RSS

Kategori arşivi: eski sinop

SİNOP İÇ KALE

12.05.2021-BİLKE

SİNOP’TA SELÇUKLU MİRASI-SELJUKS HERITAGE IN SİNOP-Zekiye TUNÇ & Arzu ÖZBEK

İçkale:

Fotoğraf. İçkalenin güneydoğudan hava fotoğrafı. Fotoğraf Türk Hava Kurumu tarafından çekilmiştir. (Sinop Arkeoloji Müzesi; Redford, 2014, s. 22)

Sinop Kalesi’nin ilk inşasının ne zaman başladığı hakkında kesin bilgi yoktur. Sinop şehrinin Miletler tarafından kurulması ile bu kalenin yapıldığı fikri ileri sürülmüştür (Ülkütaşır, 1949, s. 116-117). MÖ III. yüzyıl başlarında Pont Kralı Büyük Mihridates Sinop’ta mabet, tiyatro, darphane, saray vs. yaptırtarak buraya şehir havası katmış ve çevresine de kale yaptırmıştır (Ülkütaşır, 1949, s. 116; Gökoğlu, 1952, s. 151; Ünal, 2014, s. 298).

Sinop’ta art arda hüküm süren siyasi güçler yani Romalılar, Bizanslılar ve Türkler döneminde de kalede imar yapılmıştır (Ülkütaşır, 1949, s. 151).
Selçuklular, Sinop’u fethettikten sonra kalenin batı tarafında içkale inşa etmişlerdir. Kalenin surlarının yapımında eski dönem eserlerinden kalan sütunlar kullanılmıştır. Sinop’un fethi 1214 yılında olmasına rağmen şehrin alınmasında etkili olan komutanlar kalenin imarını bir yıl sonra bitirdiklerinde kendilerinin yaptırdıkları sahalara isimlerini, şehirlerini ve Sultan I. İzzeddîn Keykâvus’un ismini yazmışlardır (Ülkütaşır, 1949, s. 119).

İçkalenin tanımı ve şehirdeki konumu ile ilgili Ali Boran’ın eserinde şöyle bahsedilmektedir:

“Surlarla çevrili bir kentin en yüksek yerinde hükümdarın, beyin ya da komutanın oturmasına ayrılmış, en son savunma yeri olan kale bölümü; bâlâ hisar ve erek de denir. Surlarla muhat bir şehir veya kasabaların içinde hâkim bir noktaya ayrıca yapılan ve hükümdar veya kumandanın oturmasına ve düşmanın surları halinde veya şehirde bir isyan zuhurunda çekilip müdafaa etmeye mahsus olarak yapılan ikinci kale. Buna öz Türkçede erk denir. Genellikle iç kaleler; şehrin en iç kesiminde ve en yüksek yerinde yer almaktadır. Surlarla çevrili iç kalede, yönetici sarayı, beylerin konutları, darphane, tutukevi ve ibadethane (cami-kilise) gibi yapılar yer almaktadır” (Boran, 2001, s. 8).


Sinop’taki içkale iki bölümden oluşmaktadır. Güney kısmında tersane, kuzeyinde ise askeri depo ve sultan tarafından yaptırıldığı düşünülen Kale Camii vardır (Kuru, 2001, s. 164; Esemenli, 1990, s. 50). İçkalede I. Alâeddîn Keykûbâd’ın emri ile bugünkü cezaevinin olduğu yerde tersanenin yapıldığı ileri sürülmektedir. Kırım’ı ele geçirmek için gemilere olan ihtiyaçtan dolayı gemilerin yapımı ve onarımının sağlandığı Sinop Tersanesi’nin (Redford, 2014, s. 91) 1220-1224 yıllarında yapıldığı düşünülmektedir (Kuru, 2001, s. 165).

İçkalenin güneyinde bulunan tersane alanında 1885 yılında Sinop Mutasarrıfı Vasil/Veysel Paşa’nın yaptırdığı cezaevi vardır (Esemenli, 1990, s. 50-51; Kuru, 2001, s. 164). Yine bir görüşe göre I. Alâeddîn Keykûbâd, Kale Camisi’nin olduğu alana bir silah deposu yaptırmıştır (Kuru, 2001, s. 166).

Sinop İçkale Kitabeleri üzerine araştırma yapan S. Redford, 1215 yılında beş aylık bir sürede bitirilen 166 kitabenin (2014, s. 17) çoğunun asıl yerinde olmadığını tespit etmiştir. Sinop’un fethini takip eden 1215 yılının bahar ve yaz aylarında içkalenin onarımının yapılması sonrasında kitabeler yerleştirilmiştir.

