RSS

Aylık arşivler: Ağustos 2023

Türkeli – Ayancık Yöresinde İdari Sınır Değişiklikleri

31.08.2023- Prof. Dr. Cevdet YILMAZ

Türkeli – Ayancık Yöresinde İdari Sınır Değişiklikleri Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecine girmesi yerel anlamda otorite boşluğu yaratmış, bu boşluk kaza merkezinin Hamamlı köyü (Türkeli) ile Çaylıoğlu köyü (İstefan) arasında yer değiştirmesine sebep olmuş, Cumhuriyet Dönemi’ne böyle geçilmiştir. Ayancık’ın kaza merkezi olmasının ardından (Cumhuriyet Dö-nemi ile birlikte) bu kez de Helâldı ile Yarna (Türkeli’nin eski adı) arasında nahiye merkezinin neresi olacağı konusunda zıtlaşmalar yaşanmıştır(5). Nahiye merkezi Tür-keli ile Helâldı arasında gidip gelmiştir.
Bu arada 1 Haziran 1954’te Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesinin kurulma-sıyla daha önce Sinop ili, Ayancık kazası, Türkeli nahiyesine bağlı olan 11 köy (Farya, Epçeler, Paşalı, Piri, Çepni, Somay, Hacıreis, Hacıreissökü, Çatak, Kavaklı, Yunuslar) Çatalzeytin ilçesine bağlanmıştır. (Daha sonra halk oylaması ile 1968’de

Karacakaya köyünün de Çatalzeytin’e geçmesiyle) Sinop-Kastamonu il sınırı, aynı zamanda Türkeli – Çatalzeytin ilçe sınırı Akçay (Çatalzeytin çayı) olacak şekilde yeniden çizilerek bugünkü duruma gelinmiştir.
1957’de Türkeli’nin Ayancık’tan ayrılarak müstakil ilçe olması ise (her ikisi de Sinop’a bağlı ilçeler olmakla birlikte) bu iki idari merkez arasında köylerin yeni-den paylaşımına sebep olmuştur. Bu tarihlerde bağlandığı kaza merkezini beğenme-yen köylüler de yine arzuhaller yazarak Ankara’dan mağduriyetlerinin giderilmesini istemişlerdir.
Bu çekişmeler halkın dilekçeleri ile en üst yönetime kadar ulaştırılmış, ileri sürülen talepler gerekçelendirilerek çözüm istenmiştir. Cumhuriyetle birlikte gelen yeni yönetim halkın taleplerine kulak vermiş, belki de otoritesini halkın sesine kulak vermede bulmuştur. Bu nedenle olsa gerek Türkeli ile Helâldı arasında Cumhuriyetin ilk yıllarında kendini gösteren rekabet Ankara’ya taşınmıştır. Ankara’daki merkezî otorite bu iki yerleşim birimi arasında zamana ve mekâna bağlı olarak tercih yapmak zorunda kalmıştır.

Başkent Ankara’da bu tercihler yapılırken, yerel idarelerde halkın sunduğu gerekçeler oldukça ilginçtir. Bu gerekçeler dikkatle incelendiğinde, sanki merkezî otorite sıkıntı yaşamasın, yerel halkın talepleri doğrultusunda verilen kararlarda bu kararı alanların eli güçlü olsun gibi bir izlenim edinmek mümkündür. Cumhuriyetin daha ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk ve sonrasında İsmet İnönü imzası ile bu taleplere cevap verilmesi ve talep edilen değişikliklerin yerine getirilmesi yeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin duyarlılığını ve Osmanlıdan Cumhuriyete geçtikten sonra da devlet geleneğinin halâ ne kadar güçlü bir şekilde devam ettiğini göstermesi bakımından önemlidir.

Araştırmada, belgelere dayalı olarak sunulan örnekler üzerinden vatandaşla-rın devlete bağlılıklarının temelinde yatan bu hususa dikkat çekilmiş, devlet-millet ilişkisinin dilekçe hakkı üzerinden ne kadar güçlü bir şekilde kurulduğu ortaya konulmuştur. Aşağıda sırasıyla idari sınır değişiklikleri ve bunların dayanakları zamana ve yönetici tercihlerine göre gerekçeleri ile birlikte verilmiştir.

