RSS

Etiket arşivi: ana sevgisi

KIZINI BULMA ÜMİİDİNİ HİÇ YİTİRMEMİŞTİ

18.01.2025- Suat ÖZGE

~PAYLAŞMAK~

Eski eşiyle ayrılmasının üzerinden tam otuz yıl geçmiş olsada kızını bulma ümidinden hiç vazgeçmemişti.Bir garip çiftçi kadın olan Sara, fakirliğin verdiği güvensizlikle eski eşinin kızını kaçırdığı o uzak ülkeye gitmeyi bile hayal edemez ve sürekli kızına kavuşmak arzusuyla elinde olan tek adrese mektuplar gönderirdi…Gitmeyi hayal etse, bu hayali gerçekleştirmeye parası yetmezdiki zaten.

Haftanın her pazartesi günü yoldan geçen postacıyı saatlerce bekler, yarım yamalak yazabildiği mektubunu postaladığında ise inanılmaz bir huzur dolardı içine.O zamana kadar kızından hiç cevap gelmesede bir kez olsun mektup göndermekten vazgeçmemişti…

Ve bir gün postacı tam otuz yıl sonra ilk defa çaldı kapısını.Ve bir mektup bıraktı yaşlı kadına.Mektubun kızı Julia’dan olduğunu görünce belki on dakika elleri titrediği için açamamış,mektubu göğsüne bastırarak ağlamıştı… Kızı mektubunda babasının uzun yıllar önce öldüğünü ve ozamana kadar kendisinden sakladığı mektupları ancak bulabildiğini yazmıştı.Artık daha fazla annesinden ayrı kalmak istemediğini ve ilk trenle yola çıkacağını yazmıştı…

Yüreğini kor alevler yakmıştı adeta yaşlı kadının.Postacıdan öğrendiğinde göre Almanyadan trenin gelmesi üç gün sürecekti.Tam üç gün üç gece gözüne bir damla uyku girmedi.Evladına kavuşacağı anı iple çekti adeta…

Ve üçüncü günün sonunda tren istasyonunda otuz yıllık bir anne kız kavuşması yaşanıyordu.Sara, kızını mektubunda yazdığı üzerindeki elbiselerinden tanımış ve koşup sarılmıştı ona.Sarılırken elini ensesine götürdüğünde ise biranda buz kesti.Ama bozuntuya vermedi…

Birlikte yaşlı Sara’nın yaşadığı eski çiftlik evine gittiler.Tıpkı annesinin mektuplarda bahsettiği yemyeşil köy ruhunu ferahlatmıştı Julia’nın.

Bir gece kızının üzerini örtmek için odasına girdiğinde ise bir süre uzaktan izledi onu. Uyuya kaldığı için elinden düşürdüğü günlüğü masaya koymak isterken birkaç satır takıldı gözüne. Satırlarda şöyle yazıyordu:-“Almanyada Bermingam sokaktaki eve taşındığımda ev sahipleri olan bir baba ve kızının trafik kazasında öldüğünü öğrendim. Ölen kızın adının Julia olması büyük bir tesadüftür belki de. Hayatta hiç anne baba sevgi görmemiş biri olduğum için. Yaşlı Sara’nın her hafta o adrese gönderdiği mektuplarındaki yakarışlarına içtenliğine kayıtsız kalamadım. Böyle bir anne şefkati istemiştim her zaman. Acısı çok büyüktü. Ve mektubuna karşılık verip, kendimi de kızının yerine koyarak acısını biraz olsun azaltmak istedim. Tabi kendi acılarımı da… Aradan büyük bir zaman geçmiş ve yanına gittiğimde beni tanıyamayacağı için çok fazla cesaretlendirmiştim kendimi bu işe kalkışırken. Suçluluk duymuyorum. Işıl ışıl gözlerine bakınca ve ona sarılınca ilk defa burnumda anne kokusunu hissettim…Fakat o yaşlı kadının bilmediği birşey daha var. O da benim acılarımı paylaştı. Amansız hastalığından bana kalan zaman sadece bir hafta… Ve ben yaşlı anneme çok alıştım… -“

Yaşlı Sara okuduğu satırlardan sonra bu oyunu hiç bozmadı. Gerçek kızının uzun yıllar önce öldüğünü duymak yüreğini dağlamıştı ama bu genç kızın varlığı yaralarına merhem olmuştu adeta. Ve tıpkı günlükte okuduğu gibi anne kız birlikte dolu dolu bir hafta geçirdiler. Julia tüm acılarını yüreğinden alıp götürmüştü. Bir haftanın sonunda ise yatağa düşecek kadar rahatsızlanmış, Sara doktor çağırsa da artık yapılacak hiçbir şeyin kalmadığını oda anlamıştı. Kesik kesik nefes alan genç kızın yanına gidip ellerini tuttu ve gözyaşlarıyla seslendi ona… – “Tren istasyonunda sana sarıldığımda beri benim kızım olmadığını biliyorum. Çünki benim Juliamın ensesinde çok derin bir yaranın çukurluğu vardı. Bu oyuna devam ettim. Çünki öyle güzel oynadın ki.Tıpkı kızım gibi hissettirdin bana. İkimizin de çok ama çok ihtiyacı vardı bu oyuna… Güzel kız sen haklıydın. Acılar paylaştıkça azalıyormuş. Acılarımı paylaştığın için sana minnettarım… -“

