RSS

Etiket arşivi: sözlük

OXFORD SÖZLÜĞÜNÜN DAHİSİ VE DELİSİ

08.07.2024- Ahmet YILMAZ SAYFASI

1878’de James Murray adında bir dilbilimci Oxford sözlüğünü hazırlamak üzere işe başladı. İngiltere’nin her tarafına haber yollandı. Milli bir seferberlik ilan edilerek gönüllülerin bildiği kelimeleri mânâlarıyla beraber ve o mânâya geldiğini gösteren bir cümle içinde kullanılmış olarak göndermeleri istendi.

Köyler, kasabalar şehirler bir araya gelip günlük hayatta kullandıkları kelimeleri tek tek yazıp ve o kelimeleri cümle içinde de kullanıp gönderiyorlardı. Ancak bu uzun sürmedi. Bir kaç yıl sonra kimse kelime göndermemeye başladı ve etkisi azaldı, bir kişi hariç. Bu kişi 20 yıl boyunca mektuplar gönderdi ve 10 binlerce İngilizce kelimenin kökü ve ne anlamda kullanıldığı ve hatta İngiliz Edebiyatında tarihte bu kelimeyi kullanmış yazarlardan alıntılar yaparak gönderiyordu.

Sözlüğün hazırlanması için görevlendirilen James Murray köşeye her sıkıştığında bu kişiye mektup gönderiyor ve onun fikrini almadan geçmiyordu. Bu mektup arkadaşlığı 20 yıl sürdü ve sözlük yayınlandı ve James Murray 9 üniversiteden fahri doktora ünvanı aldı. Kraliyet ise ona “Sir” unvanını verdi. Sir James Murray sözlüğün hazırlanmasında ve on binlerce kelimenin sözlüğe kazandırılmasında büyük emeği olan, işlerini kolaylaştıran ve kendisinin 9 üniversiteden fahri doktora ünvanı almasına yardımcı olan bu gizemli mektup arkadaşını ziyarete gidip teşekkür etmeye karar verdi ve İngiltere’nin Berkshire şehrinin yolunu tuttu.

Murray elindeki adrese ulaştığında şok geçirdi. Aradığı kişinin kimliğini duyunca daha da dehşete düştü. Çünkü gittiği yer bir akıl hastanesi ve aradığı kişi de oranın en azılı delisi, şizofren, ruh hastası, kendi cinsel organını bile kesmiş ve Londra’da bir kişiyi öldürmüş katil bir insandı.

Bugün Oxford İngilizce Sözlükte gördüğümüz bir çok kelime ve edebi eserlerden alıntılar tamamen bu adamın eseri. Adı ise William C. Minor. William C. Minor, Ceylon adasında yani bugünkü Sri Lanka’da halkı Hristiyanlaştırmak için misyonerlik yapan Amerikalı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. 12 Yaşında Amerika’ya gönderildi ve Yale Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip doktor oldu. İç savaş yıllarında Amerikan ordusunda çalıştı. Orduda İrlanda asıllı bir askeri cezalandırma görevi verildi. Bu ceza herkesin gözü önünde askerin yüzünü yakmaktı. Dr. Minor bu olaydan sonra halüsinasyonlar görmeye başladı ve kafayı üşüttü.

Sivil savaş bitince New York’ta görevlendirildi. Mesai bitince New York’un garip mahallelerinde hayat kadınlarıyla takılmaya ve olaylar çıkarmaya başladı. Askeri birimler bunu haber alınca Washington’da bir hastaneye kaldırıldı ve 18 ay boyunca tedavi gördü lakin bir gelişme göstermeyince serbest bırakıldı. Dr. Minor bir müddet sonra İngiltereye taşındı ve orda yaşamaya başladı. Fakat hastalığı devam ediyordu. Derken Londra’da evli ve 6 çocuk babası George Merrett isimli bir adamı odasına izinsiz girdi düşüncesiyle vurarak öldürdü. Merret’in eşi Liza ise 7. Çocuğuna hamileydi. Dr. Minor bu olaydan ceza almadı ancak akıl hastanesine gönderildi. Orda da ilginç olaylar yaşayan Minor’a hastane yönetimi kitap alıp okuması için izin verdi ve 37 yıl akıl hastanesinde kaldı. Bu sürede öldürdüğü adamın karısı Liza kendisini ziyarete geldi ve bir çok kitap getirdi. Dr. Minor bu öldürdüğü adamın karısına aşık oldu.