Sinop İçkale inşasını yapanlar Türkiye Selçuklularına bağlı emir ve ileri gelen kimselerdir (Redford, 2014, s. 68-70). Sinop İçkale Kitabelerinde hiyerarşik bir düzenin olduğu gözlemlenmektedir. İçkalenin en itibarlı yeri olan kente bakan ve doğu kısmında sultan ile iki askeri valinin kitabeleri sergilenmektedir. Hiyerarşi, sultan üstte, sonrasında askeri vali, emirler ve küçük kentlerin askeri olmayan valilerine ait olan kitabeler şeklindedir. Bu emirler aynı zamanda kale burç ve duvarlarını onardıklarından varlık sahibi kimseler oldukları da gözden kaçmamaktadır (Redford, 2014, s. 73-75). Sinop’un fethi anısına yapılan içkale kitabeleri, aynı zamanda Türklerin cihat anlayışını anımsatan eserlerdir (Rogers, 1976, p. 83).
Sinop İçkale Kitabelerinde Selçukluların dünya görüşü hakkında bilgiler edinmemiz mümkündür. Selçuklular Türk cihan hâkimiyeti düşüncesini kitabelere nakşetmekle birlikte, kara ve denizlerde hâkimiyet kuran Orta Çağ’ın güçlü bir devleti olduklarını da belirtmişlerdir. Selçuklu sultanının İslamiyet’e olan bağlılığı da kitabelerde açıkça ifade edilmektedir (Redford, 2014, s. 149 vd.).

 
Yorum yapın

Yazan: 12 Mayıs 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , , , , ,

1200 YILLARINDA SİNOP

08.05.2021-BİLKE

SİNOP’TA SELÇUKLU MİRASI

ESKİ TÜRKİYE FOTOĞRAFLARI ARŞİVİ

“Zekiye TUNÇ-Dr. Öğr. Üyesi, Sinop Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, ztunc@sinop.edu.tr, ORCID: 0000-0002-4308-0704”

“Arzu ÖZBEK-Öğretmen, Özel Öncü Çağdaş Özel Öğretim Kurumu, arzukaraahmetoglu@hotmail.com, ORCID: 000-0003-0348-9908”

Sa’deddin Mesʻud: Selçuklu döneminde yaşamış âlim, şair ve tabiptir (Turan, 1988, s. 156; Hasan b. Abdülmü’min el-Hôyî, 2018, s. 20). Hakkındaki bilgileri mektuplarından tespit edebiliyoruz. Sa’deddin Mesʻudʼun özel mektuplarının olduğu kitabında, dostlarıyla mektuplaştığı görülmektedir. Kitabındaki mektuplar Selçuklu devlet yönetimine dair bilgiler içermekle birlikte, dönemin sosyo-kültürel ve edebi hayatını da yansıtırlar (Turan, 1988, s. 156).
Sa’deddin Mesʻudʼun Sinop ile ilgili yazıları (Peacock, 2010, p. 115) Selçuklular zamanında şehrin durumu hakkında bilgi verdiğinden önemlidir. Eski Çağ yazarlarından Strabon’un doğa ve insanlar bakımından güzel olarak tasvir ettiği Sinop (Strabon, 2009, s. 23) için Sa’deddin Mesʻudʼ da benzer ifadeler kullanmıştır ve şehir ile ilgili yazdığı metinler şöyledir:

Latif, neşeli ve güzel bir yer olan Sinop beldesi hakkında ne denilebilir! İki deniz arasında bulunan bu şehrin toprağı amber ve havası misktir. Bağ bağ üzerine, dal dal üstüne, sofa sofa üzerinde, köşk köşk üstündedir. İnsanları zarif, tabiatları hoştur. Gönül bağlarlar ve âşina yüzlüdürler. Zemini cennet gibidir, orada âhû gözlü inciler vardır. Çocukları nar tanesine benzer; öpmek ve sarılmak için çok parlak, dudakları şeker ve yanakları naziktir. Pervin yıldızı onların incilerinden çok sönük bir hale gelir. Orada bulunan kızlar bedr-i tam gibidir ve her ne arzun var ise hâsıl olur. Her biri Tatar âhusûna benzer; zülüfleri misk gibi kokar; dudakları kırmızı gül çiçeğidir. Memeleri fildişi hokkasına benzer. Bunlar Rus, Alan, Rum; Kıpçak, Karluk (Ḫalluḫ) ve Keşmir dilberleri olup hepsi kendi güzelliğinde sultandır ve her birine can müştaktır. Boy ve bosları nârvan ağacı gibi olup gül yanaklı ve gümüş tenlidirler; endâmları mevzun, yüzleri güzel, bakışlarından da ne kadar lütufkârdırlar. Onlardan bir tane ele geçirirsen o anda bahtiyar olursun. Hoş şehirler vardır, ama Allah’ım böyle bir şehir nerede bulunur!” (Turan, 1988, s. 159-160).
Sa’deddin Mesʻudʼ Sinop için yine şöyle demektedir:

Burası şehir değil, meğer cennet imiş; toprağı amber, suyu baldır. Sağa sola koşan çocukları meleklere eş, âhû gözlüdür. Bunlar Rum, Kıpçak veya Uygur güzeli midir? Meğer burası Çin yolu üzerinde bir put-hâne imiş. Leylâ olur, mecnun gibi söyler: O hoş Husrev, o güzel Şîrîn budur!. Bu şehirde ne din kalır, ne dünya; dünya yoksa dinin yeri nedir?” (Turan, 1988, s. 160-161).
Sa’deddin Mesʻud’un şiirlerinde kozmopololotik bir şehir olarak gördüğümüz Sinop’ta yaşayan milletler şunlardır: “Rus, Alan, Rum, Kıpçak, Karluk (Ḫalluḫ) ve Keşmir” (Peacock, 2010, p. 115; Turan, 1988, s. 159-160). Orta Çağ kaynaklarında “Âşıklar Adası” manasına gelen Cezîret ül-ʿuşşak lakabının Sinop için kullanılması Sa’deddin Mesʻud’un şiirlerindeki temaya uygun görülmektedir (Turan, 1988, s. 161).

 
2 Yorum

Yazan: 08 Mayıs 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , , , , ,

SİNOP CEZAEVİ SÖZLÜ ANLATILAR

31.03.2021-BİLKE

Sözlü anlatılar, halk kültürleri açısından çok değerlidir. Anlatılar, yaşandığı zamana aynadırlar. Önemli diğer bir yönü de, aynı olayı farklı kişilerin kendi kişiliği ve karakteri ile kendi görüş açısından bakarak anlatmasıdır. Bu gün, SİNOP CEZAEVİ içinde yaşanan anıların sözlü anlatım kaynaklarına yer veriyoruz.

Yazılarımızın bilimsel araştırmalar, bilime dayanan sözlü anlatılar, bilimsel makaleler ışığında olmasına özen gösteriyoruz. Hem geleceğe kaynak oluyor hem de yapılması düşünülen projelere de taban oluşturuyor.

Bu konuda Sinop cezaevinde yaşanan ve yerel halk arasında en öne çıkan Benli Taci ve Abaza Basri arasında cinayetle sonuçlanan olay ve diğer cezaevi yaşananları hakkında sözlü anlatımlara yer veren akademik makale ve bir kitaba yer veriyoruz.

“Hikâyelerin tümü bir araya getirildiğinde kaynak kişilerin hikâyeyi Benli Taci ya da Abaza Basri tarafından anlattıkları görülmektedir. Kahramanların arasında bir çekişme olduğu aşikârdır; fakat bazı insanların haklı kahramanı Benli Taci’yken; bazılarınınki Abaza Basri’dir.

(www.millifolklor.com- From the Memory of the Oral Narrative: Heroes and Heroisation of the (Historical) Sinop PrisonSÖZLÜ ANLATININ HAFIZASINDAN- Dr. Zeliha Nilüfer NAHYA ” (1.kaynak)

Sinop bir ıslah yeridir; en ünlü kabadayılar burada törpülenir, reisler burada demlenir. Siyasilerse epidemiktir, haliyle tecritlenir. Uslanmazlarsa da, iflah olmazlarla çivi çiviyi söker misali birbirlerine kırdırılır.

1921 doğumlu mahpus Ömer KUYAR :

Unkapanlı Ahmet ÇAKIR, bunu da Sinop Cezaevi’nde öldürdüler. Sinop Cezaevi’ne gittiğimde Abaza Basri tarafından öldürülen meşhur kabadayı Benli Taci’yi tanıdım…Rutubetten kibritlerin yanmadığı mezar gibi bir yer. ..Denize yakın koğuşlarda Temmuz ayında bile titrenir.

