RSS

Etiket arşivi: Yorgos kuyumcidis

KONUĞUMUZ “Γιώργος Κουγιουμτζίδης”

 SÖYLEŞİ 1. BÖLÜM -23 ARALIK 2012

GÖÇLER insanlık tarihinin unutulmaz bir gerçeğidir. Amerika kıtasına beyaz adam gelince yerliler topraklarını, onurlarını, her şeylerini kaybetmiştir. Afrika kıtası yerlileri ise dünyanın her yerine köle olarak satılmış ve yurtlarından insan onuruna yakışmayan biçimde göçürülmüşlerdir. Orta Asya’dan Anadolu’ya yapılan Türk göçü yüzyıllarca sürmüş, acı, sefalet yorgunluk dolu uzun yürüyüşlerle yürükler dağlar, yaylalar, ülkeler aşmışlardır. Kafkasya ve Balkan bölgesinde bitmek bilmeyen savaşlar, yoğun göçlere sebep olmuştur.
Her birimiz, ailemizin tarihi geçmişini öğrenirsek, dünyada olup bitenleri daha doğru algılayabiliriz. Sebebi izlersek, sonuçta soru işaretlerimiz kalmaz. Yalnızca sonuç fotoğrafında değerlendirme yaparsak gerçekleri göremeyiz. Yani kısacası sebebini bildiğimiz her şey, bize gerçek bakış açısı kazandıracaktır.
İnsan bilinci, göçlerin farkındalığı ile dünya tarihine küresel bakma perspektifi kazanacaktır. Uygar bir dünya düzeni ve insanca yaşamak hepimizin özlemidir.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA- Derneğimizin kuruluş amaçlarından biri de halk kültürlerinin korunması ve yaşatılmasıdır. “Konuklarımız” sayfamızda yeni bir misafirimiz var. YORGOS, Sinop’tan Yunanistan’a göç eden bir ailenin torunu. Kendisi ile Sinop’tan Yunanistan’a taşınan halk kültürü hakkında söyleşimiz olacak.

Halk kültürlerinin yeryüzüne yayılmasında göçlerin çok büyük etkisi vardır. Amerika kıtası nüfusu göçlerle oluşmuştur. Anadolu coğrafyası, insanlık tarihinden beri göçlere sahne olmuştur. Avrupa, Afrika, Asya ve diğer tüm kıtalar hem dışarıdan göç almış, hem de göç vermiştir.

Yorgos Kuyumcidis’in yaşanan gerçeğe tanıklığı, bize yöremizden göç edenler hakkında bilgi verecek. Kendisi ile iletişimde, Facebook ortamını kullandık. Yorgos, yaşadığı köyü ve büyüklerinin aktardıklarını anlatırken onun heyecanını, benim de hayretimi açıkça ifade etmeliyim. İnanın bir Türk köyüne konuk olduğumu sandım.  Karadeniz kültürünü özenle, saygıyla korumuşlar.  Sayın Yorgos, bize kendinizden bahseder misiniz?

YORGOS KUYUMCİDİS (Γιώργος Κουγιουμτζίδης)- Adım Yorgos Kuyumcidis. Dedemin dedesi Sinop’ta kuyumculuk yaparmış. Kuyumcunun oğlu olduğundan, soyadı Kuyumcuoğlu olmuş. Yunanistan’a gelince Kuyumcidis’e çevirmişler. Kuyumcu kelimesi sonuna eklenen “idis” eki, oğlu anlamına geliyor. Yani benim atalarım Sinoplu. Ben 48 yaşındayım, Selanik’ten 170 km batıda Arnavutluktan aşağıda. Kozan ( Koζάνη ) ve Grevena ( Γρεβενά ) vilayeti arasında, ucunda uzun bir göl olan Pontini ( Ποντινή )’de doğdum. Liseyi bitirince Selanik’e yerleştim ve Atatürk’ün doğduğu şehirde yaşıyorum. Ama aslen Sinopluyum. Çünkü ailem 1923 mübadelesinde Sinop’tan Yunanistan’a göç etmişler. Atalarım Sinop’ta nasıl yaşadılar, ne ekip biçtiler, ne yediler bunların hepsini biliyorum. Babaannemden, Sinop köylerinde yaşadığı hatıraları çok dinledim. Ben ona nine derdim, canım ninem yaşadıklarını hem anlatır hem de ağlardı. Onu kaybettiğimde ben 23 yaşındaydım.

Dedem Kuyumcoğlu Yorgı Ayancik Binef köyünden ve ninemiğinen Ayancik Dayısta köyünden ve bir kızlarığınan .

Dedem Kuyumcoğlu Yorgı Ayancık Binef köyünden ve ninem Ayancık Dayısta köyünden, kızları ile. Arkadaki küçük kız babamın küçük kardeşi.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA- Aileniz Sinop’ta nerede yaşamışlar?

YORGOS KUYUMCİDİS -Dedemin dedesi, Sinop’ta kuyumculuk yapmış. Hastalanınca işi bırakmış sonra Ayancık’a gelmiş. Orada, ailesi ile Binef köyüne yerleşmiş, köyde hayvancılık ve çiftçilik yapmışlar.

Dedem Yorgıoğlu yorgı Ayancik Morza köyünden . Dedem en birinci zurnacı imiş .

Dedem Yorgıoğlu yorgı Ayancık Morza köyünden . Dedem o zamanın en birinci zurnacı imiş.Ah sevgili dedeciyim , birdanem Allah rahmet eylesin seni . Dedem 1887 yılında doğdu ve 1973’te öldü . Doğum yeri Sinop-a Ayancık kasabası Morza köyü. Morza da 2 defa evlendi ama 2 eşi de oldü ve Yunanistana gelince Tokatli ninem ile evlendi , 7 çocuk oldu . Ben önce Türkçe öğrendim çünkü Atalarim sadece Türkçe konusuyorlardı . 7 sene Türk ordusunda  askerlik yaptı . İşleri çiftilik ,hayvancılık , ustalık kayık ve ağaçtan evleri yapardı en birinci Zurnacı idi . Çok Kastamonunda çalışıyorlardı . Dedem derdi ki “Morza’dan Kastamonudan ustalar gelmeseydi evlerin catıları olmazdı.”

BİLKE-A.Y. SARIKAYA-  Köylerimizi araştırdığınızı, yeni isimlerini de öğrendiğinizi biliyorum, geçmişinizi araştırmanız ve kültürünüze sahip çıkmanız çok güzel. Babaanneniz göç ederken yaşadıklarını size nasıl anlattı?

YORGOS KUYUMCİDİS – Allah rahmet eylesin babaannem yaşadıklarını anlatırken hep ağlardı. Göç ederken yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ben göçtüğümüzde 19 yaşındaydım, bekârdım. 1923 yılında mübadele yapıldı. Köyümüzden ayrılmak zorunda kaldık, giderken bizi hep Türk arkadaşlarımız uğurladı. Ayancık’a kadar 6 saat onlarla birlikte yürüdük, bizi yolcu ettiler, onlar da, biz de hepimiz ağlıyorduk. Türklerle çok iyi yaşadık, kardeş gibiydik. Bayramları, düğünleri, tarla bahçe işlerini her şeyi beraber yapıyorduk. Benim çok sevdiğim bir kız arkadaşım vardı, benim ablam gibiydi.” Hey gidi nineciğim, bunları anlatır ve ağlardı. Ben o hatıraları dinleyerek büyüdüm, o anılar ninemin çocukluğunun, gençliğinin, annesinin, babasının, kardeşlerinin ve memleketinin hatıralarıydı. Göç ederken yanlarına hiçbir şey alamamışlar. Ayancık’tan, 2000 kişi kadar 7- 8 tane köy halkı hep birlikte göç etmişler. Yaşadıkları köylerin isimleri, Morza, Binef, Dayista (yeni adi Gaziler). Tosos (yeni adi Turhan), Helaldı (yeni adı Güzelkent), Ayandon- Yarna ( Türkeli ) imiş. Bu köylerden çıkmışlar, Ayancık’ta gemilere bindirilmişler, İstanbul’a gelmişler. Şişli’de 3 ay bir eski caminin içinde yaşamışlar.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA-  Yunanistan’a gittiklerinde köye nasıl yerleşmişler, köylerini nasıl seçmişler? Gösterilen yerlere mi, yoksa seçtikleri yerlere mi yerleşmişler?

YORGOS KUYUMCİDİS – Şişli’den vapura binmişler, Pereas’a gelmişler orada 40 gün kadar durmuşlar ondan sonra Magnisya vilayetine, başkent Volos( Μαγνησία , Βόλος ) limanına inmişler. Volos, egede bir liman. Pergaman’ın ve Ayvalık’ın tam karşısında ama ada değil. Orda 8 ay kalmışlar, çok sıcak olduğundan beğenmemişler. Atalarım daha sonra Pontini ( Ποντινή ) eski adi Torsita köyüne yerleşmisler . Dedemin büyük kardeşi 1912’de Türk askeri olarak buralara geldiğinden köyleri biliyormuş. Aynı Ayancık gibi su var, ağaç var, odun var, hava serin düşüncesiyle bu köyü beğenerek yerleşmişler.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA-  Köye yerleşince çevre ile ilişkileri nasıl gelişmiş?

YORGOS KUYUMCİDİS – Buranın insanları onları kolay, kolay kabul etmemişler. Ninem, Yunanistan’a gelince evlenmiş. 1940- 45 yıllarında ikinci dünya savaşı çıkınca Almanlar evlerimizi köylerimizi yakmışlar, çok insan kayıp vermişiz. Ben köyümde önce Türkçe örgendim, sonra Yunanca. Sekiz yaşıma kadar sadece Türkçe konuşuyordum. Dedem ben 9 yaşında iken öldü. Babaannem öldüğünde ise 23 yaşındaydım. Allah rahmet eylesin, köyüme gelirseniz zannedersiniz Türkiye’nin bir köyü, herkes Türkçe konuşuyor.

Γιώργος Κουγιουμτζίδης ile söyleşi 2. bölüm

04OCA

YUNANİSTAN İLE SÖYLEŞİ 2. BÖLÜM -4.OCAK 2013

Göçler, insanlık tarihinin unutulmaz bir gerçeğidir. Amerika kıtasına beyaz adam gelince yerliler topraklarını, onurlarını, her şeylerini kaybetmiştir. Afrika kıtası yerlileri ise dünyanın her yerine köle olarak satılmış ve yurtlarından insan onuruna yakışmayan biçimde göçürülmüşlerdir. Orta Asya’dan Anadolu’ya yapılan Türk göçü yüzyıllarca sürmüş, acı, sefalet yorgunluk dolu uzun yürüyüşlerle yürükler dağlar, yaylalar, ülkeler aşmışlardır. Kafkasya ve Balkan bölgesinde bitmek bilmeyen savaşlar, yoğun göçlere sebep olmuştur.

Her birimiz, ailemizin tarihi geçmişini öğrenirsek, dünyada olup bitenleri daha doğru algılayabiliriz. Sebebi izlersek, sonuçta soru işaretlerimiz kalmaz. Yalnızca sonuç fotoğrafında değerlendirme yaparsak gerçekleri göremeyiz. Yani kısacası sebebini bildiğimiz her şey, bize gerçek bakış açısı kazandıracaktır.

İnsan bilinci, göçlerin farkındalığı ile dünya tarihine küresel bakma perspektifi kazanacaktır. Uygar bir dünya düzeni ve insanca yaşamak hepimizin özlemidir.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA- Aileniz Yunanistan’a gelince Pontini’ye yerleştiler. Orada nasıl bir yaşam ile karşılaşmışlar?

YORGOS KUYUMCİDİS- Babaannemler Pontini’ye geldikleri zaman, aşağı Rum mahallesine yerleşmişler. Aynı köyün yukarı mahallesinde Türkler yaşıyormuş. Türkler ve Rumlar 6 ay birlikte yaşamışlar. Köyümüzdeki Türkler 1924 tarihinde mübadele ile göç etmişler. Aydın, Isparta, Burdur ve Çatalca’ya yerleşmişler.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA-  Onlarla görüşüyor musunuz? Türkiye’ye göç edenlerden eski köylerini ziyarete gelenler var mı?

YORGOS KUYUMCİDİS- Türkiye’ye göç edenlerden Aydın Mursallı köyünden ziyarete gelenler oluyor. Bir kere de bir grup Isparta’dan gelmişti. Mursallı köyünden olanları tanıyorum, hem de facebook’ta arkadaşız.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA-  Pontini’de hayat nasıl devam etmiş, kolay olmamıştır? Yeni bir yer, yeni komşular, yeni düzen kurmak zaman almıştır.

YORGOS KUYUMCİDİS- Köydeki Türkler Yunanca, Türkiye’den gelen bizim Rumlar ise Türkçe konuşuyormuş. Birlikte iyi geçinmişler ama komşu köylerde yaşayan eski Yunanlılar, bizimkileri kabul etmemişler. Göçten sonra, eski Rumlarla aramız iyi değilmiş. Bizi yabancı görmüşler. Bu sebeple atalarım kültürlerini kaybetmeden, hayatlarına aynı Ayancık’taki gibi devam etmişler. Dilimizi, yiyeceklerimizi, geleneklerimizi unutmamışız.

1980 yılından sonra buraya daha iyi alıştık, aynı okula ve liseye gittik. Ondan sonra birbirimizi daha iyi tanıdık. Birbirimizle evlendik.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA-  Tahmin ediyorum ki, yemek çeşitlerimiz de bir birine benzer. Bu konuda yaşadığım bir anıyı paylaşmak isterim. Sinop Amerikan Radarında çalışan bilgisayar mühendisi Panamalı bir arkadaşım vardı. Ona ellerimizle yöremizin mısır pastasını yaptık ve ikram ettik. Sinop yöresinde kaynar su içinde pişirilen mısır ununa, mısır pastası denilir. Yoğurtla, ya da soğan-kıyma kavurması ile veya sebze yemekleri ile beraber yenir.  Kerima’cığım mısır pastasını yerken gözleri doldu ve ne dedi biliyor musunuz? “Anneannem PANAMA’da bunu yapar biz de yerdik, aynı onun yaptığı gibi çok lezzetli olmuş” dedi.  İnsan ister Panama’da olsun, ister Sinop’ta, kültürlerin sınırı yoktur.

Yemekler konusunda Ayancık yöresi hatırasını taşıyan neler biliyorsunuz?

YORGOS KUYUMCİDİS- Büyüklerim Ayancık’ta hayvan olarak inek, davar beslemişler, sütünden tereyağı ve yoğurt yapıyorlarmış. Yemek için en çok tereyağı kullanılırmış. Yoğurttan çok çeşitli çorbalar yapmışlar. Tavada ekşitme pidesi yapılırmış, diğer pideler sacayakta pişirilirmiş. Yufka, el makarnası, kulaklı makarnası, tirit en sevdiğimiz yemeklerdir. Ben bu yemekleri yiyerek büyüdüm. Buğday pilavına bulgur denir, mısır ekmeği, keşkek, kuru fasulye, kara mancar, lahana, kabak pişirilir, turşular yapılır. Balıkların en iyisi hamsidir. Ayancık’ta meyvelerden, kestane, ceviz, elma, kiraz, armut, incir varmış. Ninem onları hep anlatırdı.  Sevgili ninem, arpa kahvesini çok severdi.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA- Arpa kahvesi mi, bu nasıl yapılırmış?

YORGOS KUYUMCİDİS- Has kahve o zamanlar çok pahalı imiş ve şehir uzak olduğundan sık sık alışveriş yapamıyorlarmış. Bu nedenle ninem arpadan kahve yaparmış. Arpayı büyük bir tavada kahverengi olana kadar kavururmuş. Sonra taş değirmenlerde çekip un haline getirir, sonra da elekten geçirirmiş.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA- Halk kültürleri, böyle zorluklar içinde yaratmanın örnekleri ile doludur. Anadolu kadını arpadan kahve, ağaç kabuklarından boya,  otlardan ilaç, kendirden ip ve anlatmakla bitmeyecek o kadar çok şey yapmıştır ki. Tarlanın, hayvanın, ormanın odunun yoğunluğunda kahve keyfi için de zaman yaratmıştır kendine. Elbiselerine renkli iplerle nakış işlemiş, boş zamanını estetik ve zarafet için doldurmuştur. Bu nakışları şimdi uzmanların uygulaması bile zaman alıyor.

YORGOS KUYUMCİDİS- Taşlardan un çıkarıyorlardı. Mısırdan keşkek, buğdaydan bulgur, bu işleri peşlerinde taşıdılar buralara getirdiler. Kaç kere annem ve ninemle bu taşları kulandım, yardım ettim ey gidi eski mutlu günler. Bunları hatırladım şimdi gözlerim doldu.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA-Değirmen taşlarından bahsediyorsunuz, ona el değirmeni denilir. Hala köylerimizde kullanılır. El değirmeninde çekilen mısır ve buğday bulguru, doğal olduğu için lezzetlidir. Köylerimizin kaybolan yemek kültürünü tanıtmak amacıyla derneğimizin hazırladığı bir proje, 2013 yılında tanıtılacak. Eski kültürlerimizin güncellenmeye ihtiyacı var.

Gelelim köyünüzde eski düğünlere, düğünler nasıl yapılırmış? Ayancık köylerindeki gelenekler kaldı mı?

YORGOS KUYUMCİDİS- Düğünler 3-4 gün sürüyordu, damat gelinden çeyiz istiyordu ya bir inek ya 5 dane davar ya ta tarla. Çocuklar 5- 6 aylık olunca vaftiz ediliyor ve isimleri konuyordu. Hep kutlamalar eskiden Türkler ve Rumlar davul zurna ile beraber yapılıyormuş

BİLKE-A.Y. SARIKAYA-   Sevgili okurlarımız, söyleşimizi FACEBOOK ortamında sürdürdük. Ben soruları yazdım Yorgo Bey, müsait olduğu zaman cevapladı. Anlattıkları, aile büyüklerinin kültürüne ne kadar değer verdiğini açıkça ortaya koyuyor. Türkçe konuşma fırsatı yakalamaktan ne kadar mutlu olduğunu kendisinden dinlemenizi istiyorum.

YORGOS KUYUMCİDİS- Bu gün çok mutluyum, çünkü alışverişe çıktım. Bizim kapalı çarşiya gittim, orada İstanbul’dan bir gruba rastladım. Tatil etmeye gelmişler, onlarinan çok konuştum yüzüm gülmüş. Türkçe konuştuğum için ondan dolayı çok sevindim.

BİLKE-A.Y. SARIKAYA- Son diyalogu YORGOS KUYUMCİDİS’in anlatımını hiç değiştirmeden yazdım. 1923 yılında Ayancık köyünden göç eden bir ailenin kültür izlerinin, 2013 yılında Yunanistan’da nasıl yaşatıldığını görmemizi istedim.

Kaybolan kültürlerimizi koruyalım.  Kültürlerimizin güncellenmeye ihtiyacı var. Doğal bulgurumuzu, doğal kepekli unumuzu, köy pestillerimizi üretip pazarlamalıyız. Üreticiden tüketiciye 1. Elden taşınması dileğiyle konuğumuza çok teşekkür ediyoruz.

 
47 Yorum

Yazan: 23 Aralık 2012 in SÖYLEŞİ KONUKLARIMIZ

 

Etiketler: , ,