RSS

Etiket arşivi: araştırma tezi cezaevi

SİNOP CEZAEVİNİN KAHRAMANLARI VE KAHRAMANLAŞTIRMA

05.11.2022- Doç.Dr.Zeliha Nilüfer NAHYA

Yazının bir bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. Bir başka akademisyenin gözüyle Sinop cezaevi:

Koşullara Rağmen Cezaevi İçinde Kurulan Egemenlik

Yerel halk, her ne kadar şehirlerinin cezaeviyle anılmasından ve tanınmasından rahatsızlık duyuyorlarsa
da, cezaevini ünlü yapan ilk unsurun cezaevinin koşulları, ikinci unsurun da cezaevinde kalan ünlü kişiler olduğunu dile getirmektedir. Fakat bu ünlü kişilere bakıldığında ortaya şöyle profil çıkmaktadır. Öncelikle bu kişiler, zor koşullarda egemenlik kurabilmiş kişilerdir ve bu çerçevede iki gruba ayrılabilirler.

İlk grup, tüm Türkiye tarafından bilinen ve döneminin ünlü mafya liderleri ya da kabadayıları olarak görülen, gazetelerde sık sık işledikleri veya karıştıkları suçlarla gündeme gelen kişilerdir.

İkinci grup ise daha çok yerel halkı tarafından bilinen, çoğu zaman ancak yerel gazetelerde adı geçen, ama daha çok halk anlatılarıyla ünleri yayılmış ve yaşamakta olan kişilerdir.


Cezaevi koşullarına tekrar dönersek, kaynak kişilerin birçoğu, cezaevi içindeki yaşamda tüm koşulların
yanında kendine özgü bir ekonomik sistem kurulu bulunduğunu belirtmektedirler.
Bu ekonomik sistem, kumar, uyuşturucu satışı, haraç, banyo için sıcak su satılması ve yiyeceklerin
paralı olmasını kapsamaktadır. Hapishane dışında olduğu gibi içinde de farklı sınıflardan insanlar yaşamakta ve geçimlerini (en basitinden kantin alışverişlerini) sağlamak için paraya ihtiyaç duymaktadırlar:


“Yani burası böyle yani. Ya kalbur üstü yaşayacaksın, ya da ayaktakımı olacaksın, ya da dindar olacaksın.
Kalburüstü yaşayanlar cezaevinde parası olanlar, ağa takımları gibi. Etrafında adam doyurabilen. Ayaktakımı da hizmet eden takım olabilir. Meydancıdır, hizmetçidir falan. Dindarlar da hiç kimsenin işine karışmaz beş vakit namaz kılar, kimsenin önünü kesmez, birisinin yanına gidip oturmaz. O Allah’la baş başa. Onların da bir sorunu olmaz yani. Ama birinci dediklerimin sorunu çoktur. Kavgalar olur, ölümler oradan başlar.”(Eski Mahkûm)


“Eskiden yüz kişi seksen kişi bir yerde yatıyor. Orda tabi neyle vakit geçirsin adam, kumarla vakit geçirecek. Kumarı kim oynar, dışardan parası gelen oynar. İçerde parası olmayan orda o kabadayı mahkûmlara aşçılık yapar, şebekecilik yapar, temizlikçilik yaparlar. Orda fakirlerin işi o. Orda zenginler de krallar gibi onların üstünden para kazanırlar.” (Esnaf)


Bazı mahkûmlar, cezaevi içinde kendi geçimlerini sağladıkları gibi bazıları da ailelerinden yardım almaktadırlar ki anlatırlar, mahkeme masrafları da dâhil edildiğinde hapishane yaşamının ne kadar zor olduğunu göstermektedir:
“Ankaralı bay bayan bir aile geliyor. Bu hadise, oğlu yapmadan önce cinayeti, çok zenginmiş[ler]. Oğlu cinayet yaptıktan sonra ziyarete gelecek, Sinop cezaevine, parası yok. Komşusundan yol parasını alıyor. Geliyor bize durumu anlatıyor. Otel parası, yemek parası almıyoruz, idare ediyoruz. Çok zengin bir aile bu duruma düşüyor.” (Esnaf)


Bu koşulların hapishane içindeki egemenlik ilişkileri için doğrudan kullanıldığını da bir başka hikâyeden
öğreniyoruz:
“Şimdi Marmara Hasan, esmer, renkli mavi gözlü, olağanüstü yakışıklı. Yani şöyle, şimdikinin bazı kabadayıları, kamuoyunda isimleri geçer, Türkiye’de nam salmış kabadayılardan çok, halkın sevdiği fakirleri koruyan bir kişi. Şimdi cezaevindeki diğer nüfuzlu kabadayılar bunu hiçbir şeyle yola getiremiyorlar. Ne rüşvetle ne dövmekle çünkü çok güçlü, kendisini koruyor, mahkûm seviyor. Marmara lakaplı Hasan’ı esrara alıştırıyorlar, uyuşturucuya ve Hasan bitiyor; gidiyor. Bütün kişiliği bitiyor. Onun için
derler Marmara Hasan gibi yandı.” (Avukat)
Bu hikâyedeki bir başka nokta, hapishanedeki ekonomik ilişkileri ve bunun mafya, kabadayılar vb. ile
ilişkisini ortaya koymaktadır: “Fakir babası”. Daha çok zengin mahkûmlar olarak bilinen mafya liderlerinden ve büyük kabadayılardan korkulmasına ve yanı sıra merhametsiz ve katli olarak anlatılmalarına karşın, fakir insanları koruyup kolladıkları görüşü de genel olarak hâkimdir.
“Çok merhametli, halkın dışardan bildiği gibi değil. Mağdurun, yoksulun yanındadır.”(Ev Hanımı)


“Kabadayılar, külhanbeyi insanlar en efendi insanlardır. Aynı zamanda gariban babalarıdır bunların
ekseriyeti. Onun için onu idare ve herkes, yani cezaevindeki insanlar, korur. En rahat korunacak yer de Sinop cezaevidir.”(Eski Mahkûm)


Benzer örnekler dünya mafya tarihinde görülebilir. Al Capone, ünlü bir mafya lideri olmasının yanında en
yardımsever mafya lideri olarak da ün salmıştır. ABD’deki Büyük Bunalım sırasında, Chicago’da çorba mutfakları kurdurmuş ve birçok insanı doyurmuştur (Civitello 2008:310).

Başka örnekler veren Sifakis ise, bu yardımseverliği, mafya liderlerinin “kendi itibarlarını parlatmak için en iyi yol” olduğu şeklinde yorumlamıştır (Sifakis 2005: 93-94).
Topluma karşı büyük suçlar işlemeseler de, devlet ya da sistem tarafından suçlu ilan edilen ve buna göre
bir yaşam süren kişilerin fakirlikle ya da fakirlerle ilişkilendirilmesi, diğer birçok kahramanlık hikâyesinde
de görülmektedir. Cezaevindeki bu kişilerin kahramanlaştırılmasına en yakın tipler, özellikle kırsal kesim
hikâyelerinin kahramanları olan eşkıyalardır.


Şehirleşmeyle beraber, merkezi yönetimden daha kopuk ve kontrolsüz bir yapı gösteren kırsal kesimde, çoğunlukla yönetime karşı çıkan kişilerdir eşkıyalar. Hâkimiyet kurdukları bölgeler tarım ve hayvancılıkla
geçinen, şehre göre çok daha fakir konumda bulunan kırsal kesimdir. Cezaevi ortamıyla benzerlik gösteren
ilk nokta da bu ekonomik yönüdür. Haydutların genel özellikleri zenginden alıp fakire vermeleri ya da
genel anlamda yoksulluk çeken köylüye dokunmayarak; zengin, üst sınıf, egemen sınıfların mal ve mülklerine zarar vermeleridir (bk. Hobsbawm 1969). Mafya liderleri ya da kabadayılar bazı kişilerce tam anlamıyla fakir babası olarak görülmüşlerse de bazı yorumlarda cezaevi içindeki haraç kesen,
haksız kazanç sağlayan yönleri de zaman zaman dile getirilmiş; hatta benzetmeler dahi yapılmıştır.
“Yani rüşvet doğru; yani şöyle, ekmeklerini, muhakkak gıdalarını verirlerdi.
Tabiri caizse mafya babaları gibi orada büyük fareler, gemeler; mafya babası gibiydi, muhakkak bölüşürlerdi.”(Avukat)
Bu kişilerin “zenginlikleri”, “yardımseverlikleri”, “fakir babası” oluşları dışında halkın gözündeki bir başka
vasıfları da “efendilikleri”dir. Bu özellikleri bu yazıda yer alan doğrudan alıntıların satır aralarına bakıldığında açıkça görülebilir. Böylece cezaevi kahramanları, maddi olduğu kadar davranışsal tavırlarıyla da olumlu bir imaja sahip görünmektedirler. Cezaevi içindeki ekonomik yapıyı hareketlendiren bir başka unsur, Tarihî Sinop Cezaevinde çeşitli atölyelerin bulunmasıdır. Özellikle paraya ihtiyaç duyan, fakir ya da gönüllü kişiler, oldukça sıkı bir kontrol altında, mobilya, halı, dokuma vb. atölyelerde çalışmışlar ve para kazanmışlardır. Bu ekonomik sistem, kaçınılmaz olarak kendi rekabet sistemini de kurduğundan,
çekişmeler ve iktidar mücadelesi cezaevine, kavgalar, isyanlar ve hatta cinayetlerle yansımıştır. Bu konuda
yerel halk arasında en öne çıkan hikâye Benli Taci ve Abaza Basri arasındaki cinayetle sonuçlanan olaydır.
Hikâyelerin tümü bir araya getirildiğinde kaynak kişilerin hikâyeyi Benli Taci ya da Abaza Basri tarafından
anlattıkları görülmektedir. Kahramanların arasında bir çekişme olduğu aşikârdır; fakat bazı insanların haklı
kahramanı Benli Taci’yken; bazılarınınki Abaza Basri’dir.(7)


Bir kabadayı ya da külhanbeyi olmamasına karşın özellikle Sinoplu olduğu belirtilerek anlatılan Abaza
Şahadettin’in hikâyesi de dikkat çekicidir. Abaza Şahadettin’i bu kadar popüler yapan cezaevi yaşamından çok, tahliyesinin ardından Sinop’ta herkesin gözünün önünde bir çocuk tarafından öldürülmesidir.


“Ben çocukken Abaza Şahadettin, çok cesur, gözü pek, kahraman bir insan olarak yani halk tabiriyle mert,
cesur bir insan olarak [anlatıldı]. Onu tanıyanlar bize bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda bu şekilde naklettiklerini hatırlıyorum ben. (…) Onun tabi bugün çocuklarını tanıyoruz; işte genç, bize yakın yaşlarda insanlar. Sinop halkı tarafından iyi olarak tabir edilen insanlar arasındır Abaza Şahadettin”(Gazeteci).


Emiroğlu’nun da belirttiği üzere“Eşkıya olabilmek için her zaman yüreklilik gerekir.” (Emiroğlu 2003:273)
ve bu kişiler, yerel halk tarafından da mevcut düzene isyan edebildikleri için, yürekli, cesur, mert ve yiğit olarak kabul edilmektedirler. Kahramanlaştırılan kişilerin hikâyelerine bakıldığında da, onlar için bu yüceltici sıfatların kullanıldığı görülmüştür.


Son olarak kabadayı, mafya lideri veya külhanbeyi olarak görülen kişilerin fiziksel yapılarına değinilebilir.
Birçok kişinin gözünde bu kişilerin iri yapılı, yakışıklı, sert mizaçlı bir görünüşe sahip olarak hayal edildikleri; ancak onları zayıf ve güçsüz gördüklerinde derin hayal kırıklıkları yaşayabildikleri
gözlemlenmiştir: “Görmek isterdim, göremezdim. Büyük müdür küçük müdür? Bizim gibi insan
mıdır?”(Öğrenci)

tamamı:

 

Etiketler: , , , , , , , ,