21.10.2025- Şafak Gündüz SARIKAYA
Bakmak, görmek demek mi?
Bakınca yalnız seyrederiz, görünce bir hükme varırız. Bakmanın üst seviyesi tanımak, görmenin ise yaşamaktır. Görmek derinliği ifade eder. Bakan kişi anlatır, gören kişi sorgular ve yorumlar.
Bakmak sadece gözle olur. Görmek, akıl, kalp ve gözün devreye girmesiyle gerçekleşir. Bakmak bir göz hareketi, görmekse bir şuur faaliyetidir.
Simaları görürüz ve zihnimizde yer ederler. Bazı simalar kalıcıdır, hatta hiç görmesiniz de bazen düşünürsünüz sanki bir yerde görmüş gibiyim, daha önce hiç karşılaştık mı diye sorarsınız.
1998 yılıydı galiba, Ataşehir, Ümraniye civarlarında babamla ir emlakçıya gitmiştik, önce ben girdim,“şu evi görebiilr miyiz”, dedim ardımdan babam içeri girdi, adam babamı görünce şaşırdı, “Ah, inanılmaz, dayı sen nerelisin?é dedi, “içimden nereden çıktı bu gereksiz muhabbetler, kim bilir ne gereksiz şeyler söyleyecek”, dedim. Babam , “Sinop’luyum” , diye karşılı verdi adam bu sefer, “neresinden”diye cevap verdi, Gerze mi deyince, çok şaşırdım, hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım, nokta atışı buna denir, adam da Gerze’nin bir köyündeydi, en azından ailesi oralıydı, emlakçıydı ama konuştukça, ressam olduğunu da öğrendik ve Paris sokaklarında yaptığı resimleri bize gösterdi ve hatta elime bir sürü karakalem çalışmasını verdi, gerçekten yetenekliydi ayrıca çok iyi bir bakış açısı vardı, bizim göremediğimiz ayrıntıları hemen fark etmişti, burun, alın yapısı, gözler, elmacık kemikleri, belki başka detaylar, kaşlar, dudak, saç şekli gibi, ya da bizim baktığımız gibi bakmamıştı, o görmüştü.
Karakalem deyince yine zihnim beni eski siyah beyaz bir fotoğrafın önüne bırakıverdi, Sinop’ta usta karakalem işi yapan biri vardı o zamanlar. Kalenin altında küçük bir işyeri vardı bu adamın. 4 kişiyi kara kalemle bir arada çizilmişti, aslında 3 farklı siyah beyaz fotoğraftaydı 3 kişi. Annemin babası ve kızkardeşi de vardı karakalem çalışmada. (Dedem, teyzem ve halam vardı.) Annemin yüz hatları babasına benzemiyordu, acaba hiç görmediğim anneanneme mi benziyordu. Üçü de annemden çok önce hayata gözlerini yummuştu, şimdi kimse hayatta değildi.

Bir omuzu düşük, hafif kambur başında kasketi olan yaşlı bir adamdı fotoğrafta, başka bir fotoğrafta annem kızkardeşi ile gülümsüyordu, iki kardeşin yüz hatları benziyordu birbirine. Duvarda bir çerçevede asılı zamana meydan okuyan bir karakalem çalışma, usta ellerde bir resmin ötesine çoktan geçmişti, zamana meydan okuyordu, 4 farklı karakter, 4 farklı hayatı anlatıyordu aslında. İşte o yüzde görmesini bilmek gerekiyordu ressam gibi. (içimden bir ses her birinden çok hikaye çıkar diye ama o sesi susturuyorum.)
Akrabalar, yüzler derken Gabriel Marquez Yüzyıllık Yalnızlık romanını düünüyorum. Macondo kasabasında, Buendía ailesinin yedi kuşağı aşk, unutuluş ve geçmişlerinin ve kaderlerinin kaçınılmazlığı arasında yaptığı yolculuk etkiliydi.(1) Kendi ailemde değil, bu insanlık tarihi boyunca, genetik aktarım, kültürel aktarım hep devam etmiştir, devam edecektir de… Usta eller sadece resimde değil her alanda usta eserler ürettiler, iyi gördüler.
Her gören bakmıştır ama her bakan görememiştir çünkü görmek için düzgün bakmak gerekir. Ayrıca herkes bakar ama görebilenler farkı yaratır.(2)
Şimdi söyleyin bakalım, bakmak görmek mi demek?
ŞGS
(1) Wikipedia
(2) Ekşi Sözlük









