RSS

Kategori arşivi: Yaşar Sarıkaya yazılar

KÖY ENSTİTÜLÜ VE ÇAPA MEZUNU ÖĞRETMENLERDEN YANSIYANLAR

13.05.2024- A. Yaşar SARIKAYA

fOTO: Çapa Öğretmen Okulu

Gözde büyütülen değerler vardır. Toplum normlarında onay bulan, gerçekle ilişkilendirildiğinde ise hiç bir etkisi olmayan. Çocuklar ve gençler de arkadaş çevresinden çokça etkilenirler. Kendi aralarında, büyük ve küçük olarak benimsedikleri değer yargıları vardır yaşamlarını etkileyen.

İnsanlar hep böyledir, omuzdaki apoletten, makamdaki ünvandan, üstteki giysiden, alttaki arabadan güç alır değil mi? Uygarca yaşamak için teknolojinin sunduğu yeniliklerden yararlanarak insanca yaşamak çok güzel. İnsanca yaşamın bunlardan başka kuralları yok mu ne dersiniz?

FOTO: Aydın Ortaklar Köy Enstitüsü

Burnu kanayan küçük bir çocuğun burnunu temizlemek öğretmeni alçaltır mı? Başı dönen ve kusan bir çocuğun yardımına koşarak, gömleğini tutan ve pisliği dert etmeyen okul müdürünü bu davranış küçültür mü? Ben müdürüm o tür işleri yapamam demek onu büyütür mü?

Siyasete bakalım. X partisi şemsiyesi altına girenler, yüce partinin yüce taraftarları mı olurlar? X başlığında tüm partiler düşünülebilir. Büyük olarak nitelenen her ne olursa olsun, İNSANİ DEĞERLER anlamında dolu olmadıkça ne işe yarar? Sosyolojik olarak gruplaşmadan nemalanmak ve sosyalleşmekten başka.

Başlık ile bir ilgi kuramadık diyenleri duyar gibiyim. İlkokul yıllarında örnek aldığım, değerli öğretmenlerimiz vardı. Bu günün kolej eğitimi seviyesinde eğitim almıştık onlardan. Çapa mezunu olan öğretmenlerimiz, Köy Enstitüsü mezunları ile kendilerini bir görmezlerdi. Büyüklük ve küçüklük anlayışı burada da karşıma çıkmıştı.

Kültür araştırmalarımda, söyleşilerimde öğretmenlerin çoğu ile görüşme fırsatı yakaladım. Çapa mezunları, biz kent merkezinden Çapa Öğretmen Okuluna gittik. Onlar ise köy okullarından gittiler, bizim eğitimimiz daha üstündü. Bir cümle değildi anlatılanlar. Anlattıklarının ayrıntılarına girmek yerine, konuya EMEK açısından bakmak gerektiğini düşünüyorum.

Köy Enstitüsü mezunları, köy ve köylü için çok yönlü eğitim öğretim örnekleri sunuyorlardı. Okul arazisinde tarım yapıyor, inek bakıyorlar, köye yenilikleri getirmek için iradeleriyle, beden güçleri ile çabalıyorlardı. Kent merkezindeki öğretmenlerin, şık giyimleri, makyajları ile yarışabiliyorlar mıydı bilmiyorum. Bildiğim tek şey, EMEK karşılığını bulmalıydı.

Bu yolda doğru adımlar izlenmeli, büyük ve üstün anlamları yüklenenlerin esiri olmamalıyız.

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

SİNOP’TA TİRİT EVİ OLMALI

07.05.2024- A. Yaşar SARIKAYA

Bu gün, SİNOP SOSLU TİRİT BASINA TANITIM PROGRAMINI gerçekleştirdik.

