RSS

Aylık arşivler: Mart 2020

ÖLETLİK (SALGIN)-GERZE

28 MART 2020- Yaşar SARIKAYA

Gündemimiz salgın hastalık olunca, durumun ciddiyeti hepimizi etkiliyor. Annem 89 yaşında, her gün onun ateşini ve saturasyonunu ölçerek güne başlıyoruz. Ölçümler normal, önlemlerimize devam ediyoruz.  Annem, Sinop’ta ilk korona ölümü haberini duyunca  etkilendi ve dedesi ile ilgili hatırladığı bir anıyı anlattı. Bu anıyı ilk duyuyordum ve okurlarımla paylaşmak istedim.

ÖLETLİK kelimesini ilk duydum. Eskiler dilimizi ne kadar güzel kullanmışlar, ölüme sebep olan anlamında ÖLETLİK.  Anadolu köylüsü, her zaman, her olayda vatanı için canını malını riske atmıştır. Modernite- sanayileşme- gelir dağılımı- eşit eğitim konularında kent- köy dengesi kurulmamış olsa da; sıkıntıda, savaşta, yoklukta eşit olmuşlardır.

Gerze Kabaağaç Köyünden Molla Hasan’ı ve bu coğrafya için emek veren tüm büyüklerimizi rahmetle anıyoruz. Kitapta 1916 senesi olarak belgelenen  salgın, annemin anlattığı olay ile aynı olay olmalıdır. Annemin babası 1900 veya 1800 sonları doğumludur. Onun babası 1916 yılında salgında hoca olarak görev aldığına göre askerlik çağından büyüktür.

Annemin anlattığı olay, Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU’nun kitabında  yer alıyor:

Normal yaşama en kısa sürede kavuşmak umuduyla ÖNLEMLE DİKKATLE EVDE KAL 

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Mart 2020 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , ,

SİNOP’TA SALGIN HASTALIKLAR

Prof.Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU- KİTAP TANITIMI

24 MART 2020-BİLKE

Covid -19 Corona Virüsü tüm dünyanın gündemini meşgul ederken, Sinop’ta yaşanmış eski salgın hastalıklarla ilgili bir kitabı size tanıtmak istiyoruz. Hepimizin bildiği gibi salgın hastalıklar ne ülke dinliyor, ne de sınır tanıyor. Toplum olarak ne kadar duyarlı ve kurallara uyumlu davranırsak bu tehlikeyi atlatmayı umut ediyoruz. Bizim bilinçsel belleğimizde İMECE KÜLTÜRÜ kayıtlıdır. Zorluklarda hemen organize olma ve problemi aşma yeteneğimizi bu olayda da mutlaka göstereceğiz. El ele hep birlikte, kısa sürede aşalım istiyoruz.

Sinop eski tarihlerde salgın hastalıklarla nasıl mücadele etmiş? Bu sorunun cevabını, “Sinop  Zeytin  Projesi ” ekibinin başkanı Sayın Prof.Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU’nun kitabında buluyoruz. Fotoğrafta Sinop Frengi Hastanesini görüyoruz.

Kitapta önemli bilgilere ulaşacağınıza eminim, bizimle paylaştığı için hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Kitabın bazı sayfalarına birlikte göz atalım:

 

 

 

 

KİTAP KAPAĞI

Yaşar SARIKAYA-BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 24 Mart 2020 in Haberler

 

Etiketler: , , , , ,

SİNOP’TA NEDEN OLMASIN

ZİRAAT MÜHENDİSİ İBRAHİM IRMAK İLE SÖYLEŞİ -21 MART 2020

Ne dersiniz Sinop, tarım alanında önemli projeler uygulayan illerle boy ölçüşebilir mi? Sinoplular olarak bunu hepimiz ne kadar çok isteriz değil mi? Antalya ilinde uygulanan projeleri basından takip ettikçe, Sinop’ta da uygulanabilir mi acaba diye düşündük.  Çünkü Sinop, eski çağlarda Dünya Ticaret Merkezi olmuştur seçkin, kaliteli uygulamaları hak etmektedir. Sinop’ta işlenmeyi bekleyen boş tarım alanları çoktur. Biz de bu konuyu bir bilene soralım dedik.

İbrahim IRMAK, Antalya’da büyük projelere imza atan bir Sinoplu.  Antalya İl Tarım ve Orman Müdürlüğünde Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü olarak görev yapıyor. Çalışmalarını sizlerle paylaştığımızda, her Sinoplunun“ Ne olur bu projeler Sinop’ta da uygulansa” duygusunu geçireceğine inanıyoruz.

Antalya ilinde yapılan bu çalışmalarda tecrübe kazanan, başarı sağlayan Sinoplu hemşehrimiz, diliyoruz Sinop’ a yönetici olarak atanır ve bu güzel çalışmalar Sinop’ta da uygulanır.

