RSS

Etiket arşivi: mısır

12.000 YILLIK ENERJİ MAKİNALARI / BOSNA PİRAMİTLERİ

32.000 -35 000 YILLIK PİRAMİTLER

13.10.2024- GİZEM AYDIN

*Bosna Piramitleri’ni kimileriniz duymuş olabilir ancak fark ettiğim, çoğunluğun bu piramitlerden haberinin olmaması. Belki de fark etmemizin özellikle istenmediği bu gizem, tüm tarih kitaplarını tekrar yazmamızı gerektirecek.

*Bosna Piramitler Vadisi altında tüneller, su havuzları ve odalar ağı bulunmuştur. Birçok bilimsel ve jeoradar ölçümler sonucu bu labirentin onlarca kilometre uzunluğunda olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmalar sonucunda üç farklı kültürel seviye bulunmuş: Tünellerde bulunan megalitleri oraya yerleştiren 32.000 yıllık ilk uygarlık, en az 10.000 yıl önce tünelleri ve piramitleri yapan uygarlık ve tünellerle birlikte odaları malzemeyle doldurarak kapatan, 5.000 yıl önce yaşamış uygarlık.

*Ravne tünelinin yeraltında tüm piramitleri birbirine bağladığı tahmin ediliyor.. Bosna piramitlerine kuş bakışı bakarsak kutsal geometri henüz piramitlerin konumundan başlıyor ve Bosna piramitler vadisi adı verilen geniş bir alana yayılıyor. Merkezinde bir kuvarz kristali bulunan seramik megalitler yeraltı sularının da etkisiyle yüksek elektromanyetik enerji üretiyor. Tünellerde negatif radyasyon sıfır, hava dolaşımı kusursuz ve negatif iyon yoğunluğu normalden onlarca kat daha fazla. Bu nedenle içerideki hava bakteri ve virüslerden tamamen arınmış durumda. Tüm bunlar bu yeraltı labirentini dünyanın en şifalı yeri yapıyor.

*Ravne tüneli – Bosna piramitler vadisinin altında karmaşık bir tünel… Piramitlerin en büyüğü olan güneş piramidine adım adım yer altından yaklaşıyor. Bosna piramitlerini ve Ravne tünelini Dr. Osmanagic keşfetmiş.

*Semir Sam Osmanagiç, Bosna doğumlu, Amerikalı yazar, araştırmacı ve iş adamı. 2005 yılında, Bosna Piramitlerini keşfetmiş ve bu piramitlerin araştırılmasına yönelik olarak Bosna Güneş Piramidi Derneği’ni kurmuştur. Son yıllarda Bosna piramitlerini tanıtmak için yirmiden fazla ülkede konuşma yapmıştır. Maya dünyası, Peru, Pasifik, Afrika ve Avrupa uygarlıkları üzerine toplam 10 kitap yazdı. Bunlardan “Maya Dünyası” Türkiye’de de yayımlandı. Kendisi ayrıca dünyanın en saygın bilimsel enstitülerinden biri olan Rus Doğal Bilimler Akademisi’nin yabancı üyesidir. Şu anda Bosna Hersek’teki Amerikan Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olarak çalışmaktadır.

*Bosna piramitleri ya da bulunduğu şehrin adıyla Visoko piramitlerinden birine Ay, -‘Bosanska Piramida Mjeseca’- diğerine Güneş piramidi -‘Bosanska Piramida Sunca’-, deniyor. Bunlar, Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna ve Zenica arasında yer alan Visoko kentinin ardında yükselen, piramit biçimli, oldukça düzgün tepeler. Dr. Semir Osmanagiç tarafından üzerinde çalışmalar yürütülmeye devam ediyor.

Güneş piramidi 220 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek piramidi. Kuzey, batı ve doğu yönleri korunmuş ve bildiğimiz piramit biçiminde. Yüzeyi dikdörtgen bloklarla kaplı. Avrupa’nın bilimsel enstitülerine göre bu bloklar modern betondan daha üstün bir beton malzemeden yapılmış. Manyetik kuzeyi bir dereceden küçük bir sapmayla gösteriyor. Bu da Maya veya Mısır piramitlerine oranla daha düzgün bir sıralamada olduğunu gösteriyor.

