RSS

Aylık arşivler: Temmuz 2018

KÜLTÜR NEDEN ÖNEMLİ?

Toplumsal konularda, siyaset ile ilgilenenler, neden sonuç alamaz? Toplumun kültürünü tanımadan, insana ulaşmak mümkün olabilir mi?  Külltürün insan ve toplum üzerindeki etkileri, ilkel çağlardan bu güne aşamalar kaydeder. Bilim dünyasında kültür konusunun ele alınışı aslında her birimizi ilgilendiriyor.

 

Yöre kültürümüz ÇEMBER

Kültür
Kültür; sosyal antropoloji, sosyal psikoloji, tarih, sosyoloji ve etnoloji gibi sosyal bilimlerin ortak olarak ele aldıkları bir konudur. Tabii ki, bu bilimlerin her biri kültürü,kendilerini ilgilendiren yönleriyle ele almaktadırlar.Kültür, ilk Amerikan sosyologları tarafından çabucak benimsenmesine karşılık,Fransa’da böyle olmamıştır. Fransa’da sosyoloji, Durkheim’in kullandığı terminolojiye sadıktır. Sosyolojinin kurucuları (Comte, Durkheim, Marx, Weber, Tönnies) bu kelimeyi kullanmamışlardır. Ayrıca iki dünya savaşı arasında sosyoloji Fransa’da sönükleşmiştir.