Kendisi ile internet bağlantısı ile görüştük ve sorularımızı ilettik:

BİLKE- Sayın İbrahim IRMAK, Antalya’da uyguladığınız projeler hakkında sizden bilgi almak istiyoruz. Gerçekleştirdiğiniz çok proje var, sizi ve müdürlüğünüzü bu güzel projeler için kutluyoruz. Projelerinizin içinden Sinop’ta uygulanacak olanlar veya Sinop için önereceğiniz projeler var mı,  bu konuda bizi aydınlatabilir misiniz?

İbrahim IRMAK- Antalya’da tarım alanında birçok konuda önemli projeleri hayata geçirmeyi başardık. Her geçen gün yeni çalışmalarla ülkemizin tarımının lokomotifi konumunda çalışmalara devam ediyoruz.

Uluslararası projede İbrahim IRMAK

Uyguladığımız projeleri anlatmadan önce Sinop konusunda şunu söyleyebilirim. Yapılabilecek çok şey var. Ancak Antalya’nın ekolojik ve jeolojik üstünlüklerinin üstünde asıl sırrı şudur. Tarımsal ar ge kuruluşlarının Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Antalya’da konuşlanması bugün Antalya’nın tarımda elde ettiği başarının temel sırrıdır. Buna bakarak Sinop için elzem iki konu vardır.

Batı Karadeniz Bölgesi Türkiye’de en zengin ormanların bulunduğu yerdir. Buralarda hayatı ancak ormanla tanır, ormanla tanımlarsınız. Yüzde doksanlara varan oranda ormanla kaplıdır. Orman ürünleri hayatın özüdür. Sinop’un da içinde bulunduğu Batı Karadeniz’in Tarımsal kalkınma ve gelişmesi ciddi anlamda ormandan geçmektedir. Bu anlamda yani ormandan faydalanma konusunda maalesef ciddi bilimsel araştırmalar bulunmamakta adeta “avcı toplayıcı toplumlar” düzeyinde ormanlardan istifade edilmektedir. Bu konuda ülke düzeyinde ciddi eksiklikler vardır.

Gönlümden geçen odur ki mesela Durağan’a 200 kişinin harıl harıl çalışacağı ve Türkiye’ye hizmet edeceği bir  “Doğa Mantarları Araştırma Enstitüsü” kurulsa Kanlıcadan, höbelene, dılbırandan halı saçağına tüm doğa mantarları araştırılıp geliştirilse, halkımıza ve ülkemize daha fazla katkı sağlansa ne güzel olur.

Ve yine örneğin Ayancık’a 200 kişinin gece gündüz çalışıp Türkiye’ye katkı sunacağı bir “Orman Meyveleri Araştırma Enstitüsu” kurulsa kirenden kestaneye, acuktan böğürtlene, dağ çileğine tüm orman meyveleri araştırılıp geliştirilse, insanımız ve ülkemiz kaynaklarını daha etkin ve verimli kullanıp daha fazla ormanlardan istifade etse ne güzel olurdu. Ülkemiz değerlerinin farkına varıp kaynaklarını etkin kullanmalı. Bu sayede hiç kimsenin sağlayamayacağı kadar kaynak kendi öz değerlerimizden karşılanabilir.

BİLKE- Bizim de yıllardır uğraş verdiğimiz anlatmak istediğimiz konular bunlar. Yörenin coğrafyası, bitki örtüsü ve ikliminin değerlendirilerek çalışmalar yürütülmesi. Bilke bu konuları kuruluşundan beri gündeme taşımaktadır. Mantarlarımız, pekmez ve pestilimiz, meyve kurularımız, yöresel otlarımız, kök boyalarımız, el sanatı ürünlerimiz, daha birçok kaybolan kültürlerimiz konusunda dikkat çekmeye çalışmaktadır. Evet, sizin de dikkat çektiğiniz gibi resmi kurumların ciddi çalışmalar yapmasına ihtiyaç vardır.  Sinop konusu ile ilgili başka neler dikkatinizi çekiyor?

İbrahim IRMAK- Miras hukuku dolayısıyla parçalanan ve ekonomik önemini yitiren tarım arazileri gerçeği sadece Sinop’un değil tüm Türkiye’nin sorunudur. Yüzölçümünün önemli bir kısmı orman arazisi olan Sinop’ta bu durum Sinop için bir fırsata dönüştürülebilir. Şahısların bölük pörçük hisseli tarım arazilerinde tarımsal geliri arttırma çabalarına ek olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında olan milyonlarca dönüm geniş orman alanlarında tarımla ilgili arıcılık, mantarcılık, kestanecilik, orman meyveciliği gibi alanlarda çalışma yapılması çok kolay olacaktır.

BİLKE- Sinop çevresinde sizin de bildiğiniz gibi doğal otlar çoktur. Köy kadınlarımız bu otlardan birçok sac böreği(gözleme) çeşitleri yaparlar. Sinop köylerine özgü olan bu geleneğin yaşaması, kadınlarımızın istihdamına, gastronomi alanında Sinop adının duyulmasına katkı sağlayacaktır.

