RSS

Etiket arşivi: kent köy

SİNOP KÖYLERİNDE KENTLEŞME ÖRNEKLERİ

14.04.2021- A. Yaşar SARIKAYA

Kentleşme ve yerleşik hayata uyum sağlama, tarih boyunca insanların ulaşmaya çalıştığı kültürel yeniliktir diyebiliriz. Sinop köylerini bu bağlamda araştırırsak, kültürel birikimleri ile kentleşmenin hangi aşamalarında olduğunu anlamak zor olmayacaktır.

Köylerde mimarinin ve yaşam kalitesinin 1000 metre yükseklikten sonra değişmeye başladığını görürüz. Yükseklik arttıkça yaşam zorlaşır, merkeze ulaşım ise neredeyse imkansızdır. Kent merkezi ile insan ilişkileri, ticari alış veriş de yoksa, bilindiği gibi aradaki kültür farkı büyük ölçüde açılır.

Kentleşme olgusunu, her birimiz farklı algılayabiliriz belki. Annemin bu konuya örnek olacak sözüne yer vereyim mi? Annem1956 yılında 24 yaşında Sinop’a yerleşmiş biri olarak der ki” Şehre gelmeli değil, şehirli gibi yaşamalı. Hanımına çiçek almalı benim adamım gibi.” Benim adamım dediği de benim canım babam. İşin özünü kavramak, toplumda kadına hak ettiği değeri vermek konusuna dikkat çekiyor annem.

Binalar yapabiliriz, üstümüze güzel giysiler giyebiliriz, para da kazanabiliriz. Kentleşme bunlarla beraber, uygarlığı da yakalamak değil midir?

Dağlar yükseklikçe, sözcükleri ustaca kullanan, gereğinde lafı gediğine koyan, ürettikleri ile yaşamını sürdüren insanlarla karşılaşırdık bir zamanlar. Güçlü espri anlayışları, zekalarını pratik kullanışları, doğa ile can cana oluşları, hikaye ve masallara örnek olurdu.

Bakırlızaviye-AYANCIK

1985 yıllarından sonra ülkemiz, serbest piyasa ekonomisi ile tanıştı. Küresel pazarın çokça insana ihtiyacı vardı. Ardından, köylerden göç kaçınılmaz oldu.

ilk öğretmenliğe başladığım 74 yılından beri köylerde araştırmalar yapıyorum. Akademik kaynaklardan faydalanıyorum. Sinop Ayancık köylerindeki mimari yapı, yaşayan halk kültürü kendine has özellikleri ile dikkat çekiyor. Köylerden, yurt dışına göç olayı, büyük ölçüde kültürü etkilemiş görünüyor. Ama bu konunun daha da eskilere dayandığını, belgelerle anlatmak istiyorum. Sizi 1277’lere götürmek istiyorum. Çünkü Ayancık köylerinde ÇEPNİ kültürünün izleri olduğunu düşünüyorum. Kavimler Göçü, zorlu savaşlar, zorunlu göçler dünya tarihinin sayfaları arasında yer almaktadır. Bu günleri yaşayan insanların da yüreklerinde taşıdığı acının hasarları, torunlarından, torunlarına taşınmaktadır.

1277 yılında Sinop yöresinde kalabalık bir Çepni topluluğu yaşamış olmalıdır. Çünkü aynı yıl Çepni Türkleri Sinop’a saldıran Trabzon Rum İmparatoru Giorgi’yi denizde yenerek Selçuklu Türkiye’sinin bu en önemli ticaret limanının Rumların eline geçmesine mâni oldular. Canit (Canik) denilen Samsun-Giresun arasındaki bölgenin fethinde en büyük rolü bu Çepniler oynadı.

Çepnilerin Anadolu’da varlıklarını gösteren ilk olay Çepnilerin Trabzon Rum imparatoru Giorgi’yi 1277’de Sinop’ta yenilgiye uğratmalarıdır. Sinop’a denizden saldırmış olan Giorgi’yi Çepnilerin denizde karşılayarak püskürtmeleri; o dönemde bile teşkilatlı bir topluluk olduklarının işaretidir.

Çepnilerin Sinop’a yerleşmiş olduklarına dair herhangi bir kanıt yoktur. Doğu’ya doğru ilerleyerek Ordu ve Giresun yörelerine gitmiş olmaları ve burada Bayram Bey idaresinde Hacıemiroğulları Beyliği’ni kurmuş olmaları muhtemeldir. (Prof.Dr.Faruk SÜMER-OĞUZLAR)

Çepnilerin, deniz savaşını, deniz ticaretini bildikleri görülüyor. Kentleşme kültürünü öğrendikleri de. O yıllarda, Sinop’ta kalabalık olmalarına rağmen, bu gün Çepni isminde köy kalmamıştır. Annem, derlediğim NAY NİYA türküsünü, Çepni köyünden köylerine gelin gelen kişiden öğrendiğini anlatmıştı.