Sinoplu Çerkez Hüseyin Ağa,elli altmış yaşlarında üç beş cinayeti var. Sinoplu meşhur Öküzoğulları’nın hasmı…..(Tolga Ersoy- Sinop’un Hanı-İsmail Deniz Amazon Sinop)”

Detaylı anlatımlara ulaşmak isterseniz, her iki kaynakta sözlü anlatıların ayrıntılarını okuyabilirsiniz. Amazon Sinop – Bir Sinop Monografisi(2.kaynak)

 
Yorum yapın

Yazan: 31 Mart 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , , , ,

SİNOP’TA ESKİ UYGARLIKLAR

29.03.2021- BİLKE

Eski çağlardan beri SİNOP insanlığa yurt olmuştur. Bu güzel coğrafya, kaçıncı zamanda kaçıncı kez canlılara ve insanlara kucak açtı diye düşünebiliriz. Bu konularda araştırmalar olsa da, daha fazla araştırmaya, daha fazla kazıya, daha fazla incelemeye ihtiyacımız vardır. Şurası kesindir ki, SİNOP doğal konumu ile her zaman insanların ve uygarlıkların dikkatini çekmiştir.

Anadolu, en eski uygarlıkların anasıdır. Ne Ortadoğu’ya ne de Avrupa’ya benzemez. Eski dönemlerden kalan olumsuz geleneklerin izlerini yaşatanlar hala olsa da; bunun yanında 3 tarafı denizle çevrili olan ANAKARA, dünya ülkeleri ile ticari ilişkileri ile modernliği de yakalayabilmiştir. Yerinde bilime, modernliğe önderlik etmiş, yerinde uygarlığa ANA olmuştur.

Sinop da 3 tarafı denizle çevrilidir. Uygarlık konusunda, Anadolu gibi zengindir. Hangi uygarlıklar , hangi tarihlerde Sinop’ta bulunmuşlar, birlikte bakalım:

Sinop tarihindeki bazı önemli eski çağ dönüm noktaları ise söyledir (Bilge Umar, 2000, 168);
• M.Ö. 2200-2000 Akaların Sinop’a gelisleri,
• M.Ö. 1800 Sinop’un bir ara Hititlerin faydalandıgı bir iskan yeri olusu,

M.Ö. 1330 Gaskaların Sinop ve çevresine egemen olusları,
• M.Ö. 1344-1180 Sinop’un zaman zaman Hitit kontrolüne girisleri,
• M.Ö. 1200-1180 Hititlerin tarihten silinisi,
• M.Ö. 1117-1090 Asurluların Karadeniz’e çıkısları, Sinop’la ilgilendikleri sanılır.
• M.Ö. 679 Sinop’a Friglerin egemen olusları,
• M.Ö. 676 Frig kralı Midas’ın Kimmerlere yenilisi ve kendisini öldürmesi,
• M.Ö. 676 Kimmerlerin Sinop’u baskent yapmaları,
• M.Ö. 650 Kimmerlerin tarihten silinmesi,
• M.Ö. 690 Sinop’un Milletlerin kolonisi haline gelisi,

M.Ö. 656-546 Sinop’un Karadeniz’de Lidya’nın en önemli bir ticaret limanı
olusu,
• M.Ö. 480 Sinop’un bagımsızlıgı ve ilk kez para bastırılması,
• M.Ö. 169-120 Sinop’un Pontus krallıgının baskenti olusu,
• M.Ö. 70 Sinop’un Romalıların eline geçmesi.

SİNOP ARAŞTIRILDIKÇA, TARİHİ KAZILAR YAPILDIKÇA DAHA NE ZENGİNLİKLER GÜN YÜZÜNE ÇIKACAK. KÖYLER, DAĞLAR, TÜMÜLÜSLER ARAŞTIRILMAYI BEKLİYOR.

YAZILARIMIZ, ARAŞTIRMALARIMIZ DAHA GELİŞMİŞ, DAHA ZENGİN BİR SİNOP İÇİN…BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 29 Mart 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

PAŞA TABYALARI GÖRMEYE DEĞER

26.03.2021-BİLKE

Sinop zengin bir tarihi geçmişe sahiptir. Yeter ki doğru değerlendirilsin ve güzellikler gün yüzüne çıksın. Paşa Tabyalarına doğru gidelim mi ne dersiniz?

Turist kafileleri hem gezer hem de yanında da spor aktivitelerinin yapılabileceği alanlar olabilir galiba ne dersiniz? Turizm alanında yapılacak çok iş olduğu kesin.

Sinop Tarihi Paşa Tabyaları (1)

Tabya nedir?

Bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen askeri yapıdır. İlk olarak 11. yüzyıldan sonra kullanıldığını görülen tabyalar, I. Dünya Savaşı’ndan sonra önemini kaybetmişlerdir. Amacı: Tabyalar stratejik önem arzeden bir bölgenin, yerin, yolun veya şehrin güvenliğini ve savunmasını sağlamak üzere genellikle bölgenin hakim bir tepesine veya dağ yamacına yapılmış askeri tesislerdir.
Kurulum amaçları, düşmanı ileri savunma hattı oluşturarak engellemektir. Şehirlerin ileri karakolu vazifesindedir.
Tabyalar yapı itibarıyla mimari kaygılardan bağımsız olarak sadece sağlamlık ve güvenlik esas alınarak inşa edilmişlerdir. Ana binası ve ulaşım yolları genellikle toprak setlerle koruma altına alınmıştır. Yapıldıkları yerin durumuna göre planlandıklarından dolayı birbirlerine benzememekle birlikte genel olarak şekillerine istinaden yıldız tabya, toprak tabya, hilal tabya, yay tabya şeklinde sınıflandırılmışlardır.

Paşa Tabyaları Mimari Özellikleri
Alt yapısını sert volkanik kayaların oluşturduğu paşa tabyalarının rakımı 43 metredir. Herhangi mimari plan olmadan, çukur kazılarak inşasına başlayan paşa tabyalarının en değerli tabyalar listesine girmesinin ana sebeplerinden birisinin oldukça sağlam ve güvenli olmasını söyleyebiliriz. Yapılış şekillerine göre isimlendirilen tabyaların isimleri şu şekildedir: yıldız, toprak, hilal ve yay. Paşa tabyaları ise hilal tabya olarak isimlendirilebilir yapılışına göre. Kuşbakışı ile bakıldığında hilal olduğu net şekilde görülecektir. Paşa tabyaları 11 adet top yatağından, cephanelikler, mahzen gibi üç ana bölümden oluşur. Bu bölümlerin yanı sıra yer altında gizlenmiş sığınaklar kilometrelerce uzunluğa sahip yer altı geçitleri ile birbirlerine bağlanmaktadır.

Bu Tabyalar Karadeniz’in Rus saldırısına karşı korunabilmesi amacıyla inşa edilmişlerdir. Ancak özellikle Kırım Savaşı’nda görüldüğü üzere bu tabyalarda bulunan topların menzillerinin kısa olması, buna karşılık Rus donanmasının atış menzilinin daha uzun olması nedeniyle tabyalar beklenen faydayı sağlayamamışlar ve Sinop kenti Rus donanması tarafından topa tutulmuştur.

1- T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ
Kurupelit Kampüsü 55139 SAMSUN Tel: +90 362 312 19 19 Faks: +90 362 457 60 91 iletisim@omu.edu.tr http://www.omu.edu.tr
Fen Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü
Tarihi Saha Araştırmaları II

Güzel Sinop daha da güzel olsun. BİLKE-BİLKE-BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 26 Mart 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

AŞAĞILANANLAR

25.03.2021-BİLKE

İnsanların kentlere göç etmediği çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığı dönemlerde, köylü kendi yağı ile kavruluyor geçimini sürdürüyordu. “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” sözü, bu üreten insanlarımızla tam da örtüşüyordu.

Sanayi ve teknoloji köylüyü yenince, akın akın kentlere göç başladı. Ayancık 1934 yılında Kereste Fabrikası kurulurken geçen bir diyalog dikkatimizi çekti.

(1)foto

(2)yazı foto

Türk mühendis hakkında, bir yabancının düşüncesi nasılsa; kentlinin de köylü hakkındaki düşünceleri birbirine benziyor mu konusu düşündürücü. Sosyolojik dengeleri göz ardı etmeden, insanları ayırmadan eşit görmek “UYGARLIK” düzeyine erişmektir.
Hala yaşayan bir gerçeğe değinelim:

Kristof Kolomb Amerika kıtasını keşfedince Hindistan zannediyor ve Kızılderililere İNDİAN diyor. Kolomb’dan kalan bu isimlendirme, daha sonraki tarihlerde Kızılderililer için kullanılmaya devam ediliyor. Yukarıda paylaştığımız yazıda, Türkler için aynı benzetmenin kullanılması bize ilgi çekici geldi. İlkel gördükleri insanlar için kullanılan bir kelime.