Piramidin üzerindeki beton bloklar arasında bulunan toprak parçalarının karbon testleri sonucu 12.000 yıllık olduğu ortaya çıkmış. Bu veriler Güneş piramidini Dünyanın en eski piramidi yapıyor.

Dr. Semir Osmanagic ve ekibi, 2005 ve 2014 yılları arasındaki dönemde, 350.000 iş saati kapsamında arkeolojik kazı, numune ve karbon 14 yöntemiyle testler yaptılar. Bosna vadisindeki beş piramidin isimleri yapılarına göre belirlendi: Güneş, Ay, Ejderha, Dünya ve Sevgi. Bu alan aynı zamanda höyük kompleksi ve büyük bir yeraltı labirentini barındırmaktadır.

Bosna piramitlerinde üstün nitelikte yapıcıların dev materyalleri nasıl kullandığına tanık olmaktayız. Bu keşif tarihidir ve birkaç nedenle Avrupa’nın erken tarih bilgilerini değiştirmektedir:

1. Bunlar, Avrupa’da keşfedilen ilk piramitlerdir.

2. Bu alan dünyadaki en büyük piramit yapısını içerir. Bosna Güneş Piramidi’nin yüksekliği 220 metreyi aşar ve Mısır’ın 147 metrelik büyük piramidinden daha yüksektir.

3. Bosna Jeodezi Enstitüsü’ne göre, Bosna Güneş Piramidi, 0 derece hata, 0 dakika ve 12 saniyeyle, manyetik kuzeye doğru en keskin oryantasyona sahiptir.

4. Bosna Güneş Piramidi’nin tamamı dikdörtgen beton bloklardan oluşmaktadır. Betonun özellikleri, aşırı sertlik (133 MS) ve düşük su emilimi (yaklaşık %1) de içinde olmak üzere, Bosna, İtalya ve Fransa’daki materyallerle ilgili bilimsel kurumlara göre modern beton materyallerinin çok daha üzerindedir.

5. Piramitler, Bosna Hersek’ten Agro pedolojiye göre, toprakla kaplıdır ve yaklaşık 12.000-15.000 yıllıktır. Organik materyalden elde edilen karbon 14 yöntemi (fosil yapraklar), 2012 yaz mevsiminde Bosna Güneş Piramidi zerindeki beton bloklar üzerinde yapılmış ve Ukrayna, Kiev’de laboratuvarlarında gerçekleştirilen çalışmada +/- 200 farkla 24.800 yıllık olduğu doğrulanmıştır. Son olarak 29.200 +/400 yıllık beton blokları arasında iki fosil yaprağı daha keşfedilmiştir. Bu bulgular, Bosna piramitlerinin gezegen üzerinde bulunan en eski piramitler olduğunu doğrulamaktadır.

6. Bosna Piramit vadisinin altında kapsamlı yeraltı tünelleri ve on milden daha fazla uzunluğa sahip bölme ağı vardır.

7. Ağırlığı yaklaşık 8 tonu bulan seramik heykeller yeraltı labirentlerinde bulunmuştur ve şimdiye kadar dünyada bulunan en büyük heykellerdir.

Visoko’daki üç temel piramit (Güneş, Ay, Ejderha), tepe noktalarından 2.180 metre uzaklıkla mükemmel bir üçgen oluşturmaktadırlar. Bu üçgenin içinde, bir piramit daha bulunmaktadır: Aşk Piramidi’nin, Tabiat Ana Piramidi’nin ve Fojnica nehrinin tepeleri. Üçgen içinde üçgen, tam anlamıyla kutsal geometridir.

