RSS

Kategori arşivi: GEZİ ANILARI

Zamanını dolu dolu geçiren bir insanın anıları

DOĞA SEVER KONUĞUMUZLA SÖYLEŞİ

DOĞA İLE YAN YANA CAN CANA- KONUĞUMUZ KEVSER YALÇIN KARADAŞ                                                                     31.08.2019- BİLKE SÖYLEŞİ

BİLKE- Orman yangınlarının yüreğimizi yaktığı, içimizi kor gibi erittiği son günlerde, doğa sever bir gezginle doğayı konuşmak istiyoruz. Konuğumuz “GEZDİM GÖRDÜM YAZDIM”isimli blog sahibi ve yazarı Kevser Yalçın KARADAŞ. Böyle bir konukla konumuz ne olur dersiniz? Tabi ki,doğa ve doğanın eşsiz güzellikleri.

Insan dünyanın merkeziyim sanısında ama, doğa insansız yapabiliyor. Oysa insan, doğasız hiç bir şey yapamıyor. Biliyoruz bilmesine de, doğayı yaban ellerden de koruyamıyoruz. Konuğumuz ile doğa sevgisi, doğa ile iç içe, can cana yaşamak konularında söyleşeceğiz.

Kevser Hanım, bize doğa ve gezme tutkunuzdan bahseder misiniz?

Kevser Yalçın KARADAŞ- Babam Türkiye’yi adım adım dolaşan biriydi.Gezip görme, yeni yerler keşfetme bana babamdan kalan bir tutkudur.  Baban giderse yaslandığın ağaç çöker ve yıkılır derler ya, bana da aynen öyle oldu. Onu 23 Aralık 2003 tarihinde kaybettik. O bizim sadece babamız değil arkadaşımızdı.Çocukla çocuk, büyükle büyük olurdu. 5 kardeşim var, dördümüz gezip görmeyi çok seviyoruz. Gezdikçe, sanki babam benimle birlikte gibi hissediyorum.

BİLKE- Evet Kevser Hanım zaman çok çabuk akıp gidiyor.  Zamanın çok hor kullanıldığı süreç içinde yaşıyoruz. Sadece zaman da değil, duyguların, hoş görünün, toplum malının, toplum kurallarının hiçe sayıldığı bir rüzgar hatta kasırga esiyor ve insanları etkiliyor. Dernek olarak, insanların sanat dalları ile ilgilenmesi, kitap okuması, doğa aktivitelerine katılması, amaçlı etkinliklerde yer alması için farkındalık yaratmaya çalışıyoruz..  Kamuda çalışıyorsunuz, aile ve iş yoğunluğunuz arasında doğaya zaman ayırmanız örnek teşkil ediyor.?

Kevser Yalçın KARADAŞ- Tema Vakfında İl Temsilcisi yardımcısı olarak görevliyim. 2005 yılından beri de Sinop Ormanspor Dağcılık Kulübü lisanslı üyesiyim. Kulübümüzün etkinliklerine katılmaktan mutluyum. Kamuda çalışıyorum, Sinop’ta evim, eşim ve sorumluluklarım var. Oğlumdan 2 tane 1 kız 1 oğlan; kızım dan 1 tane kız, toplam 3 torunum var. Eşim emekli. Hafta sonu Erfelek’e gitmek zorundayım, 85 yaşında annem var. Onunla  ilgilenmem gerekiyor.  Yıllık iznimde yurt içi ve yurt dışı gezilere katılarak değerlendiriyorum.

BİLKE- Kulübünüzün etkinliklerinden bahseder misiniz?

Kevser Yalçın KARADAŞ- Bizler her Pazar doğada 10 km ve 18 km arası yürüyüş yapıyoruz. Şehrin stresli ortamından çıkıp doğal ortamlarda yürüyoruz. Sinop ve çevresinde yürürken bitki örtüsü ve ağaç çeşitliliği hakkında bilgi sahibi oluyoruz.  Gerze civarında sandal ağaçları, Sinop Keçideresi civarında kayın ağaçları, Erfelek İnesökü köyünde padişah kestanesini gözlemledik. Sinop’ta yaklaşık 600 yaşında olduğu tahmin edilen bir kestane ağacı var. O.M.Ü. tarafından adı ‘Padişah Kestanesi’ olarak tescillendirilip koruma altına alınmış.  Bizler doğanın ocağında tabiat ananın kucağında olmaktan çok memnunuz.

