RSS

Kategori arşivi: Sinop Türküleri

TÜRKÜLERİMİZ -Kaynak:Bir İnci Memleketim, Y.SARIKAYA, s,263-266

YÖRE TÜRKÜLERİMİZ

Sinop yöresi türküleri kırık havalardır. Asker uğurlamada, gelin kınasında, ölüm gibi olaylarda, çok güzel ağıt yakıldığına tanık oluruz. Ağıtların bazılarında uzun hava etkisi görülür. Öğretmenlik yaptığım yerlerde çok etkileyici ağıtlar dinledim. Acıyı yaşayan kişi, solo ağıt yakarken sözleri doğaçlama olarak sıralayarak ağıtlanır. Sözler eski bilinen manilerden olduğu gibi, ağıtı yakan kişiye özel de olur. Solo ağıt yakanın sözlerinden, ağlayışından etkilenen yakınları da onun yasına eşlik ederler.  Grup olarak ağlayanlar, solo makamının 3. ve 5. sesinde gezinerek oğul, ay anam, yandım, vay gibi sözlerle vokal yaparlar. Bu icrada 2 ses, uyumla yayılır. Sağa sola sallanarak ağlayanlar, elleri ile dizlerine veya göğüslerine vururlar. Dövünme dedikleri bu eylem ile ağıta uygun tempo tutulur. 100’lerce yıl öncesine ait olan bu gelenek, günümüzde de yaşatılmaktadır.

Sinop türküleri okunduğunda, Ege tavrı hissedilir.  Doğu Karadeniz yol havası da, köy kadınlarımızın söyleyişiyle benzer özellikler taşımaktadır. Erfelek Hürremşah, Dikmen Küplüce- Çorak, Gerze Başsökü- Çağlayan- Tatlıcak türkülerinde, aynı tavrın varlığına tanık oldum.

Şehir merkezinde söylenen türkülerde, daha çağdaş bir tavır vardır. Eskiden şehir ve ilçe merkezi düğünlerinde, radyodaki parçalar söylenirmiş. Bugün 80 yaşında olanlar, eski düğünlerde kadınların ut çalıp şarkı söylediğini anlatırlar. Sinop, Cumhuriyetin ilanıyla, yenilikleri uygulayan örnek illerden birisi olmuştur. Kızlar okullarda eğitime katılmış, sosyal etkinliklerde rol almışlardır. Kadınların ut çalması o günlerde yaygınlaşmıştır. Çocukluk yıllarımda Sinop’ta def, şişe ve kaşık çalarak düğün yapanları hatırlıyorum. Boş sirke şişesi, bacak arasına yerleştirilir ve iki demir kaşıkla ritim atılırdı. Demir kaşık cama vurdukça güçlü bir ses çıkardı. Söyleyen, çalan kadın ve kızlar grup halinde bir arada otururlardı. Türk sinemasının sevilen şarkı ve türküleri söylenir, güncel danslar yapılırdı.

Büyükler, “Sinop eskiden, zamanın İstanbul’a ayar bir şehriydi” derler. Gerçekten şehir merkezi her dönemde, yenilikleri takip eden çağdaş yapısıyla dikkati çeken bir il olmuştur.

TÜRKÜ YAKMA VE ATMA ATMA

Köy kadınları yabancı yanında türkü söylemek ve oynamak konusunda çekince gösterirler. Birbirleri arasında rahatça türkü söyleyip oynamalarına rağmen, bir yabancı konu hakkında soru sorduğunda, hiçbir şey bilmediklerini söylerler. Eğer bu eserlerin değerli olduğunu bilselerdi, eminim ki Sinop arşivi bu gün çok daha zengin olurdu.

Öğretmenlik yaptığım bütün köylerde, kültür birikimlerini ortaya çıkarmaya çalıştım. Kadınların hemcinsiydim, ben de çalıyor oynuyor, söylüyordum. Bu yüzden benimle çok şey paylaştılar. Düzdükleri manileri, kerem ayağının çeşitleri içinde seslendiriyorlardı. Bu tavır, âşık atışmalarına benziyordu. Bir olay hakkında hiciv dolu maniler söylüyorlar, buna“ATMA” diyorlardı. Âşıklar arasında atışma adı verilen sanat türüne, bizim kadınlarımız atma diyordu. Olay anında doğaçlama gelişen bu mani zenginliği, beni hayran bırakmıştı. Tarlaya giderken, bostanda iş yaparken, yolda yürürken anında mizahi değerleri yakalayıp ezgilendiriyorlardı. Atmaya ilk başlayan hangi makamı tutturduysa, cevap veren de aynı makamla devam ediyordu. Ezgiler çoğunlukla garip, müstezat ve kerem ayağında idi.

Köylerimizde yeni sözler düzerek, bilinen türkülerden türkü üretme geleneği vardır. Buna “türkü düzme” derler. Olaya, kişiye ve zamana göre türkü düzülür. Bir kişi için özel olarak beste- güfte üretmeye ise “ TÜRKÜ YAKMA “adı verilir. Bu türküler kız kaçırma, aşk, kahramanlık, ölüm gibi özel olaylarda yakılan türkülerdir. Hürmüz Gelin, Şaziye (Karasu’da Pazar Var), Cemile, Munise türküleri gibi. Duygu ve düşüncelerini ezgisel anlatma geleneği, köylerde yaşayan halkın kullandığı anlatım biçimidir. Serbest ölçüde, sesli harfleri yerel bir tavırla uzatıp, gırtlak nameleri yaparlar. Anlatımları kestirmedir ve sade bir dil kullanırlar. Yaşadıkları olayın karakterine uygun ezgiyi, anında düzüverirler. Manilerle taşlama yapar, karşısındakini zekice hicvederler.

İçinde bulundukları acı, sevinç, duygu durumuna göre maniyi besteli söylerler. Bir de ritimle konuşarak maniler söylenir. Nükteli, kafiyeli ve ritmik olarak sözcükleri sıralarlar. Aslında köylümüz, bu günün REP adı verilen ritmik konuşma müziğini, asırlardır kullanmaktadır.

Türkülerin nakaratlarında nay niye, ninnani, niriyah gibi sözcükler vardır. Gittiğim bütün köylerde bu nakaratların söylendiğini gördüm. Türküye önce nakaratla başlanır. Mani düzen kişi, etrafında konu yakalamaya çalışırken, nakaratlarla süre kazanır. Sonra konu yakalar ve mani üreterek devam eder.

Kadınlarımız türküleri söylerken def çalarlar. Bir el defi tutar, boştaki el düm- te vurur; “ke” ise defi tutan elle vurulur. Her düm vuruşunda, def yana doğru savrulur “te- ke vuruşunda yerine gelir. 2/4, 4/4 ölçülü türkülerde “düm- te- ke” temel vuruştur. 9/8 ölçülü türkülerde ritim yöreye hastır.  Def düm( 1+2), te- ke(1+2), düm(1+2), te- ke(1+2+3) şeklinde çalınır. Üçlü genellikle sondadır. Sondaki 3, vurulmaz, 2’nin süresi uzatılır.

 
Yorum yapın

Yazan: 06 Mart 2012 in Sinop Türküleri

 

Etiketler: ,