RSS

Etiket arşivi: bilke eski sinop

18. YÜZYILDA SİNOP SAMSUN’DAN ETKİN Mİ?

05.09. 2023- Prof. Dr. İbrahim GÜLER-İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

Sinop ve Samsun’un 18. Yüzyıl Osmanlı İdare Teşkilatlanmasındaki Yeri

foto-eski Sinop 1950

Sinop ve Samsun’un söz konusu dönemde Osmanlı Devlet Teşkilatı içinde iki farklı idarî birimde yer aldığı görülmektedir. Bu dönemde, idarî olarak Sinop, merkezi Kütahya şehri olan Anadolu eyaletinin Kastamonu sancağına bağlı kaza birimlerinden biridir. Samsun ise, aynı dönemde idarî teşkilatlanmada, “muhassıllık”(1) biçiminde idare olunan bir birimdir ve Trabzon eyaletiyle irtibatı bulunmaktadır.(2)

Samsun’un, Kanunî Sultan Süleyman döneminde merkezi Trabzon şehri olan ve Kanunî devrinden itibaren eyalete dönüştürüldüğü görülen Trabzon eyaleti teşkilatı içinde yer almadığı anlaşılmaktadır. Kanunî döneminde ve bundan daha önceki devirlerde, örneğin II. Bayezid devrinde, Samsun (Canik)’un Erzincan valiliğine bağlı olduğu görülmektedir. 17. yüzyılın meşhur müelliflerinden Kâtip Çelebi ve
meşhur seyyahlarımızdan Evliya Çelebi de Trabzon eyaleti sancakları arasında Samsun’u saymamaktadırlar.(3) 18. Yüzyılın ilk yarısında Trabzon eyaleti idarî taksimatı ve tevcihatı hakkında yapılan bir incelemede de Samsun’un Trabzon eyaleti dâhilinde yer almadığına işaret edilmektedir.(4)

Samsun’un, sancak birimi (Canik sancağı) olarak, bir ara Sivas (Rum) beylerbeyliğine (eyaletine) bağlandığına, 19. yüzyılda Tanzimat’tan sonra da Trabzon eyaletine dâhil edildiğine dair bilgiler bulunmaktadır.(5)

18.yüzyılda Sinop, idarî yapı olarak, Samsun’a göre daha küçük bir birimi
teşkil ediyor görünmektedir. Ancak Sinop’un, aynı dönemde daha farklı bir yapılanma ile, malî ve evkaf nitelikli bir devlet teşkilatlanmasında “sancak”,(6) timar teşkilatlanmasında “nahiye”(7) birimi olarak anılması söz konusudur.
Sinop, her ne kadar devlet idare teşkilatlanmasında idarî birim olarak Samsun’a göre daha küçük bir teşkilatlanmayı temsil ediyor gibi görünmekte ise de, hem malî teşkilatlanma açısından hem de ticaret ve askerî(8) etkinlik bakımından 18. yüzyılda ondan çok daha etkin bir durumdadır ve etkisi daha geniş bir alana yayılmaktadır.

BİLKE YORUM: Eski tarihlerde Sinop’un Samsun’dan daha etkin oluşunu önemli bulduğumuz için bu çalışmayı paylaşıyoruz. Sinop M.Ö. de Dünya Ticaret Merkeziydi. Sinop, kabuğunu kırmalı ve suyun sinesinde sakladığı güzellikleri açığa çıkarmalıdır.

Sayın, Prof. Dr. İbrahim GÜLER’E teşekkür ediyoruz. Tamamını okumak isteyenler,

ONSEKİZİNCİ YÜZYILDA SİNOP – SAMSUN İLİŞKİLERİNE AİT BAZI GÖZLEMLER
İbrahim GÜLER yazarak internetten PDF olarak ulaşabilirler.

1 «Muhassıl, Tanzimat’a kadar devlete gelir getiren kaynakları [mîrî mukataaları] iltizam eden
[muayyen bir bedel karşılığında işletmeye alan] vezir ve vali, âyân ve sâireden kimselere
verilen ad» olarak tanımlanmaktadır ve bu tabirin, 1839’dan itibaren iltizam usulü
kaldırıldıktan sonra, her liva ve kazada devlet gelirlerini toplama işiyle görevli memurlar için

kullanıldığı görülmektedir. [Bk. Midhat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lûğatı, Düzeltilmiş ve İlâveli
İkinci Baskı, Enderun Kitabevi, İstanbul 1986, s. 228.]
Muhassıllık ise, bir çeşit vergi tahsildarlığı anlamına gelmekte olup, aynı zamanda XVIII.
yüzyılda bazı sancaklar yönetimi için kullanılmış bir tabirdir. XVIII. yüzyılda Aydın, Saruhan ve
Canik (Samsun) gibi bazı sancaklar muhassıllıkla yönetilmişlerdir. Muhassılların sancakbeyliği
görevini yaptıkları anlaşılmaktadır. Muhassıllıkla idare olunan Samsun (Canik) ve diğer
sancaklara sancakbeyi yerine atanan muhassıllar, vergi toplama işlerinin yanında sancakbeyi
gibi atandıkları yerde asayişi de sağlamakla görevli idiler.[Bk. Yücel Özkaya, XVIII. Yüzyılda
Osmanlı Kurumları ve Toplum Yaşantısı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 600, Birinci Baskı,

Ankara 1985, s. 202.]
2 «Trabzon valisine ve Gresun ve Karahisar-ı şarkî ve Bayramlu ——kadılarına ve Canik
muhassılı Mîr Ali zîde mecdehüye hüküm ki, (…..)(…..)(…..)…… » [Bk. Başbakanlık Osmanlı
Arşivi (BOA), Trabzon Defteri, Nu: 2, sene 1173-1211, s. 61-62, hüküm: (numarasız), belge
tarihi: Fî evasıtı Za 1177 ( Mayıs ortaları 1764)].
XVIII. yüzyılda Samsun (Canik)’un, “müstakil sancak” sıfatıyla özel bir idare biçimiyle Osmanlı
Devlet teşkilatlanmasında yer aldığına dair bilgiler vardır.
3 Bk. M.C. Şehabeddin Tekindağ, “Trabzon” maddesi, İslâm Ansiklopedisi, XII/1, s. 464-467;
Özkaya, “XVIII. Yüzyılda Trabzon’un Genel Durumu”, Ondokuzmayıs Üniversitesi Eğitim
Fakültesi (OMÜEF) Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, 13‐17 Ekim 1986,
Yayına Hazırlayanlar: Mehmet Sağlam, Bayram Kodaman, Ahmet Nişancı, Celal Tarakçı,
Samsun 1988, s. 133-134.

4 Bk. Orhan Kılıç, “XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Trabzon Eyaleti’nin İdarî Taksimatı ve Tevcihatı”,
Uluslararası Katılımlı Trabzon Tarihi Sempozyumu (6‐8 Kasım 1998, Trabzon), Trabzon Tarihi
İlmi Toplantısı (6‐8 Kasım 1998) Bildiriler, 2. Baskı, Trabzon 2000, s. 181.

5 Bk. “Samsun”, Türk Ansiklopedisi, Cilt: XXVIII, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1980, s. 107.

6 Bu konuda ayrıntı için bk. İbrahim Güler, XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Sinop‐İdari Taksimat ve
Ekonomik Tarihi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yakınçağ Tarihi
Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 1992, s. 32-43.
7 Bk. Güler, “XVIII. Yüzyılda Osmanlılarda Kale Mustahfızlığı Hakkında Bazı Bilgiler”, Prof. Dr.
Bayram Kodaman’a Armağan, Samsun 1993, s. 395, 407 (Ek: 2), 409 (Ek: 3) ve karşılaştırınız s.
410-411 (Ek: 4-a,b).
8 Bk. Güler, “XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Askeri Seferlerde Sinop’un Güvenlik ve Asayiş
Meselesi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 6 (Samsun 1991), s. 389-
412.

