RSS

Aylık arşivler: Eylül 2020

KADIN İÇİN DOKUDU, KİLİMİ ROMAN OLDU

           KADIN VE EMEK                                                                                                        29.09.2020

Kilimleri dokuyan kadınların yaşamlarını, sergimizin roman sayfalarında okuyacaksınız. Bu yaşam hikayelerini yazarken, aynı dili konuşuyor gibi göründüğümüzü fark ettim. Kadınların yaşamları  hakkında, yeterli veri deposuna sahip miydik? Ne ile ölçecek, mukayese yapacak ve tartacaktık. Sözcükler aynıydı ama anlam ağırlıkları aynı mıydı?

 

 

 

Kilim Sergisi, değersizleşen kilimlerin, kıyıya köşeye atılmasını  gördükten sonra, önce kafamda oluştu. Organik yumurta, organik maydanoz konusunda, işin  gerçekliği ile değil de moda oluşu ile ilgilenenler, en doğal yöntemlerle üretilen kilimlerin çöplere atılmasına nasıl razı oluyorlar anlayamamıştım.

Anneannemden kalan kilimleri ne özenle saklamıştım oysa. Annemin teyzesinden kalan, annemin dokudukları ve köylerden bulduklarım sergide sergilenecek. Sergiyi gezdiğinizde, yün iplerin taşıdığı duyguları hisseder misiniz bilmiyorum? Kadının emeğini, çektiklerini, acılarını kilim haykıracak mı?

Sergimiz açılmadan önce BİLKE 5. HALKBİLİM ÖDÜLLERİ sahiplerine takdim edilecek. Salgın nedeni ile sergimizi sadece bir gün planladık. İlgilenen herkesi sergimize bekliyoruz.

Yaşar SARIKAYA

 

 
Yorum yapın

Yazan: 29 Eylül 2020 in Uncategorized

 

Etiketler: , , , ,

1487 SİNOP’TA BALTACILAR VE BEDEVRECİLER

21.09.2020 BİLKE

1487 SİNOP KÖYLERİ HARİTASI

Yayınladığımız 1560 haritası ilgi gördü ve sorular almaya başladık. O nedenle 1487 haritasına yer vermek istedik. O yıllarda, sancak ve kazalar çok değiştiği için köyler farklı divan ve kazalara bağlanmış. Bu konuya dikkat çekmek istedik. Aynı kitaptan Sinop için ilk yayınlanan bilgileri paylaşmaya devam ediyoruz. Sinop, kale içi ve kale dışı vatandaşlar olarak görev dağılımı yapılmış, köylüden de bir hayli vergi alınmıştır. Sinop için köylü ve kentli olarak birlikte emek vermiştir. Koyun sürüsü olandan koyun başı vergi, ağaç kesenden vergi, tahtacıdan vergi kitapta detaylı olarak yer almaktadır.

BALTACILARIN KÖYLERİ

Sinop tersanesinde inşaa olunan gemiler için ağaç kesen baltacıyan adlı bir cemaat vardır. Bunlar tek bir köyde olmayıp, ağaçlık ve orman olan köylerde bulunmaktadır. Belgelerden anlaşıldığına göre, baltacıların statüsü Sinop’un ilk tahrir defterinde belirlenmiştir. Muhtemelen Osmanlı hakimiyeti öncesinde de baltacılar mevcuttur.

1530 tarihli icmal defterinde cemaat-ı baltacıyan başlığı altında kaydedilen bu cemaat 4 köyde oturmaktadır. Kuz Karımı, Karasu, Kirakos, Karacaköy.

Gürgen karyesinde oturan baltacılar için şöyle denilmektedir: Sinop kalesine tahta ve sair kereste vermek karşılığında öşür vermemek üzere beratla çiftlikler tasarruf ederler.  Aynı defterde baltacıların bir kısmı Akçaçam köyündedir. Ayrıca Paşalar karyesinde 5,5 avarız hane baltacıyan kaydedilmiştir.

Sinop’ta BEDEVRECİLER

Derleme sözlüğüne göre bedevre Anadolu’nun değişik yörelerinde “damda üzerine kiremit döşenen veya kiremit yerine örtülen ince tahta” ve “keklik tutmak için tahtadan yapılmış tuzak” anlamlarında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bedevre tahta manasında kullanılmaktadır. 1487 tarihli mufassal defterde şöyle denilmektedir: Hisselerine göre kaleye bedevre ihtiyaç oldukça bedevre verirler.”

Bedevreciler Karasu Divanına bağlı Avlağusekü köyünde bulunmaktadır. Bu köyün bulunduğu mevkii bu gün de ormanlıktır. Deftere göre bedevreciler belli kişilerin hisseleri halinde verilmiştir.

Bedevreciler yıllık belli vergi ödemekte ve kaleye tahta vermektedir. 1560 yılında Avlağusekü karyesi 53 hane 27 mücerred nüfus kayıtlı ve bu köyde bedevreciler de oturmaktadır.

Bedevreciler defterin sonuna kayıtlıdır. CEMAAT-I BEDEVRİYECAN olarak bahs edilir. XV11. Yüzyıldaki avarız defterinde bunlardan tahtacı olarak bahs edilmekte ve kaleye tahta ve sair kereste getirdikleri kaydedilmektedir.

 
5 Yorum

Yazan: 21 Eylül 2020 in eski sinop köyleri

 

Etiketler: , , , ,

1687 SİVAS’TAN SİNOP KÖYLERİNE GÖÇ

BİLMEDİKLERİMİZ-10.09.2020-BİLKE

KÖYLERE YAPILAN GÖÇLER 

Eski yazılı kaynakların çevirisini yapan Sayın Prof.Dr. Mehmet Ali ÜNAL, 1560 YILINDA yazılı belgelerde nüfus yerleşimi olan köyleri haritada gösteriyor. İlk kitabımda tespit ettiğim köy yerleşimlerini, bu belgeler doğruluyor.  Haritada köy isimlerini büyüterek  daha net görebiliriz.

Bu gün olup da haritada olmayan yüksek köylere yerleşimin daha sonra olduğu anlaşılıyor. BOA kayıtlarından temin ettiğim 1830 nüfus kayıtlarında haritada olmayan köylerde yerleşim olduğu görülüyor.

Bu yazıda esas konumuz, Sivas ilinden Sinop’a yapılan göçler. Avarız Defteri Belgesi:

XVI. yüzyılın son tahriri olan 1582 tarihli defterde Sinop kazasına tabi 270’in üzerinde köy bulunurken 1641 tarihli avarız defterindeki köy sayısı 123’e düşmüştür.

Sinop kazasındaki nüfusun azalması üzerine önemli ölçüde bir nüfus hareketi yaşanmış Sivas’tan Sinop’a göçler vuku bulmuştur. 1687-88 tarihli avarız defterine göre Gerze Kazasına tabi Günlüce, İbrak, Hınzıralanı, Kozluviran. Büyükdağ, Hani, Yassıdağ, Yeniköy, İskender, Hunfaz, Gündüzlü köylerine Sivas civarından gelen 130 hane civarında re’aya dağlık ve sengistan olan sarp yerlere yerleşmişlerdir. Osmanlı idaresi bunların 8 neferini bir bir avarız hanesi kabul ederek vergilendirme yoluna gitmiştir.

İşin ilginç tarafı bu köylerin hiç birinin 16. Yüzyılda olmayışıdır. Köylerin isimlerinde veya yerlerinde önemli değişmeler meydana gelmiş, eski bir çok köy ortadan kalktığı gibi yeni yeni köyler ortaya çıkmıştır.

KAYNAK: M.Ali ÜNAL OSMANLI DEVRİNDE SİNOP

Sinop ve köyleri hakkında detaylı bilgilere ulaşabildiğimiz kitaptan yazıları paylaşmaya devam edeceğiz.

Yaşar SARIKAYA

 
2 Yorum

Yazan: 19 Eylül 2020 in eski sinop köyleri

 

Etiketler: , , , ,

İÇİMİZDEN BİR HİKAYE

Şafak GÜNDÜZ- 08.09.2020-
KENDİ YOLUNDA
Hüsnü, uzun asırlık çınar ağaçlarının arasından geçerken, “Bugün karnımızı doyurabilecek miyiz acaba”, diye düşünüyordu. Ayakkabısına şöyle bir baktı, altı delinmişti, aylardır yıkamadığı saçları çok uzamıştı, kirliydi, geniş alnı derin çizgilerle dolmuştu, gözleri donuk ve yorgundu. Peşinden hiç ayrılmayan köpeğiyle yoluna devam etti.
İnsanlarla arası iyi değildi, zaten konuşmasını da çok sevmezdi. Sade bir yaşantısı vardı, sadece karnımı doyurayım günümü geçireyim bana yeter derdi. Kimi zaman ona sataşanlar, laf atanlar olurdu, yolunda yürür, kulaklarını tıkar, cevap vermezdi.
Yıllar, Hüsnü’nün belini bükmüştü, aslında sataşanların münasebetsiz şakalarına aldırış etmese de; içten içe üzülmüyor değildi. Bu durum onun insanlardan daha da uzaklaşmasını sağlıyordu.
Köpekle biraz daha yürüdüler, 200 metre aşağıdaki esnaf lokantasının sahibi ve garsonu Mümtaz, Hüsnü’yü çok severdi. Lokantanın uzun boylu, asık suratlı, personele yüzü hiç gülmeyen bu çam yarması gibi sahibi adam nedense Hüsnü’yü her gördüğünde “Mümtaz gel, Hüsnü’ye bir masa ayarla”, der ve Mümtaz da, onu bir masaya oturtur, hiçbir bedel ve karşılık beklemeden karnını doyururdu.
Hüsnü yemeğini yer, bir yandan da, “insanlar acımasız, gaddar ve fazlasıyla benciller, Mümtaz ve patronu gibi istisnalar var” diye düşünürdü.
Kendi bahçesinde kediler, köpeklerle vakit geçirir, hayattan fazla bir beklentisi, hırsı olmadan yaşar giderdi. Geçmişteki pişmanlıklarını, yapamadıklarını hep içinde kurgular ve hiç arkadaşı olmadığı için de yine kendisi ile dertleşirdi. Bu yüzden ona deli, kafadan kontak, meczup, pasaklı ve benzeri her kelimeyi yakıştıranlar az değildi.
Çoğu zaman da dert ortağı gördüğü, genç bir adama içini dökerdi.
Geçen hafta onu gördüğünde, delikanlı her zamanki gibi çok heyecanlıydı. İş için gideceği İzmir’de sevdiğini de görebileceğini söylemişti.
Delikanlı anlatıyor, Hüsnü dinliyordu.
“Hüsnü Abi, bir görsen bukle bukle saçları var, aynı Yüzüklerin Efendisi filmlerinde bir Elf Prensesi gibi, o kadar iyiliksever birisi ki, inanamazsın.”
Hüsnü, çok az konuşurdu, genç adama “Öyle mi, gerçekten mi?”, diye karşılık verebildi ancak.
Delikanlı, devam etti:
“Evet, öyle. Hatta en son buluşmamızda Kordon’da buluştuk. Bir 9 Eylül günüydü, o konuştu ben dinledim, başımızın üstünden jetler geçiyordu, gururluyduk o gün 9 Eylül’dü, bir çay bile içecek zamanımız olmadı, “çok kısa oldu”, dedim ona. O da, Kordon boyunca bana “boş ver, yine geleceksin ya, bir daha geldiğinde beraber çay içeriz, ama söz ver bana”, dedi.
Hüsnü, genç adamı kucakladı, aniden “Ben gidiyorum”, deyip, kalktı. Hüsnü için bir gün böyle geçiyordu. O gün de karnını doyurmuştu, köpeği de aç değildi. Bahçesine gitti, her tarafı yeşillikle doluydu ve birçok meyve ağacı vardı. Bahçeyle uğraşırken vakit akşamı olmuştu, o an delikanlıyı merak etti, “ne yaptı acaba”, dedi.
Birkaç gün sonra sabah, yine her zamanki gibi çınarlı yoldan yürüdü, yanında köpeğiyle. Mümtaz’ı gördü, “Mümtaz, delikanlıyı gördün mü, İzmir’e gidecekti, döndü mü, nerede onu hiç göremiyorum.”
Mümtaz, “görmedim Hüsnü Abi, gel bir çorba vereyim sana”, dedi.
Hüsnü, “Otur, Mümtaz”, dedi ve kendine göre, uzun bir konuşma yaptı.
Bak yine Kordon’dayım.
Jetler yine üstümde.
Bugün 9 Eylül ve yine gururluyum.
Çay içmek istiyorum.
Ama sen yoksun.
Sözümü tutmak istiyorum.
Ama sen yine yoksun.
Günler artık geri gelmiyor.
İlham perim yoksun,
Ve seninle bir çay içmek için bile,
Neleri vermezdim…”
Kalktı gitti Hüsnü, köpeği de peşinden. Mümtaz ve patronu, birbirlerine baktılar sessizce, lokantada yaşlı bir adam fısıltı halinde “o kız öldüğünden beri, Hüsnü hep böyle” dedi.
Mümtaz, belli belirsiz bir şeyler söyledi:
Bir çay içmek için bile…
ŞGS
 
 

Etiketler: , , ,

ONUR KONUĞUMUZ İLE TOPLANTI

ONURSAL ÜYEMİZ FEHMİ AYDIN -07.09.2020-BİLKE

Bu gün dernekte olağan bir toplantı yaptık. Gündemimizde önce  burs alacak öğrenciler konusu görüşüldü. Eski Yetiştirme Yurdu Müdürü Köy Enstitüsü mezunu Sayın Fehmi AYDIN da aramıza katıldı, kendisi onur konuğumuzdu.

Dernek işleyişi ve çalışmalar hakkında katılımcılara Yaşar SARIKAYA bilgiler verdi. Sonra mesleki birikimi, hayat deneyimi konularında Fehmi AYDIN’ı konuşmaları için davet etti.

70-80’li yıllarda, yurt öğrencilerinin yatılı okullara kaydının nasıl yapıldığı ve o zamanın bürokrasisinin nasıl işlediği hakkında bizlerle çok önemli bilgiler paylaştı.  Çocukları gibi sevdiği kızlarının nasıl meslek sahibi olduklarını, babalar gününde Sinop’a gelip nasıl ona sürpriz yaptıklarını anlattı.

Deneyimlerini ve birikimlerini bizlerle paylaşan ONURSAL ÜYEMİZ Sayın Fehmi AYDIN’A çok teşekkür ediyoruz. Paylaşımları bize örnek olacak, dernek çalışmalarımıza faydalı işler yapma yolunda devam edeceğiz. Projelerimize destek veren herkese teşekkür ediyoruz.

BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 07 Eylül 2020 in Eğitim

 

Etiketler: , , ,

KENDİMİZDEN ÖNCE

EĞİTİM ÖĞRETİM VAZGEÇİLMEZİMİZ  04.09.2020-BİLKE-

Bu yurdun çocukları, bu yurdun insanları için çalışmaya devam ediyoruz. Bu yıl yoğun bir dönem geçiriyoruz. Covid19, Akdeniz kıta sahanlığı, komşu devletlerin tavrı, ekonomik krizler, mevsim değişimleri bizi etkilediği gibi dünyayı da etkiledi. Ülkemizin menfaatlerini korumak, dış tehditlere karşı tedbirli olmak durumundayız.

Kendimizden önce,  ülkemiz için çalışmalıyız ilkesiyle yola çıktık. Köylü de bizim, kentli de bizim. Yoksul da bizim varlıklı da. Biz bu yurdu birlikte paylaşıyoruz.  2008 yılında derneğimizi kurduk, hala yılmadan GELECEĞE ÜRETELİM  sloganı ile yola devam ediyoruz.

Süreç devam ederken, toplumun farklı sosyal problemleri ile karşı karşıya kalıyoruz. İnsanca yaşamak için çalışan, çabalayan, kendini yetiştirmek için mücadele edenlerin yanındayız. Çalışkan, tırnakları ile kazıyarak kazanan, bir kuruş için ne terler döken insanlarımız var. Onurlu, şerefli, çalışmaktan yılmayanlar elimizden geldiğince sizlerin yanınızdayız.

Eğitim toplum için çok önemli. Eğitim ve öğretim vazgeçilmezimiz. Bize güvenen, destek veren herkese minnettarız.

BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 04 Eylül 2020 in Eğitim