RSS

Etiket arşivi: müze

“KARUN KADAR ZENGİN OLMAK” NEREDEN GELİYOR

08.05.2025- Dünya Medeniyetleri Tarihi

Kroisos; Krezüs ya da İslâm kaynaklarında geçen adıyla Kârûn, zenginliğiyle bilinen Lidya kralı. MÖ 560-546 yılları arasında tahtta kalmıştır. Kroesus, Lidya´yı gücünün zirvesine taşımıştı.

Kral Krezüs zamanında Lidya, ticaret ve altın madenciliği ile çok zenginleşti. Batı Anadolu’daki Yunan şehir devletlerini istila ederek ve doğudaki seferleriyle devletinin sınırlarını şimdiki Kızılırmak sınırına kadar genişletti.

Mermnad Hanedanı’ndan gelen Kroisos Lidya kralı Alyattes’in oğluydu. MÖ 549’da Perslere karşı Babilliler, Mısır ve Sparta ile ittifak kurmuştu. Bu ittifaka güvenerek Pers İmparatorluğu’na savaş açtı. Kapadokya’ya saldıran Krezüs, Pers kuvvetleriyle MÖ 547’de Pteria Muharebesi’nde karşılaştı ancak savaş alanında iki taraf da kesin bir sonuç elde edemedi.

Beklediği yardım gelmeyince başkent Sard’a geri çekildi. Pers Kralı Sirus onu takip etti ve Lidya´yı Pers topraklarına kattı Antik çağın bilinen en zengin kralı olan Krezüs mitolojiye göre her tuttuğunun altın olması için ilâhlara yalvarır; bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak çok zengin olduğu halde mutluluğu bir türlü bulamayan kral acı içinde kıvranarak ölür.

Tarihçi Taberi efsane ve deyimlerdeki kişinin Musa zamanında yaşayan farklı bir kişi (Koreh) olduğuna inanmıştır. Kroesus, Arap, Yahudi ve Pers medeniyetlerinde Karun şeklinde anılmaktadır. Karun Hazinesi, çoğu MÖ 560-546 yılları arasında Lidya ülkesini yöneten Kroisos veya Krezüs (Karun) dönemine ait olan ve Uşak’ın 25 km batısında ve İzmir Karayolu üzerinde bulunan Güre Kasabası yakınlarındaki tümülüslerden 1960’lı yıllarda çıkarılarak ABD’ye kaçırılan ve 1993 yılında uzun bir hukukî süreç sonucunda geri alınan eserlerin toplu adı. Bazı kaynaklarda Lidya Hazinesi olarak da anılır. Hazinenin ele geçirilen kısmında yaklaşık 450 parça bulunur.

 
Yorum yapın

Yazan: 08 Mayıs 2025 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

TABLO BİZE NE ANLATIYOR?

30.12.2024-Alıntı

Tabloda gördüğümüz erkek figürü Osman Hamdi Bey’in kendisidir. Çoğunlukla, resmini çizeceği ortamda, doğuya özgü kıyafetler giyip kendi fotoğrafını çektirir. Sonra fotoğrafa bakarak yapar resimlerini. Kaplumbağa Terbiyecisi de bu şekilde çizilmiştir.

Tablodaki mekan, Bursa’daki Yeşil Cami’dir. Osman Hamdi Bey çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde bitirmiştir.

Peki “Kaplumbağa Terbiyecisi” bize neyi anlatıyor? Bunu anlamak için tabloyu incelemeye başlayalım.

Öncelikle neler görüyoruz?

Kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakallı, kambur yaşlı bir adam…

Bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakıyor. Ama biraz düşünceli, karamsar ve yorgun bir bakış bu.

Sırtında bir nakkare (yarım küre biçiminde küçük bir davuldan oluşan vurmalı bir çalgı, Mevlevi müziğinin dört temel çalgısından da birisi) asılı ve buna bağlı mızrap (nakkareyi çalmaya yarayan nesne) boynundan aşağı sarkmış.

Ellerini arkasında kavuşturmuş, bir neyi tutuyor. Kırbaç değil de neden ney? Anlaşılan kaplumbağaları ney üfleyerek, nakkare çalarak yani musikiden yararlanarak terbiye etmeye çabalıyor.

Ama yaşlı adamın ney’i tutuşuna daha dikkatli bakacak olursak, neyi üfleme hazırlığında değil sanki vazgeçmiş, çabaları sonuçsuz kalmış.

Bize verilmek istenen mesajın ne olduğunu doğru yorumlamak için, Osman Hamdi Bey’in hayatı hakkında biraz bilgi sahibi olmalıyız.

Osman Hamdi Bey, ilk Türk arkeoloğudur. Dünyaca ünlü İskender Lahidi’ni bulan ve İstanbul’a getiren kişidir.

Çağdaş Türk müzeciliğinin öncülerindendir. İstanbul arkeoloji müzesinin kurucusu ve ilk müze müdürüdür.

Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’ni yani Güzel Sanatlar Akademisi’nin kurucusudur.Ayrıca modern anlamda ilk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressamdır.

Bu durumu Emre Caner bir romanında şöyle açıklamıştır:

“Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!”

Osman Hamdi Bey, tüm bunları sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, antik eserlere hiç değer vermeyen bir toplumda başarmıştı. Devlet kurumları hatta toplumun kendisi, sürekli kendisine yeni engeller çıkarmış, değişime, modernleşmeye direnmişti.

İşte tablodaki kaplumbağalar; devletin hantal işleyen bürokrasisi ve değişime direnen, ağır aksak ilerleyen toplumun kendisiydi. Yaşlı dervişin kendisi olduğunu söylemiştik. Bütün bu duruma kızan Osman Hamdi Bey, derviş de olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermiş oluyor.

Osman Hamdi Bey’in, bu tablo yapılırken nereden esinlendiği de ortaya çıkmıştır. Şimdi Fransız Le Tour du Monde’nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravürü inceleyelim.

( yorumlar bölümünde )

1869 yılında Bağdat Valisi Mithat Paşa’nın hizmetinde çalışan babasına gönderdiği mektupta, Le Tour de Monde dergisini severek okuduğundan bahseden Osman Hamdi Bey’in bu çalışmadan esinlenmesi gayet olası gözüküyor.

Benzerlikler dikkat çekici olsa da Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi, renklerin ve ışığın kullanımı, tablonun derinliği ve verdiği mesajla öncülünden çok daha kıymetli.

Alıntı

 
Yorum yapın

Yazan: 30 Aralık 2024 in Genel Kültür

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,