Kültür kavramı da işte bu sıralarda ortaya çıkmıştır. Onun için kültür; Fransa’da sosyoloji ve antropoloji lugatlarında yer almaz. Buna karşılık İngilizce lugatların hemen hepsinde kültürün sosyolojik ve antropolojik manası bulunur (Meriç,1986:42).
Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda Ziya Gökalp kültür sözünü kullanmak istemedi. Buna karşılık İrfan kelimesini de kullanmadı. Bunu niçin yaptı? Bilmiyoruz, kültürle aynı anlama gelen Arapça Hars’ı ele aldı ve bunu kullanmaya başladı. 1915’ten beri bu kelime kültürü karşılamaktadır. 1930’dan sonra bu kelime ile birlikte kültür kelimesi de kullanılmaya başlandı (Fındıkoğlu,1956:572).
Cemil Meriç (1986:9)’a göre kültür, kaypak bir kavramdır. Tahlil edemezsiniz, çünkü unsurları sonsuz. Tasvir edemezsiniz çünkü bir yerde durmaz. Manasını kelimelerle belirtmeye kalktınız mı, elinizde havayı tutmuş gibi olursunuz. Bakarsınız ki, her yerde hava var, ama avuçlarınız bomboş. Kültürün tarımdan idmana, balıkçılıktan medeniyete kadar akla gelen ve gelmeyen
düzinelerce manası vardır(a.g.E:9). Latince bir kelime olan kültür, toprağı tarıma hazır hale getirmek anlamına gelir.
Nitekim Cumhuriyet döneminde bir süre kültürü ifade etmek için ekin kelimesi kullanılmıştır.Fakat bu kelime yaygın kabul görmediği için daha sonra terkedilmiştir.
Kültür, insanı hayvandan ayıran, sadece insana has olan bir özelliktir. Kültür, insanlar tarafından paylaşılan ve gelecek kuşaklara intikal ettirilen bir semboller sistemidir(Erdentuğ,l981:35). Hayvanların kültürü yoktur, bunun için ilkçağda kuş yuvasını,
arı bal ve peteğini nasıl yapıyorsa bugün de aynı şekilde yapmaktadır. Oysa insan ilkçağda mağaralarda ve ağaç kovuklarında yaşarken bugün modern ve sağlıklı meskenler yapmakta ve oralarda barınmakta ve her geçen gün bunu geliştirmektedir. İşte kültür bu olsa gerektir.
Kültür kelimesinin bizi ilgilendiren iki anlamı vardır. Kültür önce yetişme yahut büyüme manasına gelir. Kültürlü adam yetişmiş bir adamdır. Sonra bir kült olmadan kültür olmaz. Kült kelimesi ayin, tören yahut dram şeklindeki hareketler için de kullanılabilir. Törenden yalnız dinsel tören kastedilmemelidir. Törensiz hayat anlamsız bir hayattır. Gelişmiş bir kültür; doğum, ölüm, delikanlılık ve evlenme gibi hayatın önemli olayları için törenler yapar. Bunlar için bir şey yapmazsak onlar boş ve manasız kalır. Tören yapmak ruhsal bir ihtiyaçtır. Tören sadece önemli olaylar için değil küçük günlük olaylar için de yapılır. Örneğin toplu
olarak yenilen yemek veya ziyafet, tören haline sokulmuş demektir. Bu şekilde yalnızca bedenler değil, ruhlar da doyurulmuş olur(Tomlin,1959:32).
Kültür, sadece tabiatın insan eliyle işlenmesi değil, bizzat insanın ahlâki, sosyal, entellektüel, teknik istidat ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi demektir (Abadan,1956:174). Burada ifade edilmek istenen insanın eğitimidir. İnsan, doğuştan potansiyel olarak pek çok yeteneği getirmekle birlikte uygun ortam bulamazsa, bunları ortaya çıkarmak mümkün olamaz. Şu halde kültürle eğitim arasında da çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Kültür; dili, mûsıkiyi, mimâriyi, dağı, taşı her şeyden önce insanı işlemek, bunları
ulaşabilecekleri en yüksek, en güzel, en ince noktaya kadar ulaştırmaktır(Kaplan,1976:67). sosyal ilişkilerle, sosyal kurumların yapısı ve işleyişini etkilemesi bakımından sosyoloji, kültürle ilgilenmektedir. Kültürün muhtevası, daha çok tarih, sosyal antropoloji, sosyal psikoloji ve etnoloji bilimlerinin konusudur.
Nerede bir toplum hayatı varsa, orada bir kültür doğmuştur(Topçuoğlu,1975:52-1 12). Kültürle toplum ikiz kardeş gibidir, birisi varsa mutlaka öteki de vardır. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Çünkü kültür, mutlaka bir nüfusta yaşar, onu yaşatacak bir nüfus yoksa kültür ölüdür ve eğer korunabilirse, belgelerde ve kalıntılarda yaşar. Kültür, bir toplumu diğerinden ayırmaya yarayan, onun özelliğini temsil eden bir işâret gibidir. Onun için kültür birliği, ırk birliğinden, hudut birliğinden daha önemli bir özellik taşır(Topçuoğlu,1975:88). Bir milletin kültürü varsa o millet vardır, eğer kültür yoksa veya özünü yitirmişse o toplum kimlik değiştirir.
Kültür, bir milletin ruhudur, hayâtının iksiridir; kurtuluş ve yükselişin en büyük bir âmilidir. Ruhsuz bir vücut nasıl yaşayamazsa, kültürü akim kalan bir millet de pâyidar olamaz(Saffet,1933 :3 51 ). Tylor’a göre kültür, bilgileri, inançları, sanatı, hukuku, morali, töreleri, kişinin toplumdan edindiği bütün istidat ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür(Soysal,1985:236) Tylor, kültür sözcüğü ile maddi kültürden çok manevi kültürü kastetmektedir.
Krober’e göre kültür, öğrenilmiş ve aktarılmış hareki reaksiyonlar ve alışkanlıklar, teknikler, fikirler, değerler ve teşvik edilen davranışların tümüdür(Başaran,1975:20). E.W.F. Tomlin’e göre kültür, insan hayatına mâna veren, insanı yükselten kısacası, “hayatı yaşanmaya değer kılan” bir şeydir(Tomlin,l959:31). 1990’lı yıllarda Bulgar Hükümeti’nin uyguladığı etnik temizlik sonunda Türkiye’ye gelen bir Türk kadınının söyledikleri bu görüşü desteklemektedir. TRT spikerinin:”Niçin Türkiye’ye geldiniz?” sorusuna kadın, şöyle cevap vermişti:” Türkçe ad taşıyamadıktan, erkek çocuğumu sünnet ettiremedikten, ramazan ve
kurban bayramını kutlayamadıktan sonra öleyim daha iyi.” T. S.Eliot’a göre kültür, aslında herhangi bir toplumun dininin vücut bulmuş bir şeklidir. Din kültüre muhtaç olduğu çerçeveyi temin eder ve bütün insanlığı bunalım ve
ümitsizlikten kurtarır(Eliot,1981:20-27). Eliot’un sözlerinde gerçek payı olmakla birlikte bunun tamamen doğru olduğunu
söyleyemeyiz. Her ne kadar din, kültürün oluşmasında etkili oluyorsa da din eşittir kültür diyemeyiz. Eğer böyle olsaydı, bütün Müslüman ülkelerin bir millet sayılması gerektiği gibi, aynı dine mensup batılı toplumların hepsi de bir millet kabul edilebilirdi. Ayrıca kültür farklılıkları sebebiyle her milletin dini anlaması ve yorumlaması farklıdır. Başka bir ifadeyle toplumun kültürü, o toplumun din anlayışını etkilediği gibi, din de kültürü etkilemektedir. Bunun için Türk’ün Müslümanlığı ile Arap ve Fars’ın Müslümanlık anlayışları da birbirinden farklıdır. Yukarıda konu edildiği gibi, din her ne kadar kültürün temel unsurlarından sayılmasa da, kültürün şekillenmesini etkilediği gibi, kültür de toplumların, dini anlayış ve yorumlamalarını etkilemektedir.
Sosyal Psikolog Prof Erol Göngör, (1986:15), sosyolojinin maddi ve manevi kültür ayrımına bağlı kalarak kültürü şöyle tanımlar: “Kültür, bir inançlar, bilgiler, hisler ve heyecanlar bütünüdür. Yâni maddî değildir. Manevî olan kültür, uygulama halinde maddî
formlara bürünür. Meselâ, dinî inançlar; câmi, namazdaki beden hareketleri dinî kıyafetler v.s. şeklinde görünür. Yılmaz Öztuna (1977:6), ise kültürü, bir milletin hayatının maddî olmayan taraflarının toplamıdır, diyediye târif eder. Bir milletin sanatı, örf ve âdetlerinin, düşünce ve inançlarının, anlayış ve davranışlarının toplamı o milletin kültürüdür. Öztuna bu tanımı ile Gökâlp’in
kültür ve medeniyet ayrımını kabul etmiş olmaktadır.
Hilmi Ziya Ülken(1948:7)’e göre kültür, milletin içinde bulunduğu medeniyet şartlarına göre yarattığı bütün dil, ilim, sanat, felsefe, örf ve âdetler ve bunların toplamıdır. Sadi Irmak (1982:1)’a göre kültür, toplumların ortak eseridir. Halk ruhunun yaşattıklarının
bilinçaltına yerleşmiş izlerinin toplamıdır. Irmak kültür sözüyle daha çok manevi kültürü anlamaktadır.

