RSS

Etiket arşivi: BİLKE din inanaç

İLK ÇAĞLARDAN BUGÜNE İNSAN VE İNANÇ

05 Mart 2019-Mehmet SARIKAYA Arkeolog

İnsan ve inanç konusundaki ilk belgeler, yazının kullanılması ile karşımıza çıkar. Ama yazıdan önce, insanların nasıl ve neye inandıkları sorusuna cevap verecek net bulgu yoktur.  Araştırmacılar, eski çağ insanının yaşantısını incelerken, buluntular üzerinde yorum yaparak yargıya varma yolunu seçerler. Günlük araç gereç vesaire dışında, anlaşılmayan bazı buluntular üzerinde uzun uzun düşünmüşler ve anlaşılmayan nesneler için “bunlar olsa olsa bir dini kült malzemesidir”  fikrini benimsemişlerdir. Bu nedenle belgelere dayanmadan, insanların nasıl bir davranış sergilediğini net olarak bilemiyoruz.

Mağara dönemlerinde, bu mekanların duvarlarına çeşitli hayvan figürleri veya doğa güçlerinin (yıldırım, rüzgar, güneş, ay ve yıldız) resimlerini çizmişlerdir. O zaman insanlar, bunları neden çizmiştir sorusu akla gelir. O dönemler, toplum olma bilincinin gerçekleşmediği dönemlerdir. İnsanlar, mağara veya oyuklarda dağınık olarak yaşamaktadırlar. Sığınma, korunma, kendini güvende hissetme ihtiyacı ile doğa güçlerine değer vererek onlara saygılarını gösterdikleri anlaşılır.

Uzun süre avlanamadıkları zaman, yakalayamadıkları veya etini çok sevdikleri hayvanları resmederler ve abideleştirirler.   Bazen de korktukları rüzgar, şimşek, sel vesaire gibi doğa olaylarını çizerek, onların üstünlüklerini tanıyıp saygı duyduklarını sergilemiş olmalıdırlar. Bu davranış biçimi, zaman içinde süregelen geleneklere de yansımaktadır. İnsanlar mağara yaşantısını bırakıp toplu yaşam yerleri inşa ettikten sonra bile, bu alışkanlıklarını mağaralara gelip devam ettirmişlerdir. Daha ileri dönemlerde, bunu sektör haline getirmişler, mağaraları maksatlı olarak dini mekan olarak kullanmışlar, bu alışkanlığı kazanç amaçlı devam ettirmişlerdir.

Böylece, yılların getirdiği korku, sığınma ihtiyacı, saygı veya üstünlük kavramı; dini teşekkül olarak yapılanarak dünyada yerini almıştır. Sonraları insanlar toplu yaşamaya başlamış ve yeni oluşumları da beraberinde getirmiştir. Artık birbirleri ile anlaşma ve diyalog yollarını geliştirmişlerdir.  Daha sonra ticaret, eğitim,  v.s. gibi toplumun ana dayanakları da farklı bir boyuta girmiştir.

Zaman içinde, inanç anlayışında da değişimler başlamıştır. Toplu ibadetler için büyük tapınaklar inşa edilmiş ve bu değişimle tapınakların bütçeleri oluşmuştur. Büyütülen bu bütçeler devasa boyutlara ulaşmış, zaman zaman krallara veya onun aile efradına tanrı veya yarı tanrı unvanları verilerek devletle dinsel kurumların arası yumuşak tutularak devletin gücünü de kullanılmış ve tapınak hazinesi büyütülmüştür. Daha sonra kurumların ritüelleri kural ve kaideleri, finans odaklı faaliyet göstermiştir. İnsanların inanç duyguları, gelir toplama aracı haline dönüştürülmüştür.

Semavi dinler, bu yapılanmalara karşı fakirin- mazlumun- köle sınıfının hak ve hukukun korumasıyla ortaya çıkmıştır. Tapınak bu yeni oluşumlara şiddetle karşı çıkarak, ezme ve bastırma metodunu tercih etmiştir. Daha sonra tapınaklar, toplumdan gelen baskının tazyikiyle, semavi dinleri kabullenmiştir.

İnsanların binlerce yıl alıştıkları tapınak kültürü, yeni dinlerin kabulü ile bir sürü karmaşayı da beraberinde getirmiştir. Din, inananla inanılan arasındaki vicdan boyutundan çıkarılıp yine eski tapınak anlayışına kaydırılmıştır. Çünkü ortada rant vardır ve bu rant tarih boyu çıkar çevrelerinin nemalandığı alan olmuştur.

Antik SÜMER metinlerinde, Sümer Şehir devletlerinin birinin lideri, rant merkezi halini almış bu çok tanrılı tapınak zihniyetine karşı, tek tanrı inancında birleşen yeni bir din anlayışından bahsetmektedir. Tahmini M.Ö.2300 yıllarına ait, tarihin tek örneği olan çivi yazılı belgede tek tanrılı inancın varlığından bahsedilir.   Bu din doğrultusunda, tarihin ilk toprak reformunun uygulanması, fakirin ve yoksulun üzerindeki vergi yükünün azaltılması gibi devrim niteliğindeki kararlar uygulanmıştır. Bu kararların ve uygulamaların diğer şehir devletlerine yayılması, başta tapınak ve buradan nemalanan yöneticileri telaşa vermiştir.

Bir müddet sonra bu rantçılar güç birliği yapıp, güzel kararları uygulayan şehir devletini(ki bu şehir devletini ve yöneticisini bazı araştırmacılar Hz.İbrahim ile özdeştirirler) yıkarak, taş taş üstüne bırakmadıkları gibi ne kadar kütüphane ve çivi yazılı belge var ise hepsini tahrip etmişlerdir. İşte bu tahrip edilen belgeler arasından bir tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. Aynı anlayış, dört semavi din üzerinden de devam ettirilmiştir..

Kutsal kitaplarda, toplulukların birbirleri ile iyi geçinmesi, iyi insan olmak, güzel işler yapmak, hak yememek, köleliği kaldırmak, aklını kullanmak gibi bölümler sıklıkla yer almaktadır. Öyle olmasına rağmen, her gün yeni gündemlerle vaazlar yapılarak inanç temelli yanlışlıklara yol açılmaktadır.

İnanç, toplumlar arasında tüm zamanlar içinde yaşayan kutsal değerler olarak karşımıza çıkar. Bu değerler toplum ve insan yararına olduğu zaman, onu rant teslim alamaz. Rantın teslim aldığı da o olamaz.

Mehmet SARIKAYA

 
Yorum yapın

Yazan: 05 Nisan 2019 in Kültür Arşivi

 

Etiketler: , ,