Çalışmanın tamamı:

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA SİNOP’TA
İDARÎ SINIR DEĞİŞİKLİKLERİ VE DEVLET – MİLLET İLİŞKİSİ Prof. Dr. Cevdet YILMAZ

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

FARKINDALIK ÖNEMLİ

28.08.2023-Doç. Dr. Hasibe YAZIT– Sinop Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı

Deepak Chopra, sonuç odaklı yaşamayı bıraktığımızda sonuca olan bağımlılık duygusundan kurtulabileceğimizi söyler. Böylece BELİRSİZLİĞİN BİLGELİĞINDE yaşamayı tam anlamıyla öğrenebileceğimizi ve her anın tadını çıkararak yaşayabileceğimizi söyler.

Epiktetos da Deepak’ı desteklercesine GÜNEŞİN, AYIN, YILDIZIN, YERİN ve DENİZİN tadını çıkaran kişinin ne yalnız ne de çaresiz olduğunu söyler.

İçinde bulunduğumuz durum, hayatımızda yer alan insanlar ve çevremizi saran her şey bizi asıl olmamız gereken kişiye dönüştürmek için el birliğiyle çalışıyorlar. Sadece farkında olup herkese teşekkür etmekle farkındalığa başlamak önemli. Çevremizdeki durum ve insanlardan memnun değilsek sadece bakış açımızı değiştirerek hayatımızı nasıl da iyileştirebileceğimizi ve güzelleştirebileceğimizi fark etmek yeterli…

BİLKE YORUM: Farkındalık, insanın ulaşabileceği en güçlü kazanım. Kendini tanıyan birey, tüm varlığın da farkına varır. Eğitim sistemimiz farkındalık amaçlı olduğunu düşündüğümüzde, çocuklarımız yaparak yaşayarak öğrenmiş olmazlar mı?

Doğaya baktığımızda, bitkilerin görevlerini ne güzel yaptıklarını görürüz. Arılar, karıncalar okulda eğitim almışlar gibi kendi görevlerinin nasıl da farkındadırlar. Kendini tanıyan bireylerden oluşan bir toplum dileğiyle güzel yazı için Sayın Hasibe YAZIT’A çok teşekkür ederiz. BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Ağustos 2023 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , ,

PERİ KIZIM PERİHAN KIZIM

26.08.2023- A.Yaşar SARIKAYA

Sinop Kız Yetiştirme Yurdu vardı yıllar önce. 1976- 1978 yıllarında orada öğretmenlik yaptım. 20 yaşlarımda idim, öğretmen arkadaşlarımızın en büyüğü de olsa olsa 26 idi. Gençtik, tecrübesizdik. Müdürümüz Fehmi AYDIN, Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmendi. O, hepimizi yetiştirdi. Yurt bizim ailemiz gibiydi.

Şimdi hala öğrencilerimiz ve torunları ile görüşüyoruz. Biz gençliğimize dönüyor, onlar da çocukluğuna. O günlerin tadı damağımızda, her karesi hafızamızda, geçmişte sörf yapıyoruz.

Grubumda bir öğrencim vardı, hiç unutmadığım. Yazları gidecek yeri, akrabası, hiç kimsesi yoktu. Sabunluk örmeyi severdi. İp ve tığ alırdım yazları, örgü ile oyalanırdı. Hala ona ulaşamadım, ördüğü lif ve mandal torbalarını hatıra olarak saklıyorum.

Müdür Baba ile yolda karşılaştık. Parkta bir ağacın dibine oturduk. O öğrencimin kardeşi ile nasıl buluştuğunu anlattı. Ben her zamanki gibi yine hüzünle doldum. İzlemek isteyenler için:

 
Yorum yapın

Yazan: 26 Ağustos 2023 in Fehmi AYDIN

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

Simurg Efsanesi

20.08.2023-MARTI DERGİSİ

“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağı’na varamasan da evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam dünyanın kendisini hiç görebilir mi?” der İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası romanında… Okumanızı öneririz

Simurg Efsanesi’ni her okuyan etkisinde kalır, düşermiş yollara Simurg’a varmak için…

Efsaneye göre, kuşların hükümdarı olan, her şeyi bilen Simurg (Zümrüd-ü Anka veya Batı’da Phoenix olarak da söylenir) Kaf Dağı’nın tepesinde, bilgi ağacında yaşar, öleceğini hissettiği zaman ağaç dallarına yuvasını yapar, Güneş dalları yaktığında da dallarla birlikte yanar ve küllerinden yeniden doğarmış.

