RSS

Etiket arşivi: bilke depremzede

Deprem ve Sonrası Psikolojisi

21.02.2023- Doç.Dr. Şafak Nakajima -Kinik Mikrobiyoloji, Viroloji, Klinik Psikoloji, Klinik Hipnoterapi

Deprem sonrası yardım ve kurtarma çalışmaları büyük ölçüde yaşam kurtarma, canlıların rehabilitasyonu, bina ve alt yapı hizmetlerinin onarılmasına yöneliktir. Oysa deprem, fiziksel yıkım ve ölüme yol açmanın yanı sıra yaşamda kalanlar için ciddi psikolojik sorunlar yaratabilen bir doğal felaketidir.

FOTO: son deprem bölgesi -NTV

Deprem deneyimi ile, psikolojik gerilim ve özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gelişimi sorunları ilişkilendirilmiştir. Deprem mağdurlarının, kaygı, korku ve TSSB bulgularını azaltmada yararlı olduğu bilinen psikolojik tedavilerden yararlanması sağlanmalıdır. Bu yaklaşım, mağdurların gelecekte karşılaşabilecekleri depremler için de psikolojik olarak daha hazırlıklı ve dirençli olmalarını sağlayacaktır.

Deprem sonrası yapılan yardımlar, ağırlıklı olarak yaşam kurtarılması, fiziksel yaralanmaların tedavisi, barınak sağlanması ve alt yapı hizmetlerinin düzeltilmesine yöneliktir. Psikolojik etkilenme sürecinin saptanma ve tedavisinin daha karmaşık ve uzun süreli olması, bu alandaki hasarın, çoğu kez kendi haline bırakılmasıyla sonuçlanmaktadır. 1999 İzmitİstanbul, 2004 Endonezya, 2005 Pakistan ve 2011 Japonya depremlerinde, çok sayıda can ve mal kaybının yanı sıra insanların yaşadığı psikolojik yıkım, artan iletişim araçlarının yardımıyla, tüm dünyanın gözleri önüne serilmiştir (1).
Deprem ve sonrasında verilen tepkiler, olayın şiddeti, mağdurların kişilik yapıları, toplumsal değerler ve geçmiş deneyimler nedeniyle farklılıklar gösterir. Güvenli binalarda yaşayan ve deprem konusunda eğitimli bir Japon’un, güvenliksiz binalarda ve deprem konusunda hazırlıksız bir ülkede yaşayan bir bireyden farklı tepkiler vereceği açıktır.

Deprem ve Beyin
Deprem gibi yaşamı tehdit eden beklenmedik olaylar karşısında, insan beyni, anında iki tür tepki verir: Bunlardan ilki tehlikenin değerlendirmesini yapmak ve ikincisi ise tehditten korunmaktır (2).

Tehdit, ‘’Savaş ya da Kaç’’ yanıtı yaratır. Tehlikeden kurtulmak için ortaya çıkan bir dizi fizyolojik değişim sonucu, kalp atımı ve soluk alıp verme hızının artması, kas gerginliği, korku, şaşkınlık içinde olanlara inanamama hali, uyuşma hissi, terleme, titreme ve bulantı bulguları ortaya çıkabilir. Tehdit ortadan kalktıktan sonra ise, yaşanan zorlu sürecin, insanın duygu ve düşünce dünyasına ve yaşamının anlamına yaptığı etkiyle baş edebilme sorunu ortaya çıkar.


Deprem Sonrası İnsan Psikolojisi

Deprem sonrası psikolojik reaksiyonlar arasında konfüzyon, korku, keder, suçluluk ve öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlanabilir. Uyku ve odaklanma sorunları ortaya çıkabilir. Yaşananlar zihinde sürekli canlanabilir (3).
İnsanların büyük çoğunluğu, deprem deneyiminden önce çok sarsıcı bir travmayla karşılaşmamış oldukları için, dünyayı güvenli bir yer olarak kabul eder ve yakınlarındaki insanların birdenbire ölebileceği düşüncesini taşımazlar.
Bu güven ve inanç, ömür boyunca yavaş yavaş inşa edildiğinden, ortaya çıkan ani değişime aynı hızla uyum gösterebilmek insan psikolojisi için çok zordur. Yaşamın paylaşıldığı insanlara ya da olgulara dair geçmişteki anılarla, depremin yarattığı, kayba dayalı yeni gerçeklik, bilinçte birbiriyle çelişen farklı duygu durumları yaratır.

Her koşulda yapılması gereken, ilk yaraların sarılmasından sonra, yaşanan trajedinin kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve kalınan yerden yaşamsal sorumluluklara devam edilebilmesidir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu

İnsanların büyük bir bölümü birkaç hafta içerisinde yeni duruma alışıp, iç dengelerini kurar ve zorluklarla başa çıkarken, bazı insanlar için sıkıntılı süreç, aylar ve bazen yıllar boyu devam eder. Bu duruma, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) adı verilir (4).
Travma sonrası stres bozukluğu tablosunda, travma yaratan asıl olayın sürekli olarak zihinde ve rüyalarda canlanması, travmayı anımsatan uyaranlardan kaçınma, duygusal küntleşme, yaşama yönelik umutsuzluk, uyuyamama, öfke ve huzursuzluk bulgularına rastlanır. Tanı için bu bulguların bir aydan daha uzun süre devam ediyor olması, sosyal yaşam, iş yaşamı ve diğer uğraşılarda ciddi bozulmalara yol açması kriterleri aranır. Her üç insandanbir i, yaşamı boyunca ağır stres yaşar. TSSB, bu olguların ortalama % 10’unda ortaya çıkar.
Japonya’da yapılan bir çalışma, TSSB tablosuna kimlerin yakalanabileceği konusunda öngörüde bulunan bazı sonuçlar ortaya koymuştur. 2011 yılında Japonya’nın Sendai bölgesinde yaşanan deprem ve onu izleyen tsunami, çok
sayıda can kaybına ve sosyoekonomik anlamda büyük bir yıkıma yol açmıştır (5). Deprem bölgesinde bulunan Tohoku
Üniversitesi’nde çalışan Japon nörobilim araştırıcıları, deprem öncesi arşivlerinde beyin görüntüleme verileri bulunan 42 kişiyi, depremden 3-4 ay sonrasında yeniden görüntüleme
ve TSSB bulguları için değerlendirmiş ve her iki döneme ait beyin görüntüleme bulgularını karşılaştırarak, beynin TSSB’na yatkınlığını ve travmanın beyin yapısına etkilerini incelemişlerdir (6).
Depremden sonra yüksek düzeyde TSSB bulgusu veren kişilerin beyinlerinin, deprem öncesi yapılan görüntülemelerinde, anterior
cingulate cortex bölgesinin, normalden daha küçük olduğunu saptanmıştır. Anterior cingulate cortex, duyguları monitorize etmek
ve kontrol altında tutmaktan sorumludur. Bu bulgu doğrultusunda, bazı olgularda, beyin yapısının, TSSB için uygun zemin oluşturma potansiyeli taşıdığı öngörülebileceği ileri sürülmüştür. Diğer yandan, aynı araştırma kapsamında,
beynin, korkuyla ilintili anıları elimine etmekten sorumlu orbitofrontal cortex bölgesinin, travma etkisiyle küçüldüğü ortaya konmuştur. Harvard Tıp Fakültesi psikiyatrlarından Roger Pitman, bu bulguların zamanla, askerlik gibi riskli mesleklerde çalışacak insanların, TSSB’na yakalanma potansiyellerinin önceden saptanmasında ve travmaya karşı koruyucu ilaçlar
geliştirmede yarar sağlayacağını bildirmiştir.

Makalenin Tamamı:

 

Etiketler: , , , , , , , ,