Belediye Başkanımız Sayın Metin GÜRBÜZ’E

Turizm Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Cem Cüneyt ERSANLI’YA

15 Eylül Gazeteciler Derneği Başkanı Sayın Cengiz DEMİREL’E, Ajans Sinop İmtiyaz Sahibi Sayın Deniz ÖZEN’E

Vitrin Haber, Sinop Pusulası ve Flaş Haber’in genç Muhabirlerine programımıza katıldıkları için çok teşekkür ediyoruz.

Sözlerime programın basın duyurusu metni ile başlamak istiyorum:

SİNOP TİRİT PROJESİ öykümüz 2010 yılında başladı. 2012- 2014- 2016 senelerinde farklı kurum ve kuruluşlara, 2013’ te halka sunum yaptık. 2024 MAYIS- Basına Tanıtım Programı ile Sinop’ta farkındalık yaratmak istiyoruz.

Amacımız, Sinop’un, kaybolmaya yüz tutan “tirit” kültürünü yaşatmak ve günün koşullarında değerlendirmektir. Gastronomi ve mutfak sanatları arasına girecek kaliteli bir porsiyon hazırlamak için yola çıktık. Yerel basına, Sinop halkına, yerel mutfak işletmelerine, Sinop Üniversitesi Gastronomi Ve Mutfak Sanatları öğrencilerine projeyi tanıtacağız. Yaratıcı düşünceleri harekete geçirmek, tirit projesine yeni sunumlar kazandırmak aşamalarıyla sürece devam ediyoruz. Üniversitemizle birlikte Tirit Yarışması düzenleyeceğiz. Gençlerimiz, mutfak sektöründeki çeşitlerle rekabet edebilecek kaliteli sunumlarla yarışacaklar. İlimize yakışır, zengin bir yemek sunumu kazandırmak istiyoruz. Sinop’a özgü tirit, ilçelerimiz arasında ayrı küçük  dokunuşlarla yöremize zenginlik kazandırmaktadır. Bu zenginliği soslu tirit tabağımızda harmanladık. Her bir ayrıntı, köy kadınlarımızın uyguladığı adımların günümüze taşınmasına örnektir. Geleneksel kullanımda var olan ve bu gün unutulan mantarlı, sebzeli, etli, vejetaryen, vegan seçeneklerini de Sinop gündemine taşıyoruz.

Tirit için kullanılan ürünler doğal ve sağlıklı ürünlerdir. Ceviz, yufka, tereyağı, tavuk ve büyük baş hayvan yöremizde üretilir. Çalışmamızın temelinde, değerlerimiz ve yöre kaynaklarımızın korunması yatmaktadır.  Tanıtımlarımız, kaybolan tirit kültürünün modern sunumla, yurt içi ve yurt dışında yemek listeleri arasına girmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Geleneksel olarak tepside ve sinide yapılan tirit çeşidini, tabakta porsiyon olarak sunuyor ve işletmelere kolaylık getirmeyi planlıyoruz. 

 Mantının yaygınlaştığı gibi tirit de yaygınlaşmalıdır. Böylelikle yöre halkına yeni bir gelir kapısı açılacak, üretim ve istihdam döngüsü süreklilik kazanacaktır.

 Ana malzemeleri önceden hazırlanabilen tirit, kısa sürede servis edilebilir yapıdadır. Bireyleri üretime teşvik edecektir. Üretime geçen bireyler, aile fertlerini de üretime katacak, yeni iş alanları oluşacaktır. Basına Tanıtımımız, TİRİT SALONU, TİRİT EVİ, SİNOP TİRİT gibi  mekânların açılmasına kapı aralayacaktır.

Köyden şehre göçen aileler yufka kültürünü bildiği için bu alanda iş kuracak veya işçi olarak çalışacaktır. Köyden şehre göçen ailelerin çocuklarının okuması kolaylaşacak, ailelerin gelir düzeyi artınca yaşam kalitesi yükselecek refah artacaktır. Mantı satışı yapan işletmeler, tirit imalatını da çeşitlerine ekleyecekler mantı satışları da olumlu etkilenecektir. Tirit yaygınlaşınca, “Tirit yufkası“ paketleme sektörü oluşacaktır.  Restoran, lokanta gibi ticari işletmeler çeşitlerine tirit ekleyerek, müşterileri artacaktır.