37 yılın sonunda Amerika’daki bir hastaneye transfer edildi, erken bunama tedavisi gördü ve 1920’de öldü. İşin daha da ilginci bu iki adam (James Murray ve William C. Minor) birbirlerine ikiz kardeş kadar benziyorlardı. James Murray durumu öğrendikten sonra da bu akıl hastası adamın Oxford İngilizce Sözlüğüne katkılarını sorgulamadı ve doğru kabul etti. Bugün Oxford İngilizce Sözlüğündeki edebi alıntılar akıl hastası Minor’a ait. Bu hikaye “Professor and the Madman” ismiyle bir kitapta yayınlandı ve şu an Mel Gibson ve Sean Penn bu olayın filmini çekiyorlar… Ahmet Yılmaz ‘ın sayfasından alındı. ” DÂHİ ve DELİ ” seyre değer bir film.

 
Yorum yapın

Yazan: 08 Ağustos 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , ,

Terzilik Terimleri Bağlamında Divan-ü Lûgat-it-Türk’te Alet Adları

03.06.2024- Dr. Sevda Özen Eratalay- Öğretim Görevlisi

Alet Adları
1.1.2. Temen: DLT’de” temen yingne” ve “timne” sözcükleri çuvaldız(11) anlamına gelmektedir. Sözcük bugün “temene” olarak Kırgız Türkçesinde, “temen” biçimiyle Türkmen Türkçesinde ve “teben” olarak da Kazak Türkçesinde yaşamaktadır.
1.1.3. Tümen: DLT’de aynı zamanda “temen yingne” ve “temen yigne” biçimlerinde büyük iğne, çuvaldız olarak tanımlanmaktadır. (12) Sözcük “juvaldız” ve“teben” biçimiyle Kazak Türkçesinde, cōbaldız”/“temene” olarak Kırgız Türkçesinde, “temen” olarak Türkmen Türkçesinde ve “çuvalduz” ve “tömünä” biçiminde de Uygur Türkçesinde yaşamaktadır.(13)
1.1.4. Bıçgu: Bıçkı, bıçak anlamına gelen(14) sözcük Eski Uygur metinlerinde de karşımıza çıkmaktadır.
(15) Göktürk metinlerinde bıç- eylemi kesmek anlamına gelmektedir. “Bıçgu” sözcüğü Türkçenin hemen her döneminde aynı anlam ve yapıda karşımıza çıkan ve değişmeyen sözcükler arasındadır. Bugün ölçünlü Türkçede “bıçkı” olarak karşımıza çıkan sözcüğün Türk lehçelerinde “pıçkı” (Tatar), “bıçğı” (Türkmen),
“bıskı” (Başkurt), “bıçgı” (Azerbaycan) biçimli kullanımlarıyla karşılaşmaktayız.(16)
1.1.5. Bıçguç: Divan-ü Lûgat-it-Türk’te makas, sındı anlamında verilen sözcük(17) Türk lehçelerinde daha çok “gayçı”, “kaysı”, “kayşı”….biçimlerinde görülmektedir.
18 Eski Türkçede eylemden ad türeten eklerden olan -gUçI eki(19 )burada da kesen, biçen anlamında alet ismi yapar.
1.1.6. Sındu: Karahanlı Türkçesi döneminde sözcüğün “makas” anlamına geldiği görülmektedir. Eski Türkçede karşımıza çıkan sı- eylemi kırmak, bozmak, yenmek ve galebe etmek anlamına gelmektedir. Divan-ü Lügat-it-Türk’te de makas(20) olarak kullanılan sözcük sı- kırmak, kesmek eyleminden, türeyen alet adlarındandır.
