RSS

Etiket arşivi: zeybek

İKİ YAKAYI YASA BOĞAN UMAR ALİ TÜRKÜSÜ

19.11.2024-Sedat KAYA

ALİ VE ELENİ.. YASA BOĞAN AŞK HİKAYESİ

Akdeniz’in mavi sularında, bir zamanlar Datça ile Simi(Sömbeki) Adası arasında kopmaz bağlarla örülü bir yaşam sürerdi.

Bahar rüzgarlarının çiçekleri kucakladığı bu topraklarda, deniz kenarında şarkılar söyleyen gençlerin sesleri yankılanırdı.

O günlerin birinde, Datçalı bir zeybek olan Umar Ali, kalbini karşı kıyıdaki Simi’nin zeytin gözlü kızı Eleni’ye kaptırmıştı.

Onların aşkı, deniz kadar derin, dağların zirvesine kar düşüren rüzgar kadar özgürdü.

Her sabah, güneş ilk ışıklarıyla denizi öperken, Ali sahilde durur, ufukta görünen Simi’nin beyaz evlerine gözlerini dikerdi. Eleni ise adanın en yüksek noktasından, elinde sardunya dallarıyla, Ali’yi izlerdi. Gözleri uzakları tarar, kalpleri bir kuşun kanat çırpışları gibi titrerdi.

Bir gece Ali, ay ışığının altın bir yol gibi denize döküldüğü anı kolladı. Rüzgarın sakin, denizin huzurlu olduğu o vakit, sevdasına kavuşmak için ufka doğru kürek çekti. Fakat aşkın kaderle dans ettiği bu denizler, her zaman yumuşak mavi bir örtüyle sarmazdı sevdalıları. Aniden patlayan bir fırtına, denizi öfkeli devlere dönüştürdü. Ali’nin kolları yoruldukça, kalbindeki ateş daha da büyüdü. Her bir dalga onu kıyıdan biraz daha uzaklaştırdı, her bir rüzgar uğultusu Eleni’nin sesini bir masal gibi kulağına fısıldadı.

Simi’nin tepesindeki çanlar, şafağın ilk ışıklarıyla birlikte sessizliğe gömülmüştü. Eleni, gözleri kızarmış, kalbi ürpermiş halde sahilde bir iz, bir gemi parçası aradı. Ama Akdeniz, Ali’yi sonsuzluğuna saklamıştı. Eleni’nin yanaklarından süzülen tuzlu damlalar, denizin acısını bile dindiriyordu. O günden sonra, Simi’de güneş doğduğunda, denizin mırıltısında Ali’nin adını fısıldardı rüzgar.

Datça’da ise, Ali’nin annesi Ilıca sahilinde, belki döner diye yıllarca bekledi. Her dalganın sahile vuruşunda yüreği umutla atar, her sessizlikte içi titrerdi. Ama Akdeniz, sevdayı alan, saklayan ve sonsuzluğa taşıyan olarak sırlarını kimseye söylemedi.

Umar Ali’nin öyküsü, zamanla köyün zeybek türkülerine, mendirekte yankılanan nağmelere dönüştü. İnsanlar Ali’yi, Eleni’yi ve aşkla örülü o hüzünlü hikayeyi dillerinde taşıdılar.

Rüzgar ne zaman Datça’nın yamaçlarından denize esecek olsa, o eski aşkın izleri duyulur, deniz kenarındaki çakıl taşları hıçkırık gibi bir sesle türküye eşlik eder.

“Ilıca’ya varalım

Kumlara sarılalım

Umar Ali’m gelmedi.

Dalgalara soralım

Gemi geliyor gemi

Topan adadan dön beri

Ben yavruma doymadım

Bunca zamandan beri

Efem efem efem

Datçalı Efem”

Umar Ali Türküsü Datça’nın tescilli tek zeybek türküsüdür. Her dinleyen Akdeniz’in kardeş kıyılarında doğan ama karanlık sularında kaybolan bu hüzünlü aşk hikayesini hatırlar. Türküyü ataları Datça’dan Simi’ye göç etmiş, Yunanlı sanatçı Nikoletta Oikonomou‘nun sesinden dinleyebilirsiniz. Kendisine besteyi yapan Datçalı Sayıl Günay sazıyla eşlik ediyor.

 
Yorum yapın

Yazan: 19 Kasım 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

ZEYBEK SÖZÜNÜN KÖKENİ

05.03.2021-BİLKE

Sesli harflerin, haykırma ve durum ifade etme gibi hallerde ilk insandan beri kullanıldığını düşünürsek yalan söylememiş oluruz. Sözcüklerin de insanlarla birlikte, binlerce yıldır yolculuk yaptığını fark etmemizi sağlar. Sinop adındaki SİN hecesinin tarihler boyu yaşadığı gibi.

Tüm toplumlarda ortak görünen bir enfantil simge-sesten, çeşitli dillere “yaşlı ve saygın erkek, baba” anlamına gelen sözcükler türetilmiştir. Farsça baba/babū < Sanskritçe baba (baba, muhterem kişi, derviş), Çince baba, Yeni Yunanca papá, Fransızca papa vb.

Sümercedebaba, Kas dilinde: baba, Uygurcada: baba, Türkiye Türkçesindeki gibi “büyük şeyh, dede” anlamlarıyla da kullanılır. Sümercedeki Ur-baba, za-baba gibi. -BİLKE-

Halkoyunlarımızda “zeybek” kategorisinde yer alan Ege Yöresi Halkoyunlarını zevkle izleriz. Peki ZEYBEK kelimesinin kökeni nedir?

Zeybek Sözü ve Kökeni:

Zeybek sözcüğünün kökeni hakkında bugüne kadar çok çeşitli ve birbirinden farklı görüşler ortaya atılmıştır. Halikarnas Balıkçısı Zeybek Sözcüğünü Mitolojiye şu şekilde dayandırıyor;
‘Homeros bu sözü ”olaks” diye Omeqa ile yazar. Omeqa ise, ona tanrıçanın ilkbaharda doğurduğu yumurtasının, ilkbaharda bölünerek iki ayrı “o” olmasıdır. Ayrılan bu yumurtalardan tüm yaratıklar ve bitkiler çıkmıştır. Böylece de ”Obekkos”, ”Tobekkos” ve ”İbakki” sözleri ”Zeybek” olmuştur.

Mahmut Ragıp Gazimihal, sözün Grekler tarafından kullanıldığını da belirtiyor. ”Yunanca’da ”b” sesi olmadığı için, onların dilinde Sayvakikos , Zaypapikos şeklinde Rodos ‘ta ise Turkikos’un aynı anlamda kullanıldığı ve kelimelerin aslının Saybak olup bizde kelimenin incelenip ve özleşerek Zeybek haline geldiği de açıklanır.

Divanı Lügatı Türk, Cilt I, sayfa 333 de Bekneg kelimesindeki Bek sözünün sağlam olduğu yazılmaktadır. Yine Divanı Lügatı Türk, cilt III. Sayfa 154 de Sağ sözünün Zeybeklik, anlayışlılık anlamında olduğu kaydedilmektedir. Divanı Lügatı Türk, Cilt I. S. 80’de s harfinin bazen Türk dilinde z okunduğu söylenmektedir. Zeybek sözünde sağlam anlamında bir (Bek) sözünün bulunması anlamı olan sağlam sözünü doğrulayacak ek ad olması şarttır.

Bek sözcüğü bir insan için kullanıldığına göre ek sözü, insanın niteliğini iyi yönünden anlatan söz, olması gerekir. Yani Bek sözü ile ancak anlayışlılık ve akıllılık anlatan Zag sözü ile birleşik ad olabilir ve şeklini alır. Bunu Türk dilinin yapısı zorunlu kılmaktadır. Türkçemiz ses uyumu kuralı burada da, karşımıza çıkmaktadır. Başta gelen kalın fakat hafif sesli hece, sonda gelen ince fakat sert heceye uydurularak okunur, kuralına göre Zag hecesi kendisinden sonra gelen sert, ince Bek hecesine uydurulmuş, Zeg olmuş Bek ile beraber anlayışlı, akıllı, sağlam, zeybek olarak Avrupa tarih kitaplarına geçmiş ve çağımıza değil Bozdağ, Dalgalı dağ köylerinde yaşamıştır.

Efe Sözü ve Kökeni
Efe sözü Rumca ‘dan alınan “Efendi” sözünün kısaltılması sonucu geldiğini savunanlar olmakla birlikte “Efe” kelimesi efendinin tam karşılığı değildir. Efe genç, diğer anlamda delikanlı demektir. Örnegin; Efendimiz Sultan Alayhi Vesselam denir, Efemiz denmez.

Efendi Bizans dilinde sahip, okuma-yazma bilir demektir. Hoca Efendi, Kalem Efendisi, Hoca Efe, Kalem Efesi denmez. Fakat Efelerin Efesi denir (silah taşır yiğit).
“Efe” sözcüğü “EFEB” den gelir. Efeb; genç delikanlı yani silah taşıyan yiğit demektir. Efeb teşkilatı Yunanistan’dan önce Anadolu da kurulmuştur. Bunlar tıpkı Zeybekler gibi dağ başında talim ederler ve daha sonra kente gelerek tiyatroda silah oyunları yaparlardı. Tiyatro yuvarlak olduğu için dansları da daireseldi. Bu dans aynı zamanda dinseldi.
Celal Esad Arseven tarafından düzenlenen Sanat Ansiklopedisinde ”Eskiden asayişin korunmasına memur hafif silahlı bir sınıf askere verilen addır.” Selçuklular zamanında Aydın ve Teke taraflarında böyle bir askeri sınıf oluşturulmuştu ki bunlara Efe denirdi.
Efe-Zeybek ve Kızan Arasındaki Bağıntı

Efe, Zeybek gruplarının başıdır. Zeybekler arasında kahramanlık yapmış cesur ve mert kişiler arasından seçilir. Efe olmak için Zeybekler arasında yaşça büyük olmak önemli değildir.
Zeybek, Kızanlara göre daha çok kahramanlık yapmış cesur kişilerdir. Zeybekler efenin Emriyle kızanları yetiştirirler. Zeybekler, efelerin yanında birer kol beyi görevi görürlerdi. Zeybekler iyi silah kullanan cesur kişilerdir.
Zeybeklerin maiyetindeki gençlere ”Kızan” denilir. Kızan çocuk anlamına gelse gerek. Çünkü Anadolu’da kimi oyunlarda kızlar delikanlı, delikanlılar da kız giysilerini giyerler. Kızan belki de önceleri başka anlam taşırdı.
Günümüzde akıllarda kalan bazı Efeler ve Zeybekler şunlardır;
Çakıcı Mehmet Efe, Yörük Ali Efe, Çakırcalı Efe, Saçlı Efe, Mestan Efe, Gökçen Efe, Sarı Zeybek, Kamalı Zeybek, Pepe Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe, Demirci Mehmet Efe.
Zeybek Oyunlarının Tarihte Ortaya Çıkışı-Cumhur Sevinç- Kaynak http://www.türküler. com

 
Yorum yapın

Yazan: 05 Mart 2021 in Kültür Arşivi

 

Etiketler: , , , ,