BİLKE- Burnumuzun ve ağzımızın kapatıldığını düşünelim. O zaman nasıl nefes alamıyorsak, küresel ısınma ile karşı karşıya kalan doğadaki ağaçlar ve bitkiler de nefes alamıyorlar. Herkesin konu hakkında bilgi sahibi olduğunu görüyoruz. Ama doğadaki bu gidişe de dur diyemiyoruz. Görsel ve yazılı medya, iletişim dünyasının etkileri yanında, teknolojik gelişmeler, ekonomik büyümeler insanın yaratıcı dünyasını yok edip ezberciliğe  sürüklüyor. Gençlerin ellerinde birer telefon, internet gezgini oldular. Bu ortamda, sizin doğa tutkunuzun, gençlere örnek olmasını umut ediyoruz. Doğayı konuşmaya devam edelim.

Kevser Yalçın KARADAŞ- Kulübümüzün dağcılık, yürüyüş ve bu tür benzer etkinliklerine katılıyorum. Gittiğim yerlerde gördüklerimi blogumda yazıyorum.  Blog adresim: https://sinopem.wordpress.com/author/kevseryalcinkaradas/

İleride GEZDİM-GÖRDÜM-YAZDIM isimli bir kitap bastırmayı düşünüyorum. Söz uçar, yazı kalır misali yazarak kalıcı olmasını düşünüyorum.  Yazacak o kadar çok olay ve yansıtacak o kadar çok görsel varlık var ki. Devlet memuruyum, Tarım İl Müdürlüğünde çalışıyorum. Fırsat buldukça, yazılarıma devam etmeye çalışıyorum.

BİLKE- Dünyada obezite denen tehlike var. Bunun yanında yeni çağın getirileri depresyon, stress gibi rahatsızlıklar çoğalıyor. İnsanlar boş vakitlerini değerlendirmede zorluk yaşıyorlar. TV’nin, eğlence ve iletişim dünyasının bağımlısı oldular. İnsanlara alternatif ve amaçlı olan vakit geçirme yollarında örnekler sergileyelim.  Bize gezdiğiniz yerleri anlatır mısınız?

Kevser Yalçın KARADAŞ- 2006 Niğde Aladağlar zirve yürüyüşüne katıldım. Ayrıntılarına yazılarımda yer verdiğim zorlu bir yürüyüştü bu. Dağcılıkta kural, öncünün önüne geçilmez, artçının da arkasına kalınmaz.  Sabah 04:30 da güneşe kalmamak için bizim kafile ile yola çıktık.Biz acemi Sinoplular öncünün arkasına sıralandık ve başımızda kasklarla yola çıktık. Taş yuvarlanır ya da tansiyon düşerse yaralanma, berelenmelere karşı koruması açısından. Zirve tırmanışımız için yola koyulduk. Ara ara molalar vererek yürüyüşe tam gaz devam ettik.. Fazla mola yoktu. Çünkü vücudumuzun  soğumaması lazımmış. Tek sıra olarak saatlerce konuşmadan yürüdük, Konuşmak yasaktı, çünkü hocamız konuşarak enerjinizi tüketmeyin diye sık sık uyarıyordu. Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik diyemeyeceğim hep rampa yukarı gittik. Gerçekten çok yorulduk.

Kızıl kayalar, Hacer boğazı, İt oturur v.s. dağlarını gördük. Bizler 3450 Rakım yaptık ve pilimiz bitti.Hocalarımız B planını uygulamayı önerdiler. Kibarlık olsun diye bize sordular zirve yapacak mısınız diye. Ben ve iki arkadaşım, grubu yavaşlatmamak için vaz geçtik. .Zor olsa da yapardık ama  grubu  yavaşlatma bencilliğini tercih etmedik. Bu gezide bana oğlum Deniz Can refakat etti. Zirveye kadar taşınacak donanımlı ağır çantayı oğlum sırtında taşıdı. Kafilenin en genci Deniz olduğu için bu görevde Deniz Can’a verildi.

BİLKE- Dağların zirvesine tırmanış güzel bir duygu olmalı. Kentin sesinden, karmaşasından, kirli havasından uzak, doğa ile baş başa.

Kevser Yalçın KARADAŞ- Bunu herkese, özellikle de gençlere öneririm. Doğa temiz hava, bol oksijen ve huzur demek. Sinop sınırları içinde katıldığım yürüyüşü de anlatayım.  01/10/2017 günü Sinop Orman Gençlik Spor Kulübü Dağcılık üyeleri olarak  sezonu ABALI ORMANLARI ve 10 km ile başlattık. Sabah aracımızla  Saat 08:30 da hareket ettik. Biz dağcılar yağmur, yağış, çamur ve kardan etkilenmeyiz. Bizler her durumda yürüyüşe hazır ve nazırız. 15 kişilik ekiple yola çıktık, yağmur yağıyordu, bu sebeple aramızda katılmayanlar oldu. Rehberimiz ve İl temsilcimiz Ali Rıza Çaylı beyin rehberliğinde yürüyüşümüz start aldı. Ormanların içinden yürüdük. Yeşilin bin bir tonu gözlerimizin önünde, kuşların sesi kulağımızda, hazan yaprakları ayağımızın altındaydı. Yaprakların çıtır çıtır sesleri, melodi gibi bize eşlik ediyordu. Burada bulunmak, renk zenginliğini görmek, sesleri dinlemek ayrıcalıktı.

BİLKE- Yönetim Kurulu üyelerimizle yüksek köylerde yaptığımız araştırma çalışmalarını hatırladık. Doğanın güzelliği, özellikle sessizliğindeki gizem hepimizi etkiliyor. Abalı yürüyüşünüz nasıl devam etti?

Kevser Yalçın KARADAŞ- Yağmur sessiz, sakin yağıyordu. Hatta kayın ve meşe ağaçlarının başı dumanlıydı, çünkü az da olsa sis vardı. Başı dumanlı dağları ve hazin hazin nazlı gelin gibi ağlayan yaprakları görmek lazımdı. Bunları anlatmak yerine yaşayın da görün derim.  Bu mutluluğun keyfini  hiçbir şey veremez inanın.

Haftada bir de olsa bizler şehrin atmosferinden çıkıp kendimizi yeşilin kucağına ve ocağına atarak stresimizi doğada bırakıyoruz. Az gittik uz gittik çay kahve molası verdik. Biraz soluklandık ve dinlendik ve yola devam diyerek yürümeye başladık. Sık orman içinden yürüdüğümüz için yağmurdan fazla ıslanmadık. Islansak da önemli değil, çisil çisil yağan yağmurda ıslanmak bile güzeldi. Yeşil deryasından bu sefer çöl kumuna sahip, kum tepesine çıktık. Atlamak isteyenler kum tepesinden atlayarak eğlendiler. Yumuşak kuma zirveden atlayan arkadaşlarımızı izlemek harikaydı doğrusu…Biz doğayı, doğa bizi özlemiş. Toprak ana var olsun..

BİLKE- Anlatımınız bizi doğanın içine çekti, sanki biz de oralara gitmiş gibi olduk.

