RSS

Etiket arşivi: padişah

TABULAR VE GERÇEKLER

16.03.2025- Şadan Gökovalı

YAŞATILAN TÖRE

Memleketin birinde töre varmış .Her şey töreye uygun yapılırmış .

Buna göre elden ayaktan çekilip üretim dışı kalmış ihtiyarlar ücra bir köşede hayata veda etmeye bırakılıyormuş !..

Töreye uymayanlar ise ceza olarak canlarından oluyormuş!..

Uygulama çok katıymış karşı çıkmak kimsenin aklının ucundan bile geçmiyormuş.

Bu ülkede bilge bir adam ve onu çok seven bir oğlu varmış.

Adam belirli yaşı aşınca, oğlu onu sırtlayıp, ormanın derinliklerinde bir yere getirip bırakmış.

Tam dönecekken:

“Baba şimdi nasıl geri döneceğim, ormandan çıkışı nasıl bulacağım” diye sormuş.

Babası:

“Oğlum” demiş. “Sen beni sırtında taşırken, ağaçlardan kuru dalları koparıp, geçtiğimiz yerlere bıraktım. Onları izleyerek yolunu kolayca bulursun !..”

Oğul içinden,

“Bu adama kötülük yapılır mı” diye geçirerek kuru dallar sayesinde kolayca evine ulaşmış .

Babasının ormanda açlık ve susuzluktan ölmesine gönlü razı gelmediğinden, töreye, yasaya aldırmaksızın yiyecek içecek götürmeye başlamış !..

Günler günleri kovalarken, oğul her gidişinde, babasını ülkede olup bitenlerden haberdar ediyormuş.

Bir gün tellallar yollara dökülüp:

“Her kim tokmaksız davul çalmayı başarırsa, hükümdarımız onu vezir yapacak” diye bağırmaya başlamışlar.

Oğul bunu babasına iletince yaşlı adam:

“Bundan kolay ne var oğlum” demiş. “Davulun içine arı doldur, hükümdarın huzuruna çıkınca, davulu yuvarla, yeter!..”

Oğul da bunu yapmış ve vezirliği kapmış !..

Doğal olarak bunu babasından öğrendiğini de kimseye söyleyememiş !

Günler geçmiş, devran dönmüş, tellallar yine yollara koyulup

“Her kim külden urgan yapmayı becerirse, padişahımız ona sadrazamlık verecek” diye duyurmuşlar.

Tabii oğul yine babasına koşmuş.

Bilge, “Oğlum! Urganı taşa koyar üzerine gazyağı döküp tutuşturursun. Al sana külden urgan !..” demiş .

Böylece oğul sadrazamlık mührünü bu kez de kimseye kaptırmamış !..

Bir süre sonra yeni bir duyuru yapılmış

“Her kim kağıtta ateş taşırsa, hükümdarımız kızını ona verecek !..

Koca ülkede hiç kimse çözüm bulamayınca oğul, soluğu babasının yanında almış .

Bilge ona da çözüm bulmuş

“Çok kolay oğlum! Kağıttan bir fener yapar, içinde de mum yakarsın. Al sana kağıt içinde yanan ateş !..”

Oğul bu imtihanı da başarıyla geçince padişah

“Sen bunları kendi aklınla çözemezsin. Sırrını açıklarsan, hem kızımla evlendireceğim, hem de hiçbir ceza vermeyeceğim” demiş .

Babasını çok seven kadirbilir oğul da her şeyi açıkça anlatmış .

Padişah dikkatle dinledikten sonra

“Demek ki yaşlılarımızın beden güçlerinden değilse bile, akıl ve deneyimlerinden yararlanabilirmişiz” diyerek, töreyi kaldırmış !..

Değerli yazar Şadan Gökovalı’nın anlattığı masaldan çıkaracağımız payın açıklanması da, filozof Kant’tan gelsin

Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir …

Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır, ama GÖRÜŞ AÇINIZ GENİŞLER.

 
Yorum yapın

Yazan: 16 Mart 2025 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

HANGİMİZ UĞURSUZ?

25,11,2024- Mustafa ASLAN

Kıssalar, hisse alınsın diyedir.
Hikaye bu ya: Padişah, bir av partisi düzenler. Yanına en iyi avcıları alır. Muhafızlarının tamamı da mükemmel okçular, mükemmel avcılardır. Atları av için özel yetiştirilmiş ve en asil av köpekleri yanlarındadır. Padişah ve ekibi, sabahtan akşama kadar avlakta dolaşırlar ve hiç bir şey vuramazlar. Moralleri bozulmuştur. Ekipte ülkenin en iyi rehberleri olmasına rağmen dönüşte de yollarını kaybederler.

Çok büyük zahmetlerle ve epeyce gecikerek saraya dönerler. Padişah, bu işte bir uğursuzluk olduğuna kanaat getirir. Vezirine ve yakınlarına; sabah saraydan çıktıktan sonra ilk olarak kimle karşılaştıklarını bulmalarını ve o uğursuz adamın kellesini vurmalarını emreder.
Sadrazam ve vüzera iyice dikkatle inceledikten sonra; ekibin saraydan çıkışında karşılaştığı adamı bulurlar. Adama uğursuz olduğunu ve padişahın emriyle kellesini vuracaklarını tebliğ ederler. Yasalar gereği adamın son isteği sorulur. Adam;
– Huzura çıkmadan kellemi teslim etmem. Der.
Son arzu olduğu için kabul edilir ve adamı padişahın huzuruna çıkarırlar. Adam;
– Devletlu Hünkarım; siz sabah uykudan uyandığınızda yanınıza cariyeleriniz geldi değil mi? Sonra size kıyafetinizi giydirmek için yardımcılarınız geldi değil mi? Sonra silahtarınız gelerek sizi kuşattı değil mi? Sonra odanızdan çıktınız değil mi? Diye peşpeşe sorular sorar. Padişah, bu soruların tamamını “evet” diye cevaplar. Adam devam eder;
– Dışarı çıktığınızda seyisiniz gelerek atınızı getirdi değil mi? Sonra ekibiniz sırayla huzurunuza geldi değil mi? Sonra muhafız alayınızın komutanı ve muhafız alayınız geldiler değil mi? Padişah, bu sorulara da “Evet” cevabı verir. Adam devam eder;
– Hünkarım, sonra siz bu kalabalık maiyetinizle saraydan çıktınız değil mi? Padişah yine “Evet.” der.
– Devletlu Hünkarım; ben fakırse sabah uyandım ayalimle kahvaltımı ettim ve dışarı çıktığımda sizi gördüm ve bütün saygı ve iyi dileklerimle size “Uğurlar olsun Hünkarım.” dedim. Siz, bu kadar çeşitli insanla karşılaştıktan sonra saray dışında beni gördünüz ve avlanamadan döndünüz değil mi?
– Eveeeet!
– Hünkarım, siz benim uğursuzluğumla sadece avlanamadınız. Ben ise evimden çıktığımda ilk olarak sizi gördüm ve kellemden olacağım. Şimdi karar verin siz mi, yoksa ben mi uğursuzum Devletlum?
Padişah, haksızlığını anlar. Nadim olur. Adamı memnun ederek gönderir.
Kıssa bu…

Yorumunu da okumak isteyen okuyabilir. Siyasi eleştiri…

https://maslan.blogspot.com/2007/08/hangimiz-uursuz.html

 
Yorum yapın

Yazan: 25 Kasım 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,