RSS

KENDİ GÖÇTÜ NOTLARI KALDI

11 Tem

11 Temmuz 2020- BİLKE

CAFER SARIKAYA ANILAR

Günün birinde baş müfettiş okulunuza gelmişti. Bizim de tam paydos saatimizdi. Topluca paldır küldür dışarı çıkarken  ben müfettiş beyi gördüm. Onun ilgisini çekmek geldi aklıma. Gözüne girmek istiyordum. Çünkü okumam için yardımı olacağını düşünüyordum.

Üzerine tir tir titrediğim yeni çantamı arkadaşın birine uzatarak nazik ve kibarca ”arkadaşım lütfen çantamı tutar mısın” diye çantamı arkadaşa uzattım. Bu hitap karşısında müfettişten beklediğimi almıştım. O da bana “çocuğum kimin oğlusun sen” dedi. Benden önce arkadaşlar “Şuayıp ağanın oğlu” diye cevap verdiler. Bana tekrar tekrar “aferin” dedi, “çocuğum sen akıllı birisin bizler yardımcı olalım seni Kastamonu öğretmen okuluna gönderelim” diye devam etti. Müfettiş, bizim öğretmen ve babamla konuşmuşlar. Ama oracıkta kalmış hatta babam konuşulanları bana da söyledi. Ama ne çare ki ilerisini okumayı bırak, beşi bitirip okul diploması bile alamadım. Yıllar sonra Bafra’da çalışırken diploma gerekti. O zaman Bafra İlköğretim Müdürlüğünden almıştım. Sırası geldiğinde bu konulara değinirim. Çünkü Bafra’ya kaçışım da ayrı bir maceradır.

Bu yazdıklarımın hepsi gerçek, hepsini acısıyla tatlısıyla yaşadım. Yaşım şimdi 70’e gidiyor, bu anılar hala aklımdan çıkmıyor. Maksadım kimseyi suçlamak değil. Zamanla babam da bizleri sevdi ve hepimiz için sevgi doluydu. Rahmetli Mahire kardeşimiz çok küçüktü. Onu kucağına alıp sever ona türküler söylerdi. Benim anam yok, o zamanlar babam beni de sevse ne olur diye içimden geçirmiştim.

Gene hiç unutmadığım bir olay da babamla çifte gitmiştim. Öğle vakti olunca hem hayvanlar hem de biz acıkmıştık. Babamın yiyeceği ayrı olurdu. O yiyeceğini önüne alıp yiyor ben de yiyeceğimi kendi önüme alıp yiyordum. Bir ara bana içimden gülme geldi, kendimi tutamıyorum. Babam “ne var da gülüyorsun” dedi.  Ama ben kendimi tutamıyorum, sürekli gülüyorum.  Oturduğumuz yer biraz yüksekti. Kayadan doğru aşağıya inen soğanı bahane ettim ” soğan yuvarlandı da ona gülüyorum” dedim. Babam beni dövmedi ama çok kötü azarladı.

Değirmen arkası dediğimiz tarlamız vardı. Ben deha çok küçüğüm, babam beni ve  Mehmet abimi tarlaya götürdü. Tarlanın sağında solunda temizlenmesi gereken çalı çırpı  ağaçlık ve ormanlık vardı. Köyde bu işe kökleme deriz. Biz köklenecek olan ağaçları kökler tarlayı temizleriz. Alanlar daha evvelinde temizlenmediğinden,tarlada toprağın içinde bayağı derinde bulunan kayaların temizlenmesi gerekirdi. Bu işleri abim ve ben yapmaya çalışırdık. Bir seferinde hiç  unutmuyorum tarlada bulunan büyükçe bir kayayı çıkarmaya çalışıyoruz . Tarlada biraz bayır büyük küsküler yardımıyla tam yarım gün uğraştık. Bu uğraşıdan sonar kayayı aşağıdaki dereye yuvarlamalıydık. Kayanın büyüklüğü su değirmen taşından da büyüktü. Uğraşa uğraşa küskülerle aşağıya doğru iterken kaya birden yuvarlansın mı. Mehmet abim kayanın üzerinde kaldı, kaya gittikçe süratleniyor. Neredeyse abimi altına alıp ezecek. Ben abim ölecek diye bağırıyorum. Babam ve benim yapabileceğim bir şey yok. Ben ağlıyorum, bağırmaya devam ediyorum. Neyse ki abim bir yolunu bulup atladı.ve kendini kurtardı. Çok şükür deyip tehlikeyi atlattık.

 
 

Etiketler: ,

Yorum bırakın