İbrahim IRMAK- Sinop’ta hızlı tarımsal gelir artışı için kesinlikle tarım ve orman bir arada düşünülmeli ve orman köylüsü odaklı olarak yapılmalıdır.  Orman içlerine yapılacak kiren, alıç, ıhlamur, acuk, çördük, töngel, uvaz gibi orman meyveleri fidanlamaları köylüler için bir gelir kapısına dönüşürken ormanda yaşayan kuşlar başta olmak üzere birçok canlı türünün gelişmesine ve çoğalmasına katkı sağlayabilir. Milyonlarca orman meyvesi fidanı dikilmelidir.

BİLKE- Meyve fidanı deyince aklımıza Sinop köylerinde yapılan katkısız erik pestili geldi. siz de mutlaka bilirsiniz,Türkiye’nin hiçbir yerinde pestil Sinop’taki gibi katkısız yapılmaz. Konunun devlet desteği almadan yapılması mümkün değil. Valilikte bu konuda yapılan toplantılarda konuya dikkat çekmeye çalıştık. Cezerye gibi paketlenebileceği ve pazarlanabileceğini anlattık. Örnek pestil yaptık, işletme sahiplerine tanıttık. Paketlenmesi, orijin halini korunması, nemlenmeden saklanabilmesi için profesyonel çalışma gerekiyordu. Siz Sinop’ta görev alsanız, bu projeler de yürütülse yöre halkına katkı sağlayacaktır.

İbrahim IRMAK- Memleketimin her köşesinde hizmet ederim, zevkle canla başla çalışırım. Doğal olarak Sinop coğrafyasında yetişme imkanı bulunan orman meyveleri sayısı maalesef geçmiş yıllar içerisinde “Çam odunu yasak, meyve odunu serbest” anlayışı yüzünden çok azalan bir noktaya gelmiştir. Buradan elde edilebilecek gelir çok yüksektir. Yine doğal mantar türlerinin geliştirilmesi için Japonya’da olduğu gibi ormanlarda mantar misillemeleri gibi uygulamalar Üniversiteyle işbirliği ile yapılmalı Kanlıca, Kuzu Göbeği gibi mantarların üretimi çoğaltılmalıdır. Yine mantar türlerinin geleneksel yöntemler dışında gıda sanayine hammaddeye dönüşmesi ve işlenerek daha yüksek katma değerle gelir getirmesi sağlanmalıdır.

Antalya’da 2019 yılında yaptıklarımızdan kısaca bahsedecek olursak;

Beton duvarlar arasına sıkışmış kalmış çocuklarımızı tarım ve doğayla buluşturan Yeşeren Çocuklar projemizle 45 program yaptık.  Çocuklarımızı doğa ve tarımla buluşturduk. Projemizin içinde 30 farklı etkinlikle çocuklarımıza dolu dolu bir tarım günü yaşattık. Bu projeden etkilenen çocuklarımız, tarım ve doğa ile ilgili projeler yapmaya başladılar.

Yeşeren Çocuklar Projesi ve İbrahim IRMAK

Gençleri tarım ve doğayla buluşturan Gönüllülük projelerimizle zeytin, avokado, portakal, istiridye mantarı, kesme çiçek hasatları, merada gübreleme gibi birçok faaliyet gerçekleştirdik, gençlere tarımı anlattık. Sinop’ta ve ülkemizde geçmişte olan İmece kültürünü gençlere uyarladık ve hasat etkinlikleri modelini geliştirdik. Tarımdan uzak gençleri köylülerle buluşturup hasat ve tarımsal faaliyetlerine yardım etmelerini sağladık.

Toprağın Sultanları projemizle her ay Kadın Çiftçilerimizi ülkemizin en güzel yerlerine kültürel ve teknik geziye götürdük. Devletle işleri yürütenlerin erkek çiftçiler olması dolayısıyla kadınları sisteme dahil etmek için her hafta her ilçemizde kadın çiftçi toplantıları yaptık. Bu sayede kadın çiftçilerle aramızda yoğun organik bir ilişki gelişti. Bu birçok başarının sihirli anahtarı oldu.

Gelin Kardeş Olalım Projemizle ülkemizin 18 ilinin birer ilçesini kardeş aldık. Hakkari Çukurca’dan İzmir Selçuk’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada Antalya’nın tarımsal bilgi birikimini aktarmaya başladık. Projemizle artık Antalya Korkuteli mantarı Hakkari Çukurca’da yetişiyor, Avokadomuz İzmir’de yetişmeye başladı, biyolojik mücadele ve seracılık gibi çok özel bilgileri aktarıyoruz. Sinop’tan başvuru gelmediği için maalesef kardeş ilçe alamadık.

