RSS

Aylık arşivler: Eylül 2024

“NE OLURSAN OL” DÜNYA KİMSEYE KALMAZ

06.09.2024- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Anne yemeği, anne azarı, anne sevgisi kadar anne sözleri de vardır belleğimizde iz bırakan. Gençliğin coşkusuyla, bilmişlik yapınca annem derdi ki: “Ben 6 yaşında iken köyün etrafındaki dağlar yeni oldu ve herkes de benimle beraber fark etti sanırdım. Oysa, dağlar hep varmış ve herkes de biliyormuş ” der bize gülerdi. Çocukluğumdan beri bu söz hafızamdan silinmedi.

Ne krallar, ne ağalar, ne çok sultanlar geldi geçti dünyadan tarih boyu. Kime kaldı bu dünya? 2019 yılı Ağustos ayında babamı kaybettiğimde, dilime dolanıverdi ” ne olursan ol”. Beste ve güftesiyle dökülüverdi.

Herkes bir gün göçecek. Bedenin beslenmesi, zevkleri, arzularını doyurmakla geçen bir ömür, bir metrelik toprağa girecek ve elveda diyecekti. İnsanca duyguların, aklımızı ruhumuzu ve gönlümüzü beslediği bir dünya olsaydı ve uygarca yaşamı kucaklayabilseydik.

Ne olursan ol

Kim olursan ol

İster ağa ister paşa ister kral ol.

Dinleyenlere selam olsun…

 
 

Etiketler: , , , , , , ,

ANADOLU’NUN KAYIP DİLİ KALAŞMA

05.09.2024- ARKEOLOJİ TARİHİ

Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’ çözüldü

2023 yılında Boğazköy-Hattuşa’da yapılan kazılarda ortaya çıkarılan Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’ çözüldü. Bulunan 174 tablet deşifre edildi. Tabletlerde günlük yaşama ve kutlamalara ilişkin metinler yer alıyor. Kazı Başkanı Prof. Schachner, “Bu metinler Anadolu’nun M.Ö. 2000 yılında çok dilli ve çok kültürlü bir yer olduğunu gösteriyor” diyor

Çorum’da bulunan Boğazkale – Hattuşa’da yüz yıldan beri kazılar sürse de 1980’lerden sonraki kazılarda 30 bin civarında çivi yazılı kil tablet bulunmuştu. Bu tabletlerden 174 tanesinin farklı bir dilde ortaya çıkmasıyla, daha önce bilinmeyen ancak kaybolmuş bir dilin varlığı keşfedilmişti.

2023 yılında yapılan bu keşifte bulunan tabletlerin Bolu-Gerede civarında yaşayan Kalaşma isimli halkın dilinde yazıldığı belirlendi.

Luvice ile benzerlik taşıyan dil, Anadolu’nun tarih içinde kaybolmuş dillerinden biriydi.

Boğazköy Müzesi’nde korunuyor

Hattuşa’da arkeolojik kazıları yürüten ekibin başkanı Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Andreas Schachner, bulunan tabletlerin İstanbul Arkeoloji Müzesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Çorum Arkeoloji Müzesi ve Boğazköy Müzesi’nde korunduğu söyledi.

Tabletler üzerindeki çalışmaların Almanya Worzburg Üniversitesi Eskin Yakındoğu Dilleri Bölümü’nden Prof. Dr. Daniel Schwemer ve İstanbul Üniversitesi Hititoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Metin Alparslan tarafından yürütüldüğünü belirten Schacher, “Alman kazı ekibin sorumluluğundaki bütün metinler yayınlandı” dedi.

Prof. Dr. Schwemer tarafından 174 tabletin deşifresine ilişkin yazılan ‘Keilschrifttexte aus Boghazköi (Boğazköy’den Çiviyazısı Metinleri)’ isimli eser bu yıl dijital ortamda ulaşıma açıldı. Eserde 174 tabletin günümüz diline çevirisi yer alıyor.

Tabletlerde günlük yaşama ilişkin bilgiler, bayram ve festivallere ilişkin notlar, komşu ülkelerle ilişkilere ilişkin kayıtlar yer alıyor.

