RSS

Etiket arşivi: sinop üniversitesi

78 NUMARALI SİNOP ŞER’İYYE SİCİLİ

15.10.2023-İbrahim ÖZDEMİR-YÜKSEK LİSANS TEZİ

78 NUMARALI SİNOP ŞERİYE SİCİLİNE GÖRE SİNOP’TA SOSYAL HAYAT

1. 78 Numaralı Sinop Şeriye Sicilinin Tanıtımı

İncelmesini yaptığımız 78 numaralı Sinop Şeriye Sicili H.1 Safer 1286-25 Zilhicce 1287 (M.13 Nisan 1869-18 Mart 1871) yılları arasını kapsamaktadır. Siciller 1941 yılından başlanarak mevcut oldukları şehir kütüphanelerinden ve şehir müzelerinden toplanarak 1991’de Millî Kütüphane’ye nakledilmiştir. 2005’te ise 8934 sicil Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir. Bu sicillerin Ankara’daki Millî Kütüphane dışında Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi’nde (İstanbul) kopyaları yer almaktadır.(9)

İslam Araştırmaları Merkezi’nden temin edilen sicil burada 78 numara ile kayıtlıdır. Defter Devlet Arşivi’nde MŞH.ŞSC.d.7676 sıra numarası ile kayıtlıdır. 78 numaralı Sinop Şeriye Sicili 143 sayfadan oluşmaktadır. Eksik sayfası olmamakla birlikte son sayfası boş bırakılmıştır. Defterin sayfaları ve hükümler latin rakamlar verilmek suretiyle numaralındırılmıştır. Defterin sonunda ayrıca bir de mürur tezkiresi eklenmiş ve “Ek: 138/1” şeklinde belirtilmiştir. Deftere daha sonra eklendiği anlaşılan mürur tezkiresi H. 9 Zilhicce 1289 (M. 7 şubat 1873) tarihlidir.

1.1 Sinop Nüfusu, Mahalleler, Kasabalar ve Köyler

Şehrin nüfusu ve fiziki yapısıyla ilgili en erken tarihli kayıtlar 1487 yılına kadar iner. Buna göre şehirde 783 kayıtlı erkek nüfus vardı ve bunun 604’ü (492 hane, altmış bekâr, elli iki muaf) Müslüman, 179’u (159 hane, 20 bekâr) Hıristiyan ahaliden oluşmaktaydı. Ayrıca 117 kişi “cemaat-i nöbetçiyan” olarak kalede görev yapmaktaydı. Bu dönemde, nüfus on üç Müslüman ve altı Hıristiyan mahallede sakindi. Bu dönemde şehrin 2500’ü aşan bir nüfusa sahip olduğu anlaşılmaktadır. 1530 tarihli kayıtlarda iki Cuma Cami’si, bir medresesi ve yirmi bir mahalleden oluşan Sinop’ta 378 Müslüman, 233 Hıristiyan olmak üzere toplam 611 hane vardır. Bunun dışında kayıtlı 327 bekar erkek nüfusun 236’sı Müslüman, 91’i Hıristiyan’dı. Tahmini nüfus bir önceki tarihe göre artarak 3000-3500 dolayına ulaşmıştı. 17. yüzyılın ortalarında ise Sinop’un kale içinde ve dışında 24 mahallesi vardı. Genellikle deniz kıyısında Hıristiyan mahalleleri yer almaktaydı. Bu mahallelerdeki nüfusun bir kısmı kale onarımıyla görevli olduklarından haraç vermezdi. 1582’de 3000-5000 arasında olduğu tahmin edilen kent nüfusu, 1783’de 15000’e kadar yükselmişti.(10)

19. yüzyıla gelindiğinde mahallelerin sayılarında bir takım değişiklikler olduğu görülmektedir. 78 No’lu Sinop Şeri’ye Sicili’nde Sinop mahallelerinden 17’sinin ismi geçmektedir. Bu 17 mahalleden ikisinde gayrimüslimlerin yaşadıkları görülmektedir. Ayrıca Sinop merkeze bağlı 25 köy, 3 nahiye, 3 kasaba ve bunlara bağlı mahalle ve köylere kayıtlar vesilesiyle ulaşılmaktadır (bkz. Tablo 1).

Tablo 1: Sinop Merkez Mahalleleri

Müslüman

1-Arasta

2-Arslan

3-Balat

4-Cami-i Kebir

5-Demirli Mescit

6-Kaleyazısı

7-Kapan(-ı Dakik)

8-Kefevi

9-Meydan Kapı

10-Saray

11-Sarımsak

12-Şekerhane

13-Şeyh

14-Tayboğan

15-Ulubey

Gayrimüslim

1-Arap

2-Meryem Ana

17 mahalleden Meryem Ana ve Arap Mahalleleri Sinop’ta yaşayan gayrimüslim ahalinin meskun olduğu mahallelerdir. Tespit edilen bu 17 mahalle dışında 16. ve 17. yüzyıllarda, Sofu Bayezid, Akdoğan, Serameddin/Siraceddin Mahalleleri(11) Müslümanların ikamet ettiği mahallelerdi.