Antalya tarımını dünyaya açan Dünya Dillerinde Antalya Tarımı projemizle tarımsal verileri dünyaya açtık. İhracat potansiyelinin geliştirilmesine katkı sağladık. Tarımsal yayım faaliyetlerinin dijitalleşmesinde sektöre yeni bir heyecan ve bakış açısı kazandırdık.

Proje eğitimi 

BİLKE- Uyguladığınız projeler bizi heyecanlandırdı. Hepsi üreten toplum olabilmemiz için ülkemizin ihtiyacı olan projeler. Bir Sinoplu olarak bu çalışmaların içinde aktif olarak rol almanızdan gurur duyuyoruz. Anlatacağınız önemli projeleri dinlemeye devam edelim:

İbrahim IRMAK- “Projebank07” projemizle dijital çağa uygun bir mobil uygulama geliştirdik. Kadın Çiftçiler ve Kadın Kooperatifi ortaklarından oluşan 600 kişilik dev bir kadroya geleneksel ve doğal yöntemlerle üretilen tarım ürünlerini aracısız ulaştıran Antalya Köy Pazarı projemiz benzersiz bir üretici pazarı modeli olarak kuruldu ve çalışmaya başladı. Avokado, Zeytin, Portakal, Tohum tanıtım filmlerimiz ile Antalya’nın ürünlerinin tanıtılması ve Pazar değerinin geliştirilmesi çalışmalarına imza attık.

Türkiye’de bir ilk olan Kadın Çiftçi Akademimizle Kadın çiftçi Eğitiminde yeni bir dönemi araladık. Akademisyenlerle kadın çiftçileri buluşturduk ve 25 haftalık eğitime aldık. Akademi sonunda kadınlara Belediyeden ücretsiz dükkan ve satış olanakları sağlayacağız. Antalya’nın Yenilebilir İçilebilir Otları projemizle Antalya florasına farklı bir bakış açısı kazandırarak tarım ve gıda besin paketine yeni eklenebilecek ürünleri ortaya çıkardık.

BİLKE- Sinoplular tüm Sinop severler, bu söyleşiyi okusun istiyoruz, Sinop tarım alanında böyle örnek çalışmalarla isim yapsın amacıyla söyleşimizi sürdürüyoruz. Projelerinizi heyecanla dinliyoruz.

İbrahim IRMAK- Türkiye’nin bolca tükettiği ancak henüz yetiştiriciliği ülkemizde yapılmayan Kahve Yetiştiriciliği projemiz ile serada ve açık alanda kahve yetiştirme denemelerine başladık. Hedefimiz ülkemizin kendi kahvesini kendisi yetiştirmesi ve cari açığı azaltmak.

Yine kakao, ananas, hurma, kaju, argan gibi pazar değeri yüksek ürünlerle ilgili yeni çalışma hazırlıklarım var. Manavgat –Anamur arası bölgenin Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılarak Potansiyel Uygunluk Haritasının çıkarılması ve “Mikroklimatik Tropik Bölge” ilan edilmesi gündemimde. Başta Akdeniz’e doğru boşa akan Manavgat Çayının, Anamur’a doğru sulama altyapısı ile birlikte aktarılması, orman mevzuatında değişiklik yaparak Avokado, Kahve, Kakao gibi ülkemizin yoğun ithalat yaptığı ya da ihracat potansiyeli olan tropik orman meyvelerin orman ürünü kabul edilerek kesilen, kesilecek çam plantasyonları yerine planlı bir şekilde açıkta ve örtü altında tropik ürün deseni oluşturulmasını hedefleyen bir proje çalışıyorum.  Bunun için gerekli ARGE ve girdi temini mekanizmalarının oluşturulması gerekiyor. Bunu yaparsak kısa vadede 1 milyar dolar, orta vadede 5 milyar dolar, uzun vadede 10 milyar dolar artı değer elde edilebilecek bir bölgeye dönüşebilmesi imkanı var. Bu konuda çalışmaya başladım. Birçok çalışmamız var. Severek bunları yapıyoruz.

BİLKE- Severek yapılan çalışmalar böyle güzel sonuçlar alıyor. Projelere emeğinizin çok olduğu anlaşılıyor. Sesimizi ilgililere duyurabilsek ve sizin de bu projeleri Sinop’ta gerçekleştirmeniz mümkün olsa.  Çok değerli konulara değindiniz, sizin Türkiye ikincisi olduğunuz bir sınav hatırlıyoruz, bu sınav hakkında bizi bilgilendirir misiniz?

İbrahim IRMAK- On binlerce kişinin katıldığı Ak Parti siyaset akademisinde, Gebze Birinciliği, Kocaeli Birinciliği ve akabinde Türkiye ikinciliği derecesiyle 2013 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız ile Yurt dışına gitme ödülünü kazanmıştım. Siyaseti kahvehane köşelerinden kurtarmak ve bilimsel bir düzene sokmak, bilgili siyasetçiler yetiştirmek amacıyla Cumhurbaşkanımız tarafından projelendirilip uygulanan Siyaset Akademisi Türkiye genelinde yüz binlerce katılımla 17 kez düzenlendi. Üç fakülte bir yüksek lisans Dört Üniversite mezunuyum. Alnımızın teri bu derecemiz gelecek için halka hizmet etme araçlarına ulaşmak için bir  umut değil  sadece duvarda asılı bir hatıraya döndü.

BİLKE- Başarılarınız daim olsun, Sinop iline atanmanız ve örnek projelere imza atmanızı umut ediyoruz.  Memleketi için canla başla yılmadan çalışanlarımız çoğalsın, topraklarımız değerlensin, insanımız üretmeye yönlendirilsin. Üretmek isteyip cesaret edemeyenler, resmi kurumlardan rehberlik, bilgi desteği ve yönlendirme bekliyorlar. Okurlarımız, özgeçmişinizi de merak edecekler. Özgeçmişinizden bahseder misiniz?

İbrahim IRMAK- 1978 yılında, Sinop’un Durağan İlçesinde doğdum. İlkokulu Durağan’da, ortaokulu Sinop’ta okudum. Lise öğrenimimi İstanbul Halkalı Ziraat Meslek Lisesinde tamamladım.

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Hayvansal Üretim Programı Zootekni Bölümünden “Ziraat Mühendisi” olarak birincilikle mezun oldum.

BİLKE-Bir üniversite yetmez diyenlerdensiniz. Ziraat Fakültesinden başka bitirdiğiniz üniversiteler  hangileri?

İbrahim IRMAK-

2-Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümü Lisans Programını Yüksek Onur derecesi ile bitirdim, “Sosyolog” ünvanı aldım.

3-Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Lisans programından “Kamu Yöneticisi” ünvanıyla Yüksek Onur Derecesi ile mezun oldum.

4- Eskişehir Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Çevre Yönetimi Yüksek Lisansı programından “Çevre Yönetimi Uzmanı” ünvanıyla Yüksek Onur derecesi ile mezun oldum.

Halen Halkla İlişkiler ve Reklamcılık 1.sınıf öğrencisi olarak eğitime devam ediyorum. Yaşam boyu eğitim idealine inan bir kişiyim. Mümkün olduğunca okumaya devam edeceğim.

BİLKE–  4 üniversite ve yüksek onur derecesi ile mezun olmak güzel bir duygu olmalı. Sizi tebrik ediyoruz, dileriz başarılarınıza başarılar katar ve başarılarınızdan toplum da faydalanır. Görev alanlarınız hakkında neler söyleyeceksiniz?

İbrahim IRMAK- Çalışma hayatıma önce Kuzuluk Köyünde Müdür Yetkili Vekil Öğretmen olarak başladım.  Sonra Kars Tarım İl Müdürlüğü Çiftçi Eğitim ve Yayım Şubesinde,  Sinop Erfelek İlçe Tarım Müdürlüğünde, Sinop Durağan İlçe Tarım Müdürlüğünde, Sinop Dikmen İlçe Tarım Müdürlüğünde teknik personel olarak çalıştım. Durağan’da çalışırken İlçe Tüketici Hakem Heyeti raportörlüğü ve Durağan İlçe Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığı görevini ek görev olarak yaptım.

BİLKE- Ziraat mühendisi olarak çalıştıktan sonra yöneticiliğe nasıl geçtiniz?

İbrahim IRMAK- 2010 yılında Görevde Yükselme Sınavını kazandım ve Gümüşhane Kelkit İlçe Tarım Müdürü oldum. 2012 yılında Kocaeli Darıca İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü, 2015 yılında Kocaeli Gebze İlçe Tarım Müdürü oldum. 2018 yılı Haziran ayından itibaren Antalya Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü olarak görevimi yürütüyorum.

Görevimden başka birçok internet sitesi ve yayın kurumunun kuruluşunu gerçekleştirdim, 2007-2010 yılları arasında Durağan Anadolu Ajansı Yurt Muhabirliği yaptım.

BİLKE- 2008-2009 yıllarında, derneğimizin Durağan ile ilgili kültür çalışmalarımıza, dernek başkanımızın derleme ve kitap çalışmalarına da yardımcı oldunuz.

İbrahim IRMAK– Çalışmayı, yardımlaşmayı seviyorum.  Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde de çalıştım. Tarım ve kırsal kalkınma konuları başta olmak üzere yayınlanmış çok sayıda makale, şiir ve denemelerim oldu.

BİLKE- Bir gün denemelerinizi kitap olarak görmemiz mümkün olacaktır. Bu güne kadar hangi STK’larda görev aldığınız?

İbrahim IRMAK- Sivil toplum Kuruluşlarında aktif görev aldım. 2011 yılı Kelkit Organik Tarım Derneğinin Kurucusu 2013 yılı Kocaeli ve İstanbul Sinop Dernekler Federasyonu KOSİDEF Kurucu Başkanı, 2013-2018 yıllarında Durağan Dernekler Federasyonu DUDEF Başkan Yardımcısı, 2018 yılında Sinop Dernekler Konfederasyonu SİNKON Kurucusu olarak kamu yararına gösterilen çok sayıda sivil toplum faaliyetinin planlanması ve uygulanması aşamalarında yer aldım. Orta derecede İngilizce biliyorum, evliyim 2 kızım var.

Sivil toplum faaliyetleriyle ilgili olarak bir rüyam var. Uygulamalı tarımsal üretim ve gıda üretimine dair ücretsiz teknik bilgi ve tecrübe paylaşımını içeren açlıkla mücadele etmeye katkı sağlayacak küresel bir derneği kurmak istiyorum. İki yılı aşkın süredir beynimi zorlayan  “Balık vermek değil balık yetiştirmeyi öğretmek lazım”  olarak özetleyebileceğim hayalimi gerçekleştirmek ve küresel sorumluluğumu yerine getirmek istiyorum. Dünya üzerinde yaşanan sorunlar ile ilgili olarak bazı meslek grupları inisiyatif alıp küresel sivil toplum örgütlerine dönüşüyor. Mesela “Sınır Tanımayan Doktorlar”, “Sınır Tanımayan Gazeteciler” gibi.
Uzmanlık alanları ile ilgili dünyanın özellikle dezavantajlı bölgelerine gönüllü ücretsiz hizmet veriyorlar. Türkiye’de bildiğim yerli bir doktor yapılanması ise ” Yeryüzü Doktorları”
Ziraat Mühendisleri ne yapabilir? Sorusuna cevap olarak bir küresel dernek kurma hayalim var. Bunu gerçekleştirmeyi çok istiyorum. Özellikle küresel Afrika sömürüsü ve sistemsel sebeplerden dolayı Afrika’nın bitmez tükenmez yoksulluğuna çözüm noktasında katkı sağlayabilmek amacım.

Sinop’ta ise çeltikten kestaneye, hindicilikten besiciliğe, sebzecilikten meyveciliğe, tavukçuluktan mantara, arıcılıktan geleneksel pekmez üretimine, balıkçılıktan el sanatlarına, kooperatifçilikten  orman meyveciliğine bir çok alanda güzel çalışmalar yapabilmek mümkündür. Bu çalışmalar Sinop’un ekolojisine, insan sermayesine ve piyasanın beklentisine uygun yerel özellikleri önceleyen ve geliştirmeyi hedefleyen çalışmalardır.
Sinoplu Diyojen Büyük İskender’e demişti

‘’Gölge etme başka ihsan istemem’’ diye. Hayatım boyunca öğrendiğim bir gerçek varsa oda Sinoplunun yaşadığı ülkeye sonsuz katkılarının olduğu ama bazen Sinop insanın birbirine gölge etmeyi gelenek haline getirdiği olmuştur. Buradan ünlü filozof hemşerimiz Diyojen’in sözünü biraz değiştiriyorum ve diyorum ki

Sinoplu artık birbirine gölge etmeyi bırakıp, birbirine destek verirse Sinop ve Sinoplu ülkemize ve dünyaya daha çok katkı sunacaktır.”

Sinop’ta tarımsal anlamda bir değişim ve dönüşüm başlamalı. Tarım konusunda önemli çalışmalar yapılabilir. Bu anlamda bende bir Sinoplu olarak dışardan elimden geldiğince her zaman memleketime her türlü desteği vermeye hazırım.

BİLKE- Bize zaman ayırdığınız ve deneyimlerinizi ve hayallerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz. Anlattıklarınız, Sinop için gerekli bir görev adamı olduğunuzu düşünmekte haklı olduğumuzu kanıtladı. Görevinizde ve hayatınızda başarılar dileriz.

BİLKE-21 MART 2020

 

Etiketler: , , , ,

LÜTFİYE HANIM VE BAHÇESİ

16 Mart 2020- Şafak Gündüz SARIKAYA

Bahçenin Sahipleri: 

Önce bir köpek sesi duyulur, martılar buna karşılık verir ve peşinden ağaçlar yaprak sesleri ile şarkı söyler. Yaşlı kadın iki katlı ahşap evinden kafasını uzatır, derin bir of çeker. Pencereden gözü gibi baktığı bahçesine şöyle bir göz gezdirir ve yüzünde hafif bir gülümseme ile eski günlere özlem duyarcasına bir ah çeker. Yan tarafta bir tavuk maydanozların üzerinde gezinmektedir.

Kadın kaşlarını çatar ve tavuğa “kışşttt “,der.

Bahçesini sıra sıra ceviz, kara dut, malta eriği, mürdüm eriği, hurma (Trabzon Hurması), erik, vişne gibi ağaçlar süslemektedir.

İyi bir kadındır aslında, tek başına yaşamaktadır. Sadece bahçesine dokunmayın ve onu yalnızlığıyla baş başa bırakın, şairin dediği gibi “beni benimle bırak”,  havasındadır. Bir de yan taraftaki bahçede top oynayan çocukların gürültüsü olmasa. Plastik top nedense maydanozların üzerine kaçar ve pencerenin sürgüsü bir gıcırtı ile açılır, “aşağı inersem topunuzu keserim (kasıt plastik toptur).

“Kaç kere şakıdım ben size”, nidaları yükselir.

O esnada çocuklar iki incir ağacı arasında kıpırdamadan bekleşirler. Halbuki hemen biraz ileride tarla denilen kocaman bir alan top oynamak için uygunken, çocuklar ısrarla burada oynamayı tercih ederler. Tarlaya giden patika yol Balatlar Kilisesi denilen tarihi bir yere çıkar. Yol üstünde de çok farklı ağaçlar vardır, hünnap (niye hırnap derler bilinmez), dut, kiraz, keçiboynuzu ağaçları taş basamaklı yolda size eşlik eder.

Zaman geçer, martılar uçuşur, ağaçlar rüzgarla hışırdar ve yaşlı kadın gözü gibi baktığı bahçesini bırakır bir gün. Artık pencereden efkarlanmaları işitilmez., Tavuklar ve çocuklar artık rahattır.  Birkaç yıl bahçeye bakılır yaşlı kadının ardından, ağaçlar rüzgar eşliğinde her zamanki gibi salınıp hareket ederler, belki de yaşlı kadını özlemle anarlar. Bahçenin sahibi hayatta olmasa da; bahçe, bu şehrin adına yakışır şekilde mutlu ve huzurludur yine. Kısa bir zaman sonra bahçe ıssızlaşır, iki katlı ev de, terk edilmiş bir hal alır.

Bir sokak köpeği yaklaşır bu ahşap evi ve bahçeyi mesken edinir. Aslında bu dişi köpek karnında taşıdığı yavruları doğuracağı güvenli bir yer aramaktadır. Bu güvenli yer olarak hemen komşu bahçeyi bulur. Bahçede elleri nasırlı kısa boylu bir adam sabah akşam demeden çalışmaktadır. Elinde eldivenlerle üzüm asması ile uğraşır. Kavak ağaçlarına ve eriğe iyice dolanmış üzüm, bahçenin geniş bir alanına uzanmıştır. Köpeğe iyi davranan yaşlı adamda, etrafından bulamadığı şefkati ve güveni bulur köpek. Yan taraftaki binanın bodrum katında yavrularını doğurur.

 hikayedeki köpeğin yavruları bahçede

Artık yaşlı kadının bahçesinin ve çevresinin yeni sahibi bu dişi köpektir ya da sahibi olduğunu zannetmektedir. Aslında toprağın sahibi kimdir, yaşlı kadın mı, ağaçlar mı, yoksa bu sokak köpeği mi? Zaman, bu mülkiyet kavramına farklı yorumlar biçmekte ve atfetmektedir.

hikayenin kahramanı köpek

Eskiden insanlar bahçesiz evlerde oturmuyorlardı, evlerin küçük de olsa büyük de olsa mutlaka bir bahçesi vardı. Zamanla insanlar bahçeleri yerle bir edip apartman bloklarına tıkışmaya başlayınca mülkiyet kavramı ağaçsız, hayvansız, soğuk bloklara yönelen insanların doğadan uzaklaşmalarına geçit verdi. Nedendir insan toprak üzerinde hakimiyet hissi çok uzun yıllar hep var, topraktan yararlanan diğer canlıları yok sayıp insanın kendi malıymış gibi hep hareket etmiyor muyuz aslında?

Gel zaman git zaman dişi köpek yavrularını doğurup komşu bahçede büyütür, minik köpekler kuyruklarını sallaya sallaya annelerinin peşi sıra büyürler ama anne en sonunda sadece bir dişi yavrusu ile yalnız kalır. Diğer erkek yavrular sahiplenilir. Önce dişi yavru, daha sonra bahçedeki yaşlı adam göçer bu dünyadan. Bu bahçe de ıssızlaşır.

Ama dişi köpek hayat mücadelesine devam eder bir gün yaşlı kadının gözü gibi baktığı bahçeye önce iş makineleri girer. O güzelim ağaçlar teker teker gider, yerine bir apartman dikilecektir.

Zavallı köpek bahçe yok olurken havlamaktan sesi kısılır. Artık bahçenin daha doğrusu inşaatın sahibi farklı biridir. Bu da köpeğin hiç hoşuna gitmemiştir. Artık ağaçlar olmasa da, köpek bu alanda rahatça gezinebilir çünkü aradan geçen zamana karşı inşaat ilerlemez. Her yerine kazma vurulan bu memleketin toprağının altı eser kaynamaktadır, bu yüzden inşaatın devam edebilmesi için bazı prosedürler vardır. Bu beklemede, bu alanın tek bir hakimi vardır. O da dişi köpektir. Yarın sahibin kim olacağı bilinmez ama köpek bugün bu alanda rahatça dolaşmaktadır. Buralarda zafer kazanmış bir komutan edasıyla eski bahçenin her yerini karış karış gezer. Ceviz, dut, erik ağaçlarının, kışt denilen tavukların ruhları da belki ona eşlik eder. Belki de yaşlı kadın,  bir yerlerden gülen gözlerle bakıyordur bilinmez.

Eskiden yaşayanların eserleri kendileri gibi toprak olmuştu. Güçleri ve hakimiyetleri de birer birer toprak olmuştu. Zamanla diğer nesillere doğru aktarım yapmak hedefimiz olmalı belki de, yıllar öncesinde zeytin ağaçlarının yok olup gitmesi gibi. Giden sadece ağaçlar olmuyor binlerce yıllık gelenek de yok olup gitmekte.

Tarihi eser olmadan eser bırakmak lazım.

Bir gün zeytinler fidan olur, umutlar yeşerir.

Köpek sevinçle havlar, neşelenir,

Martılar gülüşür,

Umutlar yok olacakken var olur

ve hep var olacaktır…

 

ŞGS

 
 

Etiketler: , , , , , ,

ÇELİKLER “BİZDEN SELAM GÖTÜRÜN GELECEĞE”

09 MART 2020- YÜZLERCE YILLIK ZEYTİNLER BUDANDI

İlkbahar geldi, cemreler düştü, doğanın yüzü güldü. Sinop Zeytini Projesi budama ve çelikleme aşaması bu gün, güzel bir ilkbahar havasında gerçekleştirildi. Zeytin ağacı çeliklerine mesajımız vardı:

yüzyıllar sonrasına bizden selam götürün” VIDEO HABER:

Emekler filiz verecek, Sinop zeytini yeniden canlanacak.

Belediye görevlisi Muhammet GÜNEY asırlık zeytini budarken

Asırlık ağacın gövdesine baktığımızda, içinde  eski başka bir ağaç olduğunu görüyoruz. Asıl kök, deniz seviyesinde olma ihtimalini akla getiriyor. Yüz yıllar boyu toprağa tutunmuş, yok olacakken yeniden tekrar tekrar vücut bulmuş.

Belediye görevlisi Emriye TEKİN çelikleri hazırlanırken

İMECE-Orman Mühendisi Büşra Keskin ellinde  çelik son hali – Bilke yönetim kurulundan Mehmet SARIKAYA

Çelikler hazır.

Çeliklerin, özenle hazırlanan toprakla buluşması:

Emeği geçen herkese teşekkürler. BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 09 Mart 2020 in sinop zeytini

 

Etiketler: , , , , ,

2020 BİLKE YILIN KADINI

08 MART 2020-BİLKE

Değersizleştirilen, saçı uzun aklı kısa denilen, kadın kısmı- kız kısmı diyerek küçük görülen, hatta bazen toplumun en adi sınıfı diye nitelendirilen “HAYATIN YÜKÜNÜ ÇEKEN KADINLARIMIZ”.

BİLKE 2020 YILIN KADINI kim oldu?

O,hiç kimsesi olmadan yoklar arasında tek başına mücadele eden, iki kızını yetiştirip okutan, birini meslek sahibi yapan emekçi bir anne. Farklı işlerde çalışarak yıllarca evinin geçimini sağlamış, şimdi bir temizlik şirketinde çalışıyor. BİLKE, onurlu ve çalışkan, çocuklarının geleceği için çırpınan Sayın “Azime CIVRAZ’ı” 2020 yılın kadını seçti.Sayfalara sığamayacak kadar dolu bir yaşam öyküsü var ardında. Emekse emek, yokluksa yokluk, kimsesizlik de cabası. O, başımızın tacı, çalışkan kadınlarımızdan.  Kendisine gelecekte çocukları ile birlikte mutlu, sağlıklı günler diliyoruz.

Yılın Kadını Azime Cıvraz hediyelerini alırken 

Nazım’ın dediği gibi “soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlar” dizeleri Anadoluyu, yalın gerçeği ile gözler önüne seriveriyor. Kimi zaman satılan mal, kimi zaman çocuklar arasında sayılmayan fazlalık, kimi zaman utanılacak bir yaratık. Sevilir sevgili olur, eş olur ana olur ama hep bir çizgi vardır önünde, onu kesinlikle geçmemelidir. O soyut çizgileri kim icat etmişse, geçmek sanki i büyük yanlış, çirkin bir isyandır. Çünkü kadın kadınlığını bilmelidir.

Bu gün, haklarının çoğunu almış olan kadınlar, toplumda eşit statü kazanmak için çok mücadele vermiştir, verecektir de. Akıl boyutunda varlığını ispat etmiş, edecektir de. Tüm çalışkan üretken emekçi kadınlarımıza saygıyla… BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 08 Mart 2020 in Haberler

 

Etiketler: , , , ,