29.06.2024-Doç. Dr. Elif ÖKSÜZ GÜNEŞ Karadeniz Teknik Üniversitesi
Gülnazik Anlatısı Hakkında
“Gülnazik”, Milli Mücadele yıllarında Yunanlıların Ege bölgesini işgali sırasında Gülnazik/ Nazik adlı genç bir kadının yaşadıklarını anlatan Batı Anadolu’da varyantları bulunan; Gülnazik, Nazik, Nazik Gelin, Atina’nın Urganı, Atina gibi adlarla derlenen bir anlatıdır. Varyantların her birinde olay birimlerindeki farklılığa bağlı olarak metin içerisinde başkişinin söylediği türküler değişiklik gösterir. “Manisa Simav, Konya-Ilgın, Kayseri-Gesi, Edirne-Uzunköprü, Balıkesir-Dursunbey, KütahyaTavşanlı, Çorum-Ankara, Sivas-Zara, Denizli-Çal, Kütahya-Gediz, EskişehirSivrihisar gibi yerlerde bu ağıt-türkünün” (İvgin, 2018, s. 643) farklı türevleri tespit edilir.

Ferya Çalış’ın Eskişehir Dumluca’da Yunan ordusu, yaşadıkları köye geldiğinde altı-yedi yaşlarında olan Şerife Ebe adlı kaynak kişiden derlediği metinde Batı Anadolu’daki durum; Yunan ordusunun arpa yığınlarını, evleri, buğdayları, tarlaları, insanları yakışı; güzel kadınlara tecavüz edişi; insani boyutları aşan zulümleri “‘Zengin bir herif vardı, Ziybek (Zeybek) diyi. Aman yavrum adamı dövmüşler de evin içine
atıp diri diri yakagomuşlar’, ‘Yonan Gara Mustafa’nın bacaklarını kesmiş, eziyet idmiş, öldüregomuş. Gaynanasını da goyun yüzer gibi memelerini yüzmüşlerde sırtından aşıragomuşlar. Köye cenazeleri geldi., bütün Dumluca yandı, gavruldu. Tek dumluca değil, bütün gomşu köyler yandı’ ‘Yonan gitti emme guzum yedi yıl gıtlık oldu; fakirleştik, irezil oldu bütün köyler. Allah bi daa yaşatmasın’” (Çalış, 2002, s. 134)
şeklinde özetlenir.

Eskişehir ve çevresinden yapılan söz konusu derlemede hem maddi hem de manevi bakımdan zarar veren Yunan işgali esnasında zor durumda kalan Gülnazik adındaki genç kadının yaşadıkları yer alır. “Gülnazik” anlatısının bu varyantında başkişi ile amcasının oğlunun düğünü yapılırken Yunanlılar Eskişehir ili
Sivrihisar ilçesi Elekli köyüne girer. Yunan kuvvetlerinin lideri Gülnazik’i görünce “Bu
güzel kızı verirseniz köyü yakıp yıkmayız” dediği Elekli köyü muhtarı Gülnazik’i
Yunan askerlerine teslim eder. Atina’ya götürülürken yardım istediği erkek kardeşi
Tahir, Gülnazik’i kurtarmak isterken bir Yunan askeri tarafından öldürülür.
Gülnazik
Şu bayır güllü bayır
Gülünü de dikenden ayır
Kardaşım adın Tayır
Beni Yonandan ayır
Durnam durnam
Ben Yonanda durmam
Yunan
Otomobile binmedin
Gözyaşını silmedin
Ne çok ağlan Gülnazik
Tayır gardaşın olduğunu bilmedim
Nazik Nazik
Gençliğine yazık
Gülnazik
Otomobile bindirin
İncitmeden indirin
Beni geri döndürün
Ben Yonan malı olmam
Durnam durnam
Ben Yonanda durmam
Fasille vursam pişer mi?
Yere düşsü şişer mi?
Sen Yonansın ben Müslüman
Bize nikâh düşer mi?
Durnam durnam
Ben Yonanda durmam” (Çalış, 2002, s.136 )
Anlatının bu varyantında Gülnazik’in Atina’da yaşadıkları ve orada ne kadar
kaldığı, nasıl kaçtığı anlatılmaz; ancak köyüne gelişi ve annesine seslenişi yer alır:
Gülnazik
Annem beni kaçırdılar
Yollarımı şaşırdılar
On beşime değmeden
Bir Yonan’a düşürdüler
Durnam durnam
Ben Yonanda durmam
Atina’dan tuz geldi
Allah’tan izin geldi
Aç anam aç kapını
Yonan’dan kızın geldi
Durnam durnam
Ben Yonanda durmam
Ailesinden ayrı kalan Gülnazik, bu süreçte kendisini bekleyen nişanlısının o gün bir başkası ile düğünü olduğunu öğrenir. Tanınmamak için siyah kıyafetler giyerek düğüne gitse de nişanlısı Gülnazik’i tanır; düğünden vazgeçmek istediğini belirtir. Gülnazik ise “Bunca yıl Yonan kahrı çektim de gumalık kahrı mı cekemeyecem?
Guman olurum senin” (Çalış, 2002, s. 138 ) diyerek hem ailesine hem de nişanlısına
kavuşur.
Her türkü arka planda bir hikâye barındırır. Farklı varyantları bulunan türkünün hikâyeleri de değişkenlik gösterir. Gülnazik türküsünün Denizli Çal varyantı “Batı Anadolu’nun Yunanlılar tarafından işgali sırasında yaşanan olayların sonucunda teşekkül eder. Bir Yunan komutanı, beğendiği Gülnazik’le zorla evlenir ve onu
Yunanistan’a götürür. Gülnazik’in burada üç çocuğu olur. Yedi sene sonra Gülnazik, bir yolunu bularak Yunanistan’dan kaçar ve yolda çocuklarını denize atar” (Gültekin, 2013, s. 18). Yaşanan bu olay üzerine de Gülnazik türküsü şekillenir.
Bu türkü ile ilgili İzmir’in Ödemiş ilçesinden derlenen varyantta Kurtuluş Savaşı sırasında Ödemiş,
Yunan işgaline uğradığında Yunan subay Gülnazik’e âşık olur, babasından istetir;
ancak babası: “Bir Yunana kesinlikle kızımı vermem.” diye onları reddedince ailesine zarar vermelerinden korkan kız, kendisini onlara vermesi için babasına yalvarır. Ailesi ve milleti için kendini feda eder, Yunanlar Anadolu’dan çıkarılınca subayla beraber Yunanistan’a gider, iki çocukları olur. Aradan sekiz on yıl geçince subaya savaşın bittiğini, anne ve babasını özlediğini, onları görmek istediğini söyler. Çocuklarıyla
beraber Türkiye’ye gitmek üzere gemiye binerler. Denizin ortasında “Siz Yunan’ın
çocuklarısınız” diyerek onları suya atar, kendisi de intihar seçer. Bunu duyan ailesi ve çevresi “Ben Atina’da durmam” diye bir türkü yakar. Manisa/Turgutlu varyantında Türk gelinini isteyen Yunanlı subay, imamla işbirliği yapar.
Balıkesir varyantında ise, Yunan subayın Türk kızını zorla alması gibi bir durum söz konusu değildir. Anlatılan hikâyede o, gönül rızasıyla evlenir, daha sonra Atina’ya gider (Şahin, 2004, s. 83).
“Gülnazik” anlatısında başkişinin Yunan askerle evlenme biçimi, yakınlarını kaybetmesi, Atina’da kaldığı süre, çocuklarının sayısı, Atina’dan döndükten sonraki hayatı ya da ölme biçimi gibi unsurların/hususların farklı yörelerde değişkenlik göstermesinde metnin halk anlatısı olmasının ve sözlü geleneğin etkisi vardır. Masal çalışmaları ve derlemeleriyle ilgilenen Naki Tezel bu anlatıyı hikâye türünün
imkânlarından yararlanarak yeni bir biçimde yazar.
Yaşanan Gerçeklikten Kurguya, Türküden Öyküye: Naki Tezel’in “Gülnazik”
Adlı Öyküsü:
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2002149
Naki TEZEL-Sonuç:
Folklor araştırmalarında önemli bir kimlik olan Naki Tezel, Türk halk masallarının derlenmesi ve yayımlanması ile ilgili çalışmalarıyla tanınır. Derlediği masal ve halk hikâyelerinde kaynak kişilerin anlattıklarının yanı sıra metinlerin ana motiflerini bozmadan kurguyu yeniden şekillendirir. Naki Tezel’in, olay örgüsünü çoğunlukla Millî Mücadele yıllarında cephede ve cephe gerisinde yaşananların konu
edinildiği hikâye türü formunda yazılan Yılan Köprü adındaki kitabının son metni
olan “Gülnazik” adlı öyküde, Batı Anadolu’nun işgali sırasında Gülnazik’in Yunan bir
zabit tarafından tecavüze uğraması, vatanından ve ailesinden ayrılmak zorunda
kalması; bu süreçte yalnızlaşması, millî benliğinden uzaklaşmadan bireysel ben’ine ve
çocuğuna yabancılaşması trajik ve dramatik biçimde anlatılır. Naki Tezel, başkişinin
Yunan askerle evlenme biçimi, yakınlarını kaybetme, Atina’da kaldığı süre, çocuklarının sayısı, Atina’dan döndükten sonraki hayatı ya da ölme biçimi gibi konularda Batı Anadolu’nun farklı yörelerinde değişkenlik gösteren Gülnazik’in öyküsüne, anlatının ana duygusuna sadık kalarak yeni bir form kazandırır.
Naki Tezel’in “Gülnazik” hikâyesinde Millî Mücadele yıllarında Yunan askerlerinin sivil halka zulmü; kendi küçük çıkarları için işgalcilerle işbirliği yaparak güçlü olmayı hayal eden, kendi benliğinden ve millî kimliğinden uzaklaşan kişilerin onlara destek olması bağlamında tarihsel gerçeklik kurgusal gerçekliğe kaynaklık eder.
Toplumun önder kabul edip güvendiği imamın bireysel menfaatleri için yanlış yönlendirmelerine rağmen, Yunan ordusunun Anadolu’daki fiziksel ve psikolojik yıkımlarına karşı koymak amacıyla vatan savunmasına giden halk, kendi askeri gücünü kendi yaratmaya, millî bir kuvvet kurmaya çabalar. Başkişinin yaşadıklarından sorumlu olan ve “gavur imam”, “Atina’nın imamı” olarak nitelenen imam ise düşmanla birlik sağlayarak Atina’da kadılıkla eşdeğer mevki kazanmayı düşler. Bunun için de vatanın namusunun yanı sıra kadınların namusunu da onların istismarına açık hale getirir. İmam, hem işgal edilen topraklardaki erkini biyolojik erkekliği ile somutlaştırma hem de cinsel arzularını doyurma niyeti ile kendisinden bir kadın getirmesini isteyen Yunan zabite karşı çıkmak yerine, tecavüzün gerçekleşmesine
yardımcı olur. Köyün güzel kızlarından Gülnazik’i kızın anne ve babasının
öldürülmesi pahasına Yunan zabite sunar. Gülnazik’in hem dramatik hem de trajik hayatının başlamasına sorumlusu yozlaşmış kimlik imam, hikâyede öteki/ düşman ile aynı düzlemde yer alır.
Tecavüze uğradıktan sonra kendisine aşk duyguları ile yaklaşmaya başlayan Yunan zabit tarafından Atina’ya götürülmesi, orada eziyet görüp değersizleştirilmesi Gülnazik’in kendini yabancı hissetmesini hızlandıran unsurlardır. İçinde bulunduğu yeni çevrenin/ Atina’nın fiziksel, sosyal ve kültürel yabancılığı başkişi özelinde kadınların savaşlardaki mağduriyetini derinleştirmesi bakımından önem arz eder.
Atina’da daima ötekiliği hatırlatılarak muamele edilen Gülnazik anne olduğunda kısmen/bedensel varlığı ile kabul görse de kültürel bakımdan hâlâ yabancıdır. Türklerin Yunan ordusu karşısındaki zaferi kendisinden saklanarak düşman unsurun
bir parçası olduğu unutulmaz. Gülnazik de Yunanları hem düşman hem de yabancı
değerlendirmekten vazgeçmez. Çocuğunun babasının Yunan oluşunu kabullenmediğinden kendi çocuğuna yabancılaşır ve Atina’dan kaçışı sırasında Türklerin denize döktüğü Yunan ordusunun bir uzantısı/ devamı gördüğü çocuğunu
kendi rızasıyla denize atar. Onun bu tutumu hikâyede millî bilincin yansımalarının
yanı sıra hayatının bir döneminde maruz kaldığı yabancılıktan, ötekilikten, düşmanla
aynı mekânı paylaşmak zorunda kalıştan, bireysel ve toplumsal ben’in taciz
edilmesinin belleğinde bıraktığı olumsuz imgelerin somut göstergesinden, derin
yaralarından kurtulma çabasıdır.