Kevser Yalçın KARADAŞ- Yürüyüşlerimizde doğa ile ilgili öğrendiğim bilgileri paylaşmak isterim. Türkiye’nin iki yerinde denize sıfır kayın ağaçları yetişirmiş. Biri Sinop ve yürüdüğümüz Abalı ormanı ve diğeri de Rize diye biliyorum. Denize sıfır Kayın ağacı yetişmezmiş. Bu yönden de bizler çok şanslıyız. Yağmurla birlikte ortalığa mis gibi kekik kokusu sardı gerçekten havayı solumak bile süperdi. Akciğerlerimizi bol oksijenle doldurduk. Sinop’ta gerçekten bir çok endemik bitki var. Bu konuda ilimiz çok şanslı. Florası zengin bir bölgede yaşıyoruz doğrusu, hatta kumda açan kum zambaklarını da görmek lazım. Dökülen gazel yapraklarını toplayıp, havaya atıp altında kaldık. Hazan yapraklarından bile yağmuru tepemize yağdırdık. Hafif güneş olsaydı ağaçların ve dalların arasından giren güneş ışık huzmelerini görmek çok güzel olurdu. Yağmurlu olduğu için izleyemedik. Başka sefere inşallah dedik. Dağ-tepe-dere-yağmur-yaprak-toprak derken 10 km yi zamanın farkına varamadan bitirmişiz. Aracımız yola gelmiş bizi bekliyordu. Aracımıza binip yola devam dedik ve Akliman daki YEŞİL ve MAVİ de Karadeniz’in köpük köpük dalgalarına karşı çayımız içelim diye mola verdik. Şoförümüzle birlikte 16 kişilik ekip çay gözleme derken kendimize geldik. Doğada yürümek ayrı bir zevk gerçekten. Isteyenler bize katılabilirler.

BİLKE- Niğde Aladağlar’dan başka Sinop dışında katıldığınız doğa yürüyüşü var mı?

 

Kevser Yalçın KARADAŞ-  Mayıs 2014’te LUKKA yolculuğumuz var. Lukka Akdeniz’e karşı ve İsa’dan 2000 yıl önce kurulmuş bir antik kent. Kentte, amfi tiyatro, lokanta, kapalı çarşı (stoa), sağlık merkezi (Asklepeion)  ve 9 adet su sarnıcı bulunmakta. Likya kentleri içinde Asklepionu bulunan tek kentmiş Rodiapolis.  Rodiapolis 2000’de çıkan bir orman yangınında aydınlanmaya başlamış. Tiyatro duvarların özelliği ise akustik özelliğe sahipmiş. Yukarıdan su doldurulup sistematik olarak banyo ve tuvaletlerde kullanılıyormuş.

Biz, “Sinop Orman Gençlik Spor Kulübü Dağcılık ve Doğa Sporları” ndan 9 kişi, kulüp başkanımız,ve “Sinop Arama Kurtarma” Kulüp başkanı olmak üzere 10 kişilik ekip olarak hazırlandık. Çalışanların fazla vakti olmadığı için 1 gün izinle işi kurtarmaktı niyetimiz. Bizim diğer grubumuz bizden önce çıktılar. Süreleri bizden uzundu, daha erken giderek, zamanı gezip görerek değerlendirmeyi planladılar.

Bizler Mete KARAKAŞ (Ormanspor kulüp başkanı), Musa YILMAZ(Arama Kurtarma kulüp başkanı) Ferhan AÇIKGÖZ ve ben 4 kişilik ekiple 30 Nisan saat:13:00 de yola çıktık. Önden giden arkadaşlarımız, Recep ERCAN, Halil ÖNCELER, Tülin KALEMTAŞ, Müjgan ÜÇÜNCÜOĞLU, Kadriye GÜNDOĞDU ve Sevim ŞAHİN arkadaşlarımızla telefonla konuşarak irtibatı kopartmadık. Sinop’tan rotamız Afyon üzeriydi. 4 kişilik ekibin içinde ikisi bay olunca arabayı sıra ile kullandılar. ILGAZ da çayımızı Sivrihisar’da 21.00 de yemeğimizi yedikten sonra “Yollar uzun, giderek biter.” diyerek yola devam dedik. Saat: 03:00’de Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Misafirhanesindeydik. Saat ise 03.00’ı gösteriyordu odalarımıza girdiğimizde. 2-3 saat de uyusak bizim yol yorgunluğumuzu alacaktı. Ninnisiz uyumuşuz.

Gezinin ayrıntıları ve yürüyüşün detaylarını blog yazılarımda bulabilirsiniz. Boyabat, Hamsoros ve daha bir çok gezimiz blogumda yer alıyor.