Bütün kuşlar, Simurg’un bilgeliğine inanır, işler ters gittikçe Simurg’un onları kurtaracağını düşünür, onu bekler dururlarmış. Ancak içlerinden onu gören olmamış, bir süre sonra kuşlar da ondan umudu kesmişler. Ta ki kuşlardan biri uzak bir ülkede Simurg’un kanadından bir tüy bulana kadar. Onun var olduğuna inanan bütün kuşlar toplanmış ve Simurg’u bulup yolunda gitmeyen şeyler için ondan yardım istemeye karar vermiş.

Ancak Kaf Dağı’na ulaşmak için 7 dipsiz vadiyi geçmeleri gerekiyormuş. Bu 7 vadiyi geçmek öyle zormuş ki bir sürü kuş yolda vaz geçmiş ya da kaybolmuş.

  1. Vadi, kuşların isteyebileceği her şeyin bulunduğu “İstek Vadisi”. Burada, birçok kuş her şeye sahip olabilmenin büyüsüne kapılıp kaybolmuş.
  2. Vadi, gözlerinin sisle kaplandığı, gördükleri şekilleri birer sülün, birer kuğu sandıkları “Aşk Vadisi”. Burada, kuşların sisten ve güzelliklerine kapıldıkları kuğulardan, sülünlerden gözleri kör olmuş, birçok kayıp vermişler.
  3. Vadi, her şeyin gözlerine güzel göründüğü “Cehalet Vadisi”. Buradan geçerken bazı kuşlar hiçbir şeyi önemsememeye başlamış, önemsemedikçe düşünmemiş, düşünmedikçe unutmuşlar, Simurg’u bile unutmuşlar, unuttukça yükleri hafiflemiş ve gülümsemeye başlamışlar…
  4. Vadi, gittikleri yolun, amaçlarının anlamsız göründüğü “İnançsızlık Vadisi”. Burada kuşlar Simurg’u bulamayacaklarını, yolda öleceklerini düşünmeye başlamış. O kadar yolu boşuna gittiklerini düşünen kuşlar, geri dönmüş.
  5. Vadi, hepsinin kendini yalnız başına hissettiği “Yalnızlık Vadisi”. Bu vadiden geçerken kuşlar yalnızca kendini düşünmeye başlamış. Bazıları kendi başlarına hareket edip yönlerini kaybetmişler, kendi için avlanmaya gidip büyük hayvanlara yem olmuşlar.
  6. Vadi, Simurg hakkında birçok fısıltıların yayılmaya başladığı “Dedikodu Vadisi”. En arkadaki kuştan en öndekine doğru Simurg ile ilgili bir sürü dedikodu gelmiş en sonunda en öndekine Simurg’un toprak olduğu, gitmelerinin bir anlamı olmadığı söylenmiş. Bunu duyan birçok kuş doğru olup olmadığını hiç önemsemeden, yolundan vazgeçip geri dönmüş.
  7. Vadi ise “Ben Vadisi”. Burada her kuş ayrı bir şey söylemeye başlamış, biri diğerinin kanadını beğenmemiş, diğeri her şeyi bildiğini iddia etmeye başlamış, yanlış yoldan gidildiği söylenmiş… Hepsi bir şey söylüyormuş ve kendi söylediğinin doğru olduğunu kabul ettirip lider olmaya çalışıyormuş. Böylece vadiyi geçip “ben” düşüncesinden uzaklaşana kadar en öne geçmek için birbirlerini ezip durmuşlar.

Nihayet Kaf Dağı’na vardıklarında sadece 30 kuş kalmış. Bu zorlu vadileri aşmayı başaran 30 kuş yuvaya vardıklarında sırrı çözmüşler: Farsça “si” otuz, “murg” ise kuş demekmiş. Yani, arayışı tamamlayan bu 30 kuş, aslında aradıkları şeyin kendileri olduğunu anlamışlar. Bilgeliğe giden yol, aslında kendilerine yaptıkları bir yolmuş.

