RSS

Etiket arşivi: sinop köyler

DUDAŞ KÖYÜ HAKKINDA-Tayyip SANDALCI

19.01.2022-Dikmen Dudaş Köyü-Tayyip SANDALCI

GİRİŞ: İnsan oğlu var oluşundan bu yana , nereden gelip nereye gittiğini merak eden tek canlı türüdür.. Ancak insanlık tarihinde yaşanan savaşlar, yakıp yıkmalar , aynı zamanda insanlığın geçmişine ait belgeleri, arşivleri de yok ede gelmiştir. Buna birde Eski Türkçe okuma yazma zorluğu, harf devrimi gibi ülkemiz gerçekleri de eklendiğinde belge/arşiv temini iyice zorlaşmıştır. Çünkü harf devriminden sonra Eski Türkçe belgeler yeterince yeni döneme taşınamamış yaygınlaştırılamamıştır.

Elbette harf devrimi gerekliydi, çünkü devrim öncesi okuma yazma oranı %5 ler düzeyindeydi. Ancak harf devrimi ile bir çok arşiv bilgi ve belgelerin duvarın öbür tarafında kaldığı, bu tarafa taşınamadığı kanısındayım. Türkiye’de bu donanıma sahip çok az bilim adamının olduğunu düşünmekteyim. Hasbel kader Eski Türkçe okur yazarım. Kitabe, levha okumaya olan ilgimden dolayı şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, eski Türkçe okuma yazma farklı bir şey, kaligrafik / tezyin özellikli yazıları okumak bambaşka bir şey. Bunun için farklı bir eğitim gerek. Burada bir anekdotumu anlatmadan geçemeyeceğim. Kaligrafik sanatla yazılmış bir kitabeyi çözebilmek için yaşlı genç sayısız din görevlileri ile görüştüm fakat faydalanamadım. Her neyse biz konumuza dönelim. Eminim benim gibi sizler de merak ediyorsunuzdur doğup büyüdüğünüz köyün tarihini, ilk göçün nereden ne zaman geldiği, hangi ırk ve boydan olduğu, etnik yapısı gibi geçmişimize ait bilgileri.

Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmalar da bölgesel göç hareketlerine ait somut bilgi/belge edinemedim, ancak Anadolu tarihi ile ilgili yazılanlardan yola çıkarak genel bir yaklaşım sağlamaya çalıştım . Bu konu tartışmaya ve katkıya açık bir konudur, isteyen herkes (kaynak/ belge göstererek) katkıda bulunabilir. Amacım sadece bir başlık açmaktır.

1071 Malazgirt savaşında Selçukluların Bizanslıları yenmesi sonucu Türkler Asya’dan Anadolu’ya göç etmeye başladı. Türk beyleri savunmasız Anadolu’da ordularıyla ilerlerken Türk göçleri Hazar denizinden, Kafkaslardan, yoğun bir şekilde devam ediyordu, bu göç hareketi bir kaç yüz yıl sürdü. 13. Yüz yılın sonuna doğru Oğuz Türklerinin Bozok kolu olan 12 oğuz boyu Anadolu’nun kuzey bölümüne göç etti. Bunlardan yaklaşık 100,000 kişilik bölümü Kastamonu bölgesine yerleştirildi.

Yaşar Kemal, Binboğalar Efsanesi (göçebe yörükler)adlı eserinde şöyle der: ‘ Horasan dan gelmişler, uzun boylu ala gözlü uzun adamlar, omuzlarında tay derisinden sırmalı abalar, uzun keçe külahlar, uzun kargılar, 72 direkli, 72 göbekli, keçi kılından kara çadırları var, semah dönerler’ der. Sinop idari teşkilat olarak merkezi Samsun olan Canik livasına, daha sonra da tanzimatın ilanından sonra Kastamonu’ya sancak olmuş, Cumhuriyetin ilanından sonra ise 1924 de Kastamonu’dan ayrılıp il olmuştur. 1520-1530 yıllarında hemen hemen Anadolu’nun tamamı Anadolu vilayeti diye tek vilayetti ve Kastamonu’da Anadolu vilayetine bağlı bir liva idi.1214 yılı ekim ya da kasım ayında, Selçuklu hükümdarı İzzettin Keykavus , Sinop tekfurunu esir alarak kaleye girip , Sinop’u Trabzon Rum İmparatorluğundan aldı. Sinop , 1294-1461 yılları arasında Candaroğulları yönetiminde kalmıştır. Daha sonra 1462 yılında , Fatih Sultan Mehmet Trabzon Rum imparatorluğunu ortadan kaldırmaya giderken Sinop’u da Osmanlı topraklarına katmıştır. Yukarda yazılanların ışığında bir tahminde bulunmak istersek, Dudaş köyünün tarihi 12. 13. Yüz yıla kadar gidebilmektedir. Bir yerleşim yerinde en iyi korunan eski ve kalıcı izin mezarlıklar olduğunu düşünürsek, bu tarihlere uygun izler bulmak mümkün olabilmektedir. Dudaş mezarlığında 1960-1970 yıllarına kadar kurumuş fakat ayakta durarak zamana direnen meşe ağaçları var idı. Bu ağaçlar için köyün yaşlıları farklı tahminlerde bulunurlardı. Daha sonra anadolunun çeşitli yerlerinde gördüğüm ve arkeologlarca tarihlendirilmiş ağaçlarla yaptığım kıyaslamalarda bizim mezarlıktaki ağaçların yaklaşık 600- 700 yaş civarında olabileceğini düşünmekteyim. Bu tarihler ise oğuz göçlerinin yoğun olduğu 12. 13. Yüz yıllarla örtüşmektedir. Mezarlığın hemen karşısında , güney doğusunda ise , islami nizamda olmayan mezarlık varmış. 1960 – 1970 li yıllarda buraları işlerken iskeletler çıkardı. Bu da bize göstermektedir ki tüm Anadolu’da olduğu gibi bizim köyde de bizden önce gayri müslimler yaşamaktaymış.

KÖYÜN ADI VE DİĞER YERLEŞKE ADLARI: Dudaş ismi anadolunun çeşitli yerlerinde mevcuttur. Eskişehir de , kütahya Tavşanlıda ve Ankara’nın bir köyünde Dudaş ismi bulunmaktadır. En yakın sözlük anlamı ise du~daş olmak, karşılaşmak ( TDK de yok). Ankara bölgesindeki köyün muhtarı ve yaşlıları ile yaptığım tel görüşmesinde ; onlara köyün adının nereden geldiğini sorduğumda bana : …”savaşan iki ordu burada karşılaşmışlar onun için karşılaşma, kucaklaşma anlamında Dudaş demişler” dediler. (Duygu daş , Dudaş olmak ).Sosyal bilimciler araştırmalarında yer adlarını inceleyerek o yerin tarihi ve etnik yapısı hakkında (toponomy) yaklaşım elde etmeye çalışırlar. Bizde aynı metod dan faydalanarak bir çıkarım yapmak istersek;Örneğin: Ahad köyü, Galaççayı, gülek , kınık, kızık, bunlar oğuzların kullandığı isimlerdir.Ahad köyü : Dudaştan derekışla ya inerken çaya yakın bir arazi ve aynı yerde halen kalıntıları bulunan islami nizamda mezarlar mevcuttur. Galaç çayı ise, Göktepe- Bedireden sırtlarındanbaşlayıp , Bağırdaş mahallesinin güneyinden akıp giden çaya verilen addır. Gülek , kınık, kızık ise Anadolunun çeşitli yerlerinde çok rastlanan yer adlarıdır. Bu yer adları Oğuz boylarına ait yer adlarıdır. Sonuç olarak , bütün bunlardan şöyle bir yaklaşım elde etmek mümkün :Dudaş köyü’nün tarihininin Oğuz göçlerinin yoğun olduğu 12. 13. yüz yıllara uzanabileceğini ve yer adlarından da anlaşıldığı gibi buraları oğuz boylarının yurt edindiği, Yerleşkelerin seçim özelliklerine bakıldığında ise , hayvancılığa dayalı bir yaşam biçimlerinin olduğu anlaşılmaktadır (göçebe yörükler), yayla , yaklaşık 1100 rakım, kışla 700-800 rakım, derekışla 400-500 rakım ( rakımlar yaklaşık dır), mevsime göre hayvanlarının barınabileceği , doğayla uyumlu yerleşkeleri seçmiş atalarımız. Bu yerleşim yerleri neredeyse günümüze kadar işlevini sürdürmektedir.

12/01/2022- TAYYIP SANDALCI

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

SİNOP KÖYLERİNDE KENTLEŞME ÖRNEKLERİ

14.04.2021- A. Yaşar SARIKAYA

Kentleşme ve yerleşik hayata uyum sağlama, tarih boyunca insanların ulaşmaya çalıştığı kültürel yeniliktir diyebiliriz. Sinop köylerini bu bağlamda araştırırsak, kültürel birikimleri ile kentleşmenin hangi aşamalarında olduğunu anlamak zor olmayacaktır.

Köylerde mimarinin ve yaşam kalitesinin 1000 metre yükseklikten sonra değişmeye başladığını görürüz. Yükseklik arttıkça yaşam zorlaşır, merkeze ulaşım ise neredeyse imkansızdır. Kent merkezi ile insan ilişkileri, ticari alış veriş de yoksa, bilindiği gibi aradaki kültür farkı büyük ölçüde açılır.

Kentleşme olgusunu, her birimiz farklı algılayabiliriz belki. Annemin bu konuya örnek olacak sözüne yer vereyim mi? Annem1956 yılında 24 yaşında Sinop’a yerleşmiş biri olarak der ki” Şehre gelmeli değil, şehirli gibi yaşamalı. Hanımına çiçek almalı benim adamım gibi.” Benim adamım dediği de benim canım babam. İşin özünü kavramak, toplumda kadına hak ettiği değeri vermek konusuna dikkat çekiyor annem.

Binalar yapabiliriz, üstümüze güzel giysiler giyebiliriz, para da kazanabiliriz. Kentleşme bunlarla beraber, uygarlığı da yakalamak değil midir?

Dağlar yükseklikçe, sözcükleri ustaca kullanan, gereğinde lafı gediğine koyan, ürettikleri ile yaşamını sürdüren insanlarla karşılaşırdık bir zamanlar. Güçlü espri anlayışları, zekalarını pratik kullanışları, doğa ile can cana oluşları, hikaye ve masallara örnek olurdu.

Bakırlızaviye-AYANCIK

1985 yıllarından sonra ülkemiz, serbest piyasa ekonomisi ile tanıştı. Küresel pazarın çokça insana ihtiyacı vardı. Ardından, köylerden göç kaçınılmaz oldu.

ilk öğretmenliğe başladığım 74 yılından beri köylerde araştırmalar yapıyorum. Akademik kaynaklardan faydalanıyorum. Sinop Ayancık köylerindeki mimari yapı, yaşayan halk kültürü kendine has özellikleri ile dikkat çekiyor. Köylerden, yurt dışına göç olayı, büyük ölçüde kültürü etkilemiş görünüyor. Ama bu konunun daha da eskilere dayandığını, belgelerle anlatmak istiyorum. Sizi 1277’lere götürmek istiyorum. Çünkü Ayancık köylerinde ÇEPNİ kültürünün izleri olduğunu düşünüyorum. Kavimler Göçü, zorlu savaşlar, zorunlu göçler dünya tarihinin sayfaları arasında yer almaktadır. Bu günleri yaşayan insanların da yüreklerinde taşıdığı acının hasarları, torunlarından, torunlarına taşınmaktadır.

1277 yılında Sinop yöresinde kalabalık bir Çepni topluluğu yaşamış olmalıdır. Çünkü aynı yıl Çepni Türkleri Sinop’a saldıran Trabzon Rum İmparatoru Giorgi’yi denizde yenerek Selçuklu Türkiye’sinin bu en önemli ticaret limanının Rumların eline geçmesine mâni oldular. Canit (Canik) denilen Samsun-Giresun arasındaki bölgenin fethinde en büyük rolü bu Çepniler oynadı.

Çepnilerin Anadolu’da varlıklarını gösteren ilk olay Çepnilerin Trabzon Rum imparatoru Giorgi’yi 1277’de Sinop’ta yenilgiye uğratmalarıdır. Sinop’a denizden saldırmış olan Giorgi’yi Çepnilerin denizde karşılayarak püskürtmeleri; o dönemde bile teşkilatlı bir topluluk olduklarının işaretidir.

Çepnilerin Sinop’a yerleşmiş olduklarına dair herhangi bir kanıt yoktur. Doğu’ya doğru ilerleyerek Ordu ve Giresun yörelerine gitmiş olmaları ve burada Bayram Bey idaresinde Hacıemiroğulları Beyliği’ni kurmuş olmaları muhtemeldir. (Prof.Dr.Faruk SÜMER-OĞUZLAR)

Çepnilerin, deniz savaşını, deniz ticaretini bildikleri görülüyor. Kentleşme kültürünü öğrendikleri de. O yıllarda, Sinop’ta kalabalık olmalarına rağmen, bu gün Çepni isminde köy kalmamıştır. Annem, derlediğim NAY NİYA türküsünü, Çepni köyünden köylerine gelin gelen kişiden öğrendiğini anlatmıştı.

Eskiden kaydedilen Çepni Köyleri:

Çepni             köy       Sinop      Gerze

 Çepni             köy       Sinop       Ayancık

(KAYNAK:İçişleri Bakanlığının, Cumhuriyet döneminde yayınladığı KÖYLERİMİZ adlı eserde, Türkiye’deki tüm köy isimleri çıkarılmıştır. Bu kitapta, 16. yüzyıl listesinde olan Türkmen ve Yürük köylerinin hepsi vardır.)

Bu köylerin olduğu yerde, köylülerin yine ÇEPNİ adını kullandıklarını gördüm. Gelelim kentleşme kültürüne. İşlemelerine, el sanatlarına ve birbirlerine sahip çıkan köyler, kentleşme kültürüne ne çabuk uyum sağlıyorlar. Keten kültürü, Ayancık Gürsökü Köyünde yaşatılmıştır. Kültür AYANCIK KETEN FESTİVALİNE kadar taşınmıştır. Yaka ve paça nakışlarına sahip çıkan yöre, köylü kentli el ele vererek kültür tanıtımını yapmıştır.

Tüm köylerimiz, köylerindeki ağaç oyma sanatına, taş yapılara, ambarlara, eski değirmenlere, kadın el sanatlarına ve köy hafızasına değer vermeli düşüncemi, okurlarımızla paylaşmak istedim. Bir de köylerimize bu gözle bakabilir miyiz? Kentleşme kültürüne erken geçenlerin değerlerine sahip çıktığını görürüz. Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle.

 
Yorum yapın

Yazan: 14 Nisan 2021 in eski sinop köyleri

 

Etiketler: , , , , , ,

1487 SİNOP’TA BALTACILAR VE BEDEVRECİLER

21.09.2020 BİLKE

1487 SİNOP KÖYLERİ HARİTASI

Yayınladığımız 1560 haritası ilgi gördü ve sorular almaya başladık. O nedenle 1487 haritasına yer vermek istedik. O yıllarda, sancak ve kazalar çok değiştiği için köyler farklı divan ve kazalara bağlanmış. Bu konuya dikkat çekmek istedik. Aynı kitaptan Sinop için ilk yayınlanan bilgileri paylaşmaya devam ediyoruz. Sinop, kale içi ve kale dışı vatandaşlar olarak görev dağılımı yapılmış, köylüden de bir hayli vergi alınmıştır. Sinop için köylü ve kentli olarak birlikte emek vermiştir. Koyun sürüsü olandan koyun başı vergi, ağaç kesenden vergi, tahtacıdan vergi kitapta detaylı olarak yer almaktadır.

BALTACILARIN KÖYLERİ

Sinop tersanesinde inşaa olunan gemiler için ağaç kesen baltacıyan adlı bir cemaat vardır. Bunlar tek bir köyde olmayıp, ağaçlık ve orman olan köylerde bulunmaktadır. Belgelerden anlaşıldığına göre, baltacıların statüsü Sinop’un ilk tahrir defterinde belirlenmiştir. Muhtemelen Osmanlı hakimiyeti öncesinde de baltacılar mevcuttur.

1530 tarihli icmal defterinde cemaat-ı baltacıyan başlığı altında kaydedilen bu cemaat 4 köyde oturmaktadır. Kuz Karımı, Karasu, Kirakos, Karacaköy.

Gürgen karyesinde oturan baltacılar için şöyle denilmektedir: Sinop kalesine tahta ve sair kereste vermek karşılığında öşür vermemek üzere beratla çiftlikler tasarruf ederler.  Aynı defterde baltacıların bir kısmı Akçaçam köyündedir. Ayrıca Paşalar karyesinde 5,5 avarız hane baltacıyan kaydedilmiştir.

Sinop’ta BEDEVRECİLER

Derleme sözlüğüne göre bedevre Anadolu’nun değişik yörelerinde “damda üzerine kiremit döşenen veya kiremit yerine örtülen ince tahta” ve “keklik tutmak için tahtadan yapılmış tuzak” anlamlarında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bedevre tahta manasında kullanılmaktadır. 1487 tarihli mufassal defterde şöyle denilmektedir: Hisselerine göre kaleye bedevre ihtiyaç oldukça bedevre verirler.”

Bedevreciler Karasu Divanına bağlı Avlağusekü köyünde bulunmaktadır. Bu köyün bulunduğu mevkii bu gün de ormanlıktır. Deftere göre bedevreciler belli kişilerin hisseleri halinde verilmiştir.

Bedevreciler yıllık belli vergi ödemekte ve kaleye tahta vermektedir. 1560 yılında Avlağusekü karyesi 53 hane 27 mücerred nüfus kayıtlı ve bu köyde bedevreciler de oturmaktadır.

Bedevreciler defterin sonuna kayıtlıdır. CEMAAT-I BEDEVRİYECAN olarak bahs edilir. XV11. Yüzyıldaki avarız defterinde bunlardan tahtacı olarak bahs edilmekte ve kaleye tahta ve sair kereste getirdikleri kaydedilmektedir.

 
10 Yorum

Yazan: 21 Eylül 2020 in eski sinop köyleri

 

Etiketler: , , , ,