1.1.7. Kezlik: DLT’te “küçük kadın bıçağı” olarak tanımlanan sözcük(21) o dönem özellikle kadınların üst elbiselerine taktıkları bıçak olarak bilinmektedir. Türkiye Türkçesi ağızlarında kezlik sözcüğü “bıçak”, “çakı” anlamında kullanılmaktadır.(22) Kezlik/gezlik sözcüğünün kökeni, anlamı ve kullanım biçimleri bağlamında Hasan Eren oldukça geniş bilgi vermektedir.(23)
1.1.8. Kıftu: Sözcük DLT’de “makas”, “kırkı” (24) anlamına gelmektedir. Sözcüğün Türkiye Türkçesi ağızlarında ve Türk lehçelerinde ufak biçim değişiklikleri ile aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca sözcük Tokat ve Yalova çevresinde kıptı biçimiyle makas ve makas ucu anlamlarında kullanılmaktadır.(25) Kuman Lehçesinde “kıptı” sözcüğünün makas anlamına geldiği belirtilmektedir. (26 )Ayrıca Memlük-Kıpçak Türkçesi eserlerinden olan İrşâdü’l-Mülûk Ve’s-Selâtîn’de de sözcüğün “kıptu” olarak aynı anlamı taşıdığı görülmektedir.(27) Ayrıca XIII. ve XIV.
yüzyılda yazılmış olduğu tahmin edilen İbnü- Mühennâ Lûgatı adlı eserde de sözcük “kıftı” biçiminde verilir.
1.1.9. Yigne28: Eski Türkçeden günümüze varlığını sürdüren sözcüklerden biri
de iğne sözcüğüdür ki Uygur Türkçesi metinlerinde “yignä” biçimiyle sıkça kullanılır. (29) Kelime Türkiye Türkçesi ağızlarında “inne”(30) olarak karşımıza çıkan sözcük Türk lehçelerinde de farklı biçimlerde kendini gösterir. “İynä” (Azerbaycan), “inä” (Başkurt, Tatar), “iyne” (Kazak, Kırgız), “ignä” (Özbek), “iŋŋe” (Türkmen) ve “jiŋnä”/ “ignä” (Uygur) Türkçelerinde sözcüğün farklı biçimlere büründüğü görülmektedir.(31)
1.1.10. Tügme: “Düğme” anlamını ifade eden sözcük(32) hem çağdaş hem de tarihi Türk lehçelerinde tespit edilmiştir. Kelimenin etimolojisini “tüg-” “bağlamak, düğümlemek” fiiline dayandırılabilir. DLT’ de geçen bu fiil(33) “- ma” eki ile isim yapma eki ile birleşerek sözcüğü oluşturmuştur. Çağatayca’ da “tügme” şeklinde geçen (Seng. 183r 12) sözcüğün Eski Kıpçakçada da “düğme” olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Türkçenin farklı dönemlerine ait metinlerinde “tügme” sözcüğü ile karşılaşmak mümkündür.
(34) Sözcüğün Türk lehçelerinde de “düymä” (Azerbaycan), “töymä/hizäp” (Başkurt), “tüyme” (Kazak), “topçu/tüymö” (Kırgız), “tügmä” (Özbek), “töymä/sädäf” (Tatar), “ilik/sadap” (Türkmen), “tügmä” (Uygur) gibi farklı biçimlerde kullanıldığı bilinmektedir.

KAYNAĞIN TAMAMI: Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2019, 6(3), s: 1769- 1785

BİLKE YORUM: Halk Kültürleri karşılaştırılırken, nedense hemen yarıştırılır. Yarıştırma yerine, meslek gruplarında, sanayide, bilişimde, eğlence alanlarında yol kat eden, evrim geçiren toplulukların kültür özellikleri öne çıkar. Ticaretle uğraşanların ticaret zekası, tarımla uğraşanların çiftçilik zekası gelişir.

