RSS

KONUĞUMUZ EZGİ FATMA AÇIKGÖZ

01 Şub

01.02.2021-BİLKE- SÖYLEŞİ

BİLKE- Sevgili okurlarımız, biliyorsunuz derneğimiz  “Geleceğe Üretelim” sloganı ile yola çıktı. Toplumda üretim konusunda sıkıntılar yaşamakta olduğumuz bir gerçek. Bilişim teknolojilerinin konuya etkisine de hepimiz tanığız.

Bu gün sizleri üreten bir yazar ile tanıştırmak istiyorum. Yanımızda, duygulu ve güçlü kaleminden naif yazılar dökülen bir yazarımız var. Sayfamıza hoş geldiniz, bize kendinizi tanıtır mısınız?

E.F. AÇIKGÖZ

Ezgi Fatma AÇIKGÖZ – 1975 yılında Adapazarı’nda doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimlerimi aynı yerde tamamladım. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Lisans, Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümünden Yüksek Lisans ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden Lisans derecesiyle mezun oldum

BİLKE- Okurlarımıza ailenizi de tanıtmak yerinde olacak. Babanız Salih AÇIKGÖZ, Sinoplu sevilen bir mali müşavirimiz. Anneniz de değerli emekli öğretmenlerimizden. Kardeşiniz Kalp Damar Cerrahı Doktor Burak AÇIKGÖZ de alanında önemli doktorlarımızdan. Biliyoruz ki, ailenin çocukluk yıllarının her insanın üstündeki etkisi büyüktür. Siz yazarlığa nasıl başladınız?

Ezgi Fatma AÇIKGÖZ – Kitaplarla ve kalemle dostluğum ilkokul çağlarında başladı. Onlarla aramda güçlü bir bağ vardı. Dokuz yaşındayken çocuk masalları yazmaya başladım. Yazma tutkum gittikçe büyüyordu. Ortaokul yıllarımda da kısa öyküler yazmaya başladım.

BİLKE- Bir uğraşı olmalı insanın. Yaşam normları arasında, hayat tekrarlarla sürerken, bireyin kendine özgü üretici çalışmaları olmalı. Ortaokulda kısa öyküler yazmak ne kadar güzel, peki yazarlık daha sonra nasıl devam etti?

Ezgi Fatma AÇIKGÖZ –  Lise ve üniversite yıllarımda özellikle toplumsal konularda denemeler yazdım. Bu yazılarım sekiz yıl boyunca yerel gazetelerde yayımlandı.

BİLKE- Sizin “DR. EROL TAMER DEDEME İTHÂFEN…” başlıklı yazınızı 31 Ocak 2021 tarihinde okurlarımızla buluşturduk, yazı için teşekkür ediyoruz.

Derneğimiz, insanın kendini tanıması ve yeteneklerini değerlendirmesi konusunda farkındalık yaratmak için çalışmalar yürütmektedir. Her bireyin ilgi alanları farklı olduğu gibi, yetenekleri de farklıdır. Toplumda, kendini üreterek ifade edenler artmalı ki, kin ve nefret gibi olumsuz davranışlar yok olsun ya da en aza insin. Sizin musıkî çalışmalarınız da oldu, onlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Ezgi Fatma AÇIKGÖZ – Sinop’ta çeşitli koroların bünyesinde icrâ edilen Türk Musıkîsi konserlerinde sunum metni yazarlığı ve sunuculuk görevlerini üstlendim.

BİLKE- Sosyal sorumluluk projelerinde de yer aldınız, bilgi verebilir misiniz?

Ezgi Fatma AÇIKGÖZ – Bunlardan başka, sosyal sorumluluk projeleri kapsamında görme engelliler için kitap seslendirme çalışmalarında da yer aldım.

BİLKE- Biliyoruz ki yazılarınız birçok dergide yayımlandı, isimlerini söyleyebilir misiniz?

Ezgi Fatma AÇIKGÖZ –  Öykü, deneme, araştırma, inceleme ve gezi yazısı türlerinde yazdıklarım kültür, sanat ve edebiyat dergilerinde okurlarla buluştu. Farklı türlerdeki çalışmalarımı edebiyat dergilerinde yayımlamaya devam ediyorum.

Bu dergiler:  

Sincan İstasyonu,

İstanbul Bir Nokta,

Berfin Bahar,

Eliz Edebiyat,

Ihlamur,

 Aşkın e-Hali,

Edebî Yâd ve Sanat Akademisi,

Çorum Belediyesi Şehir Defteri,

Künye Edebiyat,

Çorum Dil ve Edebiyat Derneğince yayımlanan Edebiyat Bülteni ve İmece Edebiyat.

