bir anı: Kastamonu Göl Köy enstitüsündeyim.  Bir akşam, yarın sabah kahvaltıda çay var dediler.  O zamana kadar kahvaltıda hep şehriye çorbası çıkardı. Gece düşündüm, o gün başçavuş mevcudu 1315 kişi olarak tekmil vermişti. Okulda görevli olan öğrenciye başçavuş denirdi.  Acaba bu kadar bardağı nereden bulacaklardı? Gece bu konu beni meşgul etmişti.

Sabah kahvaltıda merakımı yendim. Her birimize bakır kupada çay verildi.

söyleşimizin devamı var……..

2. BÖLÜM

Uzun bir aradan sonra konuğumuz Fehmi AYDIN ile söyleşimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Yetiştirme yurtlarında çalışırken ilginç olaylar yaşadığınızı biliyorum. Müdür Baba bu anılar içinden sizi en çok etkileyen hatıraları bizimle paylaşır mısınız? Biliyorum anıları deşifre etmeden önce, şöyle bir süzgeçten geçireceksiniz.

Fehmi AYDIN: Yetiştirme yurtlarında geçirdiğim 14 yıl, inanın 14 ciltlik kitabı doldurur. Yaşadıklarımızın bazıları çocuklara ve ailelerine özel hatıralardır. Hepsini açıkça anlatmak mümkün değil. Beni etkileyen bir olayı hatırladım şimdi, onu paylaşayım.

Erkek yetiştirme yurdunda çalışırken, bir akşam sınıfa girdim. Çocuklar beni fark etmediler, hepsi pencerelerden dışarıya bakıyorlardı. Çok merak ettim, ben de baktım ama dikkat çekecek bir şey göremedim. Beni görünce herkes yerine geçti. Durumu anlamak için ısrarla ne var diye sordum. Sonunda birisi açıkladı. Hocam orada ev var dedi.

Baktım, akşam vakti 33 evler mahallesinde bir evin ışıkları yanmıştı. Perdeler açık olduğundan evin içi görünüyordu. Baba dışarıdan gelmiş eş ve çocuklar babayı karşılamışlardı, normal bir aile görüntüsüydü bu…

Bu aile görüntüsü çocuklarımızın özlemiydi. Bazılarının hiç tatmadığı bir hayattı. Şunu anladım ki, limon yememiş bir kişiye limonu anlatamadığımız gibi biz bu çocuklara aile hayatını anlatamayız.

Hele doğumdan önce babayı, doğum anında anneyi kaybeden, çocukluğu yuvalarda gençliği yurtlarda geçmiş çocuklara aile ne ifade eder acaba?. Bu konu beni bir hayli düşündürdü.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Müdür Baba, biliyorsunuz mesleğimin 3.ve 4. yıllarında kız yetiştirme yurdunda birlikte çalıştık. Bildiklerim, yaşadıklarım yurt ortamında çalışmaya başlayınca hafızamdan sıfırlanıvermişti. Hayatın bilinmeyen çok yüzünü görmüştüm. Siz ise 9 yıl yurt ortamında ne çok olaylara şahit oldunuz, ne çok problemi çözdünüz, ne çok deneyimler yaşadınız. Bize bir anı daha anlatabilir misiniz?

Fehmi AYDIN: Bir gün Sinop Kız Yetiştirme Yurduna, Yozgat Çocuk Yuvası Müdürü Şahin Bey gelmişti. Yanında bazı çocuklar da vardı. Onları Samsun’a götürüyordu. Bizim kızlarımızdan Perihan YAVUZ yanımıza geldi ve Yozgat yurt müdürüne “siz Yozgat’ın babası mısınız dedi? Benim orada kardeşim var, ona mektup yazdım verebilir misiniz diye sordu. Müdür bey olur kızım, kardeşinin adı ne dedi. Kardeşimin adı Orhan dedi Perihan. Onların şoförü de yanımızda idi. Arabadaki çocuklardan birinin adı Orhan dedi şoför.

