30.06.2024-Doç. Dr. Sibel Onursoy- Öğretim Gör. Erdem Alper Turan- Öğretim Gör. Segâh Yeşilyurt ve Doktora Öğrencisi- Fatma Kübra Astam

“Yalan Habere Karşı Tutum ve Davranışlar: Üç Üniversite Örneğinde Durum Araştırması” başlıklı çalışmanın sonucunda varılan noktaya yer vereceğiz. Deneysel çalışmalar, doğru sonuçlara götürür. Kimya, Fizik gibi fen bilimlerinin deney malzemesi madde, Sosyal Bilimlerin ise insandır. Halk deneylerin bir parçasıdır, unutulmamalıdır. BİLKE
Sonuç
İçinde yaşadığımız toplumsal gerçekliği anlamlandırmak karşılaştığımız bilgi ve haberlerle
ilişkilidir. Sosyal medya ortamlarının hızı, yaygınlığı bireyin analizini, anlamlandırmasını,
anlamlandırma hızını ve değerlendirmelerini kısıtlayabilmektedir. Haberi ya da bilgiyi çıkarları
yönünde kullananların ya da ticari kar kaygısıyla hareket edenlerin aldatmalarına hizmet
edebilir. İktidar güçlerinin düşüncelerinin kamuda yayılması ve benimsenmesinde yani bir
uylaşımın sağlanmasında sosyal medya önemli bir kanaldır. Sosyal medyada çok hızlı ve
algoritmalar sayesinde nokta atışı olarak yayılabilecek, okuyuculara dayatılabilecek olan yalan
haberlerin ve bilgilerin olumlu ya da olumsuz etkileri, doğruluk kontrolü ve bu yöndeki
tutumların geliştirilmesiyle mümkün olacaktır.

Basılı yayımların önem taşıdığı dönemlerden dijital içeriklerin yaygınlık kazandığı
günümüze kadar iletişim ekolojisinde daima varlığını sürdüren yalan haberler, her dönemde
okurun/izleyicinin ya da kullanıcının maruz kaldığı bir içerik türü olmuştur. Dijitalleşmenin
etkisi haberin/bilginin üretimi, dağıtımı ve yaygınlaştırılması kolaylaşmış, sayısal olarak artmış,
buna bağlı olarak haber doğruluğu çevrimiçi etkenler boyutunda belirsizleşmiştir. Küçük bir
örneklem perspektifinde gerçekleştirilen bu çalışmada üç üniversite öğrencilerinin haber ve
bilgi yayılımındaki davranış örüntüleri, katılımcı genç izleyici kitlesinin yalan haber odağında
karar süreçleri, maruz kaldıkları haber ve bilgilerin etki boyutu, tutum ve davranışları
değerlendirilmektedir.
Üç üniversitenin öğrencileri örnekleminde yapılan analizlerin sonucunda gereksiniminin çoğunlukla sosyal medyadan karşıladığı görülmektedir. Bu gereksinimi haber karşılamada ilk sırada Instagram yer alırken, ardından YouTube, Facebook ve Twitter onu izlemektedir. Yazılı ve görsel içerikli haberler ve bilgiler (yazı, fotoğraf, video) yalan haber odağında değerlendirildiğinde, fotoğraflı ve video gibi görsel nitelikli içeriklerin, (sadece) yazılı metne göre daha çok doğru kabul gördüğü ortaya çıkmıştır. Bu durumda araştırılan kitle üzerinde görselliğin, yalan habere katalizör oluşturabildiği ortaya çıkmaktadır.
Araştırmadaki genç haber okurları örnekleminde, magazin, siyaset ve ekonomi konulu
yalan haberlerle daha sık karşılaştıkları, maruz kaldıkları bu haberlerin çoğunlukla propaganda
ve yönlendirici (manipülatif) özellikte olduğu, reklam amaçlı yalan haberlerin bu özellikleri
izlediği tespit edilmiştir. Kasıtlı amaç içeren, kışkırtıcı ve alaycılık yalan haber özellikleri içinde
çok da az olmayan boyutlarda karşılaşılmaktadır. Eğlenceli/mizah türü içeriklerin daha inanılır
bulunması risk oluşturmaktadır. Mizahî ya da eğlendirici içeriklerden şüphe duyulmaması,
yalan habere mizahın bir katalizör oluşturabileceği ortaya çıkmaktadır.
Kişi, kurum, muhabir, site gibi haberin kaynakları, örneklemdeki okurların güven
duygusunu etkilemekte ilk sırada gelmektedir. Haberin gündemde oluşu, içeriğinin zenginliği,
kişinin ilgi alanında oluşu habere güveni etkilemektedir. Öte yandan etkileşim (yorumlar),
paylaşım ve beğeni sayılarının etkisi bulgularda biraz daha geri planda değerlendirilse de etkisi
sürmektedir.
Araştırma sonucunda haberin doğruluk kontrolüne hiç niyetlenmemiş bir azınlık olduğu
görülmüştür. Sayıca az olsa bile bu durum sosyal medyanın hızı özelliği ile ilişkili olarak yalan
haberin yayılımında önemli bir rol oynayacaktır. Katılımcı gençler doğruluk kontrolü
konusunda yüksek özgüvene sahiptir ve doğrulatma yöntemi olarak çoğunluk bir haberi birçok
alternatif kaynaktan okuyarak gerçekleştirmektedir. Ayrıca haber teyit kaynaklarını yetersiz
bulmaları ve haberin doğruluğundan şüphe duymamaları da doğruluk kontrolü eğilimlerini
sınırlamaktadır. Bu noktada, hemen olmasa da doğruluk kontrolü davranışının gelişmesinin
yalan haberlerin artışıyla paralellik göstereceğini belirtmek yerinde olur. Doğruluk kontrolü
konusunda sosyal medya kullanıcısının bilinçlendirilmesine gereksinim olduğu bu küçük
örneklem kitlesinde gerçekleştirilen araştırmanın bir sonucudur. Ayrıca aynı kitlenin sosyal
medyada maruz kaldıkları yalan haberlerden dolayı medyaya duydukları güvenin azalması bu
araştırmanın bir başka sonucudur. Hatta ilgilendikleri haber konusu kaygılarını
arttırabilmektedir.
Küçük bir örneklemden elde edilen bu sonuçlar, haber ve gazetecilik konusunda özelliklede sosyal medyanın ağırlık kazandığı son zamanlarda haber ve bilginin zararlı etkilerini bertaraf
etmede etkili ve yeni çalışmalara rehber olacaktır.
Kaynak: Türk Kütüphaneciliği, 34, 3 (2020), 485-508
Doi: 10.24146/tk.759014