Bu hikayedeki 7 vadi, hayatımızda karşılaştığımız birçok durumu temsil ediyor. Başarıya ulaşmak için, nefsine hakim olup, körü körüne bağlanmadan, düşünen ve kendini geliştiren, başaracağına dair inancını kaybetmeyen, birlik olmayı bilen, sorgulayan ve en önemlisi egosundan uzaklaşan herkes, küllerinden yeniden doğan Simurg olabilir.

Pek çok şekilde anlatılan bu hikayeyi tekrar hatırlayalım…

Kendimiz olmak yolculuğunda hangi vadileri geçecek ve kendimize nasıl sahip çıkıp yolda olacağız?

 
Yorum yapın

Yazan: 20 Ağustos 2023 in Genel Kültür

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

AFİYET SIDDIKİ

19.08.2023- BİLKE

“Adı Âfiyet Sıddiki, otuz yaşlarında, Pakistanlı bir nöroloji uzmanı, Harvard’dan fahri diploma almış tek doktor, çeşitli üniversitelerden 144 fahri diploması var, sinir sistemi alanında birçok üniversitede çalışarak diploma almış. Tıbbı ve nörolojiyi ABD’nin en önemli üniversitelerinden biri olan Massachusetts Teknoloji Üniversitesi (MIT)’nde tamamladı, annesi, kardeşleri ve kocası da tıpçı.”

KRİTİK ÇALIŞMASI CIA’E SIZDIRILDI

“Kritik çalışmasını Amerikalılara duyuran kocasından ayrıldığı için üç çocuğu da yanında kaldı.”

O ÇALIŞMA NEYDİ?

“İnsanları biyolojik silahların tahribatından koruyacak bir orijinal program üzerinde çalışıyordu, bu programın başarılı sonuçlanması ABD’nin milyarlarca dolar sarf ettiği bu silahları etkisiz hale getirecekti.”

CIA ALMAK İSTEDİ

“ABD istihbâratı kendisine “programı sonlandırması ve geldiği noktaya kadar olanı büyük bir meblağ karşılığında satın almayı” teklif etti, o, “henüz bitirmedim” diyerek teklifi reddetti.”

PAKİSTAN’DAN KAÇIRILDI

“ABD istihbaratı, asılsız ve delilsiz olarak onu el-Kaide ilişkisi ile itham ederek üç çocuğu ile birlikte ve Pakistan’dan izin alarak kaçırdı, 2003 Mart’ından bugüne kadar zindanda.”

ERKEKLERİN KALDIĞI BİR HAPİSHANEYE KAPATILDI

“Onu, ABD-Afganistan’ın şöhreti en kötü olan Bagram Cezaevi’ne ve erkeklerin yanına hapsettiler. Koğuşu gardiyanlara ve diğer tutuklulara açık, gardiyanlar durmadan işkence yapıyorlar, mahkumların tecavüzleri sebebiyle onun çığlıkları gece boyunca kulakları tırmalıyordu.”

İŞKENCE YAPILDI

“Bir İngiliz gazetesinin (Yvonne Ridley) açıklamasına göre ona yapılan işkencelere değil bir kadın en güçlü erkeklerin bile dayanması mümkün değildi. New York’ta ilk mahkemeye çıktığında durumu içler acısı idi, yakalandığı sırada göğsünden yaralanmış doğru dürüst tedavi edilmemişti, böbreklerinden biri ve bağırsaklarından bir kısmı alınmıştı, ayakta duramıyordu, otururken de birilerine dayanıyordu, çok zayıf düşmüştü, vücudunda kanamalar görülüyordu. Yapılan işkencelerin birini şöyle naklediyorlar: Kur’an-ı Kerim parçalanmış, sayfaları yere serilmiş ve kanları akarken üzerinden yürümesi istenmişti, maksat diğer mahkumlara, onun kanı ile kirlenmiş Kutsal Kitab’ı göstermekti. Yakaladıklarında zerk ettikleri bir ilaç ve sonraki işkenceler yüzünden psikolojisi altüst olan, kaybolan çocuklarının acısıyla hayal görmeye başlayan, ruh ve bedeni acil müdahale ve tedaviye muhtaç olduğu halde buna izin verilmeyen mazlum Afiyet’in son durumu hakkında bilgiye ulaşamadım. Yapılanların dünya kamuoyuna ve bilgisine ulaştırılması her bilenin birinci vazifesi olmalıdır…

 
Yorum yapın

Yazan: 19 Ağustos 2023 in Haberler

 

Etiketler: , , , , , , ,

ADALET ÖLDÜ

19.08.2023- BİLKE

Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış.

Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulurmuş.

Bir asil öldüğünde iki kez, Kralın bir yakını öldüğünde üç kez, Kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış.

Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş…

Ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış.

Ahali merak içinde kalıp papaza koşmuş:

“ey papaz efendi, kraldan daha önemli biri mi var ki o ölünce çan beş kez çalınsın…”

Papaz yanıt vermiş:

“kraldan daha önemli bir şey var;. adalet öldü..🙏🙏💖💖Alıntı

 
Yorum yapın

Yazan: 19 Ağustos 2023 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , ,

ÖĞRETMENLİK BÖYLE YAPILIR

18.08.2023- Sezai AKIL

Ben Samsun’da bir lisede coğrafya öğretmenliği yapıyorum. Yaklaşık 7 yıldır buradayım. Ve her yıl 10. Sınıflarda bitki coğrafyası konusunu işlerken öğrencilerime bir meyve ağacı fidanı dikme ödevi veriyorum. Öğrenci fidanını dikerken çektiği videoyu gösteriyor ve notunu alıyor.

İnternette hazırlanan birçok ödeve göre daha yararlı bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Ve bu uygulamayı sürdürmeye devam edeceğim inşallah. Şimdiye kadar yaklaşık 80 fidan kendim diktim, 400 civarinda öğrencilerimin dikmesine vesile oldum.

)

Bu tür uygulamalar birçok farklı branşlarda uygulanabilir ve Türkiye geneline yayılabilirse çok daha güzel sonuçlar ortaya çıkarır diye düşünüyorum. Sevgi ve saygılarımı. sunuyorum🙏🙏💖💖.

Sezai AKIL

Kaynak: Sosyal Bilgiler Bilgi ve Görsel Arşivi

GÜLÜMSE BLOG ‘TAN ALINTI

BİLKE YORUM: Yaratıcı ve çalışkan insanlara ihtiyacımız var. Durum, konum, koşul ne olursa olsun, ne kadar engelle karşılaşırsak karşılaşalım yılmamalıyız. Durağan değil, hareket halinde olan, kendini tekrar etmeyen, çıkarcılara karşı gardını alan insanlar olmalıyız. Karşı durmak pasif söylem, pasif eleştiri de kalmamalı. Çalışmak ve üretmek örneklerini artıralım. Bu öğretmenimiz gibi, bireye ve topluma kazandıracak çok şey var. BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 18 Ağustos 2023 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , ,

1487 DURAĞAN KÖYLERİ

15.08.2023- Ayşe TOSUNOĞLU -Doktora Tezi

Sinop ilçe ve köylerine yerleşim konusunda tapu tahrir kayıtları, tahrir defterleri, mufassal defterlerinin çevirisi yapıldıkça sanılardan çok verilere dayalı yorum yapma fırsatı doğuyor. Son zamanlarda Sinop Çepni yerleşimi diye bir inanış üzerinde duruluyor. Böyle toptancı bir yaklaşım doğru olamaz. Çünkü 1487 yılı ve sonrası açıklanan veriler, Sinop’ta bir kaç Çepni köyü olduğunu açıklar.

Eskiden kaydedilen Çepni Köyleri:

Çepni             köy       Sinop      Gerze

 Çepni             köy       Sinop       Ayancık

(KAYNAK:İçişleri Bakanlığının, Cumhuriyet döneminde yayınladığı KÖYLERİMİZ adlı eserde, Türkiye’deki tüm köy isimleri çıkarılmıştır. Bu kitapta, 16. yüzyıl listesinde olan Türkmen ve Yürük köylerinin hepsi vardır.)

 

Etiketler: , , , , , ,

KÖR OLASI ÇÖPÇÜLER ŞARKISININ ACIKLI HİKAYESİ

12.08.2023- BİLKE

Esengül, Nükhet Duru, Ali Toprak; Birlikte çıktıkları yol nasıl değişti? Ve Orhan Gencebay, ve Erkin Koray… 1970’li yıllarda izlediği Türk filmlerinin büyüsüne kapılır ve karar verir vermez Urfa’dan İstanbul’a gelir. Bu türkücü genç Haydarpaşa tren garına indiğinde elinde sadece bağlaması ve bavulu vardır. Ne cepte para ne kalacak bir yer… Parklarda yatıp kalkmaya başlar.

Bir gün Urfalı bir hemşerisi ile tanışır ve bir süre onda kalır. Bir gün yanında kaldığı hemşerisinin dükkânının yanındaki evde oturan bir kız görür. Bu kızı izlemeye başlar. Bakışmalar, karşılaşmalar derken Ali kıza aşık olur. Ali utandığı için kıza söyleyemiyor ve son çare kıza mektup yazıp ansızın bir gün kıza veriyor mektubu. Kız bir çocuğa bir mektuba bakıyor ve “sen kimsin ki? Sokak çocuğu gibisin” diyerek mektubu alır almaz orada yırtıp yere atıyor ve dönüp arkasını gidiyor. Ali şaşkın vaziyette orada öylece kalıyor. Oradan geçen ve sokağı temizleyen çöpçülerde mektup parçalarını süpürüp sokağı temizliyorlar. Ali günlerce aşk acısı çekiyor ve bir gün herkesin Erkin Koray’dan duymaya dilemeye alıştı ve sevdiği “Kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler” şarkısını yazıyor. Ali Unkapanı’nın yolunu tutuyor. Fakat kimseye şarkıyı dinletemiyor. Bir gün yine Urfalı bir yapımcı, Ali’nin elinden tutuyor ve şansı açılıyor. Ali’yi, Orhan Gencebay ile tanıştırıyor. Orhan Gencebay şarkıyı çok beğeniyor ve Ali’ye bir jest yaparak albüm kaydındaki elektro bağlamayı bizzat kendisi çalarak destek veriyor. Ali ve şarkısı o günden sonra büyük ses getiriyor. Ali o sevdiği kızın kendisine ettiği hakareti unutmayıp adını “Sokak çocuğu Ali” olarak lanse ediyor. Sonraki albümlerinde Ali’ye vokalistlik yapmak isteyen birçok genç kız birbiriyle yarışıyor. Bu kızlardan ikisi sonradan meşhur olan iki güçlü ses Nükhet Duru ve Esengül. Ali Toprak ve vokalistleri Nükhet Duru ve Esengül gittikleri her yerde büyük bir hayran kitlesi sayesinde 4 yıl boyunca beraber çalıştılar. Şimdilerde mütevazı bir hayat süren ve ilahi kasetleri çıkaran Ali Toprak Şanlıurfa’da yaşıyor. Kanada’da hastaneye kaldırılan ve hayatını kaybeden usta sanatçı Erkin Koray’ın şarkısı “Çöpçüler”in yazarı Ali Toprak sanatçı ile olan anısını anlattı. Erkin Koray ile adeta özdeşleşen şarkıyı 52 yıl önce yazdığını söyleyen Toprak, kendisinin de aynı şarkıyı seslendirdiğini belirtti. Toprak ” Allah rahmet eylesin. Çok iyi bir sanatçıydı. Çöpçüler şarkısını gerçekten çok iyi seslendirdi ve adeta ona yapıştı. Çöpçüler artık yetim kaldı” dedi. Kendisi de o dönemde şarkıcılık yapan ve ” Sokak Çocuğu Ali ” ismiyle müzik dünyasına adım atan Toprak ” Çöpçüler şarkısını seslendirdi. NOT: Takipçilerimizden Ziya Yalçın bey “Çöpçüler” şarkısının 300 bestesi olan abisi Şentürk Yalçın’a ait olduğunu daha önce beyan etmiş. Şentürk Yalçın Adana 6. Kolordu Bando bölüğünde asker arkadaşı olan Ali Toprak’a bu şarkıyı hediye etmiş, o da plak yapıp kendi ismiyle lanse ettirmiş… ALİNTI

 
Yorum yapın

Yazan: 12 Ağustos 2023 in Uncategorized

 

“Yeş mamod, yeş kavod” “PARAN VARSA, İTİBARIN DA VARDIR.”

08.08.2023- Ercan CEYLAN

BİR YAHUDİ HİKAYESİ

Bugün bir hikaye paylaşımı yaptım, adına insanlık dediğimiz olgunun çivisi çıkmış diye, şimdi bu hikaye tamda onu doğrular bir hikaye okumanızı öneririm…

PARAN VARSA, İTİBARIN DA VARDIR

Gençliğimde Şişhane’de, “Sarı Madam” adında bir kahve vardı. İnsanlar oraya gelir, oyun oynardı. Aileler de gelir çay içer, simit yer, sohbet ederdi. Çok güzel bir Haliç manzarası vardı. Şişhane’den Hasköy’e dönen köşedeydi. Eskiden kahvenin anlamı, sadece oyun oynanan yer olmaktan çok uzaktı, tam anlamıyla sosyal bir ortamdı. Kaçamak sigara içmek için de çoğu zaman oraya giderdik..

Bir gün oranın müdavimlerinden Şapat diye bir bey geldi. Biz de yandaki masada arkadaşlarla oturmuş, çay içiyorduk. Adamın orta halli bir görüntüsü vardı ama sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. Arkadaşları da bu durumu fark etmiş olacak ki, içlerinden biri, “Hayrola Şapat, bir derdin mi var?” dedi.

“Sormayın…”. İlk bulduğu boş sandalyeye çökercesine oturdu.

“Anlat be Şapat.” Adam anlatmaya başladı. Yanımızdaki masada oturduğu için anlattıklarını bir bir duyuyorduk.

“Benim dört tane dairem vardı. Bankada param vardı. Karımdan kalan ufak tefek birkaç mücevher de vardı. İki kızımı ve damatlarımı çağırdım ve ‘Bunları size taksim edeyim, sonra birinizin evinde kalırım, yalnız yaşamak istemiyorum,’ dedim. Yaptım da. Her şeyimi onlara verdim. İki kızımda birer yıl kalacaktım, böyle konuşmuştuk. Baştan her şey yolunda gitti. Sonra bu anlaşma aylara, haftalara, şimdi de günlere indi. İkisi de kendi düzenleri bozulduğu için beni evinde istemiyor. Anlayacağınız, beni kapının önüne koyacaklar.”

İshak Efendi diye bir adam, “Bu mudur senin bütün derdin?” dedi ; “Sen merak etme, yarın sabah burada buluşalım, senin derdini çözeceğim.”

Biz olanları sonradan kahvenin sahibine sorarak öğrendik. Zavallı amcanın sonunu çok merak etmiştik. Bu iki amca, ertesi gün buluşmuş, İshak Efendi cebinden bir anahtar çıkarmış ve Şapat’a vermiş. Bu bir banka kasası anahtarıymış ve üstünde “OB” harfleriyle bir de numara varmış. “OB”, Osmanlı Bankası’nın kısaltmasıydı. Bankanın itibarı da çok büyüktü.

“Bak, bu anahtarı hangi kızının evinde daha çok kalmak istiyorsan o evde kaybetmiş gibi yapacaksın. Dikkat et de nereye attığını unutma. Sonra ‘anahtarım kayboldu’ diye ortalığı ayağa kaldıracak, sonra da bulacaksın. Kızın sana ‘Bu ne anahtarı?’ diye sorduğunda, ‘Ne anahtarı olacak, kasa anahtarı. Sen bütün varlığımı size verdiğimi mi zannediyorsun? Paralarım, tahvillerim, banka kasasında duruyor. Kimin evinde ölürsem, anahtar ve kalan servetim onun olacak. Kafamdaki plan bu’ diyeceksin.”

Şapat Bey, İshak Efendi’nin bütün dediklerini yapmış ve sonradan takip ettiğimize göre de küçük kızının evinde krallar gibi yaşayıp ölmüş. Öldükten sonra kızı ve damadı anahtarı alıp bankaya gitmiş. Banka da onlara, “Ne böyle bir kasa numaramız var, ne de böyle bir anahtarımız,” demiş.

Şapat Bey bir de yazı bırakmış ardından : “Sizi ancak böyle adam edebilirdim!”

İbranice bir söz : “Yeş mamod, yeş kavod” ; Yani : “PARAN VARSA, İTİBARIN DA VARDIR.”

 
Yorum yapın

Yazan: 08 Ağustos 2023 in Uncategorized

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,