RSS

Aylık arşivler: Aralık 2020

DOKUZ KÖYÜ DONSUZ DOLAŞMAK

30.12.2020-BİLKE-

ATASÖZLERİMİZ

Bu gün, okurlarımızla dokuz ile ilgili atasözlerini paylaşmak istiyoruz. Bizim insanımız, nüktedandır. Bir sözcük ile çok şey anlatır. Ezberlediğini dillendirdiği gibi, anında doğaçlama üreterek de söyler.

Sinop’un Gerze ve Dikmen köylerinde yaşlıların kullandığı bir atasözü ilgi çekicidir.

DOKUZ KÖYÜ DONSUZ DOLAŞTIM YIKILMADIM

Yaşları 80-90 arasında olanlar, bu sözü çok bunaldıklarında, yoksulluk çektiklerinde, emek edip emekleri çalındığında, haksızlığa uğradıklarında kullanırlar. Söyleyiş tarzları ile söz öyle güzel oturur ki. Bu değerlerimizi saklayamadık. Bilke olarak bu nedenle arşivlemeye çalışıyoruz. Bir gün bir tiyatro, skeç ve türküde karşımıza çıkıverir belki.

Bu gün dokuz köyü donsuz dolaşanlar, yerini telefon, iphone, bilgisayar, TV ekranlarında dolaşanlara bıraktı. (Y.SARIKAYA derleme)

Dokuz köy deyiminin, Anadolu coğrafyasında örnekleri çoktur. Bunlardan bazıları:

Dokuz ayın çarşambası bir araya gelmek(deyiminin anlamı) Bir çok iş üst üste yığılıp sıkışık bir durum oluşturmak.

Dokuz babalı: Kimden olduğu, babasının kim olduğu belli olmayan.

Dokuz canlı: Yapısı çok sağlam, kolay kolay ölmez.

Dokuz doğurmak: Bir şey ha oldu ha olacak diye tasalanmak ya da çok sabırsızlanmak.

Dokuz körün bir değneği: Bir çok kimsenin tek yardımcısı, tek dayanağı.

Dokuz köyden kovulmuş: Geçimsizliği, hoş olmayan davranışları yüzünden bir çok yerlerden atılmış.

Dokuz yorgan eskitmek (paralamak): Çok uzun yaşamak.

Dokuz at bir kazığa bağlanmaz(atasözünün anlamı)

  1. Bir işin başına, tanınmış kişiliği bulunan bir çok kimse birden getirilmemelidir; çünkü anlaşamazlar, birbirlerine saldırırlar.
  2. Bir çok azılı, zayıf bir güvenlik önlemiyle bir arada zapt edilemez.

Dokuz ölç, bir biç (İki ölç, bir biç): Önce iyi düşünüp taşınmalı, sonra karara varmalı.
_____________________________________________________
© Kaynak: https://www.lafsozluk.com/2011/03/dokuz-ile-ilgili-atasozleri-deyimler-ve.html

BİLKE-BİLKE-BİLKE


 
Yorum yapın

Yazan: 30 Aralık 2020 in Genel Kültür

 

Etiketler: , , ,

KONUŞAN KUŞ EFSANESİ

23.12.2020-BİLKE

Aşklar, sevdalar üzerine yazılan eski hikayeler ve yaşanmışlıklardan geriye neler kaldı diye başlayalım mı söze? Gerçekten bir düşünelim, türkülere konu olan ve yazarı şairliğinden utandıran dizeler gitti, yerini günlük veya anlık diyeceğimiz hazlara bıraktı.

Eski yazarların romanları, bu gün yeni yeni senaryolarla TV ekranlarını dolduruyor. Kaybettiklerimiz, insani tarafımızı örseledi ve yok etmeye doğru sürüklüyor. Tutunduklarımız, kaybettiklerimizin yerini de dolduramıyor. Vicdani, insani olarak çok şey kaybediyor ve kaybetme yolunda da egoistçe ilerliyoruz.

Bu gün, eski bir yaşanmışlığın hikayeleşerek kent belleğinde nasıl yer aldığına değiniyoruz. Okuyalım:

Boyabat Folkloru, sayfa: 28

Dış dünyadaki o kadar çok uyarıcı etken arasında, iç dünyamızı beslemek ve dinlemek gittikçe zorlaşıyor. Bu gidişe ayak uydurmak üzücü ama çok kolay oldu. Doğanın uyumunu bozduk, kendi dengemizi de bozduk, anlamak ve dinlemekten uzaklaşıyoruz. Temiz bir dünya için, gelecek için önce kendimizden başlamalıyız ki çevreye yararlı olabilelim.

BİLKE- BİLKE- BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 23 Aralık 2020 in köylerde yatan tarih

 

Etiketler: ,

SİNOP YÖRESEL MUTFAĞI

22.12.2020- BİLKE

Bu gün, Sinop yemek kültürü hakkında yapılan akademik bir araştırmayı paylaşmak istiyoruz. Et kebap ile meşhur olan iller yanında, Sinop ili mutfağının zayıf olduğunu düşünenler olduğunu görüyoruz. Kültür değerlerimizi korumazsak, bu düşüncenin doğruluğuna katkıda bulunmuş oluruz. Sinop’ta yaşayanlar, bu coğrafyanın dağında, tepesinde, ovasında, merkezinde zengin mutfak kültürüne sahiptir. Bu çeşitliliği ortaya koymak, korumak ve geliştirmeye ihtiyaç vardır. Bu alanda yapılan çalışmalardan bir akademik araştırmaya göz atalım:

Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi

Volume: 44, Winter-2019, p. (302-319)

ISSN: 1308-6200 DOI Number: 10.17498/kdeniz.647742

Research Article

Received: July 17, 2019 | Accepted: November 26, 2019

This article was checked by intihal.net.

SİNOP YÖRESEL MUTFAĞININ UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ TATLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

EVALUATION OF THE TASTES WHICH HAVE FACE TO BE FORGOTTEN IN SINOP’S LOCAL CUISINE

ОЦЕНКА ЗАБЫТЫХ ВКУСОВ РЕГИОНАЛЬНОЙ КУХНИ ПРОВИНЦИИ СИНОП

Nadide Afra GENÇ*

Yılmaz SEÇİM**

ÖZ

Türk mutfağı sahip olduğu kültürel değerleri ve çeşitliliği ile gastronomi turizminde önemli bir yere sahiptir. Türk mutfağında önemli bir yere sahip olan Karadeniz mutfağı geçmişten günümüze fazla değişiklik göstermeden gelmiş mutfaklar arasındadır. Karadeniz’de yaşayan halk tarafından geçmişten yapılan, halen üretimi ve tüketimi devam eden birçok ürün sofralarda tercih edilmeye devam etmektedir. Sinop mutfağı da Karadeniz bölgesini temsil eden önemli bir mutfak konumundadır. Sinop mutfağında ağırlıklı olarak et yemeklerinin tüketildiği, denize kıyısı olmasından dolayı balıkçılık faaliyetlerinin geliştiği, mantarların ormandan taze olarak toplandığı ve tahıllarla yapılan yemeklerin tüketildiği bilinmektedir. Sinop mutfağında, kış sebzelerinin yanı sıra ayva ve kestane gibi meyvelerin de yemeklerde kullanılmaktadır. Çalışma 2019 ağustos ve eylül ayları arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırma sırasında konunun temeline inebilmek amacıyla mülakat tekniği kullanılmıştır. Sinop mutfağı hakkında bilgisi olan gönüllü 30 kişiyle görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşme yapılacak kişilerin Sinoplu olmasına ve Sinop’ta ikamet etmesine dikkat edilmiştir. Sonuç olarak Sinop mutfağında olan ve tüketimi geçmişte evlerde sıklıkla yapılan yemekler (Sinop mantısı, ıslama, etli nohut, nohutlu tavuk, keşkek, tuzlu balık, balık yahnisi, ördek dolması, sirkeli patlıcan, soğan aşı, katlama, Boyabat pidesi, unlu basma vb.) tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda tespit edilen lezzetlerin reçeteleri çıkartılarak kayıt altına alınmıştır. Unutulmaya yüz tutmuş yöresel yemeklere dikkat çekilerek bölgenin gastronomi turizminde farkındalık yaratabileceği düşünülmektedir.

—————————————————————————————————————–

* ORCID: 0000-0001-9758-226X YL. Öğr. Necmettin Erbakan Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları, afra.57@hotmail.com

** ORCID: 0000-0002-9112-7650 Dr. Öğr. Üyesi Necmettin Erbakan Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları, yilmazsecim@gmail.com


GİRİŞ BÖLÜMÜ(304-305-306)

305. SAYFADAN BÖLÜM:

Türklerin zengin bir kültüre sahip olma nedenleri tarihsel geçmişleridir. Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türkler, Orta Asya’dan et ve mayalanmış süt ürünleri, Mezopotamya’dan tahıllar, Akdeniz çevresinden sebze ve meyve, Güney Asya’dan baharat alarak zengin mutfak kültürünün oluşmasında etkili olmuştur (Güler, 2010, s. 25). Genel özellikleri incelendiğinde Türk mutfağı genellikle hayvansal ve tarımsal yiyeceklere dayanan özel gün ve törenlere, coğrafi bölgelere ve sosyal yapıya göre değişiklik gösteren ve İslamiyet’in de etkilerinin görüldüğü bir mutfaktır. Türklerin yeme-içme alışkanlıklarına bakıldığında temel gıda maddeleri olarak süt ürünleri ve koyun eti gelmektedir. Sebze yemeklerinin de Türk mutfağında önemli bir yeri vardır. Etli, soğanlı, salçalı, domatesli pişirilmesi yaygın olan sebzeler genellikle su konmadan önce kavrulması yaygındır (Albayrak, 2013, s. 5052). Türk mutfağı Çin ve Fransız mutfağı ile beraber dünyanın en önemli mutfağını oluşturmaktadır (Şanlıer, 2005, s. 214).

Karadeniz mutfağı geçmişten günümüze fazla değişikliğe uğramamış mutfaklar arasında gösterilmektedir. Karadeniz halkının sofralarında yöreye has birçok yiyecek ve içecek hala yer almaktadır. Sağlıklı beslenme kurallarına uygun mutfak bulunmasında yiyeceklerin bölge ürünleri ile şekillendirilmesi etkilidir (Şengül ve Türkay, 2015, s. 601). Karadeniz bölgesinde balık, mısır, mısır unu, karalahana, pirinç, patates, taze ve kuru fasulye en çok tüketilen yiyeceklerdir (Demirel ve Ayyıldız, 2017, s. 281).

Sinop, kalkolitik çağdan günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, Anadolu’nun eski yerleşim yerlerinden biridir. Türkiye’nin en kuzeyinde Karadeniz bölgesinin ortasında yer alan bir şehirdir. Berzah (iki yanı su, dar kara parçası) üzerine kurulmuş tek il olan Sinop yeşili ile olduğu deniziyle de ünlüdür. Coğrafi özellikleri göz önüne alındığında doğal bir liman olma özelliği taşımaktadır (Sinop İl Özel İdaresi, 2013, s. 3). Beraberinde birçok farklı kültürün yaşaması sebebiyle beslenme yapısının da etkilendiği Sinop’ta beslenme temel olarak tahıl ürünlerine dayanmaktadır. Sinop mutfağında, kış sebzelerinin yanında ayva ve kestane gibi meyvelerde yemeklerde kullanılmaktadır. Sinop Mutfağının başlıca yemekleri; nokul (cevizli, kıymalı ve üzümlü), mısır pastası, pilaki, mamalika (kaşık çıkartması), keşkek, kulak hamuru (içi etli hamur), ıslama, mısır çorbası, mısır tarhanası, hamursuz tatlısı, katlama, kabak mille’si gibi yöresel yemekleri bulunmaktadır (Karaçar, Doğancili ve Ak, 2018, s. 439). Sinop’ta her türlü balıkçılık faaliyeti gerçekleştiğinden ve çok çeşitli sebzeler yetiştiğinden yemeklerin çoğunluğunu balık ve sebze çeşitleri oluşturmaktadır (İl Kültür Müdürlüğü, 1992, s. 19). Taze olarak dağdan toplanmış mantarlardan yapılan mantar kavurma, kurutulmuş taze fasulye ile kışın yapılan kabuklu bakla, satır kullanılarak kıyma yapılan etten hazırlanan kıymalı tarhana çorbası, tavuk suyu ile ıslatılarak üzerine tavuk konularak yenilen ıslama gibi yöreye özgü yemekler mevcuttur. Sinop mutfağında bu yemeklere ek olarak sırık kebabı, incir uyuşturması, çerkez pastası, hamursuz tatlısı, kestaneli iç pilav, cizleme, balık bileke, keşkek, mısır pastası, oğmaç çorbası, höbelenli pilav gibi pek çok yemek çeşidi de bulunmaktadır (Karaçar, Doğancili ve Ak, 2018, s. 439).

Tablo 1: Sinop ilinde yapılan et yemekleri ve bazı özellikleri

Yemeğin İsmi

Kullanılan malzemeler

Hangi günlerde yapıldığı

Yapıldığı yöre

Kaynak kişi

Etli Nohut Et, nohut, yağ, salça, soğan, karabiber, tuz

Özellikle düğün yemeği olarak yapılır. Sinop/Boyabat Sinop/Boyabat Yürük, 1946 Genç, 1972

Tavuk Dolması

Soğan, karabiber, bütün tavuk, tuz

Rutin her zaman yapılabilir

Sinop/Boyabat

Gören, 1969 Silor Yufka, tavuk, sarımsak, yoğurt, tereyağı, tuz, pul biber Rutin her zaman yapılabilir Sinop/Durağan Yurdagül,1963

Nohutlu Tavuk

Tavuk, salça, yağ, soğan, tuz, karabiber

Rutin her zaman yapılabilir

Sinop/Boyabat

Gökçeoğlu, 1961 Islama Köy tavuğu, yufka, ceviz, soğan, tuz Kalabalık misafir geldiğinde yapılır. Sinop/Boyabat Kayaboğazı Köyü Sinop/Kabalı Köyü Kılıç, 1963 Oğuzgiray, 1952 Bal, 1984

 
Yorum yapın

Yazan: 22 Aralık 2020 in sinop mutfak kültürü

 

Etiketler: , ,

SİNOP ÇOCUK OYUNLARI

17.12.2020-BİLKE

EMBEK ZÜMBEK OYUNU

Önce ebe seçilir. Üç çizgi belirlenir. Birinci çizgi ebenin yeri, 2. Çizgi oyuncuların yeri, 3. Çizgi ise başlama noktasıdır.

1. EBE————————yananlar

2. KALE———————-

3. OYUNA BAŞLAMA —–

Ebe 1. Çizgide arkası dönük durur. “ZEMBEK ZÜMBEK DAVUL ZURNA 1, 2, 3” der önüne döner. Bu arada 3.  Çizgide duran oyuncular ebeye doğru yürürler. Ebenin sözleri bitene ve dönene kadar yürüyebilirler. Ebe dönüp söz bitince dururlar. Eğer ebe, hareket halinde birini görür ise, o kişi yanmış sayılır ve 1.çizgiye alınır. Birinci çizgide bekler.

Birinci çizgi muhakkak duvar gibi olmalı, yakalananların bir ayağı duvarda olmalıdır.  Ebe, sözlerini tekrarlar ve oyun devam eder. Yakalanan çıkar, yakalanmayanlar ebenin arkasına gelirler. Ebe, “embek zümbek davul zurna 1, 2, 3” derken oyuncular ebenin arkasına vurup yananlarla birlikte kale duvarına doğru koşarlar. 2. Çizgiye kadar yakalanan ebe olur. Kimse yakalanmazsa aynı kişinin ebeliği devam eder.  

Çağımızda çocuklar telefon, bilgisayar kullanma alışkanlığı kazandılar. Her şeyi kolay elde etmek istiyorlar. Sokakta oyun oynayarak büyüyen çocuklar ise özgür ve sosyaldiler. Oyun kurmak, oyuna insan almak, sayıyı oluşturmak için çaba sarf ediyorlardı. Birbirleri ile iletişim kurarak yaparak yaşayarak öğreniyorlardı. Oyunlar unutulmasın diyor ve SİNOP çocuk oyunlarını kültür arşivimizde saklıyoruz. Okuyucularımızla paylaşmaya devam edeceğiz.

BİLKE- BİLKE- BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 17 Aralık 2020 in Kültür Arşivi

 

Etiketler: , , ,

SİNOP’TA HIZIR İLYAS TAPINAĞI

15.12.2020- Yaşar SARIKAYA

SİNOP’TA BİLİNMEYEN GERÇEKLİK

Sinop doğal güzelliği ile Karadeniz’in içinde BİR İNCİ gibidir. Bu betimlemenin etkisiyle ilk kitabıma “BİR İNCİ MEMLEKETİM” adını vermiştim.

Bu gün, Sinop hakkında yüzlerce yıl öncesine dayanan ve belgelerle de ispatlanan bir gerçeğe kapı aralamak istiyorum. İbn-i Batuta seyahatnamesinde, Sinop’ta Hızır ve İlyas Peygamberlerden kaldığı söylenen tapınaktan bahseder. Bu tapınak hakkında yazılanlar ve görgü tanıklarının anlattıklarını paylaşmak istiyorum.

Seyit Bilal Camii tepede, en tepede de görünen yapı şapel olabilir mi? Fotonun tarihi yoktu

Seyyah, 1304-1369 yıları arasında yaşamıştır. 14. yüzyılda Sinop adasına yaptığı geziyi seyahatnamesinde şöyle yazmış:

Dağ hem çok sarp, hem de yüksek olduğu için doruğuna çıkılamaz. Dağ eteklerindeki on bir köyün tümünde Hristiyanlar oturur. Hızır ve İlyas Peygamberlerden kaldığı söylenen dağ eteğindeki tapınak çok ziyaretçi çeker. Bu tapınağın yakınındaki çeşme üstünde dua edenlerin arzu ve isteklerine ulaşacaklarına inanılır. Yine dağ eteğinde Veli Salih Seyit Bilal’in türbeleri vardır.”

Minas Bıjıkyan 1817- 19 yılarında Sinop’ta araştırma yapıyor ve Pontus Tarihi kitabında diyor ki:

Dilin üzerinde Seyit Bilal Tekkesi denilen meşhur bir ziyaretgah ve mezarlık gördük. Orada iyi bir su dahi vardı. Yakınında bir köşesi Ağ lımana, biri kaleye, diğeri de limana bakan üçgen şeklinde bir harabe vardır ki, bunun bir şapele ait olması muhtemeldir. Romalılara ait mezarlar aynen kalmış olup burada çok defa eski taş ve sikkeler çıkarılır. Orada bulunduğumuz günlerde toprak kazılıp Mihridates’e ait bir kaç altın sikke çıkarıldı.”

Saltuk Gazi Destanı, Prof.Dr. Necati DEMİR tarafından el yazmalarından çevrilmiştir. Sinop doğumlu Sarı SALTUK’UN ölüm tarihi 1297 olarak veriliyor.

Saltukname’nin tanıtımı için valilik salonunda toplantı düzenlendi. Prof. Dr Necati DEMİR Destanda sıkça HIZIR ve İLYAS peygamberlerin buluştuğu bir tepeden bahsediliyor dedi”.

Rahmetli babam Amerikan radarında çalışırken, 1970’li yıllardı sanırım, Amerikalı papazlar ile birlikte ŞAPEL olduğu düşünülen yeri ziyaret ettiklerini anlatmıştı.

Deniz ve kara sırrının birleştiği HIDIRELLEZ de, Hızır İlyas kültürünün yaşatılmasıdır. Bu kültürü SİNOP kaybetmemeliydi. Hazine avcılarının talan ettiği şapel artık dümdüz olmuş, hiç bir kalıntı kalmamıştır. Doğru, bir kaç doğru ile desteklendiği için söylence olmadığı açıktır. Farklı tarihlerde, farklı kaynaklar şapel olduğunu doğrulamaktadır.

Tarihi, hazine avcılığı için kullananlar, hiç bir dönemde boş durmuyorlar. Devlet koruması gerekmektedir. Kalelerimiz ve diğer tarihi dokular için de durum aynıdır. Hem turizm yatırımları olmalı diyoruz hem de bu alanda elimizdeki değerleri yok ediyoruz.

Kale surları korunmalı, kentin kale tarafından çevrili olan zengin görünümü ortaya çıkmalıdır. Doğal liman Sinop doğallığını korumalıdır.

 
2 Yorum

Yazan: 15 Aralık 2020 in eski sinop

 

Etiketler: , , ,

SİNOP YEMEKLERİ HAKKINDA AKADEMİK ÇALIŞMALAR

14.12.2020- BİLKE KÜLTÜR ARŞİVİ

Bu yazımızda, Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Programı Mezunu Diyetisyen Sayın Birgül AYDIN’IN akademik çalışmasına yer veriyoruz. Birgül Hanım’ın 1985- HACETTEPE/ ANKARA mezuniyet tezini derneğimizin kültür arşivinde özenle saklıyoruz.

Önce hepimizin çok iyi bildiği Sinop yemeklerinin besin değerlerine bakalım:

Listede içi etli yoğurtlu hamur dikkatimizi çeker. 1990’lı yılarda Sinop Kültürel Mirası Koruma Konulu toplantılarda bu isim hep gündemde tutulmuştur. SİNOPLULAR, mantı kelimesini kullanmazlar. Etli hamur, içi etli hamur veya sadece hamur derler. Çünkü Sinop’ta içi naneli süzme yoğurtlu olarak yapılan ve muska şeklinde katlanan olduğu gibi, içi boş olarak katlanan çeşidi de vardır. Hamur, etli hamur, içi etli hamur, kulak hamuru, kulak aşı en yaygın kullanılan biçimleridir.

Diyetisyen Birgül AYDIN’IN değerli çalışmasından SİNOP’TA AYVA VE KESTANE YEMEĞİ:

ÇALIŞMANIN İLK SAYFASI:

Çalışmanın tamamı elimizde word olarak olmadığı için fotoğrafladık. İlgilenenlere iyi okumalar.

Sinop Mutfağı hakkında bilgi edinmek isteyenler için PDF dosyası:

BİLKE – BİLKE – BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 14 Aralık 2020 in sinop mutfak kültürü

 

Etiketler: , , ,

ZEYTİNLİK VE KADINLAR DENİZİ

13.12.2020-Şafak Gündüz SARIKAYA

ZEYTİNLİK

İki arkadaş sahilde yürüyordu. Biri:

-“İstanbul’dan yoruldum, bu telaş, keşmekeş, kalabalıktan sıkıldım. Daha sakin bir yaşam istiyorum. İnsanların bitmek bilmeyen hırsları hepimizi yordu, iş hayatının yoğunluğu da üzerine tuz biber oldu” dedi.. Arkadaşı ise gülümsedi:

 -“Hayrola? “ diye soran gözlerle baktı ona.

-“Ben aslında öyle bir şey istiyorum ki dostum:

Ortasındayım denizin,

Tam ortasında

Ellerim başımın altında

Öyle uzanmışım suya

Başımın üstünde uçuşan martılar

Hep telaş içindeler

Kanat çırpıyorlar mutlulukla

Oh ne rahat

Ne şehrin gürültüsü var

Ne keşmekeşi

Ne bir yere yetişmeye çalışanlar,

Ne de hava kirliliği.

