05.07.2022- Doç. Dr. Mehmet YAZICI
DEĞER KAVRAMI VE DEĞERLER
Değer ve değerler; hem felsefede hem de başta sosyoloji, psikoloji ve antropoloji olmak üzere
diğer sosyal bilimler literatüründe sıkça tartışılan konulardan biridir. Değerler, üzerinde çok
durulan bir konu olmasına rağmen henüz kavramsal olarak yeterince açıklığa kavuşturulmuş
değildir (Anar, 1983:8; Dilmaç, 2002). Değerlerle ilgili tartışmalar; değerlerin tanımı, kaynağı, relativ mi yoksa mutlak mı oldukları, önem sırası, kim tarafından ve nasıl korunması gerektiği, birey ve toplum yaşamı için önemi ve nihayetinde bireylere değerlerin öğretilmesi, benimsetilmesi
ve içselleştirmeleri amacıyla izlenecek doğru metodun hangisi olduğu vb. konularda devam
etmektedir.
Buna rağmen, yapılan bir araştırmaya göre Milli Eğitim Sistemimizde tarihsel süreç
içerisinde değerlerin öğretim programlarında yeterince yer almadığı sonucuna varılmıştır
(Yaşaroğlu, 2013).
Sosyal bilimlerin sosyal değerlere ilgisi, “birçok sosyal bilimcinin değerlerin insan davranışını
açıklamada temel bir öneme sahip olarak görmelerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca, değerlerin,
araştırmacılara hem birey, hem de grup düzeyinde bilgi sağlayabilen bir kavram olması da söz
konusu ilginin nedenleri arasında sayılabilir (Feather, 1975; Zavalloni, 1980). Değerler konusu
kuramsal yönden olduğu kadar hızla değişen dünya içinde yerini arayan toplumumuzu yakından
ilgilendirmesi açısından da önem taşımaktadır.
Sosyo-ekonomik gelişmelerin kaçınılmaz sonucu (ve, kimi zaman da, aracı) olarak ortaya çıkan yeni toplumsal düzenlemelerin bu türden düzenlemelerle uyumlu olmasıyla yakından ilişkilidir. Bu uygunluk sorunu, toplumsal siyasaların başarı için toplumun iyi tanınmasını, dolayısıyla da değerlerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesini gerekli kılmaktadır.” (Kuşdil ve Kağıtçıbaşı, 2000: 60). Bu gerekliliğin bir sonucu olarak “değerler, bireylere olduğu kadar, toplumsal sisteme de mal edilmiştir. Değerler, bireysel değerler,
tutumlar, tercihler ve inançlar çerçevesinde ele alındığı kadar, toplumsal değerler, toplumsal
normlar çerçevesinde de ele alınmıştır.” (Anar, 1983: 9).
Sosyoloji ise, bir taraftan ilgilendiği olguları (sosyal ilişki, norm, kurum, grup vb.) tanımlamada ve açıklamada değerleri de kullanırken, diğer taraftan değerlerin betimlenmesini, meydana
geliş biçimlerini, toplumsal olgu, kuram ve süreçlerle olan etkileşimlerini, tipolojilerini ve bu
tiplerin teşkil ettikleri çeşitli sistemleri, belirli somut durumlarda rastlanan değer çatışmalarını
incelemeyi kendine görev haline getirmiştir (Anar, 1983: 8)
Makalenin tamamını okumak isteyenler için:
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/157368

foto-indigo dergisi
NOT: Toplumu tanımak, sadece hakkında bilgi toplamak olmamalı. Bilgi hafızası, hiç bir zaman turşu küpü değildir. Bilgi kullanıldıkça yenilenir. Felç geçiren bir yaşlının nöron hücreleri bile egzersizle yenileniyor, buna tanık olan ve uygulayan biri olarak, deneysel çalışmanın doğru yöntem olduğunu vurgulamak istiyorum. Denenmiş ve yarar sağlamamış yöntemleri tekrar kullanma inadında olmak sonuçsuzluğu doğurur. Yaşar SARIKAYA