RSS

GÖÇTÜN BABAM NOTLARIN ATEŞ KORU

20 Haz

20 Haziran 2020- A. Yaşar SARIKAYA

BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN  

Babanız göçüp gidince size elleriyle yazdığı notlar bıraktı mı? O notları her okuduğunuzda yüreğinize düşen ateş koru içinizi sine sine yaktı mı?

Radar Hristiyan din görevlilerini Büyük Camiyi gezdirirken çekilmiş foto

Babam 1984 yılında emekli olduğunda, hayatını yazmasını istemiştim. Çünkü Yalı köyü sahilinde aldığı arazide, kavak dikiyor, artezyen kuyusu çıkarıyor, tarlayı tel örgülerle çeviriyordu. Bu uğraşlar güzeldi ama gecelere kadar eve gelmiyordu. O eve gelene kadar endişeleniyorduk.

Çevrede iki fabrikadan başka hiçbir şey yoktu. O zaman cep telefonu da icat edilmemişti. Babamın kalemi sağlamdı, bildiğim için, hayatını yaz baba belki roman olur demiştim. Yazdıklarını saklamış, bize göstermemişti. Hastalandığı zaman, dolapları temizlerken notlara rastladım ve onları sakladım.

Babam, yaşadıklarını bizimle paylaşırdı. Bu yüzden hayatını biliyordum. Yazdığı anıları okurken, samimi itiraflarında içindeki küçük çocuğun sesini duydum. Tüm babaların babalar günü kutlu olsun.

 

ANILARIM-Cafer SARIKAYA

1947 yıllarıydı… Abim ve benim hayatım anasızlık, yokluk içinde geçiyordu. O, bana hep sahip çıkar kollardı. En büyük korkum, abimin olmadığı bir hayattı. Abimin askerliği geldi çattı ve askere gitti.  Babam, onun askerlik yaptığı İstanbul’a iş için gitmiş, ama abimi görmeden dönmüştü.

Abim babam gelmedi diye bu olaya çok içerlemiş kahretmiş ve sağlığı bozulmuştu. Ağır hasta olup yatağa düşünce, askerden köye gönderivermişler. Bana haber geldi: “Mehmet abin hastalanmış, tebdili hava ile köye yollamışlar. Ancak Sazak köyüne Salih amcaların evine kadar gelebilmiş. Durumu ağırmış, Cafer gelsin beni alsın diye haber göndermiş” dediler.

Babam köyde değil gene hayvan alım satımı için dolaşıyor, abim elin köyünde hasta, kimsesiz garip kalmış. Babam bana git demeden gidemem ki. 20 gün sonra bana “atı al abini getir” dediler. Ben gittim sazak köyüne, orada herkes kendi işiyle meşgul, tabi bir aya yakın zamandır abimi düşünecek değiller ya. Ben oraya vardığımda abim ağlar, ben ağlarım gözyaşlarımız sel misali.  Biz daha fazla zaman geçirmeden aileye teşekkür ettik. Yolumuz uzak, abim yardımsız ne ata binebilir ne de inebilirdi. Kendi başına ayakta duramıyordu.  Çöp kadar kalmıştı, içim parçalanıyor elimden bir şey gelmiyordu. Ben de zaten öyle güçlü biri değilim ki, 14- 15 yaşlarında zayıf çelimsiz biriyim. Gene de çok şükür, ah ve oh çekerek evimize gelebildik. İşte gel burada ana arama. Ana olmayınca karşılama nerede. Durum aynen:” niye geldin bela mısın nesin” der gibiydi.

Canım abim yavaş yavaş eridi ve gün geçtikçe bitti. Anasızlık, sahipsizlik abimi ölümün eşiğine getirdi. O arada nereden aklıma geldiyse, Tıkı dayımı  ilaç için atla Gerze’ye gönderdim. Tıkı dayımın Gerze’den atla evin önüne geldiği anı hiç unutamıyorum.

Akşamüzeri, atımız acı acı kişnemeye başladı. Hayvanlarımız abimi severdi. Abim o sıralarda yaradanına kavuşuyordu. İlacınız da şifanız da sizin olsun der gibi gitti. Tıkı dayım, elindeki ilaçları ve iyi gelir diye aldığı portakalları üzüntüsünden evin önüne saçıverdi. Allah rahmet eylesin, ben çok çektim ama abim benden de çok çekmişti.

Abim ölünce işlerin çoğu benim sırtıma bindi. Hayvanların bakımı, çift çubuk, orak harman, değirmen işleri, öküz ve kömüş ile odun çekme. Bütün bu işler arasına aklıma gelmeyen başka şeyler de karışınca çıldırasım geliyordu. Çıldırmadan çareyi Sinop’a kaçmakta buldum.

 

Cafer Sarıkaya- ANILARI

 
Yorum yapın

Yazan: 20 Haziran 2020 in Cafer Sarıkaya ANILAR

 

Etiketler: , , ,

Yorum bırakın