Geleneksel olan yöredeki 5 çeşit tiritin, coğrafi  işareti alınabilecek ve yaratıcılıkla geliştirilen sunum için de MARKALAŞMA yoluna gidilecektir. Sinop’a hayırlı olsun .

 

Etiketler: , , , , , , , ,

ESKİ TÜRKÇE KAÇAN VE ZAMAN

14.04.2024-A. Yaşar SARIKAYA

Zaman, felsefecileri bilim insanlarını tarih boyu ilgilendirmiş ve ilgilendirmeye devam etmektedir. Son yıllarda, anı yaşamak, anda kalmak yaşam koçları ve psikologların önerdiği yaşam biçimi olmuştur. İMDİ sözcüğü, an olarak Kaşgarlı Mahmut’un DLT eserinde karşımıza çıkar. İmdi, günlük kullanımda ŞİMDİ olarak kullandığımız bir sözcük ve “an” karşılığındadır. TÜN, KÜN, BILDIR ve daha bir çok sözcük eski dilden günümüze değin yaşamaktadır.

Aynı sözlükte KAÇAN sözünün, zaman olarak kullanıldığını görmek, maddenin 4. hali- kara delik- ak delikleri, proton ve nötronun parçalanarak birbirinden kaçma eylemini anımsattı. Zamanı hangimiz tutabiliyoruz ki, onu yaşıyor ve kaçırıyoruz. Atalarımız, bu gerçeği ayırt ederek KAÇAN sözüne eskimeyen bir anlam yüklediler diye düşünüyor insan. Yine günümüzde kullandığımız HAÇAN sözü, KAÇAN yerini almış olabilir de. Ezel, ebed, sonsuzluk, geniş zaman, gelecek, şimdiki zaman sözcüklerinin tümünün anlamlarını KAÇAN sözcüğünde buluyor olabilir miyiz?

KAÇAN sözü DLT: Ne vakit, vaktaki, ne zaman (Atalay IV 2006)

KAÇAN DLT: Ne zaman, eğer, ne zaman ki (Ercilasun- Akkoyunlu 2014)

Nişanyan sözlük: Eski Türkçe Kacan ne zaman, nasıl(soru zarfı) sözcüğünden evrilmiştir. Eski Türkçe KAÇ soru sıfatı sözcüğünden “an” ekiyle türetilmiştir diyor.

Zaman konusunda, dünya dilleri arasında sürdürülen KAÇAN eylemini anlatan başka söz olabilir belki. Yine de dilimizin ince ustalıklarına hayran olmamak elde değil.

İnsan kendi iç dünyasını bilmeden, dış dünyayı ezberler, karmaşık çokluğun gölgesinde yaşarsa kendine yararı olur mu? Dilimizi doğru kullanarak çağdaş yaşam ortamına taşıyabiliriz. Ne Ortadoğulu olmak ne de başka özentilere gerek kalmaz.

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

SİNOP SERAMİK ÇAMURU VE AMFORALAR

02.04.2024- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Korucuk, Ordu köyü sahili ve denizin içinde yumuşak, yapışkan bir toprak vardır. 1993 yılında Halk Eğitimi Merkezinde çalışırken, valimiz Sayın Adil Yazar’ın gayretleri ile müdürlüğümüze seramik fırını kuruldu. O zaman bu çamuru şekillendirip seramik fırınında denedik. İlk denemelerimizde, ürün fırından çıkınca çatladı. Daha sonra çamurdan güzel sonuçlar aldık. Ürünler fırından çıktığında, kiremit ve tuğla renginde idi. Boyabat’ta tuğla, kiremit yapımında kullanılan toprakla benzeşiyordu.

FOTOĞRAF: 2008- Y. SARIKAYA- Fen Lisesi öğrencileri ile Sinop toprağı araştırması yaparken

Sinop toprağı eskiden de, amforalarda kullanılmıştır. Hem toprak özelliğinden, hem de limandan Avrupa’ya kolay sevk edildiğinden dünyaca ünlüdür. Arkeolojik kazılarda bulunan seramik fırınları ve amforalar bilgilerimizi doğrulamaktadır.

1993 yılında Türk ve Fransızlardan kurulan arkeoloji ekibi, Sinop’ta amfora atölyeleri araştırması yapmıştır. Ekip, Sinop ve çevresinde 20 km çapındaki bir arazide yaptığı bir haftalık çalışma ile 8 atölyenin yerini tespit etmiştir. Boztepe Yarımadasında yapılan kazılarda, Helen Dönemine ait 3 atölye bulunmuştur. Bu örnekler arasında,  kulpunda çömlekçinin veya şehrin hakiminin adını taşıyan damgalı amforalar ve paralarda görülen “yunus üzerinde kartal” sembolü vardır. Demirci limanında M.Ö.3.yy’ dan, 7.yy’ a kadar faaliyette olduğu tahmin edilen büyük bir atölye bulunmuştur. Pek çok amfora çeşidi bu çalışmalardan sonra Sinop yapımı diye ayırt edilebilmektedir. “havuç amfora” olarak adlandırılan kırmızı kilden yapılmış, uzun boyunlu, ince gövdeli, minik kulplu amforalar bu örneklerdendir.[1]

Sn. Ersin Döğer, “Antik Çağda Amforalar” adlı kitabında batıdaki birçok merkezde, mühürlü 20.000 Sinop amforasının bulunduğunu belirtir.

Sinop’un tarih ve kültür sayfalarını çevirdikçe, karşımıza ne güzellikler çıkıyor ve daha neler de çıkacak.  Bu şehir, uygarlıkların gözdesi olma özelliğini, sahip olduğu bu zenginliklerden alıyor. Toprağımızın bir de boya özelliği vardır. Strabon, Sinop toprağından elde edilen boya hakkında, iki bin yıl önce şunları anlatıyor:” Kapadokya’da Sinopeli olarak adlandırılan bir aşı boyası yapılır. İberyalılar bununla rekabet ettikleri halde, bunlarınki dünyadakilerin en iyisidir. Sinopeli olarak adlandırılmasının nedeni,  Ephesosluların ticareti Kapadokya halkına ulaşıncaya kadar, buralı tüccarların onu Sinope’den sevk etmeyi adet edinmelerindendir.[2]


[1] Arkeolog Dr. Selin Tezgör, 1998/ Skylife Dergisi

[2] Strabon Coğrafyası, s, 12

Kaynak: Y. SARIKAYA, Bir İnci Memleketim-2010-S, 56-57

 

Etiketler: , , , , , , , ,

KENDİNDEN KENDİNE YOLCULUK

26.03.2024- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Yazılarınızı nice zaman sonra okumak, kendinizden kendinize yolculuk yapmaya benziyor. Ne derin insanın iç dünyası, gez, dolaş bitmeyen sonsuzluk. Önsöz sayfaları, her sözü yerinde kullanma özenimi ve ayırdığım zamanı anımsatsa da yine eksiklerini buluyor insan.

Sözcükler canlanıyor, arkadaşlarını seçiyor, nerede duracaklarına karar veriyorlar. Makamsal ezginin notalara uyum bilinci benzeri. Söz ettiğim önsöz sayfalarını paylaşıyorum bu gün.

 

Etiketler: , , , , , , , ,

EŞEK KAPIYI YEDİ

20.03.2024- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Dışarıda lapa lapa kar yağıyor, ben de ahşap köy evinden dışarıyı seyrediyordum. Yukarıdan aşağıya inen kar taneleri değil de sanki notalardı. Portenin, arştan yeryüzüne kadar inen beşlisi üzerinde notalar yerleşiyor, melodileri de yüreğime iniyordu. Beni benden alıyor, senfoni orkestrasının konserine götürüyordu.

      “Ayşe Hoca, gız Ayşe Hoca”

“Efendim” dedim.

Ümmehan’ın sesiydi bu. Okula en yakın evin bir odasında kalıyordum. Ümmehan evin en büyük kızıydı, Hacer Teyze’nin ineği doğum yapmış ne olur beni de oraya götür demiştim.

      “Babam çığır açtı, Hacer Yenge’ye gidiyon, geliyon mu?

       “Biraz bekle, geliyorum” dedim.

Hazırlandım, çıktık. Siyah lastik çizmelerimi giydim. Eğer çığır açılmasa, kar kesinlikle çizmeden içeri dolardı. Neyse ki komşu yakındı ama kar bizi bir hayli oyaladı. 15 dakika sonra eve geldik.

Ümmehan mert yürekli bir kızdı. Açtı kapıyı, daldı içeri. Ben kapıda bekliyorum, Hacer Teyze,

       “ gel hocanım kızım” dedi.

Girdim, sevimli buzağı evin içinde değil mi? Ocak ateşi çıtır, çıtır yanıyor, buzağı da evin içinde dolaşıyordu, sevdim doyasıya. Teyze bu soğukta buzağı üşümesin diye eve getirmişti. Buzağı büyüyecek, inek olacak süt verecek, teyze yoğurt yapacaktı. Ayran yayıp ondan da yağ çıkaracaktı. Köy yerinde kıymetliydi buzağı.

Bizim köy kadınlarımız taşı sıksa suyunu çıkarırlardı. Ne kadar çalışkan, ne kadar dayanıklıydı kadınlarımız.

Ümmehan,

“Hacer Yenge odunu ne ettin” dedi.

“Kızım oduna gidemedik, mısır köklerini edivedim, unları yakıyon” dedi.

Her taraf çam ormanıydı ama çam ağacı kesmek yasaktı. Diğer ağaçlar da her yıl odun ihtiyacı için kesildiğinden, kalın değildi. Köylü dağdan odun diye çalı çırpı getiriyordu. Odunlarını sonbaharda hazırlayanlar, kışın rahat ediyorlardu. Hazırlamayanlar da işte Hacer Teyze gibi mısır köklerin yakıyordu.

Ben buzağıyı seviyordum, birden Ümmehan’ın kahkahası yükseldi.

“Ne diyon Hacer Yenge doğrumu”

Ben anlamadım, kulak kabarttım.

“ Doğru kızım doğru, kar doldurunca eşeğe iki gün yal vemedim. O da acıkmış damın kapısını yemiş” dedi Hacer Teyze.

Eşeğin kapıyı kemire kemire karnını doyurmasına çok üzülmüştüm. Ümmehan bu olayı daha sonra konuşup konuşup gülecekti. O konuştukça gülecek, benim de yüreğime bıçak saplanacaktı. 1981-82 Öğretim Yılı gerçek yaşamdan iz bırakanlar.

 

Etiketler: , , , , , , , ,

KALDIM SIFIR NOKTASINDA

13.03.2024- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Etkisiz ve yetkisizce bir noktada çakılıp kalır mı insan?

Dört yıl önce, uzak bir köyde evi tamamen yanan aileye ev eşyası götürmüştük. İşimiz bitince, oraya yakın köylerde eğitim desteği verdiğimiz öğrencilerimizi de ziyaret ettik. Bir yıl önce, Köy Atölyesi Etkinliğimizde cıvıl, cıvıl pırıl, pırıl olan kızımızı, aşırı kilo almış ve yaşam enerjisi sönmüş gördük.

Aileye halı sözüm vardı. Halımızı ve diğer ev eşyalarını birlikte eve taşıdık. Evlerinin arkadan görüntüsünü aldım. Yan tarafta inşaat halinde yeni ev yapıyorlardı. Paraya ihtiyaçları vardı.

Öğrenci, “size özel bir şey anlatmam gerek” dedi.

“Hocam kanser oldum, benim 3 böbreğim varmış. Doktor birini ameliyatla alacak. İlaç tedavisi verdi, ilaçlar kilo aldırdı”

Kız, lise birinci sınıf öğrencisi, henüz çocuk, kıyamam. Şaşırdım, başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Boğazım düğüm oldu, bir güç gittikçe artarak sıkıyor da sıkıyor boğazımı.

” Kızım, doktor ve hastane adını verebilir misin? Ben de görüşür, detayları öğrenirim” dedim.

Birden panik oldu;

” Doktor adını veremem, kimseye adımı vermeyin” dedi. Doktor akrabamız, özel hastanede parasız yapacak, çok iyiliksever.”

“Kızım yakın akraban mı, bu köyden mi? Tahlillerini görebilir miyim? Onları tanıdık doktorlara gösteririm yavrum” dedim. Akraba olmadığı açıkça anlaşılıyordu.

Israrla” hocam, doktorumuz çok iyi, benim için çok uğraştı adını veremem” dedi.

Anne ve baba ile ayrıca görüştüm, onlar da takılmış plak gibi aynısını söylediler. Hiç birini ikna edemedim ve döndük. Kafam karmakarışıktı. Eşi üroloji profesörü olan eğitim gönüllümüzü aradım. Her hastanede böbrek alınamaz, Hastane adını öğrenelim dedi. Öğrenciyi aradım açmadı. Babayı aradım açmadı. Yılmadım, günlerce aradım, açmadılar. Elim kolum bağlı kalakaldım sıfır noktasında. Hangi adımı atarsam, aileye dokunacaktı. Olumsuzluklar ard arda gelecekti.

Aydınlanma kırsallara ulaşmadıkça, yüzümüz gülmeyecek. En uzak köylerde okul açılmadıkça eğitim dengesi sağlanmayacak.

Güçlüyü daha güçlü, zengini daha zengin, zayıfı daha zayıf, fakiri daha fakir yapan sistem, yerini Köy Enstitüsü Modelini çağa uyarladığımız EĞİTİM SEFERBERLİĞİNE bıraksın diliyoruz. İstiyor ve bekliyoruz.

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

AH 8 MART!

08.03.2024-A.Yaşar SARIKAYA

Selam olsun sırtında dünyayı taşıyan kadına !

Selam olsun göğün yarısına.

Selam olsun kavganın gülen yüzüne.

Selam olsun…

Gül olana gül kokana.

Zalime zulme siper olana

Kadına “Emekçi kadınlara”

Selam olsun…!

Ahmed ARİF

Yıllar önce işçi kadınların haklarını alma mücadelesi, bu gün “GÜN KUTLAMA” etkinliğine dönüştü. BİLKE- 2004- YILIN KADINI seçilen Nesime ÖZCÜ ile konuya başlamak istiyorum.

Nesime Özcü’nün kızı tanıştırdı bizi annesiyle. Yatılı Bölge Okulundan Sarı Saltuk Anadolu Lisesini kazanan kızımızı, okul idarecileri yardımıyla bulduk. Kızımızı köyünde ziyaret edelim dedik.

Derneğimize hediye edilen Geç Odası Takımını da götürmek istiyorduk. Dikmen uzak, nasıl götüreceğiz diye düşünürken, öğrencim Camcı İsmail KAYA ile karşılaştık. “Ben götürürüm öğretmenim” dedi. Nesime Özcü, günün 24 saatine sıkıştırdığı iş yoğunluğu ile bizi şaşkına çevirmişti.

SÜTLEK GÜNÜ etkinliğinde aile ile birlikte

Bir başkasının 30 keçisine bakıyorlardı. Bir senede yavruların yarısını almak koşuluyla. O gün bu gün derken, yavrular büyüdü, artık kendi hayvanlarına bakıyorlar. Özel Eğitim Alt Sınıf öğrencisi oğlu ve tarlaya, bahçeye, ormana koşan eşi ile yaşamlarını sürdürüyorlar. Bir kadının, sırtında bu kadar yükü nasıl taşıdığı biz düşündürse de, taşıyor ve de taşıyacaktı Nesime.

Nesime Özcü’nün kızı bu sene mühendis olarak mezun oluyor. KPSS’de kendisine başarılar diliyorum. Nesime ÖZCÜ seni de emekçi kadın kimliğinle kutluyorum.

Tüm üreten, çalışkan kadınlarımıza saygıyla, KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

NİŞANYAN SÖZLÜK

03.03.2024-A. Yaşar SARIKAYA

Türkçenin söz varlığı konusunda yetersiz dil diyenden tutun da felsefeye uygun dil olmadığına kadar gereksiz yakıştırmalar yapılıyor. Atatürk’ün 1930’lu yıllarda Türk Dili için yaptığı çalışmaları unutmak vefasızlık olur. Halkın kullandığı orijinal sözcükler üzerinde çalışma yaptırmıştır. Harf devriminden sonra da TDK kurulmuştur. 15 Eylül 1928 tarihinde Sinop’a gelişinde, M.Şakir ÜLKÜTAŞIR ile görüşmüştür. Ülkütaşır’ın Sinop Halk Kültürü konusunda yaptığı çalışmaları beğenmiş ve onu TDK’ da görevlendirmiştir.

Severek çalışanlar, emek verenler bir araya getirilmiş ve aynı amaç için zaman harcamış, çok çalışmışlardır. Açıkta saklı gerçekleri görmüyoruz yine de. TDK çalışmaları, yeterli mi, tartışılır. Kurumsal çalışma dışında günümüze yakışır geniş kapsamlı dilbilimci insanlarımızın hazırladığı bir sözlüğümüz var mıdır? Bu da ayrı bir tartışma konusudur. Çalışma yapmadan, bu halkın dilini küçültmek doğru olmaz. Siyaset de, dil bilimi de, diğer kültürlerimiz de halka inmeden yapılınca olmuyor. Halkın söz varlığını değersizleştirme konusunda ısrarcı olanların, bu toprağa ve insanlarına borcu vardır. Ölü sözcüklerimiz, unutulanlar ortaya çıkarılmalıdır. Kök hecelerimizin, eklemeli sözcük üretmenin, halkın dil üretmede doğurgan söz dağarcığının değerini örselemek yakışık almaz.

Türkçe Sözlük araması yaptığımızda, karşımıza NİŞANYAN SÖZLÜĞÜ çıkar. Nişanyan Sözlük Sevan Nişanyan’ın bireysel çalışmasıdır. Hiçbir özel ya da kamu kurumundan destek almamıştır. İlk kez 2002’de Sözlerin Soyağacı adıyla yayınlanan sözlüğün gözden geçirilmiş ve genişletilmiş sekizinci basımı 2020’de gerçekleştirilmiştir.

NİŞANYAN SİTESİNDEN ALINTI :

Sözlüğün amacı standart güncel yazı dilindeki Türkçe sözcüklerin

a) kökenlerini ve

b) tarihi evrimini belgelemektir. Sözcüklerin güncel tanımını vermek amacı güdülmemiştir.

Kelime seçimi

1. Özel adlara (gerçek ve hayali kişi adlarına, yer adlarına, kavim ve aşiret adlarına, cins adı niteliğini kazanmamış ticari markalara) yer verilmemiştir. Az sayıdaki istisna (Allah, Türk, İstanbul, Yunan) kuraldışıdır. Türkiye yer adları için www.nisanyanyeradlari.com adresindeki Nişanyan Yeradları siteme, Türkiye kişi adları için www.nisanyanadlar.com adresindeki Nişanyan Adlar siteme bakınız.

