RSS

Etiket arşivi: bilke bilim

YER ÇEKİMİ PİLLERİ NEDİR?

01.06.2024- İCAT BULUŞLAR KULÜBÜ-Mekatronik Argesi Devrim 

Çin yer çekimi pilleri için kuyular kazmaya başladı. Peki yer çekimi pilleri nedir ?

Yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiğimiz enerjinin çok azını kullanıyoruz. Kalan fazla enerji ise boşa gidiyor. İşte bu kuyu pillerin amacıda boşa giden bu fazla enerjiyi depolamaktır.

Sistem şu şekilde işleyecek.

Yerde çok derin kuyular açacaklar ve bu derin kuyuların dibine halatlara bağlı ağırlıklar gönderecekler. Güneş panellerden gelen fazla enerji motorları harekete geçirecek ve motorlarda halatları saracak. Kuyunun dibindeki ağırlıkları yukarıya taşıyacak. Ve böylelikle güneş fotovoltaiklerden gelen foton enerjisini potansiyel mekanik bir enerjiye çevirip depolayacak. Güneş battıktan sonra bu halatlar tekrar serbest kalacak. Ağırlık yavaş yavaş dibe indikçe potansiyel enerjisi kinetik enerjiye dönüşerek alternatör üzerinden tekrar elektrik üretecek.

BİLKE YORUM: Bu paylaşımın altına öyle eleştirel yorumlar yazılmış ki. Kendi başaramadığını, başkası başarınca, neden karşısında durarak olumsuz tavırlar sergiler diye düşündürüyor insanı. Aklımıza, Orta Çağın skolastik düşünceleri arasında kiliselerin yargıladığı bilim insanları geliyor. Yukarıdaki bilimsel açıklamanın eksikleri varsa, bilimsel olarak nedenleri ile birlikte ortaya konulabilir. Hemen olmaz, olamaz, atıyorlar yakıştırmaları neden öne geçer ki? Arge çalışma yapanlara çok ihtiyaç var oysa. Ve bu çalışmaları değerlendirecek kadrolara. Sadakat ilişkileri ile değil, bilimsel yöntemlerin aydınlığıyla yürüyen ve süreklilik kazandıracak KADROLARA. Halk olarak, sadakati değil bilimselliği benimsemeli ve göz boyamalara izin vermemeliyiz.

 
Yorum yapın

Yazan: 01 Haziran 2024 in Bilim

 

Etiketler: , , , , , ,

FİZİKTEKİ TEMEL BÜYÜKLÜKLER: EVRENİN DUYGUSAL PUSULASI

15.03.2024- Prof. Dr. Cem Cüneyt ERSANLI -Sinop Pusulası Köşe Yazısı

Evren, sonsuz bir hikâye anlatıcısıdır ve bu hikâye, fizikteki temel büyüklüklerin anlam dolu bir yolculuğunu içerir. Bilim, teknoloji, ticaret ve mühendislik alanlarındaki talepler üzerine 1960 yılında Paris’te düzenlenen “Ağırlıklar ve Ölçümler” konferansında, Uluslararası Birim Sistemi tanıtılarak buna resmi bir statü eklendi. İşte bu kapsamda; uzunluk, kütle, zaman, akım şiddeti, sıcaklık, ışık şiddeti ve madde miktarı olmak üzere fizikte yedi tane temel büyüklük belirlendi. Şimdi bu temel büyüklüklerin neler olduğunu gelin hep birlikte evrenin duygusal pusulasıyla ele alalım.

Uzunluk, evrenin sonsuzluğunu ölçen bir cetveldir; her bir mesafe, bir hikâyenin başlangıcıdır.”

Fizikte sadece temel bir büyüklük olmanın ötesinde, uzunluk yaşamın kendisinin bir yansımasıdır. Uzunluk, sadece bedensel bir boyut değil, aynı zamanda zamanın ve anıların izini süren bir iz düşümdür. Bir çocuğun ilk adımlarıyla başlar uzunluk. Küçük ayaklar, büyük bir dünyayı keşfetmeye açılır. Her adım, bir öncekine uzanan bir geçmişi temsil eder. Uzunluk, geçmişin ve geleceğin bir bağlantısıdır; bir hikâyenin başlangıcı, bir maceranın izidir. Uzunluk, bazen zamanın acımasız yüzünü de yansıtabilir. Bir ayrılık, bir veda, bir bekleyiş… Tüm bu durumlar, uzunluğun hissedilen bir derinliğini taşır. Belki de zamanın ne kadar uzun hissedebileceğini sadece kalpten gelen hislerle anlayabiliriz. Belki de en anlamlı uzunluk, sevdiklerimizle geçirdiğimiz zamanın uzunluğudur.

Kütle, maddenin taşıdığı bir yük değil, aynı zamanda insanın duygusal derinliklerini de yansıtan bir aynadır.”