Yaylacı, çadırcı alışkanlıklardan kent kültürüne adapte olmak, toplumsal bir sorundur. İnsanları aşağılamak kolay, sistemi oluşturmak ise zordur.
Sistemi oluşturamamak da yaylacı çadırcı olmak da ortadaki sorunun sorumluluğunu eşit olarak paylaşmakta diyebiliriz. Değerlerimizin kıymetini bilmek, üretmek ve eşit paylaşmak dileğiyle. BİLKE- BİLKE- BİLKE

1- Ayancık Kereste Fabrikası -TARABALAR-V.ATILGAN
2-Ayancık 1934- Zingal- Özel Araştırma: Hayrettin BOZKURT- Cumhurbaşkanlığı Arşivi

 
Yorum yapın

Yazan: 25 Mart 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

ESKİ SİNOP GÖRSELLERİ

24.03.2021-BİLKE

Zamanın siyah beyaz fotoğrafları, düşüncelerimizi geçmişe doğru duygusal bir yolculuğa çıkarır. Kendimiz kendimizle buluşur, tanımlayamadığımız içsel heyecan içinde, aynı fotoğraftaki zamana gider ve o anı yaşarız.

Sinop, doğal güzelliğiyle eşsiz bir şehir. Tütün tarımının yapıldığı zamanlardan bir kare:

1956, o yılı hatırlayacak yaşta olanlar bilirler. Acı anılar ve Gerze Yangını:

Bu fotoğraflar, kaynak gösterilmeden internet sitelerinde yayınlanan fotoğraflardır. Çeken kişileri yad ediyor, bu alemden göçenlere rahmet diliyoruz. BİLKE-BİLKE-BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 24 Mart 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , ,

YALI HAMAMI VİRAN OLMUŞ

12.03.2021-Ayşe Yaşar SARIKAYA

Her gün evimin balkonundan tepesini seyrettiğim YALI HAMAMI eminim Sinoplular olarak hepimizi üzüyor. Eski eserler konusunda, nedense bürokrasi çok yavaş ilerliyor. E- işlem ile yazışmaların daha kolay olması gerekmez mi ne dersiniz? Bu yazıyı, gelin hep beraber üzülelim diye yazmıyorum. Duyarlılık göstererek, gündemde tutmak amacındayım. Yerel gazeteler de hassasiyet gösterdiler ve durumu çok haber yaptılar.

Her konuda olduğu gibi, resmi makamlarla bu konuda da çok görüşmeler yapıldı. Yazışmalar yapıldı. Sinoplular arasında bir çok Sinop sever, tek tek yetkililerle görüştü. Hala, elimizin kolumuzun bağlı olmasına üzülmekten başka bir şey yapamıyoruz.

Yalı Hamamı tepeden görünüşü

2001 yılındayız, eski eserlerin restore edilmesi konusunda bir arpa boyu yol aldık mı acaba? Eski Eserler Ve Anıtlar Yüksek Kurulu çalışmaları yavaş ilerliyor ise, bakanlık genelgesi ile konu çözülemez mi? Bakanlığın öncelikleri arasına alınamaz mı?

Hamamın dış görünümü

Getirisi ne olacak dediğinizi duyar gibiyim. Ne olacak, turizm şehri olma yolunda bir adım daha atılmış olacak. Aşıklar Caddesi ile hamam arasında 100 metre var yok. Hamamlarımızın tarihi geçmişi ve iç donanımı, dünya tarihindeki önemini korurken, biz neden duyarsız kalalım.

Yalı Hamamının tarihi hakkında Prof.Dr. M.Ali ÜNAL’ın kitabından bir paragraf okuyalım:

Rıza Nur Kütüphanesine giden yol üzerinde bulunan bu hamamın Candaroğlu İsmail Bey’in inşa ettirdiği rivayet edilmektedir. Evliya Çelebi Yalı Hamamının yekta( eşsiz benzersiz) olduğunu söylüyor. 1560 tarihli evkaf defterinde, İbrahim Bey Türbesi Vakfının gelir kalemleri arsında “Kıst-ı hamam-ı der- kenarı derya” dan bahsedilmektedir ki muhtemelen Yalı Hamamı olarak bilinen hamam olmalıdır.

O tarihte hamamın gelirinden 1.500 akçalık kısmı İbrahim Bey Türbesi Vakfına aittir. (Osmanlı Devrinde Sinop)

Yalı Hamamı restorasyonu için gerekli adımların atılması dileğiyle…

 
Yorum yapın

Yazan: 12 Mart 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , ,

SİNOP’TA KETEN EKİLEN KÖYLER

06.03.2021-BİLKE

Üretim ve tarım konusunda dertleşelim bu gün. Sinop keten tarımı konusunda tarihte neler olmuş bir bakmak gerek. Amacımız, toprağı işlemek konusunda duyarlı olmak ve doğanın kıymetini bilmemiz için. Hani gel zaman git zaman derler ya masallarda, keten konusu da GEL ZAMAN GİT ZAMAN ifadesini hatırlattı bize. Zaman geçti, ama bir arpa boyu yol aldık mı siz karar verin.

Biz toprağa değer vermedikçe o da bize ürün vermeyecek, hassasiyetimiz bu yüzden. TOPRAK ANA bize küskün, TOPRAK ANA çorak; tohum bekler, su bekler, ürün bekler.

1487 ve daha sonraki yıllarda keten tarımı yapılan köylere bakalım:

Keten tarımı, tarihi ve ne kadar ürün alındığı tabloda görülüyor. Devam edelim köylerimize:

Ne olurdu, halk üretse, devlet destek verse ve insanımıza gelir kapısı açılsaydı.

Ne çok köyde keten tarımı yapılmış ve bundan devlet vergi almıştır. Yine olması için atılan tüm adımları destekliyoruz. Keten tarımı konusunda Ayancık ilçemizin girişimlerini göz ardı edemeyiz. Devlet destekli olmadıkça da sürdürülebilir olamadı. 80’li yıllardan beri, bu konuyu gündeme taşınıyor. Toplantılar yapılıyor, eski keten fabrikası konusunda brifingler sunuluyor. Gele gele geldik bu güne. 2017 de başlatılan projenin, sürdürülebilir olmasını çok istiyoruz. Proje hakkında Sinop İl Tarım Orman Müdürlüğü haberini paylaşıyoruz:

İlimizde 2017 yılında başlatılan Keten Üretimini Geliştirme Projesi kapsamında çalışmalarımız devam etmektedir. Daha önce Ayancık İlçesinde 48 dekarlık alanda yapılan adaptasyon ekim denemelerinde istenilen sonuçlar alınmış ve yöremize uygun liflik keten çeşitleri tespit edilmişti. 2018 yılı kasım ayında ise Merkez ilçe Kabalı ve Taşmanlı köyleri ile Gerze İlçesi Çırnık köylerinde Trakya Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünden temin edilen keten çeşitleri ile toplam 5 dekarlık alanda demonstrasyon ekimleri yaptırıldı. Ocak 2020 tarihi itibarı ile çıkışlar istenilen seviyede olup bitki boyu 5 cm geçtiği gözlendi. Haziran ayında yapılacak olan hasat sonrası bölgeye uygunluğu tespit edilmiş olunacak.

      2020 yılı üretim döneminde Samsun Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde tescil işlemleri gerçekleştirilen liflik keten çeşitleri ile İlimiz çiftçilerine keten ekimi yaptırılacaktır. Sözleşmeli Tarım Modeli kapsamında yetiştiriciliği yaptırılacak keten üretimi ile İlimiz Keten Üretim Merkezi olması amaçlanmaktadır.

Memleketimiz ve insanımız için adımların hızlanması dileğimiz. İnsanımız iş istiyor, normal yaşam koşullarında yaşamak istiyor. Devlet desteği toprağa üretime inşallah diyoruz.

 
Yorum yapın

Yazan: 06 Mart 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , ,

SİNOP AMFORALARI

28.02.2021-BİLKE

Batıdaki bir çok merkezde, mühürlü 20.000 Sinop Amforası bulunuyor. Sinop değerlerinden nerede ne varsa gündemimize almaya devam ediyoruz. Kentimizin, TURİZM şehri olması hedefleniyor. Biz de bu konuda araştırmalar yapıyoruz.

Fotoğrafta damgalı Sinop Amforası, altına düşülen notta şu yazıyor:

Not: Sinop Amforalarının büyüklüğünü göstermek için bana modellik yapan ve yazılarımı bilgisayarda temize çeken Gazeteci kızım Doğa Desen Aydemir’e teşekkür ederim.

   Sinop tek başına Karadeniz’in en büyük amfora üretim merkeziydi. Bunu da öncelikle limanının doğal avantajına borçluydu. Tarihin babası Herodot, “Herodot Tarihi”nde Sinop’u Karadeniz’in en büyük ve önemli kentlerinden biri olarak anar. “Antik Çağda Amforalar” adlı ciddi bir kitabı bulunan Sn. Ersin Doğer ise bu kitabında Batıdaki bir çok merkezde mühürlü 20.000 Sinop amforasının bulunduğunu belirtir.