Prof. Schachner, “İlk transliterasyonu Prof. Schwemer yaptı. Çivi yazısından Latin harifli yazıya dönüştürdü. Sonra dilbilim uzmanları Marburg Üniversitesi’nden Prof. Elisabet Rieken ve Doç. Dr. İlya Yakubovitich, metinleri inceleyerek çözdüler. Bir takım çalışması yapıldı” dedi.

Kalaşma dilinde tabletlerde yeni bir alfabe bulunmadığı belirten Prof. Schachner yazı için Hititlerin çok iyi bildiği ve Mezopotamya’dan alınan çivi yazı sisteminin kullanıldığını vurguladı.

Metinlerin nihai yayınının önümüzdeki günlerde yapılacağını kaydeden Schachner, Kasım ayından itibaren herkesin Kalaşma dilindeki metinlere ulaşabileceği vurguladı.

Schachner, şunları söyledi:

“Tablet içerikleri aslında çok önemli bilgiler aktarmıyor ama bu metinler sayesinde M.Ö. 2000 yılında Anadolu’nun çok dilli ve çok kültürlü bir bölge olduğunu öğreniyoruz. İnsanlar, bu dillerden en az birkaç tanesini biliyor ve kullanıyorlardı. Hititlerin başka bir bölgesinin Tanrılarına bakışını da bu metin sayesinde teyit etmiş oluyoruz çünkü fethettikleri bölgenin Tanrılarını kendi sistemlerine dahil ederek tapıyorlardı. Bu şekilde o bölgeleri kendilerine bağlamaya çalıştılar. Bu metinler, Kalaşma’dan getirdikleri Tanrı’ya kendi anlayacağı dilde hürmet edebilmek için bu dilde yazılmış. Hititlerin mantığına göre o tanrı Hitit dili anlamazdı.”

Anadolu’da mutlaka başka kayıp diller de olduğunu ancak tespit etmenin zor olduğunu ifade eden Schachner, Kalaşmacayı ortaya çıkaran durumun bugüne kadar ilk kez yaşandığı vurguladı. Schachner, “Bulunan tabletler çok iyi korunmuş. Dolayısıyla metin tümü elimize geçti. Normalde küçük parçalar buluyoruz. Tablet kırıkları. Burada ise iyi korunmuş tabletler vardı” dedi.

 
Yorum yapın

Yazan: 05 Eylül 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , ,

AVRUPA’YA İHRAÇ ETTİĞİMİZ NOEL KAPI SÜSLEMELERİ

04.09.2024-hasathaber.com

Burdur’un Bucak ilçesine bağlı Kocaaliler köyünde 20 yıldan beri ev hanımlarının doğal bitkiler ile yaptığı Melli kapı süslemeleri Hollanda ve Almanya’ya ihraç ediliyor. 4 ay boyunca yaklaşık 500 bin adet çelenk üreten kadınlar hem ev ekonomilerine hem de ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Melli kapı süslemeleri üretim sorumlusu Ulaş Aktürk, “Bu yılki hedefimiz 550 bin çelenk üretip 4 milyon 500 bin euro ciro elde etmek” dedi.

Hristiyanların 25 Aralık’ta kutladıkları Christmas olarak bilinen Noel gününde kapılarına astıkları süslerin yüzde 50’den fazlası Burdur’un Bucak ilçesine bağlı Kocaaliler köyünde ev hanımı kadınlar tarafından üretiliyor. Ağustos ayının sonunda başlayıp Aralık ayının başına kadar olan sürede neredeyse köydeki bütün evlerde kadınların özveriyle yaptığı “Melli kapı süsleri” Avrupa’ya ihraç edilerek Noel’den önce evlerdeki yerlerini alıyor.