2. Sadece 1960’tan bu yana Türkçe yazılı kaynaklarda yeterli sıklıkta rastlanan sözcüklere yer verilmiştir. Google aramasında Türkçe metinlerde az sonuç veren sözcükler elenmiştir. Bu kuralın doğal sonucu olarak, eskiden Türkçede var olduğu halde son 60 yılda kullanımdan düşmüş olan (amramak, mülabeset), veya yerel ağızlarda kullanıldığı halde genel yazı diline yansımamış olan (kendürük, üyülmek) kelimelere yer verilmemiştir.

3. Çeşitli uzmanlık alanlarına ait teknik terminolojiyi eksiksiz olarak yansıtma amacı güdülmemiştir.

4. Yabancı kökenli sözcükler, Türkçe metinlerde yaygın olarak ve tırnak işareti olmaksızın kullanıldıkları takdirde sözlüğe alınmıştır (e-mail, waffle, upload).

5. Sözlükte maddebaşı olan bir kelimeden Türkçede yaygın kullanıma sahip yapım ekleriyle yapılan türevler (sözlük, senevî, biyolojik) ve maddebaşı olan kelimelerden yapılan bileşikler (maddebaşı, talimatname, seksolog) ayrı madde olarak gösterilmemiştir. Ancak bu tür sözcükler mümkün mertebe ilgili madde(ler) altında listelenmiş ve gerekirse Türkçe ilk kullanımları örneklenmiştir.

6. “Tarihçe” başlığı altında, bir sözcüğün çeşitli formlarda ve çeşitli anlamlarda Türkçede tespit edebildiğim en erken örnekleri gösterilmiştir. Doğal olarak, daha erken örnekler bulundukça kayıtlar güncellenmektedir.

7. Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu’nda bulunan sözcükler Yazım Kılavuzu’na uygun olarak yazılmıştır. Bulunmayanlarda, günümüz Türk basınında daha yaygın olan yazım biçimi tercih edilmiştir.

8. Sözlük, 1995 yılından bu yana aralıksız sürdürülen bir emeğin ürünüdür. Hemen hemen her gün düzeltme ve eklemeler yapılmaktadır. Her maddeye ilişkin son güncelleme tarihi, maddenin sağ altında görülebilir. (17.06.2011’den eski işlemler kaydedilmemiştir.)Sevan Nişanyan

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

NEMMENKİ!

29.02.2024-A.Yaşar SARIKAYA

Türkçemize burun kıvıranları gördükçe, derleme yaparken karşılaştığım yaşlılar gelir aklıma. Doğurgan kök hecelerimizin üstadı olan eski insanlarımız.

-Gızzzz, Fadime nörüyon? Cümlesini duyunca, örgü ördüğünü sanmayın sakın. Ne örüyon, ne yapıyorsun anlamında kullanılır. Konuşurken hecelerin tınlaması ve vurguları müziksel olduğu gibi akıcıdır da. Örgü, şişle ilmek ilmek devam eder ve süreklilik arzeder. Bu gün kullandığımız “SÜRDÜRÜLEBİRLİK” sözcüğünü anımsatmıyor mu?

Bu kültürü yaşatan son kalan yaşlılar, birbirleri ile konuşurken “nasılsın” sorusuna “NEMMENKİ” diye cevap verirler. Sonra konuşma devam eder, konu konuyu açar, nemmenki biz anlamadan güme gider. Tekrar bu sözcüğün kullanımında, NE BİLEYİM anlamında olduğunu öğreniriz.

Dİvanü lûgati’t-Türk tercümesi-Abdullah Battal Taymas, kelimeyi açıklık getiriyor:

Söz varlığı, kullandıkça zenginleşir, yenilenir, güncellenir. Temel değerlerin kıymetini bilenler, değerlerine değer katarlar. Değer katanlardan olmak dileğiyle.

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , ,