RSS

Etiket arşivi: şafak sarıkaya berduş

BERDUŞ- Şafak SARIKAYA

BERDUŞ 

Rüzgar hafifçe esiyordu, Murat Abi’nin kahvesinin önünde, Cemal ile Suat tavla oynuyorlardı. Pulların sesi ileriden çok rahat duyuluyordu. Birden, Suat yüksek sesle güldü ve Murat Abi’yi hafifçe dürttü.

-Bak, Berduş geliyor dedi.

Berduş Rıza her zamanki gibi zil zurna sarhoştu. Yalpalaya yalpalaya geldi, gözlerini hizalamakta güçlük çekiyor, gözleri kayıp gidiyordu. Kirli saçları, hırpani kılığı ile korkunç görünüyordu. Ama o muhitte herkes onu tanır ve zararsız olduğunu bilirdi, bir zararı varsa kendineydi.

-Gençler, ne yapıyorsunuz, dedi.

Cemal gülerek ona seslendi:

-Gel Berduş, otur şöyle.

Suat düşmesin diye kolundan tutup oturmasına yardımcı oldu. Cemal, bağırarak:

-Murat Abi, Berduş’a bir orta kahve diye seslendi.

Murat Abi, sessiz sessiz kafasını salladı. Kahvesi her zaman hazırdı ama Berduş gururluydu, bedava kahve içmezdi hele bir de inadı tutarsa, kalkıp giderdi. Ama bu üçlü istisnaydı. Emekli Öğretmen Hakkı Amca da, Berduş’a sürekli yiyecek verirdi, bazen para verdiği de olurdu. Hakan Abi ile çocukluğu beraber geçmiş çok iyi arkadaştılar ama son 5 yıldır görüşmüyorlardı, küsmüşlerdi.

Mahalleli onu severdi. Berduş da bunun farkındaydı ve suistimal etmek istemezdi. Hem Cemal hem de Suat, Berduş’u çocukluklarından beri tanırdı. Cemal, Berduş’un omzuna dokundu ve sordu:

-“ Abi, nasılsın, bir ihtiyacın var mı?”

-“Yok, dün bir rüya gördüm, rüya mıydı, gerçek miydi anlayamadım” , dedi.

Suat sordu:

-“Hayrola?’”

Berduş devam etti, “Rüyamda ölmüştüm ve kendi cenaze namazımda saftaydım. Kiminin elinde cep telefonu mesajlaşıyor, kimi başka birisi ile sohbet ediyor, cenazede olduğunu unutup gülüşenler bile vardı. Bir köşede Hakan’ı gördüm, görüşmüyoruz biliyorsunuz. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, Hakkı Amca da, çok üzgündü. Hakan’a başın sağ olsun dedim, dostlar sağ olsun dedi, beni tanıyamadı. Cenaze namazını kılarken hoca sordu nasıl bilirsiniz diye, bir an düşündüm kendimi nasıl bilip bilmediğimi fark ettim.

Cemal gözlerini açmış Berduş’u şaşkınlıkla dinliyordu. Murat Abi kahveyi getirdi:

“Düşünme bunları Berduş”, dedi.

Berduş işte böyleydi, pis kokar, ağzı içki kokar ama o ağızdan şaşırtıcı sözler dökülürdü. Kimin aklına kendi cenaze namazına katılmak gelirdi.

Cemal, Berduş gittikten sonra, Suat’a döndü:

-“2 gün önce Berduş’u bir turist sandala bindirmiş gezdiriyordu. O kadar mutluydu ki, görmeliydin” dedi heyecanla. “Gözlerinin içi gülüyordu, sandaldan inince yanıma geldi, güzel bakan insan güzel görür” dedi ve denize bakarak “bu Hollandalı benim gibi birini sandala alıp, hiçbir menfaat gözetmeden gezdiriyorsa o kişi benim için dünyanın en kıymetlisidir”sözleri döküldü ağzından. Hafif ağlamaklı, dudakları titreyerek:

-“Güzel gören, üstündeki kıyafeti görmez, o kıyafetin, o tenin çirkin kokusunu duymaz, ağızdan çıkan telaffuzlara, çirkin sözlere çok takılmaz.” dedi ve ağır ağır yürüdü, gitti.

Suat:

“Berduş bize her zamanki gibi insanlık dersi verdi, elin Hollandalısı bu garibi böyle sevindirmişse, ne sevaba girmiştir,”  dedi.

Birkaç yıl sonra bir köşede alkol komasında iken ölü bulundu Berduş. Cenaze namazı kılındı nasıl bilirsiniz diye soruldu, Suat, Cemal, Murat Abi, Hakkı Amca hep beraber “iyi biliriz”, dediler. Suat ile Cemal sessizce bakıştılar. Hakan Abi cenazeye bile gelmemişti.

.

Hayat böyle bir şeydi zaten.

Kendi gitmiş kala kala akılda sözleri kalmıştı:

“İnsan güzel bakarsa karşıdakinin ne kılığını ne de kıyafetini görür, insan güzel bakarsa ne pis kokusunu duyar, insan güzel bakarsa ağzından çıkan kelimeleri değil anlamını fark eder ve değer verir” demişti.

Önemli olan güzel bakmak, görmek.

Berduş, kendi gitti, sözleri kaldı yadigar.

 

ŞGS

 
 

Etiketler: , , ,