BİLKE-Deneyimlediğiniz birikimleri bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Doğa sevginizin insanlara örnek olmasını diliyoruz. Umarız gezi yazılarınızın takipçileri artsın.

Gerze Çağlayan, Durağan Uzunöz, Gerze Sarımsak köyündeki şelaleler ve dereler araştırmalarımızla tanıtmaya çalıştığımız doğa zenginliklerimizdendir. Ekibinizle birlikte bir gün yolunuzun düşmesini isteriz. Sarımsak şelalesinden başlayarak 3-4 km dere ve irili ufaklı şelalelerden   yürürseniz, Çağlayan Köyü KERVAN şelalesine ulaşırsınız. Bu şelaleyi takip ederseniz yine karşınıza irili ufaklı şelaleler çıkar. Durağan Uzunöz sınırındaki Örencik mevkiine götürür sizi şelaleler. Fotoğrafları ve bilgileri derneğimizin sitesinde bulabilirsiniz.

Doğa sevgisi insana olumlu dönüşler kazandırıyor. Ortak duygularımızı yansıtarak, topluma katkımız olsun istiyoruz.

Kevser Yalçın KARADAŞ’A söyleşi konuğumuz olduğu için Yönetim Kurulu olarak tekrar teşekkür ediyor, yaşamında başarılar diliyoruz.

DOĞAYI SEVMENİN VE KORUMANIN. HEPİMİZİN GÖREVİ OLDUĞUNU SAKIN UNUTMAYALIM.    BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 31 Ağustos 2019 in GEZİ ANILARI

 

Etiketler: , , , , , , ,

BABAMA MEKTUP

BABAMA 

1934 ile 23 Aralık 2003  arasına sığan yıllar. Ve sensiz geçen kocaman 12 sene.  Babam, sensiz 13. yıla adım attık bugün. Sen bizden gittin gideli, her an aklımızda ve her an kalbimizdesin. Şunu bil ki yokluğun asla dolmuyor, hiç kimse dolduramıyor. Neler yaşadık, neler ve neleri paylaştık ailece…

Birlikte son gecemizdi, anılarımda saklanan. İyi ki baba ocağına gelip seninle konuşmuşuz. Yılbaşında Ankara’ ya gideceğim diye gelmiştim. Bende alışkanlıktı, il dışına gittiğimde mutlaka sana uğrardım. Eğer uğramazsam telefonla hayır dualarınızı alırdım. Sabah annem arkamdan baktı, Kevser sen Ankara ya gideceksin, yılbaşına kadar gelemeyeceksin dedi. Bende gelemem anne dedim. Bakışları bana bir şeyler anlatmak istiyordu ama ben anlamadım.

Daireye geldim, haberin geldi babam; ambulansla hastaneye kaldırılıyor diye. SSK’ya giderken 10 dk yol bitmedi be babam. Gözyaşlarım gözlerimin içine aktı. Hastaneye gittim, Yusuf orada, ama bana bir şey demediler. Sordum hiçbir şey söylemediler. Erfelek’e gidiyoruz dediler. Gerçeği yolda söyledi kardeşim. Dünyam yıkıldı, etraf karardı. İçin için gözyaşlarım, Sinop’tan Erfelek’e yol oldu. Anlatmama kelimeler yetmez, ifadeler kifayetsiz kalır.

Gelemem dedim ama işe geldim, ama geldiğim gibi de geri döndüm. Bu acıyı sadece yaşayan bilir. Ateş düştüğü yeri yakar diye boşuna söylememişler. Ve o ateş bize düştü. Çok sevenin varmış babam, seni sadece biz sevmemişiz. Seni o kadar çok kalabalık uğurladı ki sevdiklerin. Duymayıp gelemeyenlerin, Mustafa’ya sitem edenlerin haddi hesabı yoktu. Seni niye sevmesinler ki, sen hayata pozitif bakan yaşama dört elle sarılan biriydin. Doktorlar, akciğer kanseri teşhisi koyup her tarafına sarmış dediklerinde, 3-5 ay ömrün olduğunu söylediler ve istediğini yapsın dediler. Ve sen babam, tıbba  bile karşı geldin. Ömrüne verilen 3-5 ay  süreyi uzattın, yaşam sevincin ile 10  yıl yaşadın. Bunu bilip, her an babamız elimizden kayıp gidecek duygusu ile yaşamak ne demektir bilir misiniz? Benim içim paramparçaydı babam, sen yoktun ve gitmiştin…