#Yazar#Suat#Özge

 
Yorum yapın

Yazan: 18 Ocak 2025 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , ,

ANNEN YOK KİMSEN YOK

12.05.2024- Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu

Annem benim yaşamda özgüvenimin temel kaynağı, kökleri… ‘Annen hastalandı ve öldü’ diyorlardı ama ben kelime olarak biliyorum; “öldü” yani yok… Ama hep içimde ‘Misafirliğe gitti; 2-3 gün sonra sonra gelecek’ diye bekliyorum… Günler geçti gelmiyor… Bir gün dedim ki ‘Annemi bir daha göremeyeceğim’… O zaman ölümün farkına vardım. Kaçtım mezarının başına gittim… Orda annem toprağın altında… Böyle kalakaldım… ‘Annemi bir daha göremeyeceğim annem öldü.’ Eve geldim babama bakıyorum. ‘Allahım babam ölmez inşallah’ diyorum. O zaman anladım tabi ölümü… Ölünebilirmiş…

Aynı gün babam birşey için bana çıkıştı ‘Niye öyle yaptın’ diye… Kala kaldım… Çocuk aklımla o an şuna karar vermiştim: Annen yok kimsen yok… Ve böyle bir karar verdiğimi yıllar sonra anladım…

‘Annen yok kimsen yok’. O zaman kimsen yoksa senin bir şey istemeye hakkın yok. Sadece başkalarını memnun etmeye çalışırsın… Annen yok kimsen yok. Bunun farkına vardığım zaman kendimi yavaş yavaş fark edip hem yaşam ekibi keşfetmeye çalışıyorum hem de kendimi var etmeye çalışıyordum. ‘Yolculuk yapan biri var’ bunu fark etme meselesi… Böylelikle farkına varış yolculuğum devam ediyor… Ben de şimdi farkına vardırmaya çalışıyorum paylaşarak…”

“Büyüklerin denetimlerinden ziyade çocuklar arasında oynayarak hayatı öğrendim ben. Beklentiler ve kızmalar olmadı. Tüm etkileşimi abim ablamlarla yaptım. Bir nevi öncü gibiydiler bana… Tavuğumuz, kedimiz, köpeğimiz, akrebimiz, çiyanımız vardı…”

 
Yorum yapın

Yazan: 12 Mayıs 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , ,

KARŞI EVİN ANNESİ 2019 yılı Avrupa en iyi Türk Şiiri ödülü

19.12.2023-Deniz İNAN- ŞAİR

Sen iki ters bir düz kırgınlıklar örerken beş numara şişle

Yumuşacık kakaolu kekler yapardı karşı evin annesi

İmrenirdim

Mutfağındaki eksik malzemeden bihaber

Tepeleme dolu kızgınlıklar yüklerdim dişlerimin arasına

Bilmezdim anne

Karşı evin babasında bitermiş iş

Bunu görmezdim

Hep başın ağrırdı

Başın, hep ağrırdı

Sırf bu yüzden bile bazı zamanlar

Seni sevmezdim

Küçüktüm anne

Bilseydim evinde su faturası ödenmemiş

Çeşmeden akmayan suya

İsyan etmezdim

Sen iki kere ikinin dört ettiğini ekmek hesabından bilirken

Mis kokulu çamaşırlar asardı karşı evin annesi

Özenirdim

Ellerindeki çamaşır suyu kokusundan rahatsız

Çocukça bir küskünlük eklerdim gecelerime

Oysa ellerin ruhuma akarmış saçlarımdan

Ömrümü tararmış titreyen parmakların

Bilmezdim anne

Büyümek denen illet dayanıncaya dek kapıma

Ellerinin ne muhteşem olduğunu bilmezdim

Küçüktüm anne

Yoksa

Gün aşırı patlayan sarı ampulü

Mumla yamayacak yüce gönlünü

Ezecek kadar ezilmezdim

Sen çalı süpürgesiyle süpürürken dış kapının ağzını

Taze boyalı saçlarını savurarak süzülürdü karşı evin annesi

Ayağında yüksek topuklu bir isyan

Düşündüm de şimdi

Ne iğreti dururdu o topukların üstünde dursan

Senin çatlamış ayakların vardı anne

Hacı şakir kokardın en beyazından

İncecik bir yemeniyle gizlerdin

Ölünce her bir teli yılan olacak sandığın sırma saçlarını

Çok yeni anladım anne

Ağaran her saç telinden üstüme düşen payımı

Çocuktum anne

Bir bisikletim olsa bütün mutluluklar benimdi

Babam eve sarhoş gelmiş geç gelmiş

Hepsi sabah sokağa çıktığımda biterdi

Bilmezdim anne

Karşı evden arta kalan çantalar dolusu giysi

Üstümüze cuk otururken

Ruhuna azap olur akarmış

Bilmezdim benim annem gözünün yaşıyla her bayram

arifesi

Vitrinlere bakarmış

Sen ilkokul fişlerimi kardeşimle hecelerken

Telefonu keşfetmiş karşı evin annesi

Bilsen ne cahildin ne görgüsüzdün gözümde

Yak deseler yakacağım o dakika dünyayı

Yık deseler

Ne şu eski divan kalacak

Ne çiçekli perdeler

Şimdiki aklımla ah bir sorsalar bana

Desem

O tertemiz günlerim

Hani şimdi neredeler

Ben ay sonunu nasıl getireceğim diye

Hesaplar yaparken bir gün

Oğlum nefes nefese yararak ortalığı girdi içeri

Yumuşacık kakaolu kekler yapmış dedi karşı evin annesi

Çok geç anlıyor insan anne

İlle de kendi annesi

İlle de kendi annesi

DENİZ İNAN

 
 

Etiketler: , , , , , , , ,