RSS

Etiket arşivi: kumru

TEYZEM

01.07.2021- Şafak Gündüz SARIKAYA

Pencereden bakıyor, gözlerinin içi gülüyordu. “Guguş”, dedi. Guguş, teyzemin güvercinlere ve kumrulara verdiği bir isimdi. Kedileri de PAMUK, YUMAK kedi diyerek severdi. Günün ilk ışıklarıyla uyanırken; özellikle güneş doğduktan sonra, havada tatlı bir serinlik varken hepimizin duyduğu sestir guk-guk. Kumrular çıkartırlar, ve insana huzur verirler.

Teyzem Cemile Demir’in, iç dünyasının kahramanları güvercinler ve kedilerdi. Kendimi bildim bileli teyzem hep bizim yanımızdaydı. Annem onu yalnız bırakmak istemezdi, o yüzden ablamın ilk tayin olduğu Ordu’nun Aybastı ilçesinin Belen Köyü’nden tutun, üniversite yıllarım ve hatta hayata gözlerini yumduğu İstanbul günlerine kadar hep beraberdik.

Teyzem otistikti. Biz ona içe kapanık, kendi halinde derken, Yağmur Adam filmi ile bu kelimenin anlamı hafızamıza iyice yerleşmişti. Teyzemin dünyası çıkarcı, pragmatik ve paraya endeksli, kirli dünyamızın çok çok uzağındaydı. Belki de teyzemin bu yüzden kahramanları kediler ve güvercinlerdi. Hayattan çok bir beklentisi yoktu, karnı doysun, kendisine iyi davranılsın yeterdi.

1992- yeğenlerimden biri teyzemin kucağında

Annem, aslında onun için bir abladan ziyade bir ebeveyn yani bir anne-baba gibiydi. Aslında yalnız yaşayabilirdi ama yalnız yaşamaktan çok, kendisini anlayamayanlara ifade etmek durumunda olmaya katlanamıyordu. Sadece kendi ekseninde dönen insanların, otistik birisine acıyan, küçük gören bakışları, kaçınılmaz olabiliyordu. (Sanki bir ömür insanın sağlıklı olma garantisi varmış gibi!) Anlamaları ise, ileri bir tekamül gösterme süreciydi doğal olarak.

Kendisi ile konuşmaya çalışsanız ağzından 6-7 kelime alabilirseniz, ayrıcalıklısınız demektir. Diğer otistikler gibi göz teması kısıtlıydı ve kesinlikle dokunma, sarılma ve öpme gibi fiziksel temastan asla hoşlanmazdı. Asla!

Bir ambulans geçse ve siren sesi duysa Sinop’taki Yeni Mahalledeki evimizin penceresinden kim geçiyor diye ısrarla ve heyecanla bakardı. Çevresinde olan biten her şeye hakimdi. Hafızasına kaydederdi.

Şimdi düşünüyorum da, annem ona karşı şefkatliydi. İnsan olarak bir çoğumuzda eksik olan bir hasletti bu. Eğer canlılara şefkatiniz yoksa, hatta bırakın canlıları, doğayı görmezden geliyorsanız, umursamıyorsanız, bir insan olarak gelişiminizi tamamlamamışsınız demektir. (Sorun da burada değil mi?)

Teyzem de şefkati bulduğu yerde, korunaklı olduğu ortamda kendini huzurlu hissediyordu. Annem sert görünüşü altında teyzemden şefkatini hiç esirgemedi.

Ölümünden önce de birkaç hastalık tanısı konulmuştu. Vasisi olan ablamla ben bir ambulansta yanındaydık, hemşire “kim o, anneniz mi”, dedi, “hayır teyzemiz”, dedik. Aslında bir ömür süren birliktelikti bizimki. Bizim için teyze ya da başka bir kelime yetersizdi. Onun özel durumu, bizim içimizde çok özel bir sevgiye dönüşmüş ve o sevgiyi büyütmüştü. Gel de bunu hemşireye anlat.

Teyzemin durumu çok ağırdı. Ambulans sirenini duyunca kafasını kaldırdı, işte o zaman boşuna arama teyze, hasta sensin diyesim geldi. (Bunun farkında değildi.)

1998’de vefat eden teyzem, şimdi İstanbul’da Sanayi Mahallesinde bir mezarlıkta, sen, hep bizim kalbimizdesin teyzem. Aile olarak onu her ziyaretimiz, bizi derinliklere sürükleyip götürür. Bu bayram da ziyaretine gideceğim.

O yüzden otistik denince şöyle bir dururum, teyzemin hayatı bir film şeridi gibi akar gözümün önünden. Siyah beyaz bir fotoğrafta dut ağacı önünde gülümseyen bir yüz. Teyzemin kelimeleri dökülür dilimden belli belirsiz, guguş, pamuk kedi. Anlarım ki mutlu ve yüzü güler.

Sabahları bir kumru uyandırır beni, kanat çırpar, “ guguş geldi”, diyesim gelir ve gökyüzüne bakar hafif tebessüm ederim.

Huzur içinde uyu!

ŞGS

 
3 Yorum

Yazan: 01 Temmuz 2021 in ŞAFAK SARIKAYA ANILAR

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,