Eskiden kaydedilen Çepni Köyleri:

Çepni             köy       Sinop      Gerze

 Çepni             köy       Sinop       Ayancık

(KAYNAK:İçişleri Bakanlığının, Cumhuriyet döneminde yayınladığı KÖYLERİMİZ adlı eserde, Türkiye’deki tüm köy isimleri çıkarılmıştır. Bu kitapta, 16. yüzyıl listesinde olan Türkmen ve Yürük köylerinin hepsi vardır.)

Bu köylerin olduğu yerde, köylülerin yine ÇEPNİ adını kullandıklarını gördüm. Gelelim kentleşme kültürüne. İşlemelerine, el sanatlarına ve birbirlerine sahip çıkan köyler, kentleşme kültürüne ne çabuk uyum sağlıyorlar. Keten kültürü, Ayancık Gürsökü Köyünde yaşatılmıştır. Kültür AYANCIK KETEN FESTİVALİNE kadar taşınmıştır. Yaka ve paça nakışlarına sahip çıkan yöre, köylü kentli el ele vererek kültür tanıtımını yapmıştır.

Tüm köylerimiz, köylerindeki ağaç oyma sanatına, taş yapılara, ambarlara, eski değirmenlere, kadın el sanatlarına ve köy hafızasına değer vermeli düşüncemi, okurlarımızla paylaşmak istedim. Bir de köylerimize bu gözle bakabilir miyiz? Kentleşme kültürüne erken geçenlerin değerlerine sahip çıktığını görürüz. Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle.

 
Yorum yapın

Yazan: 14 Nisan 2021 in eski sinop köyleri

 

Etiketler: , , , , , ,

ÇOBAN DEDE EFSANESİ

21.02.2021-BİLKE

Atasözlerimiz, efsanelerimiz, halk hikayelerimiz, zamanda süzülerek su gibi akmış ve günümüze ulaşmışlardır. İçlerinde güzel önermeler vardır. Zevkle okumak bir yana, onlar ibret vericidirler. İnsanın hem aklına, hem de yüreğine kazınırlar.

Kent ve Köy kültürleri konusunda yaptığımız çalışmaları sizlerle sık sık paylaşıyoruz. Anlamaya ve anlatmaya çalıştıkça, en ücralara ulaştıkça, hep yeni gerçeklerle yüz yüze geliyoruz. Yeni ve eski, köy ve kent, büyük ve küçük, üstün ve alçak kavramlarının tam yerini bulduğu bir efsaneyi paylaşacağız bu gün. Var sayımlarla tanımladığımız BEN ile, gerçek BEN arasındaki farkı anlatan.

Deneyimler, insan hayatında önemlidir. Yaparak yaşayarak öğrenme biçimidir. Toplum içinde farklı kültür ve değerler arasında kendi yerimizi görmemizi sağlar. Bize, aklımızı ve yüreğimizi birlikte kullanmayı, mukayese yapmayı ve mantıklı olmayı öğretir. Dar açılı bakarak, kendi baktığı açıdan kendini bir yere konumlamak yerine, mukayese ve muhakeme yaparak hayatı kavramak hepimiz için olumlu olacaktır.

Gelelim efsanemize:

Ali Dede Adana’da yaşar, geçimini ayakkabı imalatı ile sağlarmış. Kardeşi Çoban Dede ise dağda yaşar, geçimini hayvancılıktan sağlarmış.

Bir gün Çoban Dede koyunlarını sağmış, sonra sütü bir mendilin içine koyup kardeşi Ali Dede’nin ziyaretine gitmiş. Çoban Dede kardeşinin yanına varınca, içinde süt olan mendili bir çiviye asmış. Süt mendilin içinde, hiç akmadan duruyormuş. Kardeşi ayakkabıcı olduğu için, o sırada bir kadının ayakkabı ölçüsünü alıyormuş. Çoban Dede kadının çıplak topuklarına bakınca kerameti sona ermiş ve mendildeki sürt akmaya başlamış.

Bu durumu gören Ali, Dede kardeşine “sen git dağda çobanlık etmeye devam et. Dağda koyunların içinde keramet sahibi olmak kolay, zor olan insanların içinde olmaktır “demiş.

Spor, Tiyatro, müzik, güzel sanat etkinlikleri, insanın eğitim hayatında sosyalleşmesi ve kendini tanıması açısından ne kadar önemlidir. Her birimiz kafamızda bir BEN kurarız. Toplumda karşılaştığımız olaylar, insanlar ve farklı fikirler arasında o ben aynı olur mu bilinmez. Ama her an öğrenme sürecimiz devam eder.

Toplumda bilinç seviyesinin yükselmesi umuduyla… BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 21 Şubat 2021 in Genel Kültür

 

Etiketler: , , , ,