RSS

Etiket arşivi: köyden göç

YOK MU BİR ORTAK PAYDA?

25.09.2022-Ayşe Yaşar SARIKAYA

4K -KÖY KENT KÜLTÜR KÖPRÜSÜ PROJESİ – DİKMEN- KADI KÖYÜ-foto: Y.SARIKAYA

Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı 1927 tarihinde yapılmıştır. Nüfus tablosunda gördüğümüz gibi Sinop kent nüfusu 13. 440, köy nüfusu ise 157. 184′ tür. Orana vurduğumuzda, köy nüfusunun kent nüfusundan 11 kat daha fazla olduğunu görüyoruz. Sonra aradaki fark yavaş yavaş kapanıyor ve 2021 nüfus sayımına göre kent nüfusu 68, 012, ilçeler ve köylerin nüfusu da toplam 150. 396 olarak kaydediliyor.

Fabrikalaşma kentlere göçü artırınca, 11 kat fazla olan köy nüfusu yavaş yavaş kente kayıyor. Ardından düzensiz yapılaşma ve kültür karmaşası yaşanıyor. Kente göçen o kadar insan, hem kente uyum sağlayamıyor hem de kentli tarafından hor görülüyor. Veri tabanındaki bu gerçeği yok saydığımızda, günün problemlerini aşamıyor, üst üste katlanan sorunlar yumağı içinde çözümsüzlük girdabına yakalanıyoruz.

Tarım ülkesiydik, tahıl ambarıydık. Şimdi, köylerde domuz saldırısından ne buğday ne mısır hiç bir şey yapılamıyor. Sadece evlerin yanında kontrol edilen bahçeler dışında. Ya da tarlasını çelik tellerle çevirip domuzdan koruyup ekip biçebilenler dışında.

Kente göçmeyecek de ne yapacak bu insanlar. Tahsil yapanlar kendini kurtarıyor, tahsil yapamayanlar ise ülkenin düşük maaşlı işçisi olmak zorunda kalıyor. Bir iş, küçük bir maaş, bir ev alabilmek, tek gözlü bir odaya sığınabilmek için kimlere eğiliyor ve nelere mecbur kalıyor bu insanlar.

Matematikte paydalar eşitlenirken, iki değer aynı sayı ile çarpılır. Bu sorunlar karşısında neden paydayı eşitlemek yerine konuyu siyasi malzeme haline getiriyoruz. Köylü kentli, işçi memur, patron çalışan arasındaki paydayı eşitleyen siyasilere ihtiyacımız var. Ne kent saltanatı ne de siyasilerin saltanatı. Ülkemizde misafir değiliz, bu vatanın sahibi olarak bilinçlenmek zorundayız.

 
 

Etiketler: , , , , , , ,

ŞEHİRLEŞME KÜLTÜRÜ

01.04.2021-Ayşe Yaşar SARIKAYA

Köy Atölyesi Çalışması-Dikmen -Kadı Köyü

Avcı toplayıcı, yaylacı dönemi, dünyadaki tüm insanların geçmişte yaşadığı bir gerçektir. Bu sürecin, ne sihirli değnekle, ne de sihirli kelimeler söyleyerek aşılmadığını biliyor ve görüyoruz. Sosyal ve toplumsal değişim o kadar hızlı oluyor ki. Bu değişimin sonuçlarından; getiri piyasasını beslendiğine fakat toplum kalkınmasının ise aynı oranda gerçekleşmediğine tanık oluyoruz.

Değişim her an devam etmektedir. Çok uzak değil, 60- 70 yıl geriye gidelim. Annem o zamanlar, Sinop merkezde yemeği maltız ve gaz ocağında pişirildiğini anlatıyor. Elektrik yeterli olmadığı için de aydınlanma için gaz lambası kullandıklarını. Görüyoruz ki, ne kadar hızlı değişiyoruz.

Değişimin hızına insanca ayak uydurabilmek, ilkel alışkanlıkları aşmak masallardaki gibi sihirli değnekle olmuyor ne yazık ki. Emek istiyor, yürek istiyor, çalışmak istiyor, anlayış istiyor. Yani UYGARLIK istiyor. Kentlere göçmek sorunu çözseydi, toplumda bu kadar ayrışma olur muydu? Kıyafet yerine aklı, duyguları ve vicdanı kullanmak konusunda yarışırdık. Covid sürü bağışıklığı tanımını yeni öğretti gibi görülse de, aslında her ayrışan topluluğun bu mantıkla yürüdüğü aşikardır.

Bilinçlenme süreci, eskiden kasaba ara kültürü ile  yaşanırdı. Kasabalar ve beldelerde yaşamak insanı kent kültürüne hazırlardı. Okul süreci, eğitim ve öğretim ile öğrenciye ve köylü halka davranış gelişiminde çok şey kazandırılırdı. Öğretmenlik yaptığım dönemlerde, köylerde ve kasabalarda ne kadar değerli insanlarımız vardı. Birbirimizden ders alır, deneyimlerimizden faydalanırdık. Bilinçli bir alış verişti bu. Köyler boşalınca, insanlar alışık olduğu hayattan koptular ve yeni hayata adaptasyon sorunu başladı.

Köy aileyi geçindirmeyince, hayatını kazanmak isteyenler kentlerin göbeğine göçtü. Meslek yok, eğitim yok, sermaye yok. Eşit olmak istiyor olamıyor. Yarış ediyor yetişemiyor, okumuyor okumuş gibi,  bilmiyor bilmiş gibi, nazik değil nazikmiş gibi davranıyor. Ne olacak bu işin sonu? Değer görmek istiyor ve dini kullanan, siyaseti kullanan odaklara sığınmakta çareyi arıyor. Toplumda yer edinme, arkadaş bulma ihtiyacı, kişisel gelişimin, bilinçlenmenin, kendini eğitmenin önüne geçiyor. Köyde imece birlikteliğini yürüten insanlar, kentte ayrışıyor da ayrışıyor.

İpin ucu kopuyor. Öfke artıyor, suç artıyor, yokluk artıyor, psikoloji bozuluyor. Sonra OLAN KADINLARA VE ÇOCUKLARA OLUYOR. Vur kadına döv kadını, öldür kadını, 90 yaşında kadına tecavüz et.

Toplumda oluşan bu tabloyu, yine birbirimize el uzatarak, birbirimizden kültür alış verişi yaparak çözmek zorundayız. Siyaset kurumu, önemli sorunları göz ardı ettikçe kabak bizim başımıza patlıyor.

Kız çocuklarının bedeni konuşuluyor utanmadan. 5 yaş çocuğunun evliliği nasıl dillerde dolaşıyor? Toplumda bu eğilimlerin çoğalması, yapılan yanlışların bedelidir. Konuşmaya değil ÇÖZÜME ihtiyacımız vardır. Yaşar SARIKAYA

 
Yorum yapın

Yazan: 01 Nisan 2021 in Etkinlik

 

Etiketler: , , , , , ,