Öncül kültürler konusu tartışmalıdır. Eldeki yazılı kaynaklara göre, sözcüklere aidiyet elbisesi giydirilmektedir. Halkın, hafızada taşıdıklarına ısrarla değer vermeyenler olduğunu görüyoruz. Sözlüğü olmasa da, Anadolu halkının dil kültürünü binlerce, yüz yıllarca günümüze taşıma örneğidir bu çalışma. Kaşgarlı’nın sözlüğünden bu güne köylerde ve yaşlıların dilinde yaşayan bu sözcükleri karşılaştırabilirsiniz.

***

11Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk Dizini, 597.
12 Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk-I, 402

13 Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1991, 140.
14 Kaşgarlı Mahnud, Divan-ı Lügati’t-Türk-I, 13, II, 69.
15 Şinasi Tekin, Uygurca Metinler II, Maytrısimit, Ankara: Sevinç Matbaası, 1976, 364.
16 Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, 66-67.
17 Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk, 452.
18 Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, 554-555.
19 Talat Tekin, Orhun Türkçesi Grameri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2016, 87-88.
20 Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk-I, 418.
21 Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk-I, 478.
22 Derleme Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, 2781.
23 Hasan Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara: Bizim Büro Basım Evi, 1999, 155.
24 Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk-I, 416.

25 Derleme Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, 2815.
26 Kaare, Grönbech, Kuman Lehçesi Sözlüğü, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992, 103.
27 Recep, Toparlı, İrşâdü’l-Mülûk Ve’s-Selâtîn, Ankara: TDK Yayınları, 1992, 552.
28 Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk Dizini, 789.
29 Ahmet, Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1968, 296.
30 Derleme Sözlüğü, 2009, 2544.
31 Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, 370-371.
32 Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk-I, 433.
33 Kaşgarlı, Divan-ı Lügati’t-Türk Dizini, 667.
34 Burhan, Paçacıoğlu, VIII.-XVI. Yüzyıllar Arasında Türkçenin Sözcük Dağarcığı, İstanbul: Kesit
Yayınları, 2016, 671

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

NİŞANYAN SÖZLÜK

03.03.2024-A. Yaşar SARIKAYA

Türkçenin söz varlığı konusunda yetersiz dil diyenden tutun da felsefeye uygun dil olmadığına kadar gereksiz yakıştırmalar yapılıyor. Atatürk’ün 1930’lu yıllarda Türk Dili için yaptığı çalışmaları unutmak vefasızlık olur. Halkın kullandığı orijinal sözcükler üzerinde çalışma yaptırmıştır. Harf devriminden sonra da TDK kurulmuştur. 15 Eylül 1928 tarihinde Sinop’a gelişinde, M.Şakir ÜLKÜTAŞIR ile görüşmüştür. Ülkütaşır’ın Sinop Halk Kültürü konusunda yaptığı çalışmaları beğenmiş ve onu TDK’ da görevlendirmiştir.

Severek çalışanlar, emek verenler bir araya getirilmiş ve aynı amaç için zaman harcamış, çok çalışmışlardır. Açıkta saklı gerçekleri görmüyoruz yine de. TDK çalışmaları, yeterli mi, tartışılır. Kurumsal çalışma dışında günümüze yakışır geniş kapsamlı dilbilimci insanlarımızın hazırladığı bir sözlüğümüz var mıdır? Bu da ayrı bir tartışma konusudur. Çalışma yapmadan, bu halkın dilini küçültmek doğru olmaz. Siyaset de, dil bilimi de, diğer kültürlerimiz de halka inmeden yapılınca olmuyor. Halkın söz varlığını değersizleştirme konusunda ısrarcı olanların, bu toprağa ve insanlarına borcu vardır. Ölü sözcüklerimiz, unutulanlar ortaya çıkarılmalıdır. Kök hecelerimizin, eklemeli sözcük üretmenin, halkın dil üretmede doğurgan söz dağarcığının değerini örselemek yakışık almaz.

Türkçe Sözlük araması yaptığımızda, karşımıza NİŞANYAN SÖZLÜĞÜ çıkar. Nişanyan Sözlük Sevan Nişanyan’ın bireysel çalışmasıdır. Hiçbir özel ya da kamu kurumundan destek almamıştır. İlk kez 2002’de Sözlerin Soyağacı adıyla yayınlanan sözlüğün gözden geçirilmiş ve genişletilmiş sekizinci basımı 2020’de gerçekleştirilmiştir.

NİŞANYAN SİTESİNDEN ALINTI :

Sözlüğün amacı standart güncel yazı dilindeki Türkçe sözcüklerin

a) kökenlerini ve

b) tarihi evrimini belgelemektir. Sözcüklerin güncel tanımını vermek amacı güdülmemiştir.

Kelime seçimi

1. Özel adlara (gerçek ve hayali kişi adlarına, yer adlarına, kavim ve aşiret adlarına, cins adı niteliğini kazanmamış ticari markalara) yer verilmemiştir. Az sayıdaki istisna (Allah, Türk, İstanbul, Yunan) kuraldışıdır. Türkiye yer adları için www.nisanyanyeradlari.com adresindeki Nişanyan Yeradları siteme, Türkiye kişi adları için www.nisanyanadlar.com adresindeki Nişanyan Adlar siteme bakınız.

2. Sadece 1960’tan bu yana Türkçe yazılı kaynaklarda yeterli sıklıkta rastlanan sözcüklere yer verilmiştir. Google aramasında Türkçe metinlerde az sonuç veren sözcükler elenmiştir. Bu kuralın doğal sonucu olarak, eskiden Türkçede var olduğu halde son 60 yılda kullanımdan düşmüş olan (amramak, mülabeset), veya yerel ağızlarda kullanıldığı halde genel yazı diline yansımamış olan (kendürük, üyülmek) kelimelere yer verilmemiştir.

3. Çeşitli uzmanlık alanlarına ait teknik terminolojiyi eksiksiz olarak yansıtma amacı güdülmemiştir.

4. Yabancı kökenli sözcükler, Türkçe metinlerde yaygın olarak ve tırnak işareti olmaksızın kullanıldıkları takdirde sözlüğe alınmıştır (e-mail, waffle, upload).

5. Sözlükte maddebaşı olan bir kelimeden Türkçede yaygın kullanıma sahip yapım ekleriyle yapılan türevler (sözlük, senevî, biyolojik) ve maddebaşı olan kelimelerden yapılan bileşikler (maddebaşı, talimatname, seksolog) ayrı madde olarak gösterilmemiştir. Ancak bu tür sözcükler mümkün mertebe ilgili madde(ler) altında listelenmiş ve gerekirse Türkçe ilk kullanımları örneklenmiştir.

6. “Tarihçe” başlığı altında, bir sözcüğün çeşitli formlarda ve çeşitli anlamlarda Türkçede tespit edebildiğim en erken örnekleri gösterilmiştir. Doğal olarak, daha erken örnekler bulundukça kayıtlar güncellenmektedir.

7. Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu’nda bulunan sözcükler Yazım Kılavuzu’na uygun olarak yazılmıştır. Bulunmayanlarda, günümüz Türk basınında daha yaygın olan yazım biçimi tercih edilmiştir.

8. Sözlük, 1995 yılından bu yana aralıksız sürdürülen bir emeğin ürünüdür. Hemen hemen her gün düzeltme ve eklemeler yapılmaktadır. Her maddeye ilişkin son güncelleme tarihi, maddenin sağ altında görülebilir. (17.06.2011’den eski işlemler kaydedilmemiştir.)Sevan Nişanyan

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

KIRMIZI

30.12.2023- Özhan ÇAKICI-Etimoloji- Sözcüklerin ve Deyimlerin Kökeni Grubu Moderatörü

Türkçede kırmızı Arapçadan gelen Kırmızı, Türkçeden gelen kızıl ve al olmak üzere üç temel kelime ile ifade edilir. Arapçadaki kırmızı Kermes Echinatus Latince isimli kırmız adı da verilen kırmızı rengi üretmek için kullanılan bir böcekten gelmektedir. Türkçedeki kızıl isminin kızarmaktan geldiği kolayca tahmin edilebilir. Al isminin ise alaca kelimesinde olduğu gibi ak ve kara dışında tanımlanan üçüncü renk olduğu başlangıçta renkli, karışık renk anlamına geldiği zamanla kırmızıya doğru evrildiğinin düşünülmesi tutarlı olacaktır.

Arapça’da kırmızı için kullanılan diğer bir isim ahmer أحمر ’dir. Kızılay olarak bildiğimiz kurumun kuruluşundaki ilk isminden Hilal-i Ahmer den dolayı biliyoruz. Aslında hamr خمرmayalanmadan dolayı şarap anlamında kullanılır. Hamur’da mayalanmış, kabarmış demektir. Mahmur مخمور kelimesi de sabahları tam ayılamamış olmayı tanımlarken aslında şarap içmiş, içkili anlamına gelmektedir. Kilis’e yolu düşenlerin mutlaka yediğini tahmin ettiğim muhammara denilen etli yemek aslında salçalı bir tür et yemeğidir. Salçanın kırmızı renginden dolayı kırmızı ile ilgili ismini almıştır.

Farsçadaki kırmızı içi kullanılan kırmız Hint Avrupa dilinde kurtçuk anlamında *kwrmi olarak tahmin edilen kök kelimeden gelmektedir. Sanskritçeye krmih कृमि olarak geçen kelime, İngilizcede kırmızının bir tonu olan crimson olarak yer bulmuştur.

Eski Hint Avrupa dilinde kırmızıyı tanımlayan diğer bir kök h₁rewdʰ eski Yunancada kırmızı rengin bir diğer ismi olan erithoros ἐρυθρός olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kökten dilimizde Eritre olarak bildiğimiz Afrika’da Etiyopya’nın Kızıldeniz tarafında kalan ülkenin ismi olarak geçmiştir, bu isim de Yunanlıların Kızıl Denize verdikleri Erirtrea Thalassa Ἐρυθρὰ Θάλασσα isminden gelir. Bizim alyuvar olarak adlandırdığımız tıpta eritrosit adı verilen kırmızı kan hücrelerinin isminde de bulunur. Yunanca kırmızı erithros ἐρυθρός ve kap kitos κύτος kelimelerinden oluşur.

Latinceye Rubeus olarak geçen kırmızı renk Fransızcaya bizim şimdilerde dudak boyasına verdiğimiz isim olan rouge – ruj’a dönüşmüş. İngilizcede kırmızı anlamındaki red, pas anlamımdaki rust, yakut anlamındaki ruby isimleri yine bu kökten geliyor.

Yunancadaki kırmızı için kullanılan diğer isim olan kokkino κόκκινο çekirdek anlamına gelen kokos kókkos tane, çekirdek anlamına gelen kelimeden türemiştir. Tavşanmemesi (Ruscus aculeatus) olarak Latince ismini bildiğimiz bir çalı türü ağaççığın meyvesinin renginden dolayı bu ismi aldığı biliniyor. Türkçede köknar kukunari κουκουνάρι den, mısır koçanına benzetilen kokoreç κοκορότσι ismini buradan alır.

Rusçada kırmızı renk için krasnıy красный kullanılır. Krassivıy красивый ise güzel demektir. Rusyadaki Kızıl meydanın krasnaya ploşad Красная площадь ismi bu yüzden eskiden güzel meydan demekken zamanla kızıl meydana dönüşmüştür. ( Sorulara peşin yanıt bu değişim Sovyet devriminden önce olmuştur)

Bir dilde neden birden fazla kırmızı renk ismi olur. Doğan güneşin renginden, kanın kırmızısından, topraktaki kızıllıktan, şarabın kırmızısından, açık ve koyu renkli bir çok kırmızı tonundan dolayı dillerde kırmızı renk için bulunan kelimeler her dilde farklıdır. Bu nedenle tüm dillerde her zaman kırmızı renge birden fazla isim verilmiştir.

Ö. ÇAKICI ‘YA TEŞEKKÜRLERİMİZLE.

 

Etiketler: , , , , , , , ,