RSS

Etiket arşivi: Eğitim

SANA NE BE MORUK DEMEZ Mİ!

24.11.2021- A. Yaşar SARIKAYA- Yaşamdan Kesitler

Bora fırınının önünden geçerken, herkes o güzelim gevrek simitlerden alırdı. Birkaç yıl önceydi, simit aldım eve dönüyordum. Gördüm ki, mahallenin çocukları birbirine girmiş, kavga ediyorlar. İçlerinden biri, sanırım grubun reisiydi. Ortalarına kendilerinden küçük bir çocuğu almışlar, yer misin yemez misin misali kıyasıya pataklıyorlardı. Diğer çocuklar da, olayı film seyreder gibi zevkle seyrediyorlardı. Güçlü olanın gözüne girme modası var ya toplumda; çocuklar da büyüklerinden gördüğü gibi çete reisinin gözüne girmek için arada birkaç yumruk, bilemedin tekme kaptırıyorlardı. Ne güçlü, ne cesaretli, ne korkusuz insanız sanıları; belli ki gururlarını okşuyordu.

Yaklaştım ve yüksek sesle

“ne yapıyorsunuz çocuklar, ayrılın” diyerek daldım aralarına. Sopa yiyen çocuğu çekip aldım almasına da, arada olduğum için bir iki de şaplak yedim. Yine de, serde eğitimcilik var ya, aklım sıra öğüt vereceğim;

“Oğlum neden kavga ediyorsunuz, gün gelir senden güçlü olan da seni döver. Lütfen yapmayın, bu çocuk sizden hem küçük hem de tek başına. Bir araya gelip onu dövmekten utanmıyor musunuz?” dedim.

Önder olan, delikanlılığın kitabını ben yazdım havalarında;

“bize küfür etti, sopayı da hak etti” dedi.

“Oğlum, çare dayak atmak mı; hem de bire karşı beş kişi” .Reis çocuk, lafı gediğine oturttu;

Sana ne be MORUK” diyerek.

Söylediğine güleceğim, ama ciddiyeti bozmamam lazım ki etkili olayım. Evde annem:“siz daha dünkü çocuksunuz yaşınız genç” derken; çocuk gelmiş bana MORUK diyor. Gel de gülme şimdi bu duruma. Çocukluğumdan beri zayıfın ezilmediği, kavgasız bir dünya umudu içimi kuşatmıştı. Bana söylediğine takılmaktan çok, doğru mesajı vermek beni ilgilendiriyordu. Araya girdiğimde, sopa yiyen çocuk kaçtı kurtuldu. Lider çocuk “moruk karışma” dese de, kaba kuvvet yerine anlaşmaya ikna etmeliydim.

“Hangi okula gidiyorsunuz” dedim. Reis olan:

“Sana ne, İstiklal’e gidiyoruz, nolmuş yani” diye cevap verdi.

“Yarın okula geliyorum, müdürle öğretmenle görüşeceğim” dedim.

“Selam söyle” demez mi?

Arsızlık- hırsızlık- yalancılık- hilekarlık- rant gibi alanlarda, özgürlük almış başını giderken; sosyal yaşam hep kötü örneklerle doldu. Akıl özgür olmalı, hukuk özgür olmalıydı. Telefonlar, sosyal medya, birincil eğitim araçları oldu. Siyaset de kişileri öne çıkaran, zengin eden kurumlar.

Oysa devlet büyümeli, devletin kasası dolmalı, BEKA da anlamını bulmalı, insanlar mutlu olmalıydı. Simitler elimde, annem evdeydi, bana “nerede kaldın kızım” diyecekti. Kafamda “ bozulan eğitim sistemi, küreselleşen dünya, toplumdaki olumsuz değişim dönüp duruyordu. Bu gün, Bora fırınının yerinde yeller eserken, umutlarımıza yeller esmesin düşünü kuruyordum. A. Yaşar SARIKAYA

not: Sinop’a gelirseniz, bir simit alın ve Yalı kahvesine gidin, bir bardak çay- simit eşliğinde denizi seyredin.

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

GÜNÜN ANLATISI

02.05.2021-A.Yaşar SARIKAYA

Anlatalım birbirimize, küçük de olsa değerli şeyleri anlatalım. Yazarak, çizerek, fotoğraflayarak, konuşarak anlatalım. Yeni kuşaklar, sanal dünyada kaybolurlarken belki bir küçük deneyimimiz de onlara ulaşabilir. Bilişim teknolojilerini kullanırken, onların bilgisinin bize ulaştığı gibi.  

Televizyon programlarında, insanların kendini ifade etme biçimi ve seviyesi düştükçe düşüyor. Öldürülen, kaçırılan, satılan, dövülen kadınlar ve insanlar, bu programların reyting kapısı. Sistem öyle acımasız işliyor ki, insanları kendi çarkının içinde keyfince döndürüyor, rant için.

Sorunların temeline inme görevi yetkili ve ilgili kurumların. Bu insan manzaralarını görmezden gelen sistemin, daha büyük sorunlara yol açacak korkusunu taşıyor ve üzülüyoruz. İster doğuda, ister batıda, ya da kuzeyde ve güneyde, ülkemizde yaşayan bütün insanların refah içinde yaşaması beklentimiz.

 Gelir dağılımındaki dengesizlik canlar yakmasın desek de yakıyor. Okuma fırsatı olmayanlar, temizlik, çöp, hamallık, hurdacılık ve diğer ağır işlerde ömür boyu çalışıyor. Hatta bu işlere bir sınıf mahkum ediliyor. 12 yaşında dağa kaçırılan çocuk teröre kurban oluyor.

Çocuk eğitimi, çocuk gelişimi çok ihmal edildi çok. Çocuğa aklını kullanmayı, kendini tanımayı öğreten sisteme ihtiyacımız var.  Çocuklar ülkemizin geleceği; kısa vadeli siyasi hesapların kurbanı olmasınlar. Siyaset, insanların zevk için, inat için, dediğim dedik için kullandıkları alan olma yolunda. Ortak paydada buluşalım ki toplumun ihtiyaçları karşılanabilsin. BİLKE

 

Etiketler: , , , ,

17 YAŞIMDA YAZDIĞIM BİR HİKAYE

07.03.2021-Ayşe Yaşar SARIKAYA

EMEK başlığını attığım ve duygularımı sözcüklerle buluşturmak için çabaladığım hikayemi, sakladığım anılar arasında buldum. Okuduğumda, eskiden de toplumun kanayan yaralarının hep aynı olduğunu gördüm. Bireyin aklını, mantığını kullanabilecek seviyeye getirecek bir eğitim sistemi. Taraftarlık, gruplaşma, yandaşlık olmadan, ÖZGÜR birey yetiştirme eğitimi. Kişisel farklılıkları ortaya çıkaran ve üretici bireyler yetiştiren bir sistem.

Köy ve kırsallardan, kentlere okumak amaçlı gelen gençlerin sorunlarını bu gün de çözemedik. Hikayede, bu durumun açtığı sorunları konu etmek istemişim. 1974 yılı, Öğretmen Okulu 7. sınıf kompozisyon ödevimdi. Ailelerinden uzak olan yatılı arkadaşlarımız, meslek sahibi olabilmek için çok emek veriyorlardı. Diğer liselerde de okuyanların yaşamlarına tanık oluyorduk. Bir oda kiralayan, sobası odunu olmayan, battaniyeye sarılıp derslerine çalışan örnekler vardı.

Ben gündüzlü okuyordum, sosyolojik yapıyı o zaman da inceliyordum. Babam, annem bu konuda çok duyarlıydılar. Köyden gelen öğrenciler, hastanede işi olanlar, resmi dairelerde evrak takip edenler hep evimizde konuk edilirdi. Gördüğüm sosyal dengesizlikleri kapatacak bir eğitim sistemi olmalıydı diye düşünüyordum. Bu düşünce o zaman da kafamı fazlasıyla meşgul ediyordu. Bu sorunlar, lokal tedavilerle nereye kadar giderdi?

Bu gün, üniversite sayısı çoğalmış olmasına rağmen, öğrencilerin yurt ihtiyacı karşılanamamaktadır. Yurtlar ihtiyaca cevap vermeyince, çocuklar ve gençler sığınacak bir yer ve bir lokma ekmek için örgütlerin kucağına düşmektedir. Yurttaş olarak bu duruma seyirci kalmak ve bir şey yapamamak çok üzücü. Eğitime yatırım yapılması için hep beklemede mi kalacağız?

Hikayemin ilk sayfası:

EMEK

Her günün hazin bitiminde topraklar, taşlar, ağaçlar yanıyor; yerdeki küçük su birikintileri üzerine serpiştirilmiş elmas kristalleri, ışınını yolladığı yeri büyülüyor ve insanlar bitkinleşiyordu.

Issız arazi üzerine kurulmuş çorak topraklarla çevrili değirmen de akşam kızıllıklarını üzerinde taşıyordu. Kah perişan çatısı, kah kırık dökük duvarları sonsuzdan gelen kızıllıklarla eriyor, eriyordu. Eşsiz enerji kaynağımızın akislerinde eriyen değirmen de, kulakları değirmenin çağlayan suyuna, tahta kapısının gıcırtısına, küçük buğday tanelerini öğütürken çıkardığı uğultuya alışılmış ihtiyaç hisseden değirmenciyi, akıntısıyla sürüklüyor, götürüyordu.

Tan ağarmaya başladığında, değirmenin yanında bulunan küçük kulübesindeki yatağından kalkar, un çuvallarını oradan oraya taşır, boşaltır….öğütürdü.

Tepesi dökülmüş saçları, iki üç kıvrım olmuş ensesine doğru uzanıyor; renginde çileli hayatının acı dolu yıllarının izlenimleri okunuyordu. Bu izlenimleri aynen bembeyaz, güneşin ışıkları ile parlayan sakallarında görmek mümkündü. Kendi gibi çileli, yüzü buruşuklarla dolu karısı ile hayat yolunda el ele yürüyorlardı. Nasıl ihtiyar değirmencinin sırtı un çuvallarının zalim yaraları ile dolu ise, karısının da eli çorak toprakların kazmanın, orağın yaraları ile dolu idi.

Bir çocukları vardı.23 yaşını doldurmuş ve İstanbul’ da okuyordu. Bütün çabaları, çalışmaları onun içindi. Oğulları için çalışıyorlardı. Çilekeş hayatlarının bir parçasıydı o. Kendilerini yıpratarak,  ezerek kazandıklarını ona yolluyorlardı. Bu para değil de sanki vücutlarından koparılan et parçasıydı. Çünkü o derece acı çekerek kazanıyorlardı. Çocukları okuyacak, büyük adam olacak, onlara bakacaktı. O zaman, bu acıların hepsi dinecekti.

Acaba insanlar her zaman düşündüklerini elde edebiliyorlar mıydı? Mutlaka hayır. Çünkü insanlar her zaman dünyayı kendi gözleri ile görürler, tek yönlü düşünerek olayları yorumlarlardı. İşte bu ihtiyar da öyleydi.

O sırada radyolar, gazeteler, üniversitede çıkan öğrenci olaylarından bahsediyor, aranan öğrencilerin isimlerini anons ediyorlardı.

………………………………………………………

Vicdan sahibi insanlar yetiştirecek bir EĞİTİM SİSTEMİ beklentisiyle… A. Yaşar SARIKAYA

 
Yorum yapın

Yazan: 07 Mart 2021 in Genel Kültür

 

Etiketler: , , , , ,

BİZ NEREDE HATA YAPIYORUZ?

15.02.2021-BİLKE

Etik değerleri kazanmadan her şey oluyoruz maşallah. En iyi muhalefet, en iyi yandaş, en iyi eleştirmen gibi daha birçok şey. Bu kadar EN İYİ varken, acaba neden başaramıyoruz? İşsizlik çok üretim yok; tarım alanları çok, tarım yok. Olaya bütünsel baktığımızda, ne sadece iktidarları, ne de sadece muhalefetleri suçlamak doğru görünmüyor.

Finlandiya Eğitim Sistemi dünyaya örnek bir eğitim sistemi. Küçük yaşta çocuğa bilinç eğitimi veriliyor. Bu, farkındalık eğitimidir. Biz bu noktada hata yapıyor olmalıyız. Aile kendi başaramadıklarını çocuklarında uygulayarak meslek seçiminde bile kendi istediği mesleği dayatıyor. Baskıcı ve dayatmacı eğitim ne kadar başarılı olabilir ki?

Liselerde, öğretmenlerin siyasi eğilimlerine göre gruplaşmalar yapılıyor. Karşıtlıktan beslenen, düşmanlık duygularını geliştiren bu yöntem de başarı sağlamıyor. Öğrenci bilinçli olmadığından bu kesinlikle FARKINDALIK EĞİTİMİ olmuyor. Eğitim sistemimizdeki düzenlemeleri yapacak iktidarlara ihtiyacımız var.

Çocuklar ve gençler, önce kendinin farkında olmalı ve özgür karar verme yetisini kazanmalıdır. Farkındalık sahibi özgür bireyler, kendine ait hayat görüşüne sahip olurlar. Kendileri üretmeyenler, başkalarının ürettiği verilerin, fikirlerin etkisi altına girerler. Toplumda değer gören culuk, cılık, cilik gibi akımlar da bireyi aidiyet baskısı altına alan akımlardır. Etik değerleri kazanan bireyler ise seçme hakkının kişi ve toplum için ne kadar değerli olduğunu bilir. Kendini doğru ifade ederler.

Eğitim sistemindeki hatalar, kişinin tüm seçimlerine yansımaktadır. Eğitim sistemimiz, bireylere ETİK DEĞERLER kazandırmalıdır. Y.SARIKAYA

Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi’den ‘’İnsanca Yaşam için Değerler Eğitimi’’

“Mesleki normlar, günlük hayatında insan davranışlarında kullandığı, yalnızca onu gerçekleştiren için anlamlı olan eylemler, toplumun veya geleneklerin getirdiği eylemler evrensel etik değerler olarak kabul edilemez. Burada tüm toplamda bir kavram karmaşası oluşmuştur. Felsefik etik değerler ile ahlaki normlar birbirleri ile karıştırılmamalı”

“Kişilerin değerleri yani dürüst olmak, adil olmak, doğruluk değerleri kişilere ilişkin normlar olurken etik sevgi, anlayış gibi değerler evrensel nitelikte olabilmelidir. Ahlaki normlar yasaların yapılmasında, meslek normlarının belirlenmesinde kullanılır. Ancak etik değerler, insan hakları örneğinde olduğu gibi, ırklardan, dillerden mezheplerden kültürlerden bağımsız değerler bütünü olarak karşımıza çıkar. Bu değerler ile davranılmaması bizi toplumda zor durumda bırakmaz veya yasaya aykırı olmaz. Ancak etik değerlerin dışında olabilir. Etik değerler insanın onurunu oluşturur. İnsan onuru ise, insan türünün en başta etik başarıları ve bilincini oluşturur.”

“Birey, çocukluğundan itibaren etik değer bilgisi ile eğitilebilir ve yaşamında bu değerleri kullanmaya alıştırılabilir. Eğer yaşamı etik değerler ile  sürdürmeye karar verdiyseniz gerekli olan bu bilgidir. Normlara göre hareket etmenin ötesinde değerler bilinci ile hareket edebilecek bir eğitim verilmelidir. Ancak bunun için bu eğitimi verecek olan öğretmenlerin de etik değerler bilinci ile yetiştirilmeleri gerekmektedir”

 
Yorum yapın

Yazan: 15 Şubat 2021 in Eğitim

 

Etiketler: , , , ,

ÖZEL ALT SINIFTA STAJ

04.12.2020-Yaşar SARIKAYA

1973-74 Eğitim Öğretim yılı, son sınıflar merkez ve köy okullarında staj yapıyoruz. Teftiş Kurulu Başkanı Müfettiş Sayın Mustafa CANİPEK de Eğitim ve Öğretim Uygulamaları dersimize giriyordu. Öyle güzel ders işlerdik ki. Ondan dinlediğim ve hiç unutmadığım bir olay ile yazıma başlamak istiyorum.

Mustafa Bey, bize köy öğretmenlerinden örnekler verirdi. Çocuklar şu öğretmen gibi olun, asla bu örnekteki gibi olmayın diye öğütler verirdi. Bir gün tahtaya geçti, eline bir tebeşir aldı ve tiyatro sanatçısı gibi bize olayı yaşatarak sergiledi.

“Aha buna dirler C, porçiği de oldu mu eder Ç”.

“Sakın böyle öğretmen olmayın, kılığınız kıyafetiniz, düzgün konuşmanız ile herkese örnek olun” diye dersimiz devam etti.

Öğretmenimiz Mustafa CANİPEK ve Mualla ATAKAN – Hülya ÇİLİNGİR MEZUNİYET GÜNÜ 1974 Haziran

Hepimiz verdiği örneğe katıla katıla gülmüştük. Merkez Gazi İlk Okulunda staj ayarlaması yapılıyordu. Mustafa Bey, Özel Alt Sınıfı kimse almak istemedi, alan var mı diye sordu? Ben istedim, zor olacaktı biliyorum. Ama önemli olan zor işleri başarmak diye düşünüyordum. Staj gününe kadar çok heyecanlıydım.

3. sınıf ders Hayat Bilgisi. Sınıf öğretmeni ve Mustafa Bey dersi izliyordu. Kış mevsimi ünitesinde o günün konusunu anlatmaya başladım. Çocuklardan biri “KAR NE” diye sordu? “Çocuklar yüksek olan yerlere çok kar yağar, ayaklar tam dize kadar karın içine gömülür” dedim. Kış mevsimi ile ilgili diğer özellikleri anlattım. Mevsim şeridi, fotoğraflar gösterdim.

Çocukların dikkatini toplamıştım. Zevkle derse katıldılar ve zil çaldı. Dersin eleştirisi için Mustafa Bey ne diyecek diye bekliyorum. Hayatımda hiç unutmayacağım bir ders verdi bana.

” 3. sınıf öğrencileri ve de özel alt sınıf için KAR soyut kavram”. Sinop’a kar yağmıyor, yağsa da tutmuyor. Fotoğraflar ve mevsim şeridi ile örnekledin, güzeldi ve dersin akıcı idi. Ama “dize kadar kar yağar” dedin. Bu anlatım çocuklar için soyut kaldı. Buna dikkat et” dedi.

Bu gün bile hatırladığım bu anı, itirazlar ve kabuller dünyasına bakışımı aydınlatır. Öğretmenlerime saygı ve sevgiyle.

 
Yorum yapın

Yazan: 04 Aralık 2020 in Eğitim

 

Etiketler: , , ,

SINAVDA BAŞARILAR GENÇLER

26 HAZİRAN 2020-BİLKE

2020 yılı dünya için sıkıntılı bir yıl oldu. Şubat ayında başlayan “covid19” tehlikesi ile tüm eğitim öğretim aksadı. Okurlarımız,BİLKE’nin kırsal bölgelerde yaşayan çocuklarımıza eğitim desteği vermek için yaptığı çalışmaları biliyorlar.  Ailenin bir dediğini iki etmediği, ne yersin ne içersin aman moralin bozulmasın yavrum dediği, dershane takviyesi ve özel ders aldırdığı çocuklarımızın yanı sıra, kendi irade gücü ve çalışma azmi ile ayakta duran çocuklarımız da var. Aynı sınavda, aynı koşullarda eşit olarak yarışacaklar.

Gönül ister ki herkes istediği bölümü tuttursun. Bir sene kaybetme lüksü olmayanlar için bu sınav sonucu sevindirici olsun.

Dernek üyelerimiz, bu yıl bilgisayarı olmayan 2 kızımıza bilgisayar hediye etmek istediler. Sınav tüm öğrencilerimize hayırlı olsun. Bilgisayarlarımız, kızlarımıza uygun zamanda teslim edilecektir.BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 26 Haziran 2020 in Eğitim

 

Etiketler: , , ,