Büyük düşünürümüz Cemil Meriç kültürle ilgili şöyle düşünmektedir: “Batının kültürü var bizim ise irfanımız. İrfan, insanoğlunun has bahçesi, ayırmaz, birleştirir. Bu bahçede kinler susar, duvarlar yıkılır, anlaşmazlıklar sona erer. İrfan kendini tanımakla başlar. Kendini tanımak için ön yargıların köleliğinden kurtulmak gerekir. İrfan, nefis terbiyesi, olgunluğa açılan kapı, amelle taçlanan ilim. Kültür, irfana göre katı ve fakir. İrfan insanı insan yapan vasıfların bütünü, yani hem ilim, hem iman ve hem de edep. Batı kültürün vatanı, doğu irfanın. Ne batıyı tanıyoruz ne doğuyu en az tanıdığımız ise kendimiz. Eserlerimin kültür cildi
tamamlandı bundan sonra irfanla uğraşmak istiyorum.”(Meriç,1986:1 1 ).
Kültür, insan davranışlarını yönlendirir, kültür istikrarlıdır, fakat ayrıca dinamik olduğu için sürekli ve daimi bir değişim halindedir (Erdentuğ,1986:230).
Kültürün özü aynı kalmak şartıyla,başka kültürlerle ilişki kurma ve teknolojinin gelişmesi gibi sebeplerle muhtevası değişebilmektedir. Kültür değişmezse~ değişen koşullara göre toplumun ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelir.
Bütün bu açıklamalardan sonra diyebiliriz ki; sosyolojik anlamda bir toplumun kültürü, en başta o toplumun konuşma ve yazı dili, edebiyatı, sanatı, bilimi, felsefesi, örf ve adetleri, gelenekleri, töreleri, halk inançları, alışkanlıkları, ahlak ve hukuku, değerleri, sembolleri,ekonomik anlayışı, ayin ve törenleri, müzik, resim, oyun, heykel ve mimari tarzıdır.

Doç.Dr. İbrahim Arslanoğlu

KÜLTÜR VE MEDENİYET KAVRAMLARI
G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

makalenin tamamı aşağıdaki linktedir

kulturvemedeniyet.pdf erişimi için tıklayın

 

Etiketler: ,