Çocuklar bahçede oynuyorlardı. Biz merakla dosyaları getirdik, inceledik ve o anda ikisinin kardeş olduğunu öğrendik. Çocukları getirdik ama o kadar etkilenmiştik ki, hiç birimiz siz kardeşsiniz diyemedik. Öyle etkili bir duygu yoğunluğu yaşamıştık ki, odadan dışarı çıktık. İçeride Şahin Bey’in hanımı kalmıştı. O çocuklara kardeş olduğunu nasıl söyledi görmedik ama geri döndüğümüzde ablanın küçük kardeşin ellerini öptüğünü gördük. Kardeşini nasıl seveceğini bilmeden, hasretle ellerini öpüyordu. Bu tabloyu hiç unutamıyorum.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Müdür Baba söyleşimizi takip edenler için şu açıklamayı yapmam iyi olacak. Perihan benim grubumun öğrencisiydi. O, yazları da hep yurtta kalırdı. Gidecek kimsesi yoktu çünkü. İki kardeş bebekken yuvaya verilmişler, ilkokul çağında Perihan Sinop’a yerleştirilmişti. Kardeşi de ilkokul çağına gelince Yozgat yurduna gönderilmiş demek ki. Ne tesadüf, kardeşi Yozgat’a giderken ablasının yurduna uğramış ve karşılaşmışlar. Perihan da kardeşinin Yozgat’a gideceği bilgisine ulaşmış, konuyu sorup araştırdığı anlaşılıyor. Sizin sayenizde bu bilgiye ulaşmıştır mutlaka.. Ben çalışırken Perihan 5. Sınıf öğrencisiydi ve kardeşi ile yazışıyorlardı………………

Aradan çok zaman geçti….Hayatta çok şey değişti. Şimdi yıl 2012.

O günlerden bu günlere 30- 35 yıl geçti. Görüştüğümüz çocuklarımız var. Hepimiz onlarla gurur duyuyoruz. Birçoğu öğretmen, memur, yönetici, hemşire. Hepsinin hafızasına BABA olarak kazındınız, Sinop’a geldiklerinde hemen sizi buluyorlar. Bizlerle de görüşüyorlar. O günleri bu günlere bağlayan köprü nasıl oluştu?

Fehmi AYDIN: Kız yetiştirme yurdunda 9 yıl çalıştım. Mesleğinde başarılı olmak için mücadele eden öğretmen arkadaşlarım, canla başla çalıştılar, yurtta çocuklara aile havası yaşattılar. Birbirlerine güveniyorlar, çocuklara şefkatli yaklaşıyorlardı. Öğretmen arkadaşlarımız iyi çocuklar yetiştirdiler, her şeyi birlikte başardık. Onlara sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Onlarla karşılaştığım zaman, kendimi minnet borçlu hissederim. Hayattakilere sağlıklı uzun ömürler diliyor, kaybettiğimiz arkadaşları da rahmetle anıyorum.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Arkadaşlarım ve kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Yoğun çalışma temponuzdan sonra emekli oldunuz, emeklilikte neler yapıyorsunuz?

Fehmi AYDIN: Bana göre hayat üç perdelik bir tiyatrodur:

  1. Perde çocukluk ve gençlik: hazırlık dönemi
  2. Perde yetişkinlik: iş- meslek- çalışma- başarma dönemi
  3. Perde emeklilik:  inziva dönemi.

Çocuklarımın hepsi tahsil yaptı. Eşim ev hanımı olduğu için tek benim kazancım aileye yetmedi. Hayatımın 3. Perdesinde yeni bir çalışma ortamına adım attım. Kendimi tekrar çalışma ortamında, 2. Perdede buluverdim. 20 yıl esnaflık yaptım. Çocuklar yetişip iş-meslek sahibi olunca esnaflık hayatım sona erdi. Şimdi emekliliği yaşıyorum. Kitap okuyorum, bilgisayarda oyalanıyorum.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Bugün yetiştirme yurdunda müdür olsanız neler yapmak istersiniz?

Fehmi AYDIN:  Geçmişe baktığımda noksanlarımı görüyorum. Keşke şimdi yurtta olsam da şunu şöyle, bunu böyle yapsam diyorum. Zaten çoğu kez rüyalarıma giriyor.

Yatılı okulda okumam, yetiştirme yurdunda rahat görev yapmama yardımcı oldu. Yatılı okulda tatilden dönerken annem çantama 2 takım yedek çamaşır koyardı. Onun bir takımını uzun zaman giymez yastığımın altında saklardım Geceleri koynuma alır, annem yıkadı diye koklayarak uyurdum. Bu nedenle annelerinden ayrılan çocukların geceleri nasıl uyuduklarını iyi bilirim.

Yatma saatlerinde hiçbir şekilde çocukları kırmazdım. Aynı titizliği yemek saatlerinde de gösterirdim. Kırgın bir çocuğun karnını doyuramayacağını bilirdim.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Her sabah kahvaltınızı çocuklarla yapardınız. Onların yemek masalarını sırası ile dolaşır hepsinin gönlünü alırdınız.

Fehmi AYDIN:  Bunu severek yaptım. Yurtlarda çocukların problemleri ile karşılaştığımda, hep kendimi onların yerine koydum. Kendi çocuk hallerimi hatırlayıp, onları anladım. Bu yöntem, çözümü kolaylaştırdı. Olayları daha anlayışla, tebessümle karşılama vesile oldu. Bu gün mesleğime geri dönsem, daha da anlayışlı olmaya çalışırdım diyebilirim.

Burada hatırladığım bir anıyı anlatmak isterim. Bir müfettişin teftiş raporumda benim için “öğretmeni RAÇİNSKİ’ye benzetmem isabetli olur demişti. RAÇİNSKİ, bir eğitim kahramanı Rus profesörmüş.

BİLKE-A.Y.SARIKAYA: Benzetme isabetli olmuş. Sizin anlayışınızdaki insanların çoğalmasını istiyoruz. Bu söyleşinin amacı da tam buydu:

“Çalışan, üreten, başaran bireylerin süreklilik kazandığı, özgür ve uygar bir Türkiye Cumhuriyeti”..

Söyleşimize katıldığınız için derneğimiz adına size çok teşekkür ediyorum.

 
2 Yorum

Yazan: 16 Şubat 2021 in KÖY ENSTİTÜLERİ

 

Etiketler: , , , , , ,

MÜDÜR BABA’NIN KALEMİNDEN

 

Köy Enstitüsü mezunu az sayıda öğretmenlerden biri Fehmi AYDIN. Sinop Kız Yetiştirme Yurdu Müdürüydü o. Çocuklar MÜDÜR BABA dediği gibi, öğretmenler de ona müdür baba derlerdi. Onun sözleri kulağa küpe niteliğindedir. Anlamak için düşünmek gerekir. Kendi el yazısı ile düşündürücü sözleri:

 

 
 

Etiketler: ,

GÖLKÖY KÖY ENSTİTÜSÜ- 3.BÖLÜM

 
 

Etiketler: , , ,

GÖLKÖY KÖY ENSTİTÜSÜ 2. BÖLÜM

gol foto

 

 

 
 

Etiketler: , , ,

O HASTA YATAĞINDA, ANILARI SAYFAMIZDA

Kendi okullarını elleri ile yaptılar. Toprak ile dosttular. Sebze, meyve ektiler, diktiler, büyüttüler. Sofraları ürettikleri ile doldu. Tek bir idealleri vardı, bu ülke için yararlı işler yapmak, savaş yıllarının yaralarını sarmak. Aç kaldılar, ama yılmadılar. Yokluk bir nefes kadar yakındı onlara.

Sinop Ordu köyünden çocuk  yaşta Köy Enstitüsüne giden Sabriye öğretmenimiz, kendi el yazısı ile yaşadıklarının her anını kaleme almış. Anlatımı o kadar güzel ki, hiç bir düzeltme gerekmedi. Eline, gönlüne, yüreğine, bedenine, aklına sağlık öğretmenim. Ellerinden öpüyor, bu anıları gelecek kuşaklara bıraktığın için saygılarımı sunuyorum.

24 Kasım 2018 Öğretmenler Günü Belediye Başkanı Sayın Baki Ergül’ün Sabriye Altunelli öğretmeni ziyareti

Her cümlesi yaşanmış gerçeklerle dolu 6 sayfa:

 

 

 
 

Etiketler: , , ,