Tanzimat dönemi Sinop hakkında temettuat defterlerine göre yapılan çalışmada Müslümanların ikamet ettiği 14 mahalle tespit edilmiştir.(12)

Bu 14 mahalle dışında incelediğimiz sicilde Sarımsak Mahallesi’ne rastlanmaktadır.

Defterde gayrimüslim mahallelerinin azlığı dikkat çekmektedir. Çünkü 17. yüzyılda Arap, Aya Nikola, Ayaklıca, Aya Konstantin, Meryem Ana, Balatlar, Kumbaşı

gibi mahalleler varken13 Tanzimat döneminde bunlardan yalnızca Arap, Ayaklı, Aya Nikola, Balatip, Kalafat ve Meryem Ana Mahalleleri kalmıştır.14 1840/1841 yılında yapılan nüfus sayımı verilerine göre Sinop’ta altı gayrimüslim mahallesi olduğunu görmekteyiz. Nüfus defterlerine göre Sinop gayrimüslimlerin meskun olduğu mahalleler Arap, Ayaklı, Aya Nikola, Balatya, Kalafat ve Meryem Ana’dır.( 15) İncelenen defterde ise bu mahallelerden yalnız Arap ve Meryem Ana mahallelerine rastlanmıştır.

Defterde ismi geçen merkeze bağlı köylerin tamamına yakını Müslüman ahaliden oluşmaktadır. 25 köy içerisinde yalnızca Koyluç Köyü’nde Ermeniler sakindi. Çiftlik ve Gölyan köylerinde ise Rum ve Müslümanlar’ın birlikte yaşadıkları görülmektedir. Bunun yanı sıra 19. yüzyıl boyunca Anadolu’ya göç eden Kafkasyalı göçmenlerin bir kısmının da Sinop merkez köylerinde iskan edildikleri görülmektedir. Çerkezlerin Acurkoy, Şapsığ, Mahoş, Abuzeh, Kabartay gibi bazı kabilelerine mensup aileler Karagöl, Bağcı, İncipınar, Karacakilise, Soğucak ve Mergüz gibi köylerde sakindiler.

——————————–

9 Yunus Uğur, “Şer’iyye Sicilleri”, TDV İslâm Ansiklopedisi C.XXXIX, TDV Yay., İstanbul, 2010, s.9

10 Öz, s.253.

11 Öz, s.253.

12 Özcan, s.36.

13 Öz, s.254.
14 Özcan, s.37.
15 Kara, s.6-7

BİLKE YORUM: Tarihin her aşaması, kültürümüze yansıyor. Sinop kültür yelpazesi çok geniş illerimizden biridir. Bizi geçmişe götüren bu değerli çalışma için İbrahim ÖZDEMİR’İ( SİNOP ÜNİVERSİTESİ- SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ-TARİH ANABİLİM DALI)kutluyoruz. Danışman hocamıza, emeği geçen herkese katkıları için teşekkürler.

 
Yorum yapın

Yazan: 15 Ekim 2023 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , , , , ,

FARKINDALIK ÖNEMLİ

28.08.2023-Doç. Dr. Hasibe YAZIT– Sinop Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı

Deepak Chopra, sonuç odaklı yaşamayı bıraktığımızda sonuca olan bağımlılık duygusundan kurtulabileceğimizi söyler. Böylece BELİRSİZLİĞİN BİLGELİĞINDE yaşamayı tam anlamıyla öğrenebileceğimizi ve her anın tadını çıkararak yaşayabileceğimizi söyler.

Epiktetos da Deepak’ı desteklercesine GÜNEŞİN, AYIN, YILDIZIN, YERİN ve DENİZİN tadını çıkaran kişinin ne yalnız ne de çaresiz olduğunu söyler.

İçinde bulunduğumuz durum, hayatımızda yer alan insanlar ve çevremizi saran her şey bizi asıl olmamız gereken kişiye dönüştürmek için el birliğiyle çalışıyorlar. Sadece farkında olup herkese teşekkür etmekle farkındalığa başlamak önemli. Çevremizdeki durum ve insanlardan memnun değilsek sadece bakış açımızı değiştirerek hayatımızı nasıl da iyileştirebileceğimizi ve güzelleştirebileceğimizi fark etmek yeterli…

BİLKE YORUM: Farkındalık, insanın ulaşabileceği en güçlü kazanım. Kendini tanıyan birey, tüm varlığın da farkına varır. Eğitim sistemimiz farkındalık amaçlı olduğunu düşündüğümüzde, çocuklarımız yaparak yaşayarak öğrenmiş olmazlar mı?

Doğaya baktığımızda, bitkilerin görevlerini ne güzel yaptıklarını görürüz. Arılar, karıncalar okulda eğitim almışlar gibi kendi görevlerinin nasıl da farkındadırlar. Kendini tanıyan bireylerden oluşan bir toplum dileğiyle güzel yazı için Sayın Hasibe YAZIT’A çok teşekkür ederiz. BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Ağustos 2023 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , ,

SİNOP’TA YAŞAYAN BİR “ÇOBAN OYUNU”NUN HALK KÜLTÜRÜ İÇERİSİNDEKİ YERİ VE BUGÜNE KATKISI

21.10.2022- Doç. Dr. Songül ÇEK

Songül ÇEK BİLKE 2016 HALKBİLİM ÖDÜLLERİ ÖDÜLÜNÜ ALIRKEN

Çalışmanın 149- 153 sayfaları:

a. Oyunun Malzemesi ve Alanı; Kaynak kişilerin verdiği bilgiye göre oyun, üç ya da altı
oyuncu ile oynanabilmektedir. Oyuncuların her birinin 1.5-2 m uzunluğunda ve 1-2 cm kalınlığında
sopaları (dayak) bulunur. Oyuncuların sopa ile hareket ettirebilecekleri 15-20 cm uzunluğunda “dana”
adı verilen irice bir kozalak kullanılır. Oyun daha çok temmuz –ağustos aylarında tarlalardan ürün kaldırıldıktan sonra, boşalan tarlalarda oynanır. Oyun alanı kare şeklinde olmalıdır. Karenin her bir kenar
uzunluğu yaklaşık 2,5 metre olarak düşünülür. Karenin dört köşesine “kuyu” adı verilen avuç büyüklüğünde
çukurlar açılır. Kare alanın ortasına ise iki avuç büyüklüğünde bir çukur daha açılır. Bu şekilde
oyun alanı hazır hale getirilir.

b. Oynanışı: Oyuncular yan yana sıralanır, ellerindeki sopaları ayaklarının ucunda, dik şekilde
tutup ileriye doğru fırlatırlar. Kimin sopası daha geriye düşerse o oyuncu ebe, yani “dana çobanı” olur.
Diğer oyuncular dört köşedeki kuyuların başına otururlar. Ortadaki çobandır. Oturanların kuyusuna sopasıyla sürüklediği dana adı verilen kozalağı atmaya çalışır. Oturan oyuncu sopasıyla çobanın attığı
kozalağı uzaklaştırmak için uğraşır. Eğer çoban, kozalağı kuyuya atarsa kuyunun üstüne basması gerekir.
Bu durumda oturan oyuncu oyundan çıkar eğer basmazsa ebelik devam eder. En son oyuncu kalıncaya
kadar kuyuya kozalak atma ve bunu engellemeye çalışma şeklinde oyun devam eder. Oyunun sonunda
kazanma- kaybetme yoktur (K.K.1-K.K.2-K.K.3-KK.5).
c. Oyunun kültürel işlevleri
Halk kültüründe oyundan söz edildiğinde çoğunlukla kast edilen özellikle köylerde geçmişten
beri oynanan oyunlardır ve bu çerçevede bunların nasıl tanımlanacağına ne gibi niteliklere sahip olduğuna
dair değerlendirmelerde bulunulur. Bunun temel gerekçesi geleneksel oyunların bugün de hâlâ
işlevsel olduğunu ortaya koymaktır. Daima kültür ile oyun arasında sıkı bir ilişki kurulur ve birbirinden
ayrılmaz parçalar olarak kabul edilir (Frazer, 2001- Huizinga 2010- Winnicot- 2007- And, 2012).
Huizinga, oyun kavramının işlevselliğini ele alırken onu kültürün başlangıç noktasına koyar. Ona göre

kültürün oyunu yaratmasından çok oyunun kültürü yaratmasından söz etmek daha yerindedir. Bu konuda
şöyle açıklama yapar:
Bütün büyük ortaklaşa hayat biçimlerinin ortaya çıkışında oyunsal bir faktörün çok faal ve verimli
mevcudiyetini göstermek kolay bir işti. Oyunsal rekabet, toplumsal hayat güdüsü olarak bizzat kültürden
de eskidir. Ve arkaik kültür biçimlerinin gelişmesinde bir maya gibi etki etmektedir. İbadet kutsal
oyun içinde serpilmektedir. Şiir oyundan doğmuştur. Ve oyunsal biçimler şeklinde yaşamaya devam
etmektedir. Müzik ve dans ortaya saf oyun olarak çıkmışlardır. Bilgelik ve bilim ifadelerini kutsal
yarışma oyunlarında bulmuştur. Hukuk, toplumsal oyundan sıyrılarak ortaya çıkmak zorunda kamıştır.
Silahlı çatışmaların kurala bağlanması aristokratik hayatın kuralları oyunsal biçimler üzerinde
temellenmiştir. Sonuç olarak, kültür ilkel aşamalarında oyun olarak oynanmıştır (Huizinga, 2010:
219-220).

Bugün de hem psikolojik hem de sosyo-kültürel yeni unsurlarla donanmış pek çok oyunun temelinde
geleneksel oyunlar ve roller bulunur. Ele alınan dana oyunu insanın gerçek hayatta karşılaştığı
ve onunla uyumlu olmak üzeri gösterdiği çabanın bir modelidir. İnsanın üretim- tüketim ilişkileri içinde
sahip olduklarını sergileme, bunları koruma ve bu çerçevede bazı taktikler geliştirme içeren bir oyun
olarak görünmektedir.

İlgilenenler için 147- 158 arasındaki tamamı:

 

Etiketler: , , , , , , , , ,