Kütle, bir cismin içindeki atomların, moleküllerin ve parçacıkların toplam miktarını temsil eder. Kütle, hayatın her anında bize eşlik eder. Bebeklikten yaşlılığa kadar, büyüme sürecimizdeki değişimleri kütlede buluruz. Bu, sadece fiziksel bir büyüme değil, aynı zamanda yaşamın içsel bir evrimidir. Bir şeyin kütle kaybetmesi, bazen duygusal bir hüznü beraberinde getirir; ancak aynı zamanda, bir şeyin kütle kazanması, yeni başlangıçları ve büyümeyi simgeler. Kütle, yaşamın sonsuz döngüsünün bir parçasıdır ve bu döngüde duygusal anlamlar bulur.

Zaman, geçmişin yükünü taşırken geleceğin umutlarını da barındırır; her bir an, bir sonsuzluğun parçasıdır.”

Doğarız, büyürüz, yaşlanırız, ancak zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark edemeyiz. Bir an zamanın kollarında kayboluruz. Bazen zamanın acımasız bir öğretmen olduğunu da düşünürüz. Geçmiş hatalar, gelecekteki kararlar üzerinde bir gölge gibi durur. Ancak aynı zamanda, zamanın iyileştirici bir güç olduğunu da unutmamalıyız. Zaman, yaraları sarar, öğretilerle dolu bir ömür bırakır ardında. Bir gün geri dönüp baktığımızda, zamanın hikâyelerini görebiliriz. Belki de bu nedenle, zamanın derinliklerinde kaybolmak yerine, her anın kıymetini bilmeli, sevdiklerimize zaman ayırmalıyız. Zaman, yaşamın en değerli hazinesidir ve duygu dolu bir yaşamın da anahtarıdır.

Akım şiddeti, elektronların çığlığına karışan evrenin ezgilerini taşır; bir enerji akışının melodisidir.”

Akım şiddeti, elektrik yüklerinin dans ettiği evrenin görünmez bir melodisi gibidir. Lambaların parıltısı, elektrikli araçların sessiz ilerleyişi… Hepsi, akım şiddetinin birer yansımasıdır. Bu akış, sadece teknolojinin gelişimini değil, aynı zamanda insanlığın da evrimsel bir adımını temsil eder. İnsanlar arasındaki bağlar, elektrik devrelerinin birleşim noktalarına benzer. İki insan arasındaki etkileşim, bir elektronun bir yükten diğerine geçişi gibi bir enerji akışını içerir. Elektriğin bir ampulü aydınlatması gibi, duygular da insanın içinde bir ışık kaynağıdır. Belki de en önemlisi, bu akımın insan hayatında bir yankı bırakmasıdır.

Her bir sıcaklık, bir duygunun izini taşır; her bir ısı, bir anın sonsuzluğunu yansıtır.”

Her mevsimin kendi sıcaklığı vardır; ilkbaharın hafif esintisi, yazın kavurucu sıcağı, sonbaharın hüzün dolu serinliği ve kışın beyaz örtüsü altında gizlenmiş soğuk. Bu sıcaklık değişimleri, doğanın yaşam döngüsünü ritmik bir dansa dönüştürür. Sıcaklık, mevsimlerin müziğini çalan bir orkestra şefi gibidir, her bir notayı titizlikle belirler. Fizikte sıcaklık, moleküler düzeyde titreşen parçacıkların enerji seviyelerini belirtir. Ancak bu soyut terim, günlük yaşamımızda anlam kazanır. Bir yaz günü güneşin sıcağından keyif alırken, kışın soğuk rüzgarları arasında sıkıca sarılırız. Sıcaklık, yaşamın renk paletini oluşturan bir fırça gibi, her anı renklendirir. Belki de en önemlisi, sıcaklık insanlığın dayanışma duygusunu etkiler.

Işık şiddeti, duyguların renkli paletini resmeden evrenin sanat eseridir.”

Güneşin sıcak ışıkları cildimize değdiğinde, yağmurla birleşen gökkuşağının renk cümbüşü, ışığın gizemine dair anlamı derinleştirir. Güneşin doğuşu, yeni bir umudu; gün batımı, bir vedanın hüznünü simgeler. Bu doğal ışık oyunları, insanların iç dünyasında duygu fırtınalarını tetikler. Belki de bu yüzden, ressamlar ve şairler, ışığın çeşitli tonları arasında dolaşıp duygu dolu eserler ortaya koyarlar. Işığın şiddeti, sadece evrenin yasalarını değil, aynı zamanda insanlığın duygusal manevralarını da yönlendirir. Bu yüzden, hayatın karmaşıklığında, ışığın izini sürmek, içsel bir keşfe davet eder.

Her zerrenin bir önemi vardır; madde miktarı, evrenin her bir köşesine bir anlam yükler.”

Madde miktarı, atomik düzeydeki parçacıkların toplam sayısını ifade eder; ancak bu terim, yaşamın anlamını ve insan deneyimini de şekillendirir. Madde miktarı, günlük yaşamımızın içinde sessizce var olan bir gerçekliktir. Bir kahve fincanının içindeki kahve tanecikleri, bir bahçenin toprak miktarı veya atmosferdeki gazların miktarı… Hepsi, madde miktarının çeşitli yönlerini temsil eder. İnsanlar arasındaki bağlar, duygusal madde miktarının bir yansımasıdır. Bir ailede paylaşılan anılar, bir arkadaşlıkta hissedilen samimiyet; hepsi, insan ilişkilerindeki madde miktarının birer örneğidir. Bu madde, sevgi, güven ve anlayışın dokusunu oluşturur. Her bir parçacığın, her bir duygunun ve her bir düşüncenin arkasında bir miktar madde vardır. Bu madde miktarı, evrenin ve insanlığın dokusunu birleştiren görünmez bir iplik gibidir. Bu iplik, sadece fiziksel bir ölçüm değil, aynı zamanda insanlığın hikâyesinin özüdür.

Fizikteki bu temel büyüklüklerden her biri, evrenin karmaşıklığına katkıda bulunur ve kendi benzersiz hikâyesini anlatır. Bu hikâyeler, sadece evrenin yasalarını değil, aynı zamanda insan duygularını, ilişkilerini ve anlam arayışını da içerir. Bu temel büyüklükler, evrenin dokusundaki her bir ipliği birleştirir; insanın bilgiye, duygulara ve evrenin gizemine açılan kapıları aralar.

Kalın sağlıcakla.

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

AYANCIK YÖRESİNDE TAŞ ÖRTÜLÜ EVLER

31.05.2022- Prof. Dr. Cevdet Yılmaz- Doç. Dr. Öğr. Üyesi Mutlu Kaya

BİLKE olarak, bu önemli çalışma için değerli akademisyenlerimizi kutluyoruz. Kültüre değer veriyor ve değer verenlere biz de değer veriyoruz. Sinop Ayancık için bu kalıcı çalışmayı yapan hocalarımıza teşekkürler.

ÖN SÖZ

Foto – Ayancık Kızılcakaya Köyü

Ayancık; iki denizin arasında tabiat harikası bir mekân. Kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Anadolu’nun en zengin orman örtüsünü barındıran yeşil orman denizi. Türkiye’nin bu mavi-yeşil cennet köşesi son 100 yılda neler gördü geçirdi? Ayancık Çayı kenarında kereste üretimi ile başlayan süreç, Zonguldak çevresine maden direği ihracı, ardından Türkiye Kibrit İnhisarı için işletilmeye hazır ormanlar ve 1929’dan itibaren de dünyanın en önemli orman işletme tesislerinden birine ev sahipliği yapması. Önce batıdaki şehirlere iç göçler, ardından tüm Batı Avrupa ülkelerini kapsayan yurtdışına işgücü göçü süreci. Bütün bu özellikleri ile Ayancık tabiatı ve insanlarının cömertliğiyle herkesin en azından hayatında bir kere ziyaret etmesi gereken, üzerinde bir kitap değil onlarca eser yazılabilecek önemli ve gerçekten kayda değer bir yurt köşesi.
Bu kitapta Ayancık yöresinde bulunan ve literatürde bugüne kadar ihmal edilmiş görünen taş örtülü ahşap meskenler üzerinde durulmuştur. Ayancık Belediyesi’nin katkıları ile yayınlanan bu kitabı Ayancık’ın diğer zenginliklerini tanıtacak başka kitapların takip etmesini umuyoruz.
Bu vesileyle; kitabın yayınlanmasındaki maddi katkılarından dolayı öncelikle Ayancık Belediye
Başkanı Sayın Aslan Özdemir’e, kitabın hazırlanma sürecinde desteklerini esirgemeyen Sayın
Saim Yılmaz’a, planların çiziminde yardımcı olan Sayın Zeynep Uzun Aktaş’a, Ayancık Orman
İşletme Müdürlüğü Şefleri; Hüseyin Altınel’e, Ahmet Özdemir’e, Yüksel Efeoğlu’na, Gökhan İşcan’a ve Gökhan Özçelik’e teşekkür ederiz.
Ayancık’ta bulunulan dönemde çalışmalara katkı sağlayan tüm öğrencilere, Ayancık’ın geleneksel
mimarisi hakkında teknik bilgiler veren ahşap ev ustaları; Cemil Oral’a, Dereköy köyünden Ahmet
Özcan’a, Söküçayırı köyünden Ali Aydın ve Ramazan Şentürk’e, Karakestane köyünden İzzet Yılmaz’a, Belpınar köyünden Mehmet Ali Özdemir’e, Dibekli Köyü’nden Hüseyin Ünal’a, Büyükpınar
köyünden Osman Yavuz’a, Kestanelik köyünden Satı Ali Keskin’e, Doğanlı köyünden Suat Erol’a ve
Türkeli ilçesinden Murat Özbay’a teşekkürlerimizi sunar, adı geçen ustalarımızdan hayatta olanlara
uzun ömür, ahirete intikal edenlere Allah’tan rahmet dileriz.
Prof. Dr. Cevdet Yılmaz – Dr. Öğr. Üyesi Mutlu Kaya

Tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:


 

Etiketler: , , , , , , , , ,