BİLKE- Kaleminizden dökülen güzel yazılar ödüle layık bulunmuştu. Konu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Ezgi Fatma AÇIKGÖZ –  2016 yılında yaratıcılığın ve emeğin mânevi onurunu sembolize eden “Edebiyata Katkı Ödülleri” kapsamında uygun gördükleri kategori:

“Bursa’dan Denemeye Katkı Onur Ödülü”

 BİLKE-  Hepsi çok değerli çalımalar. Sizi çalışmalarınızdan ötürü kutluyoruz. Üretmek konusundaki duyarlılığımıza güzel bir örnek oldunuz. Bazı çalışmalar, karşılık beklemeden yapılır ve özveri gerektirir. Şair der ya “ nerede bir köy türküsü görsem şairliğimden utanırım”, biz de diyoruz ki:

“nerede özverili karşılık beklemeden insanlık için yapılan çalışma görsek şapkamızı çıkarırız.”

Ezgi Fatma AÇIKGÖZ –  Söyleşi konuğunuz olarak sayfanıza katıldığım için teşekkür ederim. Bilke Yönetim Kurulu ve BİLKE ailesine çalışmalarınızda başarılar dilerim.

BİLKE-  Söyleşimize katıldığınız için biz de tekrar teşekkür ediyoruz. Yazarın eserini tekrar paylaşıyoruz:

DR. EROL TAMER DEDEME İTHÂFEN…

Bir hekim vardı bir zamanlar doğup büyüdüğüm şehirde,

Aile dostumuz, çocukluk ve gençlik yıllarımın kıymetli tanığıydı.

“Hanım Kızım.” diye hitap ederdi bana; içten bir yönelişle.

Mânevi dedemdi benim; hiç sahip olmadığı torunuydum onun.

Öyle samimi, öyle canlı, öyle bilgili bir hâli vardı…

Gariplerin dostuydu, fakirlerin babası.

Hâlden anlamanın ta kendisiydi; sevgi dolu, sıcacıktı odası.

Sade döşenmiş muayenehânesinin kapısı herkese sonuna kadar açıktı.

İnsan vücudunun uzmanıydı o; ruhların da şifası.

Röntgen cihazı ve gözlerini karanlık ortama alıştıran gözlükleriyle kudretli bir kaynaktı.

Öğretmen çocuğuymuş, bu yüzden niyet etmiş gençlik yıllarında:

“Öğretmenlerden ve ailelerinden para almayacağım şifa dağıtırken.” demiş kendi kendine.

Oysa hep duyardık çevreden, ihtiyaç sahibi kim varsa incitmeden onları,

Şifanın en güzelini dağıtırmış, ayırmadan insanları.

Yaşadık; bildik; tanıklık ettik nicelerine.

Teşhisleri isabetli, ilaçları ucuz ve etkili,

Babacan ve güvenilir hekim denince akla ilk gelenlerdendi.

Canlı bir kütüphaneydi kendisi; anlattıkları derya, okyanustu.

Hem anlatır hem dinlerdi, bıkmadan usanmadan.

Gümbür gümbürdü sesi; heybetliydi cüssesi.

Çocukluk işte ne edersiniz; Tanju Okan’ı çağrıştırırdı bana görüntüsü.

İlkokul yıllarıydı, masallar yazardım çocukça bir dille.

Mavi kapaklı defterimdi özenle sakladığım, bir köşede.

Erol Tamer Dedeme okutmuştum ilk kez o defterdekileri.

  İri parmaklarıyla, merakla çevirmişti her sayfayı; çok önemsemişti yazılanları.

Sonra not düşmüştü mavi kapaklı deftere, o güzel yazısıyla:

“Hayata dair gerçekler tanındıkça tahminim iyi bir yazar olur.” diye.

Aradan yıllar geçti, yollar ayırdı bizi.

Çocukken öğütler verdiği küçük kız büyüyüp serpilince,

Okumak için uzaklara, bambaşka kentlere gitti.

Dedesini hiç unutmadı ama, onu daima arayıp sordu.

Kız 20’li yaşların ortalarındayken, kader yine yan yana getirdi dede-torunu.

Yaşlı bir hekimle, hayata dair gerçekleri içine sindirmiş bir genç kızdı, o sıcacık odadakiler bu kez.

Saatlerce sohbet ettiler yine; sanki daha dün ayrılmışlar gibi.

Özlemle kavuşmanın güzelliğini doyasıya özümsemişlerdi.

Dedesi bu defa daha az konuşuyor, torununa sevgiyle bakarak onu konuşturuyordu.

Gözlerinden yansıyan ışık, sözlerine yön vermişti bir an:

“Olgunlaşmış, okumaya meraklı genç bir hanımefendi olmuşsun kızım.” demişti, takdir dolu bir sesle.

Torununun gözleri doldu; mahcubiyetti yaşadığı.

Dedesinin sözleri onun başına taç, ruhuna ilaç oldu.

Uzun yıllar önceydi tüm bu yaşananlar,

Yaşlı hekimin sonsuzluğa göç edişi de yıllar öncesindeydi.

Bilge bir ruha, yüce bir gönle, apaydınlık bir insana duyulan derin bir saygıydı kızın hissettikleri.

Özlem dolu bir sevginin, mavi kapaklı deftere yılların ardından yeniden can verişiydi.

Dedesinden kalan mânevi mirasın, kaleme minnetle seslenişiydi.. Ezgi Fatma AÇIKGÖZ

 
 

Etiketler: , ,

Yorum bırakın