RSS

Etiket arşivi: BİLKE EĞİTİM

EĞİTİM İÇİN SEFERBERLİK

31.12.2022- BİLKE

Şeyda Yüksel

Kırsallar, yatılı bölge okulları, yatılı ilköğretim okulları ve buralardan çalışarak iyi puan alan öğrencilerimize, kuruluşumuzdan beri elimizi uzatabildiğimiz kadar uzatmaya çalışıyoruz. Köylerin kültürel hafızası, somut olmayan kültürel mirasının korunması için araştırıyor, arşivliyor ve geleceğe kaynak bırakıyoruz.

Okulun önünde

Bu yolda yürekten çalışanlarla her zaman yolumuz kesişiyor. Samsun’da bir bankada çalışan Şeyda Yüksel Özdemir, Dikmenli bir dedenin torunu. Dikmen İlkokulu için başlattığı 75 adet Okul Çantası Hediye Projesini sosyal medyadan öğrendik. Bu güzel amaçta yolumuz kesişti.

Dernek olarak zaten her yıl Paylaşım Projesi Kapsamında Dikmen, Durağan, Saraydüzü Yatılı Bölge Okulları ve halk için koliler gönderiyorduk. Projeye katkı vermek için Şeyda Hanım ile haberleştik ve BİLKE olarak önce 10 çanta, sonra da Yücel DEMİRHAN’IN 5 adet çanta katılımıyla 15 adet çanta desteği sağladık.

Kültür Bakanlığı ile derleme ve araştırmalar yaparken, Balkan, Kafkas, Kırım göçmenlerinin yerleştiği köylerde çalışmalarımız çok güzel ilerler. Halk oyunu, yemek, sözlü anlatılarda o kadar isteklidirler ki, işimizi kolaylaştırırlar.

Her köyde aynı kaliteyi yakalamak istiyoruz. STK’lar, sanatçılar köylerde ne kadar çok etkinlik yapar, kültür alış verişine zemin hazırlarsa toplum kalkınmasına destek sağlamış olurlar. Bu amaçla, hiç vaz geçmeden çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Köylerde bilge yaşlılarımız vardı eskiden. Şimdilerde bilge de TV telefon; rehber de TV telefon. Her birey TV dizisinin jönü sanısıyla, çalışmadan kazanma yolunda ilerliyor. Dernek olarak kırsallar ve dezavantajlı gruplarla iletişimimize devam ediyoruz, edeceğiz. Şeyda Yüksel ve arkadaşlarına, derneğimizin projelerine destek veren herkese teşekkürlerimizle.

BİLKE-BİLKE-BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 31 Aralık 2022 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

NORMLAR SAVAŞI

18.11.2021-A.Yaşar SARIKAYA

DOLMUŞ DOLMUŞTU YANİ!

Dolmuşa, üniversite durağından bindiler. Gülme, şakalaşma ve espriler gırla gidiyordu. Dolmuştakiler, öğrencilere bakıp belleklerinde saklı anılarda gençliklerini buluyordu.

-Kaptan, üç öğrenci alır mısın?

– Beş öğrenci uzatabilir misiniz lütfen?

Diyerek, yol parasını elden ele uzatıyorlardı. Hiçbir yere tutunmadan cesaretle ayakta duran delikanlı da, arada bir kızların üstüne savruluyordu. Ah gençlik, her biri cıvıl, cıvıl hayat doluydu.

Aralarından biri, taş bebek gibi güzel, top model kadar alımlı bir kızdı. Düz fönlü, kızıl uzun saçları, başını sağa sola çevirdikçe, etrafa mis gibi şampuan kokusu yayılıyordu. Savrulan saçlarının mavi renkli perçemi de gözden kaçmıyordu hani. Savurduğu saçlar, arkadaşlarının yüzünü yalıyor sonra tekrar geri dönüyordu.

Her durakta yeni yolcular biniyor, “ilerleyelim lütfen” diyorlardı. Öğrenciler boşalan yerleri dolduruyor böylece dolmuş da, isminin tam anlamını alıyordu. Dolmuş dolmuştu yani.

Dolmuş durakta sert bir duruş yaptı, erkek çocuklardan biri can havliyle kız arkadaşına tutunuverdi. Kızın yanakları al al oldu. Yüzü, büyük bir suç işlemenin mahcubiyetini taşıyordu. Utancından başını yerden kaldırmıyor, ürkek tavrı da gözden kaçmıyordu; ilkbaharda don yemiş çiçekler gibi.

İklim ve coğrafya etkisinde kalan, bitkiler gibi değil midir insanlar. Ailesinin, toplumun ve coğrafyanın normları arasında büyürler. Normlar, ülkeler arasında, kentte- köyde, mahallelerde bile farklıdır. Ailesinde, karides ve havyar kültürü olanlardan, bilmeyeni küçümseyenler bile vardır. “Sen ne anlarsın karidesten, havyardan” diyerek. Kimi zaman da giysilerle yarışır insanlar.

Bu farklılıklar hep olmuştur, olacaktır da. Farklılıkların sisteme kazanç malzemesi oluşu, insanın canını yakıyor. Siyasetin de bu alanlardan beslenmesi çok acı.  Her şey, neden “Normlar Arasında Savaş” temeline oturur ki? Modern binalar yapılır, devasa köprüler kurulur da; insanlar arasında gönül köprüsü, akıl köprüsü, sevgi köprüsü kurulmaz.

Yaratılış insanı, akıl- duygu- mantık- vicdan- ruh ile donatmıştır. Finlandiya gibi, küçük yaşta kendini tanıma temelli eğitim politikası güden ülkeler arasında olmalıyız. Topluma kendi donanımını kullanma becerisini kazandırmalıyız. A.Yaşar SARIKAYA

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

KIYIDA KÖŞEDE UNUTULAN İNSANLAR

05.01.2021-BİLKE

Kaybolan kültürleri araştırırken, köylerimizde ders niteliğinde insan manzaraları gördük. Gördüklerimiz, bizi kıyıda köşede herkesin unuttuğu insanlarla tanıştırdı. Yokluk içinde olan ve yok demeyen, kimseye el açmayan, eğilmeyen onurlu insanlar ile yolumuz kesişti.

Siyasi ve dini terör yapılarından korkuyorlar, o nedenle yardım için hiç bir yere başvurmuyorlardı. Kız çocuklarının okutulması için kurucu başkanımızın önderliğinde EĞİTİM PROJESİ yolculuğumuz başladı.

başarılı gençlerimize gelen LENOVA BİLGİSAYAR paketleri açılırken

İlk olarak, eğitim öğretim yılı başlamadan önce Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ile görüştük. Oradan mezun olup Sinop merkezde Anadolu Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi ve Fen Lisesi kazanan ihtiyacı olan öğrencilerin listesini istedik. Eğitim Projesi serüvenimiz böyle başladı.

Bu projeden faydalanan ve şimdi Türkçe Öğretmeni olarak görev yapan arkadaşımız, öğrencilik yılarını kendi kalemiyle yazıya döktü. Dernek olarak, toplumdaki adaletsiz dağılım mağdurlarının yanında olmaya devam edeceğiz. Yanımızda olan herkese teşekkür ederiz. Öğretmenimizin gözünde öğrencilik:

Sobasının üzerinde her daim ıhlamur çayı kaynayan bir öğretmenin, tüm imkansızlıklara rağmen güzelleştirmeye, yuva yapmaya çalıştığı, on iki öğrencili bir birleştirilmiş sınıfta başladı ilkokul hayatım.   O zamanlar en büyük zorluğun birleştirilmiş sınıfta okumak, çok sevdiğim öğretmenimi başka sınıflarla paylaşmak olduğunu zannederdim.

Ama öyle değilmiş. En büyük zorluk insanın henüz kendi saçlarını bile tarayamayacak kadar küçükken ailesinden uzak kalmasıymış. Bunu henüz on iki yaşımda yatılı bir okula verildiğim gün tecrübe ettim.  Önceleri yatılı okulun bir çeşit cezalandırma yöntemi olduğunu düşünürdüm. Acaba nasıl bir suç işlemiştim de ailem bana böyle bir cezayı uygun görmüştü?  İlk haftalar hep yola bakmakla, ağlamakla, deftere anne- baba yazmakla geçti. Önce bitlenmeyelim diye saçlarımız kesildi. Hem de öyle bir kesildi ki kim erkek kim kız ayırt edebilmek için adını sormak gerekirdi. Nevresim değiştirme ve banyo günlerinden nefret ederdim. Çünkü ne nevresimin içine battaniye sokacak kadar gücüm vardı ne de banyo suyunu ayarlayabilecek aklım. Sonraları diğer çocuklar gibi ben de alıştım. Tabi bana kattıkları da çok fazlaydı yatılı bir okulda kalmanın. İnsan orada azla yetinmeyi, paylaşmayı da öğreniyor. Önce bir dilim ekmeği paylaşıyorsun, sonra bir odayı, bir masayı, sevgini, derdini, özlemini… Ve yavaş yavaş artıyor paylaştığın şeyler.

Lise hayatımın da ortaokul hayatımdan pek farklı geçtiği söylenemez. Sadece zaman, mekân ve kişiler değişti. Yine yatılı bir okul, sekiz kişilik bir yurt odası, sabah yedi akşam yedi etütleri, makarna ve mercimek çorbası…

Yurttaki hayatım bir önceki yıllarımın aynısıydı ancak okulda daha önce içine girmediğim ve alışık olmadığım yabancı bir ortam vardı. Yatılı olanlar ve olmayanlar arasında hemen hemen gözle görülür bir çizgi çizilmişti. Onlar arabalarla okula bırakılırlardı. Hatta birçoğunun kendi arabası bile vardı. Ancak yatılı olanlar bir servisin içine tıklım tıklım doldurulur adeta okulun kapısından içeri atılırlardı. Aslında üniformalarımıza bakmak bile yeterliydi kimin yatılı olup olmadığını anlamak için. Çünkü biz yatılı olanların üniforması solmuşken onlarınki pırıl pırıl parlardı. Belki bu yazıyı okurken kaldı mı 21. yüzyılda böyle bir ayrım diyeceksiniz. Evet bizzat yaşadım ayrım bizim en büyük kahrımızdı.

Sonra öğrenciler arasındaki bu ayrımı kaldırmaya gönül vermiş, hayatla olan zorlu mücadelemi desteklemek isteyen bir dernekle karşılaştım. Bilim Kültür Eğitim Derneği. Henüz lise ikinci sınıftaydım. Kendisini hep şükranla andığım okul müdür yardımcımız beni yanına çağırarak bu dernekle tanışmama vesile oldu.  Hani bazen insan kendini dünyanın en şanslı kişisiymiş gibi hisseder ya o çocuk yaşımda kendimi bana öyle şanslı, öyle değerli hissettirdi ki BİLKE.

Üniversite yıllarımda da benden desteğini esirgemedi BİLKE. O yıllarda da kurduğumuz aile ilişkisini sürdürmeyi başardık. Her geçen yıl daha da büyüyen, genişleyen ve etrafına umut veren bir aileydik.  Attığım her adımda onların desteği benimleydi. Bu yüzden lise ve ortaokul yıllarımda yaşadığım o ayrımı, dışlanmışlığı üniversite yıllarımda hiç yaşamadım. Çünkü bir telefon uzağımda olan “alo” dediğimde bana cevap verecek birçok gönüllü annem vardı.

Bu yıl BİLKE ile tanışıklığımızın sekizinci yılı. Sekiz yıl önce ürkek bir öğrenciyken ellerimi tutan ve benim en büyük şansım olan BİLKE, öğretmen olduğum bu yılda ve gelecekteki hayatımda bana bir rehber ve sıcak bir yuva olmaya devam edecek.”

2016-Seyhan ÖĞRETMEN

Öğretmenim duygularına ve kalemine teşekkürler. BİLKE-BİLKE-BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 05 Ocak 2021 in Eğitim

 

Etiketler: , ,