Baban giderse yaslandığın ağaç çöker ve yıkılır derler. Çok doğru. Sen bizim sadece babamız değil yeri geldi arkadaşımız oldun. Çocukla çocuk, büyükle büyük oldun. Seninle il dışına gittiğimizde rehberimiz olurdun. Türkiyeyi adım adım dolaştığın için, çok bilgi sahibiydin. 5 çocuğunun dördü senin izinde, gezip görmeye devam ediyorlar. Kız kardeşimiz  ise anneme çekmiş, evcimen. Bilirsin annemi evden çıkartmak zordur, evinden çıktığında mutlu olmaz. Annem kendi evinde mutlu, bizler gittiğinde mutluluğu daha da artıyor. Dediğin gibi babam, senin maaşın anneme döke-saça yetiyor. ALLAH başımızdan onu eksik etmesin. Onun mutluluğu ile bizler de mutlu oluyoruz. İyi ki bizlerin babasısın. Babam olduğun için, onur ve gurur duymaktayım. Kaç kişinin babası senin gibi ileriyi görür, yerine göre çocuklarıyla arkadaş gibi olur. Biz öyleydik ve doyasıya yaşadık hep birlikte. Keşke aramızda olabilseydin, torunlarını çocuklarını görebilseydin. Çok mutlu olurdun.

İki torunun Boyabat’ta çalışıyor, yanlarına gider gurur duyardın. Biri Uzm Dr, diğeri bankacı. Düğünlerini de   görmek nasip olmadı sana. Babam, 4 torunun evli ve 2 tane de torunlarının çocukları var. Hakan Ankara da Gn Md lükte, eşi Kültür Bakanlığında.  Sen yaşasaydın ziyaretlerini yapardın, onlara hayattan dersler verirdin. Sen bize paylaşmayı öğrettin. Hasetlik, kıskançlık, harislik öğretmedin babam. Bukalemun gibi yanar döner olmayı işlemedin bize. İnsanlar bile değişken olmuş, tanıdım dediklerimi tanıyamaz oldum. Hilmi YALÇIN’ ın iyi ki kızıyım. Evimizden bolluk-bereket eksik değildi. Hele senin gülen yüzün her zaman aynıydı. Vefat ettiğinde bile yüzün mutlu mesuttu. Bizler ağlarken, sen yine gülüyordun… Bizler yalan dünyada, sen ise hak dünyadasın. Yaşam acı bir o kadar riyakarlıklarla dolu. Zaten sen bunu iflas ettiğinde en yakınlarından kazıklar yiyerek öğrendin. Seninle birlikte biz evlatların da öğrendik. İnsanların işine yaradığın müddetçe iyisin , insanların senden menfaatleri, çıkarları varsa sen bir tanesin, sen değerlisin. Alacaklarını aldıktan sonra değerin koskocaman sıfır olur. Ne demişler; Menfaatler çakıştığında DOST, menfaatler çatıştığında DÜŞMAN bile olabiliyorsun. Hayat acı ve o kadar da buruk. Bizler de bu grafikler içinde yürümeye devam ediyoruz. Gururlu onurlu ve şerefli çocukların olarak senin izindeyiz babam. Ahh keşke hiç gitmeseydin, kalsaydın bizimle, paylaşsaydık tatlıyı ve acıyı… Hiçbir zaman kalbimizden çıkamazsın, sen yetiştirdin bizleri. Dile kolay terzilikle, iğnenin ucuyla kazandın hayatını. Abim Gültekin’i İTÜ’de, beni Sinop’ta, Yusuf’u Sivas Cumhuriyet Ünv. okuttun. Bizler de çocuklarımızı okuttuk, zormuş çocuk okutmak. Sen tek başına bunun üstesinden geldin. Mustafa ise senin yerine geçti, Atalık görevini o yapıyor. Mert ise elektrik bölümünde, Mine kızımızın hedefi ise İstanbul Hukuk. Tuğçe ise İşletmeyi bitirdi babam. Sen bizleri terk eyledikten sonra en son torunun Hilmi Ege’miz geldi. Hem senin adını taşıyor, hem de senin gibi yüzü hep gülüyor. Üstüne üstlük çok ta sıcak kanlı, halam diye boynuma sarılışını görmen lazım.  Ezgi ise Gülsel ablası gibi hedefi Dr. olmak. Mine avukat olmak istiyor. Rabbim okuyanların yar ve yardımcısı olsun babam. Sen yoksun ama bunları biliyorsundur, çünkü senin bizleri izlediğini biliyorum babam. Hele torunlarının çocukları NİLSU  ile ELİF çok tatlı baba.  Keşke sende görebilseydin…

Sen ilkokulu 4 yılda bitirmişsin. Babaannem çok zeki olduğunu söylerdi. Bayram ağanın büyük oğlu olduğun için yanmışsın be babam. Sacın ilk ekmeği yanar derler ya, öyle olmuşsun. Seni okutmamışlar amcam ile kız kardeşini okutmuşlar. Sen ne yaptın, kardeşlerine bile kol kanat gerdin. Esnaf olduğun için kasa ile, çuvalla alırdın aldıklarını. Ve derdin ki anneme” Fatma bunları dörde böl. Bize düşen, babaannemlere, anneannemlere ve Sinop’taki kardeşime diye böldürürdün.  Kardeşim tek  maaş  4 çocuk derdin ve elini kimsenin üzerinden çekmedin. Babadan öte herkesin atasıydın. Herkese koşardın, derman olmaya çalışırdın.  Bir kere iflas ettin ve etrafındaki dağlara karlar yağdı. Biz çocukların olarak sende dahil hepimiz bunun da altından gelmesini bildik. Senin sayende, senin iradenle ve yetiştirdiğin çocuklarınla birlikte tek halka olduk.

Yazacak o kadar çok şey var ki, senin anıların hiç biter mi, bitmez tabi ki. Senin gibi babaya sahip olmaktan bizler hep gurur duyduk. Sen bizleri öyle bir asil yetiştirdin ki, halen bizler senin izinden yürüyoruz. Babandan çok çekmişsin, dedem köy ağasıydı. Çocukluğumdan hatırlıyorum, köydeki evimizde  iş yapan kız vardı, çobanlık yapan bir de çoban. Baban sizleri hep tırpanlamış. Sen bizlere hep birlikte paylaşmayı ve dayak-direk olmayı öğrettin. Bazen kardeşler arasında ufak-tefek şeyler oluyor. Sen olsaydın hiç biri olmazdı. Onlar da olgunlaşacak, geriye dönüp baktıklarında; gülüp geçecekler babam.

Senin gibi   babaya sahip olmak bana mutluluk ve yaşam sevinci verdi. Ve her zaman senin çizginde yürüyeceğiz. Ben kendi adıma, seninle yaşamaktan payıma düşeni aldım. Çok vakit geçirdiğim için kendimi hep şanslı gördüm.  Babam mekanın zaten cennettir. Senin yaptığın iyilikleri kim yapmıştır acaba? Kabrine her daim nurlar yağsın… İlerde seninle hak dünyada buluşana kadar hoşça kal babam. Saygıyla önünde eğilir ellerinden ve yanaklarından özlemle öpüyorum. Gülen yüzün ahret de de hep gülüyordur. Bizler gibi evlatlara sahip olduğun için sende bahtiyardın… Annem çok iyi babam merak etme, Rabbim bizi anamızdan mahrum bırakma, sağlıklı yaşamı olsun…Ha unutmadan söyleyeyim, halen her tarafı kırklıyor, titizliğe devam…

                                              Babama özlemle…       23 ARALIK 2015

Kızın

 Kevser YALÇIN KARADAŞ.

 
1 Yorum

Yazan: 25 Şubat 2019 in GEZİ ANILARI

 

Etiketler: , , , ,