RSS

Etiket arşivi: bilinç bilke

ŞEHİRLEŞME KÜLTÜRÜ

01.04.2021-Ayşe Yaşar SARIKAYA

Köy Atölyesi Çalışması-Dikmen -Kadı Köyü

Avcı toplayıcı, yaylacı dönemi, dünyadaki tüm insanların geçmişte yaşadığı bir gerçektir. Bu sürecin, ne sihirli değnekle, ne de sihirli kelimeler söyleyerek aşılmadığını biliyor ve görüyoruz. Sosyal ve toplumsal değişim o kadar hızlı oluyor ki. Bu değişimin sonuçlarından; getiri piyasasını beslendiğine fakat toplum kalkınmasının ise aynı oranda gerçekleşmediğine tanık oluyoruz.

Değişim her an devam etmektedir. Çok uzak değil, 60- 70 yıl geriye gidelim. Annem o zamanlar, Sinop merkezde yemeği maltız ve gaz ocağında pişirildiğini anlatıyor. Elektrik yeterli olmadığı için de aydınlanma için gaz lambası kullandıklarını. Görüyoruz ki, ne kadar hızlı değişiyoruz.

Değişimin hızına insanca ayak uydurabilmek, ilkel alışkanlıkları aşmak masallardaki gibi sihirli değnekle olmuyor ne yazık ki. Emek istiyor, yürek istiyor, çalışmak istiyor, anlayış istiyor. Yani UYGARLIK istiyor. Kentlere göçmek sorunu çözseydi, toplumda bu kadar ayrışma olur muydu? Kıyafet yerine aklı, duyguları ve vicdanı kullanmak konusunda yarışırdık. Covid sürü bağışıklığı tanımını yeni öğretti gibi görülse de, aslında her ayrışan topluluğun bu mantıkla yürüdüğü aşikardır.

Bilinçlenme süreci, eskiden kasaba ara kültürü ile  yaşanırdı. Kasabalar ve beldelerde yaşamak insanı kent kültürüne hazırlardı. Okul süreci, eğitim ve öğretim ile öğrenciye ve köylü halka davranış gelişiminde çok şey kazandırılırdı. Öğretmenlik yaptığım dönemlerde, köylerde ve kasabalarda ne kadar değerli insanlarımız vardı. Birbirimizden ders alır, deneyimlerimizden faydalanırdık. Bilinçli bir alış verişti bu. Köyler boşalınca, insanlar alışık olduğu hayattan koptular ve yeni hayata adaptasyon sorunu başladı.

Köy aileyi geçindirmeyince, hayatını kazanmak isteyenler kentlerin göbeğine göçtü. Meslek yok, eğitim yok, sermaye yok. Eşit olmak istiyor olamıyor. Yarış ediyor yetişemiyor, okumuyor okumuş gibi,  bilmiyor bilmiş gibi, nazik değil nazikmiş gibi davranıyor. Ne olacak bu işin sonu? Değer görmek istiyor ve dini kullanan, siyaseti kullanan odaklara sığınmakta çareyi arıyor. Toplumda yer edinme, arkadaş bulma ihtiyacı, kişisel gelişimin, bilinçlenmenin, kendini eğitmenin önüne geçiyor. Köyde imece birlikteliğini yürüten insanlar, kentte ayrışıyor da ayrışıyor.

İpin ucu kopuyor. Öfke artıyor, suç artıyor, yokluk artıyor, psikoloji bozuluyor. Sonra OLAN KADINLARA VE ÇOCUKLARA OLUYOR. Vur kadına döv kadını, öldür kadını, 90 yaşında kadına tecavüz et.

Toplumda oluşan bu tabloyu, yine birbirimize el uzatarak, birbirimizden kültür alış verişi yaparak çözmek zorundayız. Siyaset kurumu, önemli sorunları göz ardı ettikçe kabak bizim başımıza patlıyor.

Kız çocuklarının bedeni konuşuluyor utanmadan. 5 yaş çocuğunun evliliği nasıl dillerde dolaşıyor? Toplumda bu eğilimlerin çoğalması, yapılan yanlışların bedelidir. Konuşmaya değil ÇÖZÜME ihtiyacımız vardır. Yaşar SARIKAYA

 
Yorum yapın

Yazan: 01 Nisan 2021 in Etkinlik

 

Etiketler: , , , , , ,

NEDEN ZEYTİN?

07.01.2021-BİLKE

Bu gün “İŞLEYEN DEMİR PAS TUTMAZ” atasözü ile okurlarımıza merhaba diyelim. Maddesel yapımızı, yani bedenimizi çalıştırdığımızda vücudumuz form tutar. Aklımızı ve irademizi kullandığımızda da bilinç potansiyelimiz artar. Boş boş zaman öldüren insanlar ile üretenlerin bilinç kazanımlarının karşılaştırılması değerli araştırmalardandır.

Leonardo, Tesla, Mimar Sinan, Piri Reis dünya belleğinden neden silinmezler? Onlar, her an kendilerini yenileyen özellikleri ile iz bırakmışlardır. Kendi sınırlarını zorlamış ve aşmışlardır. Genel amaçları ve özel amaçları evren gerçeklerini kuşatmış ve her adımlarında nokta atış yapmışlardır.

Doğa, bize hiç karşılık beklemeden hayat sunar. Zenginin aldığı nefes ile fakirin; üç diplomalı olan ile cahilin aldığı nefes aynıdır. Özellikle salgın günlerinde nefes güçlüğü çeken ve solunum cihazına bağlananlar, hastalık sonrası her nefesin kıymetini bize anlatıyorlar. Doğanın bize eşit verdiklerini kullanırken yaptığımız yanlışlar, dünyayı küresel ısınmaya doğru sürüklüyor.

İnsan kendini tanımazsa, eksiklerini fark etmezse, sırtını kime veya nelere dayarsa dayasın uygar yaşam seviyesine ulaşmamız mümkün değil.

Gelelim, neden zeytin başlığını atmamıza. İnsan kendini tanımıyor da, zeytin ağacı kendini tanıyor ya. O ağaç, donanımını biliyor, görevini biliyor ve binlerce yıl da yerli yerinde kullanıyor. Yaratılışı sırrını bilincinde taşıyor ve binlerce yıl sürdürüyor. Hem de insana karşı. En büyük zararı insan veriyor çünkü. İnsan ağaçları, hayvanları, toprağı, yer altı ve yer üstü zenginliklerini katlediyor.

Zeytin mi bilincini % 100 kullanıyor, insan mı sorusu geliyor aklımıza? Franz Kafka diyor ki; “Beyinlerimiz savaşsın isterdim, ama görüyorum ki silahsızsınız bayım”  Aslında mezarlıklar beyin dolu, orada anlatılmak istenen beynin bilinç düzeyi ve potansiyeli. Bu potansiyeli zeytin ve diğer ağaçlar kullanıyorlar.

 Eğitim sistemi, kişinin kendini tanıması ve yaparak yaşayarak öğrenmesi üzerine oturmalı. O zaman kabullerimiz ve karşı duruşlarımız topluma yarar sağlar. Yoksa sayı çokluğu ile övündüğümüz gruplara tabi olarak hayata devam eder gideriz.  

Çocuk ateşe elini sürmesin diye CIS demek yerine, elini ateşe sürüp kendisinin bilincine varmasını sağlamalıyız. Eğitim sistemi olayların, davranışların, toplum sosyolojisinin bilincine varan insanlar yetiştirmek zorunda. Bireyler, hep birilerinin ışığında gitmemeli. Yoksa ileri değil sürekli geriye gideriz. Zeytin nasıl doğaya tutunuyor, her engellemelere karşı bir yol bulup yeniden doğuyor; bizler de bilinç seviyemizi gereği gibi kullanmalı potansiyelini artırmalıyız.

Sinop’un 1000 yıl veya daha fazla yıllık olduğu tahmin edilen zeytin ağacı

BİLKE-BİLKE-BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 07 Ocak 2021 in sinop zeytini

 

Etiketler: , , ,