Peki gelelim bu piramitlerin diğer bir sıradışı özelliğine. Avrupa’daki en eski yapılardan biri olması ve tarihi yeniden yazmasının yanı sıra piramitlerin bambaşka ve olağan dışı bir özelliği daha var. Piramidin zirvesinde 4.5 metre çapında, 28 kHz frekansında bir elektromanyetik enerji alanı dikey olarak yükseliyor. Piramit ayrıca hayvanları bölgeye yaklaştırmayan bir ultrases yayıyor. Uluslararası bir fizisit grubu, araştırmacıların ve bilim insanlarının imkansız olduğunu düşündükleri bir keşfi Bosna piramidinde yapmışlar ve güneş piramidinde yukarıya doğru giden bir enerji ışını keşfedilmiştir. Hırvatistan, Sırbistan, İtalya ve Finlandiya’nın enerji uzmanlarından oluşan dört ekip, Güneş Piramidinin üzerinden gelen elektromanyetik bir alana sahip enerji ışınını doğrulamışlardır.

Dünyada ilk kez böyle bir enerji ışını bir piramit alanında tespit edilmiş ve doğrulanmıştır. Kısa bir süre sonra piramidin tepesinden gelen 28-33 kHz aralığında ve 5-15 metre genişliğine sahip bir ultrason ışını tespit edilmiştir. Bu frekanslara doğada pek sık rastlanmamaktadır. Bunları oluşturmak için son derece gelişmiş bir makine gerekmektedir. Bu frekansa sahip bir ultrason, Amerikan Ralph Ring araştırmasına göre yerden yükselme için oldukça idealdir. Bu nedenle, Bosna Güneş piramidinin, aslında çok büyük bir enerji makinesi olduğu sonucuna varılmıştır. Buna yakın ölçümler, Visoko’nun doğal tepeleri yakınında ve İtalya doğal piramitlerinde bulunmuştur ancak şimdiye kadar herhangi bir düzen, anomali, düzenli ultrason ya da elektromanyetik alan ölçülmemiştir.

Rusya Doğal Bilimler Akademisi’nden Dr. Oleg Khavroshkin ve Dr. Vladislav Tzyplakov ile birlikte, hem Mısır hem de Bosna piramitlerinin zirvesinden ve altından gelen sinyallerin ölçumunu yapılmıştır. Sonuçlar, tepeden gelen sinyallerin 50 kat daha güçlü olduğunu göstermiştir. Bu nedenle piramitler dev enerji amplifikatörleridir.

Ve son olarak Nisan 2013 tarihinde, Sırp mühendis Goran Samoukovic tüm piramit ve yeraltı tünelleri boyunca 7.83 Hz (Schumann Rezonansı) değerini tespit etmiştir. Bu değer insanların fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişmeleri için en yararlı rezonans olan piramit kompleks korumaları olduğunu kanıtlamıştır. Bu durum, Güneş Piramidi mühendislerinin, çok uzun zaman önce kendini tekrarlayan bir makine yarattığını ve bu “enerji makinesinin” hala çalıştığını göstermektedir.

Peki Ravne tünelinin Bosna piramitleriyle bağlantısı nedir?

Dr. Semir Osmanagic bunu şu şekilde açıklar. Her bir orijinal piramidin (Çin’de Shaanxi, Mısır’da Giza ve Sakkara, Meksika’da Teotihuacan ve Palenque) yeraltı tünelleri, yapının bir parçası olarak inşa edilmiştir. Aynı durum, Bosna piramitleri için de geçerlidir.

Tarih öncesi tünellerin, kavşakların ve odaların onlarca kilometrelerden oluşan ağları, piramitlerin altına yerleştirilmiştir. Bosna piramitleri hakkında İkinci Uluslararası Bilimsel Konferansı, 2011 yılında, 11 farklı ülkeden gelen 27 bilim adamının katılımıyla gerçekleştirilmiş ve negatif iyonların yüksek konsantrasyonlarına sahip elektromanyetik alanlarının olduğu bu tünellerin, tarih öncesi ustaca yapılmış kompleks bir yapı olduğu sonucuna varılmıştır.

*Peki bu piramitlerin varlığı insan bilincinde ne tür değişiklikler oluşturacak? Kadim tarih hakkında bize öğrettikleri her şey neredeyse yanlıştır: İnsanın kökeni, uygarlıklar ve piramitler. Gelişimimiz, doğrusal değil döngüsel bir gelişim sergilemektedir. Uygarlıklar zirveye ulaşmış ve küresel felaketler onları gezegen üzerinden silmiştir. Bu durumu yeni başlangıçlar izlemiştir. Biz ise sadece en son uygarlık döngüsünde.

 
Yorum yapın

Yazan: 13 Ekim 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

EBLA’NIN KEŞFİNİ POLİTİKAYA ALET ETMEK

02.05.2024- Ahmet SARBAY

Ebla, bugünkü Suriye topraklarında bir zamanların en zengin ticaret devletiydi. Mısır ve Babil imparatorluklarıyla eşdeğer görülüyordu. Özellikle MÖ 2400-2250 yılları arasında en güçlü dönemini yaşamışlardı.

Ebla, 2250 yıllarında Akad kralı Karam-Sin tarafından istila edilir. Başşehir ve kraliyet sarayı ateşe verilir. Daha sonraları harabeleri üzerine şehir yeniden inşa edilirse de MÖ 1650 yılında henüz bilinmeyen düşmanları tarafından tümüyle yok edilir. Ebla binlerce yıllık uykusuna dalarak unutulup gider.

Mezopotamyada yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen Sümer, Akad ve Babil tabletlerinde Ebla adı geçmekle birlikte nerede olduğu anlaşılamamıştı. Kimi Suriye’nin kuzeyinde kimi de yukarı Fırat da olduğunu ileri sürmüştü.

1975 yılında Tel Madrih adında ufak bir köyün hemen güneyinde olduğu tespit edilir. Harabelerin bulunduğu yer Halep’in yaklaşık 55 km güneybatısında, Halep ve Şam’ı birbirine bağlayan ve tüm ülke karayolu şebekesinin omurgasını oluşturan noktadadır.

Arkeologlar sevinç içindedir. Sadece Ebla keşfedilmemiş, saray arşivine ait olduğu sanılan 15 bin kadar çivi yazılı tablet de bulunmuştur. Bu kil tabletler 40 × 40 cm çapındadır ve sarayın bir odasında muntazam olarak istif edilmiş iken sarayın yanması sırasında çivi yazılı tabletler sağlam olarak küller arasında kalmıştır.

Bunlar değer bakımından daha önce Boğazköy‘de, Ebla’nın 100 km batısındaki Ugarit‘te ve 400 km güney doğusundaki Mari‘de bulunmuş olan arşivlerle eşdeğerdeydi.

Ancak ortada bir problem vardı. Kullanılan dil ne Asurca, ne Babilce ne de Sümerce’ye benzememekteydi.

Arkeologlar büyük bir sabırla tabletleri tasnif ederken Sümerce-Eblaca sözlük bulurlar ki, Sümer dili daha önce çözüldüğünden Ebla dili de kolayca deşifre edilir.

Kralın katibi Dub-zu-zu‘nun imzasını taşıyan tabletlerin içeriği çok zengindir. Krala verilen hediyeler hatta dağıtılan un miktarı dahi yazılmış olanları vardır. Büyük bir kısım ticaret ve idare ile ilgili konular olmakla beraber, tabletler arasında çok değerli hatta bazı eşi bulunmayan hukuksal, tarihsel, matematiksel belgeler bulunmaktadır.

Tabletler tercüme edildikçe kamuoyunun dikkati buraya yönelir. Zira o güne kadar kutsal kitaplarda geçen ve efsane olduğu sanılan Sodom, Gomore, İbrahim, İsmail, Davut, Cebrail gibi adlar Tevrat’tan 1500 yıl önce yazılmış tabletlerde okununca bilim dünyası heyecanlanır.

İsimleri deşifre eden İtalyan Prof. Giovanni Pettinato, Amerikalı Tevrat uzmanı Noel Freedman‘a bunlardan bahseder. O da Amerikan ve İngiliz gazetelerini kullanarak ortalığı ayağa kaldırır.

Noel Freedman ilginç bir adamdır. Yahudilikten hıristiyanlığa geçmiştir.

Sansasyonel haber, yahudilerin çıkardığı bir Amerikan Tevrat dergisinde geniş bir araştırma yazısına dönüşür. Tevrat’ta adı geçen Hazreti İbrahim’in gerçekten yaşadığı, İbrahim’in yahudilerin atası olduğunu ve dolayısıyla Suriye’nin yahudi toprakları olduğunu ileri sürülür. İsrail buna dört elle sarılır ve çeşitli haklar talep eder. Bilim politikaya kurban edilmiş olur.

Bu haberler Suriye’de büyük tepki ve kızgınlığa sebep olur. Suriye eski eserleri müzesi müdürü Dr. Afif bin Masi Şam’da çıkan Teşrin gazetesinde yayınlanan bir ropörtajında iddiaları şiddetle reddeder. Ancak bu tepki bilimsel olmaktan ziyade slogan atmaktan öte geçmez.

Arkeolojik ve tarihsel bir araştırma bu tartışmalarla yanlış yöne itilir. Prof. Pettinato istemiyerek neden olduğu bu gelişme karşısında telaşa düşer. Sadece İtalyan arkeologlara verilmiş bulunan kazı izninin geri alınmasından korkar. Hemen bir açıklama yaparak Ebla buluntularının hiçbir surette İsrailoğulların atalarıyla bir ilişkisi bulunmadığını söyler. Ancak bu sefer de New York Times ve Wall Street gibi yahudi sermayeli gazeteler karşı saldırıya geçerler. Suriyelilere ağır suçlamalarda bulunurlar. Çivi yazılarını okuyan uzmanların Suriye devletince baskı altına alındıklarını, Tevrat’ta adı geçen isimlerin bulunduğu tabletlerin ortadan kaldırıldığını iddia ederler. “Malum” medya daha da ileri giderek milletler arası Ebla tercüme komitesinden bir Amerikalı üyenin öldürüldüğünü bile iddia eder.

Kısa bir süre sonra bunların tümünün yalan olduğu anlaşılır.

Olur böyle vakalar, Ahmet Sarbay-Ebla’nın keşfini politikaya alet etmek tarafından- asarbay · Published 16 Temmuz 2021 · Updated 13 Kasım 2021

BİLKE YORUM: Zaman sıfır noktasından eksi sonsuza, yine sıfır noktasından artı sonsuza doğru gerçeklere ulaştıkça eski tezler yerini yeni belgelere bırakır. Dünya siyaseti, küreselleşme ve tek elden dünyayı yönetme isteği göz ardı edilmemeli. Biz görmemekte ısrar ettikçe, bizi yok etmeye çalışanların ekmeğine yağ sürüldüğü unutulmamalı.

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

SİNOP SERAPİS KÜLTÜ

29.01.2024- Özdemir KOÇAK

Sarapis kültü Sinope’de olduğu kadar, bütün Akdeniz dünyasında da adını duyurmuştur. Kaynaklarda bu kültün Sinope’den Mısır’a götürülüşü konusu ilginç bir şekilde işlenmiştir. Genel olarak antılanlar, bu tapkının Ptolemaios I Safer (M.Ô.304-285) zamanında Mısır’a getirildiği yönündedir. Buna göre Ptolemaios rüyasında bir tanrıyı görür. Bu tanrı ondan Karadeniz’deki heykelini getirmesini ister. Bunun llzerine
Ptolemaios konuyu Mısır’lı rahiplere açar ıs. Olayın devamını Tacitus şöyle anlatmaktadır; ·
“Ama bu rahipler Karadeniz ülkelerini ve genellikle yabancı olk.eleri pek az tanıdıklarından, kral, Eumolpis’ler soyundan bir Atina’lı olan Eleusis’den getirtip Mısır’da rahiplik görevi yaptırdığı Timotheos’a
Karadeniz’deki bu tapınımın ne tapınımı olduğunu, o tanrının hangi tanrı olduğunu sordu . Timotheos, Karadeniz’e gidip gelmiş kişileri bulup bu konuyu onlardan soruşturdu; öğrendi ki, orada Sinopekenti vardır, bunun yakınında çevre halık arasında çok ünlü bir tapınak , Zeus Dis Tapınağı
bulunmaktadır1116 .

Daha sonra Ptolemaios’un bu konuyu unuttugu ve tanrının rüyasına tekrar girip ona, ” Eger buyruklarımı dinlemezsen bu hem senin hem de krallığınmsonu olacak “17 dediğini anlatır. Bunun üzerine kral Sinope’ye elçiler gönderip 18 heykeli ister. Ancak bu istekleri kabul edilmez. Ptolemaios 3 yıl boyunca heykeli almak için mücadeke eder. Bu arada Sinop şehrinin başına da felaketler gelir. Kaynaklara göre heykel sonunda Mısır’a götürülürl9.
Araştırıcılar Ptolemaioslann heykeli getinnede bu denli arzulu olmalanmn nedenini tarihsel olaylan da gözönüne alarak ortaya koymaya çalışmışlardır. Bunlardan en geçerli olan neden Ptolemaioslar sülalesinin
Mısır’lılar ve kendi halklarının güçlerini birleştinne duşoncesidir. Bu kült sayesinde Mısır’daki Hellen ve Makedon unsurları veya onların kültür değerleri bir nebze olsun ön plana çıkabilirdi2°. Efsanelerden anlaşılan bu isteğe az da olsa ulaşıldığı. 1951 kazılarında 15 m. uzunluğunda ve 8.6 m.genişliğinde olan
tapınak kalıntılarına rastlanmıştır. Burada nicelik ve stil olarak tapınağa ait olduğu anlaşılan süs eşyaları bulwınıuştur21 .

L.Budde bu tapınağın öncülerine arkaik ve klasik dönemlerde rastlandığını bildinnektedir22
(Lev. xvvıı-xvıın. Tapınakta bulunan bir sıra adaklık terra-kota Sarapis, Dionysos,
Herakles ve Kore’yi temsil etınektedir23. Bütün bunların varlığı da Sinope’deki kültlerin durunu acısından ilginçtirdir. Hatta bu yolla Sarapsis tapnımının eskiçağ Hellen dünyasına yayıldığı görülmektedir24

13- Pckman, a.g. e., s. lO.
14-Tarhan, a.g.e., s.124 vd.; Danoff, RE, IX (1962), s.1012.
15- Plutarklıos, Moralin, 361.28; Tacitus, IV.33; F!IGr.1/, s.614, 111, s.487; aynca bk. Roslovtz.cll’,
Sociol and Economic l listory, s.595 vd.
16- Tacitus. IV.33; Plutarkhos’da (Moralin. 361.28) biraz daha farklı bir anlaum vard
17- Tacilus, IV.33.
18- Tacitus, IV.33; Plutarkhos, Moralia, 983-984.36. Kaynaklarda bu sıfada Sinopc’de Skydrotheınis
adlı birisinin kral olduğu bildirilmektedir. Kappadokia Kralı Ariaralhes fin (M.Ô.330-322) şehre
hakim olduğu dönemlerde Sinopc’nin bağımsııJık teşebbüsleri bilinmektedir. Ancak şehrin bundan
sonraki dönemi açık değildir. O yüz.den bu kralın kim olduğu ve halta yaşayıp yaşamadığı konusu
tartışmalıdır.
19- Tacitus, IV.33; Plutarkhos, Maralia, 361-362; FHGr.11, s.614, 111, s.487 vd.; Daviı;.Kraay, The
Hellenlslic Kingdoms, s.149 vd.: Bosch, Hel/enizm Tarihinin Analıat/arı, s.23.
20- Plutarkhos, Mora/icı, 361-362, 28; 983-984, 36; Robinson, AJP, XXVII-3 (1905), s.275 vd;
Davis-Kraay, a.g.e., s.150.
21- Budde, TAD, VI-2 (1956), s.5.
22- Buddc (a .g.m., s.5) tapınağın M.Ô.2. yüzyıla ait olduğunu bildirmektedir .
. 23. Budde, cı.g.m., s.5, Tablo U, rcs.3 c-d. Buddc, burada tapınağın hangi lann için yapıldığının

kesin olarak söylenemeyeceğini, ancak bazı işaretlerden bunun Sarapis olabileceğini belirtmektedir.
24- Davis-Kraay, a.g.e., s.137 vd.; Robinson, AJP, XXVIl-3 (1905), s.275 vd.; Minns, Scythlans and
Greeks, s.603; Sengcbusch, a.g.e., s.11 .


 

Etiketler: , , , , , , ,