RSS

Etiket arşivi: AYANDON

Türkeli – Ayancık Yöresinde İdari Sınır Değişiklikleri

31.08.2023- Prof. Dr. Cevdet YILMAZ

Türkeli – Ayancık Yöresinde İdari Sınır Değişiklikleri Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecine girmesi yerel anlamda otorite boşluğu yaratmış, bu boşluk kaza merkezinin Hamamlı köyü (Türkeli) ile Çaylıoğlu köyü (İstefan) arasında yer değiştirmesine sebep olmuş, Cumhuriyet Dönemi’ne böyle geçilmiştir. Ayancık’ın kaza merkezi olmasının ardından (Cumhuriyet Dö-nemi ile birlikte) bu kez de Helâldı ile Yarna (Türkeli’nin eski adı) arasında nahiye merkezinin neresi olacağı konusunda zıtlaşmalar yaşanmıştır(5). Nahiye merkezi Tür-keli ile Helâldı arasında gidip gelmiştir.
Bu arada 1 Haziran 1954’te Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesinin kurulma-sıyla daha önce Sinop ili, Ayancık kazası, Türkeli nahiyesine bağlı olan 11 köy (Farya, Epçeler, Paşalı, Piri, Çepni, Somay, Hacıreis, Hacıreissökü, Çatak, Kavaklı, Yunuslar) Çatalzeytin ilçesine bağlanmıştır. (Daha sonra halk oylaması ile 1968’de

Karacakaya köyünün de Çatalzeytin’e geçmesiyle) Sinop-Kastamonu il sınırı, aynı zamanda Türkeli – Çatalzeytin ilçe sınırı Akçay (Çatalzeytin çayı) olacak şekilde yeniden çizilerek bugünkü duruma gelinmiştir.
1957’de Türkeli’nin Ayancık’tan ayrılarak müstakil ilçe olması ise (her ikisi de Sinop’a bağlı ilçeler olmakla birlikte) bu iki idari merkez arasında köylerin yeni-den paylaşımına sebep olmuştur. Bu tarihlerde bağlandığı kaza merkezini beğenme-yen köylüler de yine arzuhaller yazarak Ankara’dan mağduriyetlerinin giderilmesini istemişlerdir.
Bu çekişmeler halkın dilekçeleri ile en üst yönetime kadar ulaştırılmış, ileri sürülen talepler gerekçelendirilerek çözüm istenmiştir. Cumhuriyetle birlikte gelen yeni yönetim halkın taleplerine kulak vermiş, belki de otoritesini halkın sesine kulak vermede bulmuştur. Bu nedenle olsa gerek Türkeli ile Helâldı arasında Cumhuriyetin ilk yıllarında kendini gösteren rekabet Ankara’ya taşınmıştır. Ankara’daki merkezî otorite bu iki yerleşim birimi arasında zamana ve mekâna bağlı olarak tercih yapmak zorunda kalmıştır.

Başkent Ankara’da bu tercihler yapılırken, yerel idarelerde halkın sunduğu gerekçeler oldukça ilginçtir. Bu gerekçeler dikkatle incelendiğinde, sanki merkezî otorite sıkıntı yaşamasın, yerel halkın talepleri doğrultusunda verilen kararlarda bu kararı alanların eli güçlü olsun gibi bir izlenim edinmek mümkündür. Cumhuriyetin daha ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk ve sonrasında İsmet İnönü imzası ile bu taleplere cevap verilmesi ve talep edilen değişikliklerin yerine getirilmesi yeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin duyarlılığını ve Osmanlıdan Cumhuriyete geçtikten sonra da devlet geleneğinin halâ ne kadar güçlü bir şekilde devam ettiğini göstermesi bakımından önemlidir.

Araştırmada, belgelere dayalı olarak sunulan örnekler üzerinden vatandaşla-rın devlete bağlılıklarının temelinde yatan bu hususa dikkat çekilmiş, devlet-millet ilişkisinin dilekçe hakkı üzerinden ne kadar güçlü bir şekilde kurulduğu ortaya konulmuştur. Aşağıda sırasıyla idari sınır değişiklikleri ve bunların dayanakları zamana ve yönetici tercihlerine göre gerekçeleri ile birlikte verilmiştir.

Çalışmanın tamamı:

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA SİNOP’TA
İDARÎ SINIR DEĞİŞİKLİKLERİ VE DEVLET – MİLLET İLİŞKİSİ Prof. Dr. Cevdet YILMAZ

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

AYANCIK İSMİ NEREDEN GELİYOR ?

28.07.2019 -Yaşar SARIKAYA,BİR İNCİ MEMLEKETİM, s:471-473

AYANCIK ADI

Kaymakamlık sitesinde, ilçenin kuruluşu hakkında şu bilgi verilir: “İlçe, Maltepe ve Ayantepe ile deniz arasında Ayancık Çayı vadisinde kurulmuş; adını da Ayan tepesinden almıştır. İlçenin eski adı İstefan’dır.

Türkiye’de Tarihsel Adlar kitabında İstefan’a bakalım:

“İSTEFAN; Sinop iline bağlı ilçe merkezi Ayancık’ın eski adıdır. Aslı, Helen dilinde “çelenk” anlamına gelen Stephane değilse, bir ermişin adı olan Stephanos’tur.”[1]

İstefan, arkeolojik kazı sonuçlarına göre, Sinop’taki en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Bu nedenle, geçmişini Helen tarihinden daha eskilerde aramamız doğru olacaktır. Milattan binlerce yıl önce, Boğazköy’de bulunan antlaşma metninin Türkçe çevirisi içinde, hükümdar “Wasmura Satepnaria”[2] ismini gördüm.  Çeviri metninde Stapnaria, Mısırın büyük hükümdarıdır ve Hatti hükümdarı ile arasında geçen olaylar anlatılmaktadır.

Dünya dillerinde, “p” ve “f” sesi,  sıkça birbirinin yerine geçer. Hitit yazıtında Stepnaria, Helen dilinde Stephane ve bu gün de İstefan biçiminde karşımıza çıkan ismin, binlerce yıldır yaşadığı anlaşılır. Halk kültürlerinin bu tür örneklerine, dünyanın her yerinde tanık oluruz. Bazı kelimeler, eski çağlardan beri hiç değişmeden yaşamaktadır. Hititçede “anna”, Luwicede” anni”[3] Türkçede “anne” sözcüğü asırlardır aynı anlamını sürdürmektedir.  İstefan kelimesinin istek, istem, iste ve istif kelimeleri ile ilişkisi de araştırılabilir.

Ayandon ve Ayancık sözcükleri, “ayan” sözcüğünün ek almış halidir. Birbirine yakın iki yerleşim yerinin aynı adı taşıması, önemli bir ayrıntıdır. Türkçede ayan, bir memleketin ileri gelenleri demektir. Eş anlamı eşraftır. Küçültme eki ‘cık’ hecesini aldığında, ileri gelenlerden küçük bir topluluğun bulunduğu yer anlamına gelir.

Ayan sözcüğü, Hititçede “iya” Luwicede “aya” biçiminde karşımıza çıkar, iki dilde de anlamı  “yapmak” fiilidir.[4] Ayan sözcüğü, bu gün halk arasında açık- seçik anlamında kullanılmaktadır. Ayan- beyan, Arapçadan (görmek ve beyan etmek) dilimize yerleşen kelimelerdendir.

Ayan sözcüğü, Türkçedeki uyan, duyan, doyan, sayan, koyan, olan, akan, aşan, açan, kaçan sözcükleri gibidir. Kök heceler, an eki almaktadır. Ak “an” eki alır, akma eylemini, kaç “an” eki alır, kaçan birini, uy, “an” eki alır, uyumluyu; ay, “an” eki alır ay gibi aydınlık olanı anlatır. Kelimenin, aymak, ayılmak biçimini de hatırlatmakta fayda görüyorum. Ay gibi aydın olan insan anlayışının, Amazonların ay tanrısı ile bir ilgisi olabileceği de akla gelebilir. Her yeni doğan kelime, eski dil yapısının üstüne oturmakta ve yeniden şekillenmektedir.

“M. Bıjıkyan gözüyle İstefan:

Ayancık, İstafan’dan dokuz mil uzakta olup limanı yoktur. Çok basit evleri vardır. Arrianos, İstefan ve İnceburun arasında Bodom adlı bir çay veya mevkii zikreder. “

İstefan, Aya Andon’a on iki mil mesafededir. Buradaki burun kuzeye doğru uzanmış olduğundan limanı emniyetli değildir ve yalnız yazın bazen gemi durabilir.

“Burada eski bir kale ve büyük bir Rum kilisesi gördüm. Kaleye, putpereslik zamanında da İstefane denirdi ki, bu isim benisinin( kurucunun) adından neşretmiş olmalıdır.” [5]

[1] Bilge Umar, Türkiyede Tarihsel Adlar, s, 350

[2] Sedat Alp, Hitit- Mısır Antlaşması Boğazköy Metni- Türkçe Çevirisi. Hitit Çağında Anadolu, s, 121

[3] Sedat Alp, Hitit Çağında Anadolu, s, 15

[4] Ord.Prf.Dr. Sedat ALP, Hitit Çağında Anadolu, s:15

[5] Minas BIJIKYAN- Pontos Tarihi, s: 62. 1819

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Temmuz 2019 in eski sinop

 

Etiketler: , , ,