 

Etiketler: , , , , , , , ,

//ayşe’ce//

10.11.2022- Ayşe Ekşi ELMACI

DOĞDUĞUM ŞEHİR

Doğduğum şehirde güneş denizden doğardı, denizden batardı. Adadan başlayıp, garajda biten tek işlek caddesi (büyük olarak) vardı. Çoğunluk binalar ahşaptı. Betonarme binalarda çocuk gözümde lükstüler. Sra sıra dükkanlar meydan kapıdan başlar, garaja kadar giderdi. Garip bir ahşap kokusu olan fırınlardan simit, ekmek kokuları gelirdi. Baston ekmek sonradan girdi hayatımıza. Kucağımıza sığmayan koca yuvarlak ekmekler alırdık. Manifaturacılar (o zaman öyle çok hazır giyim yoktu), tüpçüler. En çok da şehre pazara gelen köylülerin satış sonrası alış veriş yaptığı dükkanlar vardı kale yazısında. İğneden ipliğe tencereden tavaya, baltadan küreğe, kazmadan bele akla gelmeyen şeyler bulunurdu. Teneke teneke gaz yağı, zeytin yağı ( aklımda kalan çiçek yağı yaygın değildi. Ananemin evinde, bizim evde hiç görmedim )

Benim için büyülü bir yerdi o dükkanlar. Kendine özgü bir dokusu vardı. Sanki herşey üstüne geliyordu. Karman çorman. İstenilen şeyi de şıp bulurlardı. Alacağını alan garaja gider, köyünün arabasına biner. Satmadan kazandığıyla da eksiklerini almanın sevinciyle mutlu mutlu beklerdi arabanın kalkmasını.

Garaj bir hengame yeridir. Muavinlerin müşteri çekmek için bağrışmaları renkli görüntü yaratırdı. Mesela ananeme eşlik eder ona yardım olsun diye garaja gittiğimde. Sabahtan beri bişey yememiş insanların üçü beşi bir araya gelip, arabanın yanında serip gazetelerini beyaz ekmek, helva, beyaz üzüm olurdu nevaleleri. Çok şaşırırdım ekmek arası yedikleri helvaya. ( Belki de onlardan kaldı helvayla üzümü sevmem. Helvayı severim ama hala ekmekle yemem. ) Araba dediğime bakmayın koca kamyonlar üstü tenteli. Ağır ağır tozu dumana katıp şehri terk ederlerdi gün batımına. Sanki onlar doldurup renk katıyorlarmış gibi sessizleşirdi şehrim. //ayşe’ce//

Sağlıklı mutlu huzurlu haftalar,

 
Yorum yapın

Yazan: 10 Kasım 2022 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

SİNOP ŞEHABEDDİN AĞA ÇEŞMESİ

13.06.2022-BİLKE

BEYLİKLER DÖNEMİNDE SİNOP YÜKSEK LİSANS TEZİ-

DANIŞMANI
Prof. Dr. Abdülhalik BAKIR

HAZIRLAYAN Muhammet BERBEROĞLU

Sinop merkezde aşağı hamamın hemen arkasında bulunan çeşme, 2X2.70cm. Ölçüsünde inşa edilmiştir(Resim-11).

Çeşme kesme taştan inşa edilmiş olup, ön yüzünde bir kemer içerisine alınmış tek musluktan oluşmaktadır.

Çeşmenin kitabesi kemerin iç kısmında musluğun hemen yukarısında bulunan
bölümde 0.46 cm. kutrunda bir daireden oluşmaktadır. Kitabe girift Selçuki neshi ile yazılmış olup, beş satırdan oluşmaktadır.

Kitabe şöyledir:
“ Bu mübarek çeşmenin yapılmasını ve tatlı suyunun çıkarılmasını 833 yılı
Şabanında Şehabüddin Memlük emretti. Allah kabul etsin ve ondan razı
olusun”
demektedir.

Yüksek lisans tezi içinde Beylikler Döneminde Sinop konusunda detaylı bilgiler bulacaksınız. :

II Bayezid döneminde düzenlenen 1487 tarihli tahrir defteridir ki çalışma dönemimize en yakın olanı budur. Bu defter her ne kadar çalışma dönemimizin sonrasını kapsıyorsa da öncesine ait önemli bilgileri
bize sunmaktadır. Bu defter ışığında Sinop’un toplatma 20 mahalleden müteşekkil olduğunu görmekteyiz. Bu mahallelerin 13’ü Türk, 7’si ise Rum mahallelerinden oluşmakta idi.

Detaylı bilgileri çalışmanın tamamında bulacaksınız:

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

//ayşe’ce//

13.01.2022- Ayşe EKŞİ ELMACI

HEYBETLİ GÜR KAŞLI ATATÜRK BAKIŞLI DEDEM

Doğduğum ev Zeytinlik yolu diye geçerdi sokağım. Eski Rum eviydi, aslında yanındaki evin bir parçasıymış.1924’te Kavala Sarışaban’dan Türkiye’ye geldiklerinde, önce İstanbul oradan aktarma Sinop’a gelmişler. Boşalan Rum evlerine yerleştirilmişler. Dedem, babası, kardeşleri gelinler torunlar kalabalık olduğu için (şimdi Üçüncüoğullarına ait )yandaki evle beraber iki eve yerleşmişler.

Dedemin babası İstanbul’a gitme hayaliyle yandaki evi şimdiki sahipleri Hüseyin Üçüncüoğlu’na satıyor. Dedem eşi ve üç oğluyla doğduğum evde yaşadığı için bizim evi sattırmıyor. Nedendir bilinmez İstanbul’a da gidemiyor. Seyit Bilal caminin yan tarafında mezarları(Sanırım kaybolmuş hele son haliyle üzerine evler yapılmış)😞

Dedemi hayal meyal hatırlıyorum. Heybetli gür kaşlı Atatürk bakışlıydı. Bastonuyla bastığı yer titrer tahta döşemeler gıcırdardı. Evimiz kalabalıktı. İki elti, onbir çocuk. İki elti kardeş gibi geçinir , mutlu Mesut yaşanırdı. Yengem Nurlar içinde uyusun)doğa ana gibiydi ömrü adada geçerdi . Bütün otları tanır, hangisinin hangi hastalığa iyi geldiğini bilirdi. Ayhan abim balığa gider balıkçı tekneleriyle gece yarısı küfeyle balık getirirdi. Mantuz ocağı yakılır annem balıkları ayıklar, yıkar tuzlar bol maydanozlu soğan piyaz yapar, yengem ocakta ızgara başında büyük çocuklar Bora’nın fırından bi çuval ekmek alır, kapı ardına kadar açık kokuyu duyan gelir bi ekmek kapar, arasına balık soğan piyaz koyar kapı önüne çıkarlardı. Bazı geceler cümbüşü patlatırdık. Yengem tepsiden def yapar, abilerimden biri saz çalar bir diğeri kaşıklarla ritim tutar. Hep bir ağızdan şarkılar türküler söylenirdi.

Bu ev benim doğduğum ev yokluğun mutluluğa mani olamadığı , sevgi dolu bir evdi. Sokağım yağmurda çamurlu olurdu. Bilal abinin yarım yamalak ördüğü sürekli ürken duvarı. Sabah uyandığında anneme “kim yıktı bu duvarı “ diye soran söylene söylene yeniden örüp sabaha yine yıkılan bir duvar. Doğduğum ev zamana yenildi, iki katlı bir ev oldu. Bilal abinin duvarı da yok artık. Sokağımın adı bile değişmiş Yakamoz skk olmuş . ( fotoğraf için Zeynel Zeki Özcanoğlu’na teşekkürler) //ayşe’ce//

 
Yorum yapın

Yazan: 13 Ocak 2022 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , , ,