RSS

Etiket arşivi: şehit

CENNETTEN MEKTUP VAR! Biri Alevi, biri Sünni!

24.07.2024- Ertuğrul KAPUSUZOĞLU

Bizler! Kırımlı Mülazım Veli, Tulumlu Mehmet Çavuş!

İki hemşeri! Yozgat’ın kuş uçmaz, kervan geçmez iki köyünden! İki Türk, biri Alevi biri Sünni! … İkimiz Bıyığımız bile terlemeden doğru dürüst, dediler; “Vatan tehlikede!” Balkan, Kafkas derken, ölemedik bir türlü İçemedik şehitlik şerbetini! Ve sonunda Çanakkale! …

Bizler! Kırımlı Mülazım Veli, Tulumlu Mehmet Çavuş! İki hemşeri! Yozgat’ın kuş uçmaz, kervan geçmez iki köyünden! İki Türk, biri Alevi biri Sünni! … Dikildik karşısına Mağara devrinden beri güce tapan vahşilerin Karşımızda dağ gibi gemiler, Üstümüze ölüm kusan dev toplar. Her gün bin kerre ölümün üstüne gittik. Ölüm kaçtı, biz koştuk. Defolup gittiler sonunda. Arkalarında ölülerini, şehitlerimizi ve konserve kutularını, bira şişelerini bırakarak. …

Bizler! Kırımlı Mülazım Veli, Tulumlu Mehmet Çavuş! İki hemşeri! Yozgat’ın kuş uçmaz, kervan geçmez iki köyünden! İki Türk, biri Alevi biri Sünni! … Şehitlik nasip etmedi koca Tanrı. Ne Çanakkale’de, ne Sakarya’da, ne Dumlupınar’da. Ve zaman geldi, yine de girdik kara toprağa. Toprak altında da buluştuk. Toprak üstündekilerin ahvaline bakıp bir mektup yazdık oğullarımıza, kızlarımıza. Kızanlarımıza, torunlarımıza.

Evlatlar! Önce siz bilmelisiniz! Bizler! Kırımlı Mülazım Veli, Tulumlu Mehmet Çavuş! İki hemşeri! Yozgat’ın kuş uçmaz, kervan geçmez iki köyünden! İki Türk, biri Alevi biri Sünni! Çanakkale’de, bin kerre birbirimizi ölümden kurtardık.

Atların pisliğinden seçtiğimiz arpa danelerini paylaştık. Yaralarımızı sardık birbirimizin. Sizler, bugünküler, yarınkiler ve dahi diğer gelecekten torunlarımız. Sizler ki gelirseniz düşmanın oyununa. Bir an için kardeş olduğunuzu unutursanız. Bir an için aptallık eder bölünürseniz. Hakkımız helâl değildir size. Bunu böyle bilesiniz. Bizim yanımıza gelmeyin, Kalın gayya kuyusunda zebanilerle yoldaş ..

Bizler! Kırımlı Mülazım Veli, Tulumlu Mehmet Çavuş! İki hemşeri! Yozgat’ın kuş uçmaz, kervan geçmez iki köyünden! İki Türk, biri Alevi biri Sünni!

Yaşanmış olayı dramatize eden: Ertuğrul KAPUSUZOĞLU

Kaynak Kişi: Olay ve fotoğraf Maarif Müfettişi Özger Akçadağ. Aynen öyle olmuş, iki eli öpülesi büyüğümüz, Çanakkale’den nadir dönenlerden. Yıllar geçmiş, ailelerini toplamışlar.

Demişler ki: – Öyle bir zaman gelir ve sizler, Alevilik-Sünnilik davası güder birbirinize yan bakar-sanız, biz bu vatanı at boklarından arpa danesi toplayıp yiyerek kurtardık. O zaman hakkımız size haramdır.

 
Yorum yapın

Yazan: 24 Temmuz 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

AZMAN DEDE- BALIKESİR

18.03.2021-BİLKE

Bu gün için anlamlı olan bir hikaye paylaşalım:

Azman Dede Balıkesir`de son gömdüğümüz Çanakkale gazisi İvrindi’nin Mallıcaköyünden 104 yaşında idi. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu,dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış, soyadı kanunu çıkınca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta unutulmuştu.

Yıllar önce bir yerel araştırma sırasında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları ağır işitiyordu. Köylülerden biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına bağıra bağıra söyledi. Sorduklarımı cevapladı . Söz Çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı :

-“Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum.Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu. Sıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söylerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu; “Yavrum siz kimsiniz?”, içlerinden biri; “Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!..” diye cevap verdi.

Gönlüm akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. “Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!..” diye. Onları karşıma alıp bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık.Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar.

Yer gök top sesleriyle inliyordu. Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor birgün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı “Azman yandık!..” diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarmış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı. Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı. Muharebede bir ürküntü, panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!..

Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı.

Al sancağı teslim etti Allah’a ısmarladı

Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana

Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana

Baktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha… Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Bitiyor bir daha söylüyorlar. Avaz avaz!.. Gözleri çakmak çakmak… Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı . O an geldi. Birden yüzbaşı “Hücum!..” diye bağırdı. Bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler. İşte o an. Tam o an bir makinalı yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler. Onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor!.. İşte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!..”Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. Kahvede kim varsa ağlıyordu.Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi. Eğildi; “Azman dede hep ağlar. Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı .” Dedi.😥Rabbim bize bizim için mücadele veren şehitlerimizi geçmişteki kahramanlarımız unutturmasın 🇹🇷🇹🇷🇹🇷

ALINTI

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,