Aklıma hiçbir şey gelmiyor.

Tam ortasındayım denizin

Dalgaların sesi kulağımda,

Ruhuma işliyor melodisi

Ne klakson sesi ne de insanların acelesi,

Hiç biri yok.

Oh ne rahat!

Tam ortasındayım denizin

Tam ortasında

Tam da istediğim bu.”

Arkadaşı:

– “Bugünlerde nefes alabilmemiz bile mucize. Abartmıyor musun, biraz dinlensen iyi gelir, herkes bundan etkileniyor” diye karşılık verdi. 

 “Abartmak mı, çocukluğun memleketimde geçmiş olsa böyle demezdin. Çocuktum, her yaz günü Kadınlar Denizinde yüzerdik. İnanır mısın bilmem, denizin altını ezbere bilirdik. Nerede kaya, nerede kuytu, nerede midye var adımız gibi ezberlemiştik. Sanki haritasını çıkarmıştık”

-“Nerede, güneyde mi? “

-“Hayır, arkadaşım kuzeyde, hatta en kuzeyde Sinop’ta. “

Sonra heyecanla arkadaşına anlatmaya devam etti:

-“O yıllar bilgisayar, cep telefonu yoktu, ama daha mutluyduk. Hayat daha rafine, basit, saf ama güzeldi. Biliyorsun yürümeyi çok severim, Sinop’ta eski Rum evlerinin olduğu tarihi sokaktan yürümeye başlar, Tarzan Kemal’in evinin önünden devam eder ve bir merdivenden zeytin ağaçları ile dolu Zeytinlik mahallesine çıkardım. Bir gün yol üstünde iki çocuğa rastladım. Biri bizim komşumuz diğeri de onun arkadaşıydı. Kahkahaları havada uçuşuyordu. Yanlarında da iki köpek vardı. Gezintiye çıkacağını anlayan yavru köpekler çok heyecanlıydı. Tasmaları, bir ritüel yerine getiriliyormuş gibi törenle takıldı. Çocuklara da sıkı sıkıya tembih edildi. Sakın ha, iplerini bırakmayın!

ESKİ ZEYTİNLİKTEN KALAN “ASIRLIK ZEYTİN AĞACI”

Yürürken yanımdan rüzgar gibi geçtiler. Çocuklardan biri, “bunlar tazı gibi koşuyor” diye bağırıyordu. Diğeri “gibisi fazla, bunlar tazı zaten” diyordu.

Kahkahalar havada uçuşuyor, havaya öyle bir mutluluk yayılıyordu ki, bundan etraftaki herkes etkileniyordu. Dostum o zamanlar böyle küçük olaylardan bile mutlu oluyorduk. Mutluluk havada bir virüs gibi yayılıyordu. Ben ve çevredekilerin saf ve bozulmamış bu mutluluktan etkilenmemesi mümkün müydü?

Sinop zaten mutluluk şehri değil mi? Şehir o zaman dikine mimariden etkilenmemişti.  İçtiğimiz su, yediğimiz meyve sebze daha temizdi. Yüzdüğümüz deniz daha berraktı, insanlar cana yakındı. Şimdi maskesiz dolaşamıyoruz, aramızda da mesafeler var.

Zeytinlik o zaman zeytin doluydu, sevgi doluydu. Yılların bize bıraktığı tarihi mirası koruyamadık; o ağaçların yok olmasını da, engelleyemedik. Zeytinliğe çocukluğumuzu gömdük, masum hayallerimizi sakladık.”

Arkadaşı sıkıldı, itiraz etti:

“Boş ver bunları köpeklerden bahset, ne oldu?”

“Tazılar önde, çocuklar arkada nefes nefese yürekleri ağza gelmiş bir biçimde koşuyorlardı. Papatyalar arasında uzaktan hala kahkahaları işitiliyor, yanlarından geçenler, uçurtma uçuran çocuklar da onların haline gülümsüyordu. Sinop’ta yer inciri denen kaynanadili, Zeytinlik’ te zeytin ağaçlarının arasına sanki özenle serpiştirilmiş gibiydi. Çocuklar nefes almak için mola verdiler. Romalılar döneminden kalan zeytinyağı imalathanesinin tarihi kalıntıları üzerine oturdular. Bu arada Sinop, eskiden dünyaya deniz yoluyla zeytinyağı ticaretini yapan bir şehirdi. Zamanla zeytin ağaçları yok oldu, kültür kayboldu.

Çocuklar tarihi kalıntıların içinde dolandılar ve bir müddet gözden kayboldular. Ben de Kadınlar Denizi’ne doğru yol aldım.”

İki arkadaş bir müddet daha konuştular sonra vedalaşıp ayrıldılar. Aslında her iİkisi de büyük şehir yorgunuydu…

ŞGS

 
2 Yorum

Yazan: 13 Aralık 2020 in ŞAFAK SARIKAYA ANILAR

 

Etiketler: , , , ,

SİNOP PESTİLİ İLE KAHVE SUNALIM

11.12.2020-Yaşar SARIKAYA

Doğal gıdaların kıymeti, gün geçtikçe daha çok anlaşılıyor. Artık insanlar, katkısız sebze ve meyve tüketmek için yarışıyor. Ne dersiniz, varken değerini bilmediklerimiz, elimizden kayıp gidince nasıl da kıymetli oluyor. Söz uçuyor, zaman geçiyor, ömür bitiyor ne çare…

Kaybettiğimiz değerlerle ilgili yaptığım araştırmaları yazarak, görüntüleyerek sizlerle paylaşıyorum. Bizden sonra yaşatacak olanlara kaynak olsun diye.

Bu gün “Sinop Erik Pestiline” dikkatinizi çekmek istiyorum. % 100 katkısız olan bu pestil, Türkiye’de nişasta katkılı olarak yapılıyor ve pazarlanıyor. O nedenle Sinop pestili değerli.

Sinop ve diğer illerimizde kahve mekanları için ideal bir sunum. Doğal erik pestili ve yanında kavrulmuş undan hazırlanmış minik top helvalar. Biliyoruz ki, üretimde tasarlama ve planlama önemli yer tutmaktadır. Hepimiz konuyu bilmiş olsak bile, tasarım yapmadan adım atmanın iyi sonuç vermediği açıktır.

Konuyu 2000’li yılardan beri gündemde tutmaya çalışıyorum. Kaybolan değerlerimiz bir değil iki değil. Araştırmacı olarak, elimden geldiğince arşivlemeye çalışıyorum. Yerel STK’lar, ticaretle uğraşanlar ve siyasiler kültürün değerlendirilmesine katkıda bulunur umudu ile karşılık beklemeden çalışmaya devam ediyorum.

SİNOP MANTISI, bu güne kolay gelmedi. Önce 1990 yılında Teyze’nin Yeri küçük bir işletme olarak halka hizmet verdi. Parmaklıklar Ardında Filmi 2007 yılında Sinop’ta çekilirken, oyuncular ya Örnek Mantı’da ya da Teyzenin Yerinde mantı yerlerdi. Film içinde de Sinop Mantısı yerini aldı ve tanıtıma çok katkısı oldu. Zamanın Sinop Valisi, kurumlardan 20 kişilik grupları organize etti ve salonlarda mantı yendi. İşletmeciler desteklendi. Sinop halkı benimsedi İstanbul’da, Türkiye’nin çeşitli illerinde SİNOP MANTI adı ile salonlar açıldı. Fuar tanıtımlarında kadın işletmecilerimizin çok emeği geçti. TV programlarında tanıtımlar yapıldı, bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Sinop pestili de bir gün CEZERYE gibi paketlenir ve SİNOP PESTİLİ markası ile halkımıza gelir kapısı olur beklentisi içindeyim. Tekrar hatırlatmak istiyorum, Sinop Pestili hiç katkısı olmayan bir üründür. Her meyveden yapılabilir. Pestil yapımının anlatımının görüntüleri 2006- 2007 köy araştırmaları videolarının içinde bulunuyor.

Sinop Mantısı gibi pestilimiz de tanınır bir gün umuduyla…

video adresi: https://www.youtube.com/channel/UCZO2Hm-qi-eCP4T9pVrPuwg

 
Yorum yapın

Yazan: 11 Aralık 2020 in sinop mutfak kültürü

 

Etiketler: , , ,

ÖZEL ALT SINIFTA STAJ

04.12.2020-Yaşar SARIKAYA

1973-74 Eğitim Öğretim yılı, son sınıflar merkez ve köy okullarında staj yapıyoruz. Teftiş Kurulu Başkanı Müfettiş Sayın Mustafa CANİPEK de Eğitim ve Öğretim Uygulamaları dersimize giriyordu. Öyle güzel ders işlerdik ki. Ondan dinlediğim ve hiç unutmadığım bir olay ile yazıma başlamak istiyorum.

Mustafa Bey, bize köy öğretmenlerinden örnekler verirdi. Çocuklar şu öğretmen gibi olun, asla bu örnekteki gibi olmayın diye öğütler verirdi. Bir gün tahtaya geçti, eline bir tebeşir aldı ve tiyatro sanatçısı gibi bize olayı yaşatarak sergiledi.

“Aha buna dirler C, porçiği de oldu mu eder Ç”.

“Sakın böyle öğretmen olmayın, kılığınız kıyafetiniz, düzgün konuşmanız ile herkese örnek olun” diye dersimiz devam etti.

Öğretmenimiz Mustafa CANİPEK ve Mualla ATAKAN – Hülya ÇİLİNGİR MEZUNİYET GÜNÜ 1974 Haziran

Hepimiz verdiği örneğe katıla katıla gülmüştük. Merkez Gazi İlk Okulunda staj ayarlaması yapılıyordu. Mustafa Bey, Özel Alt Sınıfı kimse almak istemedi, alan var mı diye sordu? Ben istedim, zor olacaktı biliyorum. Ama önemli olan zor işleri başarmak diye düşünüyordum. Staj gününe kadar çok heyecanlıydım.

3. sınıf ders Hayat Bilgisi. Sınıf öğretmeni ve Mustafa Bey dersi izliyordu. Kış mevsimi ünitesinde o günün konusunu anlatmaya başladım. Çocuklardan biri “KAR NE” diye sordu? “Çocuklar yüksek olan yerlere çok kar yağar, ayaklar tam dize kadar karın içine gömülür” dedim. Kış mevsimi ile ilgili diğer özellikleri anlattım. Mevsim şeridi, fotoğraflar gösterdim.

Çocukların dikkatini toplamıştım. Zevkle derse katıldılar ve zil çaldı. Dersin eleştirisi için Mustafa Bey ne diyecek diye bekliyorum. Hayatımda hiç unutmayacağım bir ders verdi bana.

” 3. sınıf öğrencileri ve de özel alt sınıf için KAR soyut kavram”. Sinop’a kar yağmıyor, yağsa da tutmuyor. Fotoğraflar ve mevsim şeridi ile örnekledin, güzeldi ve dersin akıcı idi. Ama “dize kadar kar yağar” dedin. Bu anlatım çocuklar için soyut kaldı. Buna dikkat et” dedi.

Bu gün bile hatırladığım bu anı, itirazlar ve kabuller dünyasına bakışımı aydınlatır. Öğretmenlerime saygı ve sevgiyle.

 
Yorum yapın

Yazan: 04 Aralık 2020 in Eğitim

 

Etiketler: , , ,

MELEK ABLAM BENİM

03.12.2020- Berra ERSOY-Dünya Engelliler Günü

Berra öğretmen

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Herkes bir engelli adayı evet ve ben de melek gibi bir ablaya sahibim. Birkaç deneyim ve tecrübe aktarmam gerekirse:

*Erkenden büyür ve olgunlaşırsınız, hatta çevrenizde yaşıtlarınızın dertleri ve sıkıntıları size önemsiz gelir çünkü siz pek çoğunu önceden atlatmışsınınzdır.*Bu olgunlaşmadan dolayı ağırlaşırsınız, mizacınız bile değişir. Dışarıdan bir kaya gibi sert görünürsünüz ama bu sizin tercihiniz değildir. Zaten sizi yakın tanıyanlar bunu bilirler.

Küçük Berra ve Ablası

*Doğurmadan ana/baba olursunuz ve gelecekteki evlatlarınıza yığınla tecrübe biriktirirsiniz.*Hayatı lay lay lom modda değil de daimi alarm ve ciddi modda yaşarsınız ama buna alışır ve güzelliğinin tadını çıkarırsınız.

*Ve gönlünüzce gezip tozup eğlenemezsiniz ama sonra anlarsınız ki hayatın nihai amacı zaten bu değil, hayat kendisini ciddiye alanları ciddiye alır ve karşınıza da öyle insanları çıkarır.

*Kimseye özelinizi anlatamazsınız, çünkü anlayacaklarından emin olamazsınız. Dışarıda görmemiş gibi bakan insanlara önce öfkelenirsiniz, sonra doğrusunu anlatmak istersiniz ve en sonunda da umursamaz, gülümser geçersiniz. Umursamamak en güzel evre normalde de.

*Ve en zoru da kabullenme evresi… Bu yıllarınızı alabilir ama gerçekten kabullendikten sonra bu sınavı da tadına vararak yaşarsınız. Hayat bizim daha iyi insanlar olabilmemiz için bizim seçtiğimiz bir yol ve bu yolda bize ihtiyaç duyan meleklerimizi ve yakınlarını hiç değilse bir gün empati yaparak anlamaya çalışalım. Başımıza bir an sonrasında neler geleceğini bilemediğimiz bu yolda başlangıç noktamızdan ileri seviyede olmak sonsuz amacımız ama hiç de kolay olmayan bu yolu kolaylaştırmak da bizim elimizde…

 
Yorum yapın

Yazan: 03 Aralık 2020 in Eğitim

 

Etiketler: , , ,