Strabon’sa coğrafyasının Anadolu bölümünde Sinop’u uzun uzun anlatır ve aynen şöyle der: “Sinope dünyanın o kısmındaki kentlerin en önemlisidir. Bu kent Miletoslular tarafından kurulmuştur.”  (Benim görüşüme göre Strabon yanılmaktadır. Çünkü Sinop’ta yerleşim bronz çağında başlar. Strabon ancak “kuruldu” kelimesiyle kolonileştirmeyi kastediyor olabilir.)  Burada bir deniz üssü kuran kent Kyaneai (İstanbul Boğazı) berisindeki denizlere egemen oldu. Sonra kenti Romalılar ele geçirdi. Sinope hem doğa hem de insanlar tarafından çok güzel bir şekilde süslenmiştir. Şehir bir yarımada üzerine kurulmuştur. İç ve dış limanları ve olağanüstü iyi palamut dalyanları bulunur. ( Herhalde Azak denizinden çıkan kefallerde bu ağlara giriyordu.)

    Roma İmparatoru Hadrianus anılarını yazdığı kitabında M.S. 2. yy.da ekonomik ve stratejik önemi olan Sinop Limanı’nı genişlettiğini ve bizzat gidip denetlediğini anlatır.

Sinop amforalarıyla M.Ö.4.y.y. dan itibaren başta Avrupa ve Rusya İçleri olmak üzere çok çeşitli mallar gönderilmiştir. Şehir zaten aynı zamanda büyük bir Pazar yeriydi. Sinop amforalarının ortak özelliği bana göre son derece iri ve diri oluşlarıdır. Bu amforalarda ağızlar geniş, işçilikler ustacadır. Ben şahsen Sinopluların ünlü Kos çömlekçilerine fark attıklarına bile inanıyorum. Sinop amforaları büyük kulplu , geniş karınlı ,  aşağıya doğru incelen formdadır. Bazı amforalarda dipler aşağıya doğru bir mızrak gibi iner.

Arkeolog Dr. Sn. Selin Tezgör ‘ün 1998/ Skylife da çıkan makalesinde ise Sinop Amforalarıyla ilgili şu bilgiler yer almaktadır:

   “1993 yılında Türk ve Fransızlardan kurulu bir ekip Sinop tarihinin bu bölümüne ışık tutmak amacıyla amforaların yapıldığı atölyeleri araştırmaya girişti. Ekip, Sinop ve çevresindeki 20 km çapında bir arazide yaptığı bir haftalık çalışma ile 8 atölyenin yerini buldu.

   O zamandan beri Boztepe Yarımadasında yapılan kazılarda Helen Dönemine ait 3 atölye tarihin derinliklerinden çıkartıldı. Fırınlarda bir kulpunda çömlekçinin veya şehrin hakiminin adını taşıyan, damgalı amforalar bulundu. Bazılarında, paraların üzerinde de görülen ” yunusun üzerinde kartal” sembolü vardı.

Diğer büyük bir atölye de, Sinop’un 13 km. doğusunda  bulunan Demirci Limanındaydı. Bu atölyenin M.Ö. 3. Yy. dan, 7. Y.y.’a kadar faaliyette olduğu sanılıyor. Sözünü ettiğimiz önemli araştırmalar sayesinde ondan fazla fırının yeri tam  olarak belirlenerek gün ışığına çıkarıldı. Pek çok amfora çeşidi şimdi Sinop yapımı diye ayırdedilebiliyor. Örneğin “havuç amfora” olarak adlandırılan kırmızı kilden yapılmış,uzun boyunlu, ince gövdeli, minik kulplu amforalar da bulunuyor. ”  (M. Aydemirin notu: Sn. Oğuz Alpözen’in ” Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Ticari Amforaları/ 1995 ” teki kitabında bu amforalar  (Zemer1997/49 , Siciallano- Sibella/1991/105’teki teşhislerine dayanarak M.S. 3.-4. Yy./ Lübnan -Tripoli kökenli olarak verilmişti. Bu tahmine ben zaten hiçbir zaman katılmadım.

Çünkü koleksiyonuma bu amforalar hep Karadeniz’den geldi. Kökenini Sinop ve İğne ada arasında aradığım bu amforaların gerçekten Sinop’ta imalat fırınları bulunmuşsa ben de rahatlamış olacağım.) “

Amfora atölyeleri Sinop’ta artık tespit edilmiş durumdadır. Yeni kazılar yapılırsa mutlaka daha başka atölyelerin de var olabilir. Sinop amforalarının Türkiye’de farklı müzelerinde olduğu da biliniyor. Ticaret merkezi dönemlerinde dünyanın her yerine mal taşıyan amforalar, dünya müzelerinde de tespit ediliyor.

Her ilimizin değerleri korunsun ki, içte güçlenelim.

BİLKE-BİLKE-BİLKE

 

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Şubat 2021 in eski sinop

 

Etiketler: , , , ,