25 yıl önce Antalya’da yaşayan Alman bir kadının çelenk yapımında kullanılacak doğal bitkileri toplamak için köye gelerek bu süslemeleri köylülere öğretmesiyle başlayan bu serüven o günden itibaren hızla devam ediyor. Yulaf, pirinç, mersin gibi bitkilerin saplarıyla örülen çelenkler yine bu bölgede yetişen dağ çileği, çam kozalağı, sandal, mersin meyvesi, kızılcık, kuşburnu, biber ve kırmızı patlıcan gibi meyvelerle süslenerek hazırlanıyor. Bir kadının günde ortalama 25-30 tane ürettiği bu çelenkler daha sonra kamyonetler ile toplanarak paketlenip soğuk hava depolarında muhafaza altına alınıyor. Buradan da Hollanda ve Almanya’ya ihraç edilen Melli kapı süslemeleri oradan tüm dünyaya yayılıyor.

“20 yıldır bu süslemeleri evimizde yapıyoruz”

Bucak’ın Kocaaliler köyünde yaşayan ve 20 yıldır bu süslemeleri yaptığını söyleyen Fatma Ünal, “Bu yaptığımız çelenkler yurt dışına gönderiliyor ve orada kapı süslemesi olarak kullanılıyor. Pirinç, yulaf gibi bitkilerden yaptığımız çelenkleri yaban mersini ile sarıyoruz. Daha sonra üzerine dağ, çileği, patlıcan, çam kozalağı gibi orman meyveleriyle süsleyerek hazır hale getiriyoruz. Ev hanımları olarak hem vakit geçiriyoruz hem de ev ekonomimize katkı sağlıyoruz. Biz bunları yaptıktan sonra akşamüzeri çavuşumuz geliyor alıp gidiyor oradan da yurt dışına gönderiliyor. Her sabah süslemelerde kullandığımız malzemeler gelir biz süslemeyi yaptıktan sonra akşamüzeri gelip alırlar. Günde 100 tane de yapan var 60 tane de yapan var ama ben 15 tane falan yapabiliyorum” dedi.

“Ev ekonomimize büyük katkı sağlıyor”

Evlerinin önünde komşularıyla birlikte otururken bir yanda da çelenk dedikleri Melli kapı süslemeleri için orman meyvelerini hazırlayan Hanife Bolat ise, “Bu meyveleri toplayıp bize getiriyorlar, biz de böyle sohbet ederken bir yandan da onları birleştiriyoruz. 20 yıldır yapıyorum ben bunu. Ev ekonomimize büyük katkı sağlıyor bu iş. Burada hazırladığımız kapı süslemeleri yurt dışına gönderiliyor” ifadelerini kullandı.

“3-4 ay boyunca bu süslemeleri yapıyoruz”

Evinde annesi Dudu Duran ile birlikte bir yandan Ekim ayında olacak düğünü için hazırlık yapan bir yandan da Melli kapı süslemesi yapan Dilek Duran, “Biz bu süslemelerde kuşburnu, biber, patlıcan, mersin gibi bitkileri kullanıyoruz. Günde yaklaşık 30-35 kadar süsleme hazırlıyoruz. Psikolojimize göre değişiyor. Bir gün önceden ertesi günün hazırlığını yaptıysak daha hızlı oluyor ama sıfırdan sabah başlayınca biraz zor oluyor. Her gün saat 16.00’ya kadar yapıyoruz böyle. Bu süslemeler 3-4 ay boyunca yapılıyor böyle. Ağustos’un 20’si gibi başlayıp 20 Aralık gibi bitiriyoruz” şeklinde konuştu.

“Günde 2 bin 500 adet topluyoruz”

Sabahları ev ev dolaşarak süs malzemesi bırakıp akşamüzeri ise yine bu evlerde yapılan süslemeleri toplayan çavuş Esma Tokgöz, “Biz çelenk sektöründe çalışıyoruz. Sabah ev ev gezip bıraktığımız meyvelerden yapılan süslemeleri akşamüzeri tekrar gezip çelenk olarak topluyoruz. Günde ortalama 2 bin 500 adet çelenk topluyoruz. Daha sonra depoya götürerek paketleyip soğuk hava deposuna koyuyoruz. Oradan da tırlarla Avrupa’ya gönderiliyor. Bu süslemelere çok fazla bir ilgi var. Köyümüze gelen turistler de çok ilgi duyuyorlar bu süslemelere. Bu yüzden bu işin hem köyümüze hem de kadınlarımıza büyük ekonomik katkısı oluyor” dedi.

“Bu yılki hedefimiz 550 bin çelenk üretip 4 milyon 500 bin euro ciro elde etmek”

Melli kapı süslemeleri üretim sorumlusu Ulaş Aktürk, “Her sezon olduğu gibi 20 Ağustos’ta çelenk üretimine başladık. Sabah 8-9 gibi meyveleri 10 civarı eve tek tek dağıtıyoruz. Öğleden sonra da çelenk olarak topluyoruz. Bu çelenkleri depoya getirip burada paketliyoruz. Sonra tır geliyor direkt Hollanda ve Almanya’ya ihraç ediyoruz. Dışarıya gönderdiğimiz çelenkleri genelde kapı süsü olarak birbirlerine hediye götürüyorlar veya mezarlıklara koyuyorlar. 2023 yılında 450-500 bin civarı çelenk gönderdik. Bundan da 2 milyon 500 bin euro civarında bir ciro elde ettik. Bu yıl yine 500 ile 550 bin civarında çelenk göndermeyi hedefliyoruz. Bundan da 4 milyon 500 bin euro civarında bir ciro elde etmeyi planlıyoruz. Kadınlarımızı genelde günde kişi başı 25-30 tane yaparlar. Halkımız için iyi bir gelir kaynağı. Çelenkte kullanılan süs biberi ve süs patlıcanını diktiriyoruz oradan alıyoruz. Dağ çileği ve tespih dediğimiz meyveleri vatandaşlar ormandan toplayıp getiriyorlar. Antalya civarından gelen meyveler var. Yani köyümüzde eşleri dışarıda çalışırken ev hanımları da evinde böyle bir gelir kaynağı elde ediyor” ifadelerine yer verdi.

 
Yorum yapın

Yazan: 04 Eylül 2024 in Genel Kültür

 

Etiketler: , , , , , , , ,

KENDİNİ BULAMAYAN DİLENCİ

03.09.2024- Eckhart Tolle ( Şimdi’nin Gücü)

“Bir dilenci, otuz yıldır bir yol kenarında oturmaktadır. Bir gün onun önünden, bir yabancı geçer. Dilenci, eski şapkasını mekanik bir biçimde ona da uzatarak,

-Allah rızası için bir sadaka, der.

-Benim sana verecek hiçbir şeyim yok, der yabancı.

Sonra, -Sen neyin üzerinde oturuyorsun? diye sorar.

-Hiçbir şey, diye yanıtlar dilenci.

-Sadece eski bir sandık. Kendimi bildim bileli onun üzerinde oturuyorum.

-Onun içine hiç bakmadın mı? diye sorar yabancı.

-Hayır, der, dilenci.

-Niye bakayım ki, onun içinde hiçbir şey yok.

-Sen yine de bir bak, diye ısrar eder yabancı.

Dilenci yerinden kalkar ve biraz uğraştıktan sonra sandığın kapağını açmayı başarır. Ve o, şaşkınlık ve sevinç içinde, sandığın altınla dolu olduğunu görür. Ben size verecek bir şeyi olmayan ve size içinize bakmanızı söyleyen o yabancıyım.

Bu meselede olduğu gibi herhangi bir sandığın içine değil, çok daha yakın bir yere, kendi içinize bakmanızı söyleyen biri…

‘Ama, ben bir dilenci değilim ki,’ dediğinizi işitir gibiyim.

Gerçek serveti, yani Var’lığın ışık saçan sevincini ve ona eşlik eden derin, sarsılmaz huzuru bulamamış olanlar, büyük bir maddi servete sahip olsalar dahi dilencidirler.

Onlar haz ve doyum kırıntılarını, onaylanmayı, güvenliği ya da sevgiyi dışarıda aramaktadırlar.

Oysa onların içinde sadece bu şeyleri içeren değil; Dünyanın sunabileceğinden, sonsuz derecede daha büyük bir hazine vardır…”

Osmanlı Dönemi dilenci bir kadın

 
Yorum yapın

Yazan: 03 Eylül 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , ,