RSS

Kategori arşivi: Yaşar Sarıkaya yazılar

ANNEANNEMİN VEJETARYEN TİRİTİ

07.08.2021- A. Yaşar SARIKAYA

Değerler gözlerimizin önünde kaybolup giderken, seyirci kalmamaya ant içtim dersem gerçekten yalan olmaz. GETİRİ sisteminin hakim olduğu dünya düzeninde, çabalarım aynı ırmak akışının tersine doğru yol almaya benziyor.

Kültürlerimiz hakkında, fırsat buldukça annemle konuşmaya çalışıyor ve ondan yepyeni bilgiler öğreniyorum. Anneannemin yaptığı yemek çeşitlerini anlatırken, annesinin özlemini çeken bir çocuk oluveriyor annem. Ben de annemi zamanda yolculuk yapar gibi izliyor ve can kulağı ile dinliyorum.

Gastronomi ve mutfak sanatları son zamanlarda en çok ilgi gören dallar arasında. Sinop yöremizde yerel otlarla yapılan kavurma, yoğurtlu ve börek olarak o kadar çok fazla çeşit vardır ki. Hepsini, bilimsel adımlar izleyerek ilimize kazandırmamız gerekiyor. Hafızalarımızda kayıtlı olan bu çeşitleri, herkese tanıtmalı ve yeni tatlar olarak Türkiye ile buluşturmalıyız.

Gelelim anneannemin bu güne kadar hiç duymadığım VEJETARYEN TİRİT yemeğine. Dernekte projelendirip, tanıtımını yapmak için hazırlanıyoruz. Sunumunu sizlerle paylaşmadan önce ön bilgi vermek istedim. Beni etkileyen tarafı, yüksek köylerin kültürünün garip kalması. Kentlere yapılan göçlerin getirdiği sorunların, kültürleri unutturması ve b u güzelliklerin yok olup gitmesi.

Yüz yıllar öncesinin insanları, yokluk içinde besin değeri açısından önemli olan ve bu gün de çok değerli çeşitli yemekler üretmişler. Yeni nesiller bunlara sahip çıkmamış ve kentlerin getiri tuzaklarına ayak uydurma durumunda kalmışlardır.

Bu noktadan çıkışla, yine yeni bir proje ve yine Sinop için hazırlanıyoruz. TİRİT yemeğinin, Vejetaryen ve vegan olarak Sinop’a tanıtımını yapacağız. Sinop mutfak kültürüne kazandırmayı hedefliyoruz.

Anneanneme rahmetle, bizi siteden takip edebilirsiniz.

Bu gün İzmir Valisi olan Sayın Yavuz Selim Köşger Bilke Tirit Tanıtımında

 

Etiketler: , , , , ,

DÜNYA İNSANLIĞI YUTUYOR

21.07.2021- A. Yaşar SARIKAYA

Sinop sıcaktan kavuruluyor. Oysa, bilim insanlarımız küresel ısınma konusunda halkı bilgilendirmek için yılardır dil döküyorlar. Konuya duyarlı olanlar okuyor, yazıyor ve dikkatle paylaşıyorlar; ama bu yanlış gidişe engel olunamıyor.

eski SİNOP eskileri hep kaybediyoruz

Dünyada işleyen sistemin çarkına, ne çarkmış yahu diyesim var. M.Ö.’ den beri çıkar gruplarını besliyor, güzel değerlerin hepsini yutuyor, yok ediyor. Bilim kurgu filmlerinde yaratılan, özel sanal canavarlar gibi.

Toplumda, güzel ve doğru değerleri neden yaşatamıyoruz sorusunun cevabını çocukluk yılarımdan beri arıyorum. Yıl 1972, 16 yaşında yazdığım “DÜNYA İNSANLIĞI YUTUYOR” şiirimi okuyan arkadaşlarım;

” ne kadar karamsarsın, eğlence, gezme dururken sana ne dünyanın gidişinden” diyorlardı.

Sorun bu değil miydi? Eğlence, yeme içme, gezme tozma, para sahibi olma konuları insanları her şeyden çok cezbediyordu. Bulunduğu sosyal statüden bir basamak yükselen, bir süre sonra içinde bulunduğu arkadaşlarını küçümsemeyi tercih ediyor, onlara veriyor veriştiriyordu. Sorunlarla boğuşmak, insanı neler nelerle karşı karşıya getiriyor, ortaya sayısız sınıflar çıkıyordu.

Ne çoktu sınıflar, onlara çağın yeni trendine uygun(!) başka sınıflar da ekleniyordu. Olaya tarih boyunca sosyolojik olarak baktığımızda ise hepsinde ortak paydanın DOĞRULAR ve YANLIŞLAR olduğunu görmek kaçınılmazdı.

Esnaflar arasında “onun günlük cirosu bizimle bir olmaz” deyip para ile boy ölçenler, soy- sop statüsünden ” biz çok asil sülaleyiz” diyerek mezarda yatanlarla öğünenler, çok şımartılarak büyütülen ve kendini dünyanın merkezi zannedenler……..o kadar çok sıralayabiliriz ki.

Bu yanlış gidişin önüne geçmeye yaramalı farkında olduklarımız. Bir yolu olmalı ve eşitlik ilkesi işlemeli insanlık için. Siyasi çatışma yerine ÇÖZÜM üretmeliyiz.

Sorunlar hepimizi ilgilendiriyor, dünyamızı koruyalım, insanlığı koruyalım.

 

Etiketler: , , , , , , , ,

ZEYTİNLERE KIYMAYIN EFENDİLER

15.07.2021- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Asırlık Sinop zeytininin yeniden yetiştirilmesi için 2019 Ağustos ayından beri yaptığımız çalışmaları sizlerle sürekli paylaştık. Akademisyenlerimiz, Sinop Belediyesi ve Sinop Bilim Kültür Derneği olarak her bir paydaş görevini tam anlamıyla yerine getirdi.

Özenle yürütülen projede, asırlık zeytin çelikleri bir sene serada bekletildi. Sinop Belediye Başkanı, Başkan Yardımcısı, BİLKE Yönetim Kurulu ve Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU ile belediye yetkililerinin katıldığı dikim gününde, fidanlar UYGULAMA ALANINA dikildi.

Belediye Başkanı fidan

dikiyor

Kasım-2020

Havalar son günlerde çok sıcak gittiği için, fidanları yerinde görmek istedik. Dernekten arkadaşlarla 14.07.2021 Çarşamba günü uygulama alanına gittik.

Asırlık zeytin fidelerini tek tek kontrol ettik. Alan otlanmış ve fideler bakımsızdı. Yaz sezonu olduğundan izine ayrılanlar mı oldu diye düşündük? Alanın tamamını taradık, çok emek verilerek çimlendirilen çelikler, alana dikilmişti ve umutla sonuç almayı bekliyorduk.

Asırlık zeytinlerden, hayata tutunmaya çalışanlar olduğunu gördük. Alanın sulamaya ve bakıma ihtiyacı vardı. Sayın Belediye Başkanımız projenin her aşamasında Sinop Zeytini konusunda çok duyarlı davrandı. Aynı hassasiyetin devamını bekliyoruz.

Hayata tutunmaya çalışan filizlerden biri, yaşamını sürdürmek için mücadele ediyor. Sinop zeytini zamana direnerek asırlardır yaşamış. Filizlerinin de yaşaması için gerekli görüşmeleri yapacağız.

Bu yıl, eski orijin Sinop zeytinlerinden alınan zeytinler, “Zeytincilik Araştırma Enstitüsü-Bergama-İzmir “de literatüre geçen SİNOP ZEYTİNİ1,2,3,4,5,6 kodu ile kayıtlanan çeşitlerle eşleştirilecek. Özenle başlayan proje, yine özenle sürdürülecek ve daha sonra coğrafi işaret alınacaktır.

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

BU SERGİDE SATIŞ YOK

27.06.2021- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Önemsiz görülen değerleri hayata kazandırmak istiyorsak, önce topluma model olacak adımları atmalıydık. Bu anlamda, zor bir malzeme olan yün kilimlerini değerlendirmek istedim. Nereden aklıma geldiğini sorarsanız, bu çok uzun bir hikaye, yüreğimde silinmez izler bırakan anılar sarmalı.

Annem, annesinin ve kendisinin dokuduğu kilimleri saklıyordu. Çocukluğumdan beri gördüğüm bu kilimler, benim için de çok kıymetliydi. Onları koruyalım dediğimde annem: “al senin olsun” dedi. Kilimleri özenle naftalinledim, güneşe çıkardım, havalandırdım ve dolabımda sakladım. Gözüm gibi koruduğum kilimler yüz yılın hafızası, bellek kutularıydı sanki.

Elime aldığımda, meleyen koyunların kuyruk sallayışını, çevredeki doğal güzellikleri görüyor; temiz havayı içime çekiyor ve ebediyete göçenlerin tezgahtaki tıkır tıkır dokuma seslerini işitiyor gibiydim. Kök boyası ile boyanmışlar, doğallığın has yapısını taşıyorlardı.

Sizler de, yün kilimler üzerinde tasarım yapacaksanız, gerçekten zor bir malzeme olduğunu bilmelisiniz. % 100 yün olduğu için, tozlaşma öksürük ve geniz akıntısına sebep oluyor. Belirtileri görünce çalışmayı maske kullanarak sürdürdüm.

Anlayamıyordum, kilimler köylerde tavan aralarında, ambarlarda atıl olarak neden çürümeye terk edilmişti? Değerlendirmeli ve örneklemeliydim. Hedefim, boş zamanlarını kaliteli değerlendirmek isteyen genç kızlarımızın konuya dikkatini çekmekti . TV programları ve dizilerde kendi yaşamının çok uzağında olan yaşamlara özentiyle vakit öldürmek yerine, üretmelerini sağlamaktı.

2020- Ekim ayında KADIN İÇİN DOKUDU/ KİLİMİ ROMAN OLDU temalı kilim sergisini açtım. BİLKE organizasyonuyla açtığımız sergi çok ilgi gördü. Sergide bizi yalnız bırakmayan, temayı anlayan ve içselleştiren herkese teşekkür ediyorum.

Sergide satın almak için çok talep gören bir ürünü tanıtacağım bu gün. Satın almak isteyenlere, SATILIK DEĞİL dediğimde, mana veremeyenler olsa da, bu sergi ilçelere, sanat sever ortamlara taşınacak ve model oluşturmaya devam edecek. Amaç, kilimlere kültürel değerini kazandırmak ve yeni tasarımlarla günümüze taşımak.

Kilim: Dikmen -Kadı Köyü- Nakış(Eski Beşik Örtüsü Deseni uygulama) ve Tasarım: Y. SARIKAYA- Dikiş: Fikriye KURUBAŞ
Tertemiz dikiş için Selin Ticaret sahibi Fikriye KURUBAŞ’A çok teşekkür ediyorum.
Kilim: Tilkilik- Kabaağaç Köyü- Dokuyan Ayşe DEMİR ( 1910- 1952) Kenar el dikişi orijinal-Y.SARIKAYA- Keçe ile tasarım- Fikriye KURUBAŞ

Sinop Kilim Sergisi Projesi Nasıl Başladı-TRT TRABZON RADYOSU Bir Yaşam Bir Anı PROGRAM KONUĞU-Y.SARIKAYA PROJEYİ ANLATIYOR:

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

SİNOP KÜLTÜR SEVDALILARI

24.06.2021-Ayşe Yaşar SARIKAYA

Babam 1945 yılında, 14 yaşında tam 72 km yolu yürüyerek bir günde Sinop’a ulaşmış. Okumak istiyormuş, müfettişler bu çocuk okusun demişler ama babası evin büyük oğlu diye okumaya göndermediği için valiye durumunu anlatmak amacı ile gelmiş. Olaylar öyle farklı gelişmiş ki, 14 yaşında çalışmak zorunda kalmış. Ama hep kafasında okumak ve meslek sahibi olma fikri varmış. Varlıklı bir ailenin çocuğu olduğu için, babası gururuna yedirememiş ve oğlunu gelip almış Sinop’tan.

Bu hikaye, babamın ölümünden sonra bize hatıra olarak bıraktığı, 1. bölümü 64, 2. bölümü 67 sayfa olan el yazısı anılarında yer alıyor. O anıları okudukça, köylü milletin efendisidir sözünün değerini daha iyi anlıyorum. Babam okuma aşkı, bilime tutkusu ile 4 çocuğunu okuttu. Ona hiç kimsenin desteği olmamıştı. O, ailesini kimseye muhtaç olmayacak duruma getirdi, onlara varlık bıraktı.

Ben, annem ve babam sayesinde köy kültürü ve sorunları hakkında bilgi sahibi oldum. Öğretmen olduktan sonra da kırsalların folklörü hakkında çalışmalar yaptım. Sorun temelden çözülmeyince, durum binanın temel taşının çürük olmasına benziyordu.

Göçmenler denilince aklıma, köyünde karnını doyuramayanların büyük şehirlere göçmek zorunluluğu gelir aklıma. Alt yapısı olmayan, imar izini verilmemiş, hisseli arazilere gece kondu yaparak yapılan geçici yerleşmeler. Ard arda zincirleme gelen sorunlar…Bu sorunlar arasında kültür unutuluyor, yaşam savaşı her şeyin önüne geçiveriyor. Bu durumdan nemalananlar da fırsatı kaçırmıyorlar.

Babam, senin hatırana saygıyla köylerin kültürlerinin yaşatılması, insanlara istihdam alanları oluşması için canla başla çalıştım hala da çalışıyorum. Yıl 2003-2004 Sinop dokuma tezgahlarında dokunan ürünlerin pazarlanması için çok uğraştım. Kar amacı gütmedim, sadece yöre insanımızın kazanmasını hedefliyordum. İlgilenen firmalarla ürünleri kodladık, numaraladık dosyalar oluşturduk.

Dokuma: P-10 Aynur Demirkol

Sinop üreticileri, Kapalıçarşı, şirketler, toplantılar, sunumlar derken, bakıyorum da epey yol almışız. O yıllarda Sinop dokuma üreticileri bu işten çok para kazandı. Yurt dışı, yurt içi pazarlarında ürünler ilgi gördü. Fakat toplu siparişlere Sinop ürün yetiştiremedi.

Dokuma P:8- Aynur Demirkol

SİYAD bu konuda çalışma başlatmış, kutluyorum. Sürdürülebilir olması ve çok insana istihdam alanı oluşturması açısından değerli buluyorum. Geçirdiğimiz aşamaları, Sinop ve Sinoplu’ya fayda sağlaması amacıyla paylaşıyorum.

Dikmen- Serbest Heybesi- DOKUMA- DİKMEN

Dokuma Y-1: DİLNUR ÇEYİZ-yastık
Dokuma P-4: Ümmühan DEMİR

Dokuma THO( Takım -heybe-oda takımı)-Nezaket DEMİRKOL

Dokuma: BT- 2 Bereket Torbası- Ümmühan DEMİR
Dokuma: P-K 6- DİLNUR ÇEYİZ

Üreten herkese saygılarımla.

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

BABAMI AĞLATAN FİLİSTİN ESİRİ

30.05.2021-Ayşe Yaşar SARIKAYA

Filistin Cephesinde 3 yıl İngilizlere esir düşen babamın halasının eşi; köyde GOFGOF ALİ lakabı ile anılırmış. Babam çocukken, o kahramanın ağzından dinlediklerini bize ağlayarak anlattı. O nesil, Atatürk’e, şehitlere, Türkiye Cumhuriyetine ne kadar çok duyarlıydılar.

Babam gözyaşları içinde:

“Gofgof Ali eniştem, savaş anılarını anlatırken ağlardı. Bir gün gelir de bu millet Atatürk’ün kıymetini anlamaz, arkasından konuşursa bizim emeklerimize yazık olur, kemiklerimiz sızlar oğul derdi. O ağladığı için ben de dayanamaz ağlardım.” dedi.

NE OLDU BU GÜN

NE OLDU DA

KENDİNİ BİLMEZLER

ŞEHİTLERİN KEMİKLERİNİ SIZLATIYOR

İBLİS BOŞ DURMUYOR

İŞ BAŞINDA……

Köyde bilinen en eski tarihte askere gidenler arasında,  İmam dedenin oğlu Mustafa Çavuş vardır. Annemin dedesidir. Annem annesinin “ babam Kafkas Cephesinde savaşa gidip dönmedi” dediğini anlatır. Bu savaş 93 harbi olmalıdır. 1880- 1922 yılları arasında,  köydeki tüm erkeklerin devam etmekte olan savaşlara katıldığını görüyoruz. Önce 20 yaşında askerlik yapıyorlar, sonra tekrar askere çağırılıp yıllarca savaşa katılıyorlar.

Karahasanoğullarından Gofgof Ali, Filistin Cephesinde savaşmış ve 3 yıl İngilizlerin elinde esir kalmıştır. Zeybeklerden Cıvan Ali Trablusgarp Cephesinde savaşarak esir olmuş, kurtulmuş ve gazi madalyası almıştır. Kuşluoğullarından Kara Hasan İstiklal Savaşı gazisidir, gazi madalyası vardır. Gocon Hüseyin, Balkan, Çanakkale ve İstiklal savaşlarına katılmıştır ve onun da İstiklal madalyası vardır. Kabakçı Mustafa da savaş yıllarında Şam’da 3 yıl esir kalmıştır.“(1)

1: MEMLEKETİM TİLKİLİK, s, 72, Y. SARIKAYA

 

Etiketler: , , , , ,

YIL 1967 DIMDIMI YAPTIM

16.05.2021- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Kız çocukları hanım, hanım evde oturmalı, ailenin hizmetini görmeli anlayışının yaygın olduğu yıllardı. Kız kısmı, hiç sanat ve müzikle ilgilenir miydi, amannnn ne kadar ayıp bir şeydi bu. Oysa insanın içindeki potansiyelin gücünü kim durdurabilir, buna kimin gücü yeterdi.  

Musical instruments icons in the form of a circle over white background

 10- 12 yaşlarında idim. Rüyalarımda, kendimi hep keman ya da piyano çalarken bulurdum. Babam her hafta sonu ailece bizi sinemaya götürürdü. Yazlık, kışlık sinemalarda, her film değişiminde ailece yeni film izlerdik.

Enstrümanları, sinemada izlediğim filmlerde görmüştüm. Bir müzik aletini elime alıp çalmak, aşktan da öte bir şeydi benim için. Sokakta yürürken bir müzik sesi duysam, ayaklarım gayri ihtiyari yan piri yan piri sese doğru yönelirdi. Yanımda kim varsa,  bana “doğru yürüsene” derdi.

İçimdeki aşk susmuyor, dışarı çıkmak görünmek istiyordu. Bir gün bahçemizdeki tahtalar arasından 20 cm eninde bir metre boyunda tahta seçtim. Yaşım küçük, tahtayı temizlemeye çalışıyorum. Kimse bana karışmadan;

“gene ne icat çıkarıyorsun bırak” demeden tamamlamak için uğraşıyorum. Kalbim hızlı hızlı atıyor, aklımda tasarladığım müzik aleti, onu yapmaya çalışıyorum.

 Babamın zımparalarından alıp zımparaladım tahtayı. Parmaklarım acıdı ve yoruldum ama vazgeçmedim. Kimse engel olmadan, yarım kalmadan bitirmeliydim. Her an birisi gelmeden, bırak şu işi demeden bitirmeliydim. Annem,

“kızım ne yapıyorsun gel” diye seslendi, ama iç sesimden başka her şeye kapatmıştım kendimi. Konuşulanları duymadım, yapmaya çalıştığımı da anlatmadım.

Tahtayı zımparaladıktan sonra, yirmi santimetre karesini işaretledim. 20×20 gövde olacaktı. Sap olacak kısmını da çizdim. Sıra kesmeye gelmişti. Testere kullanmayı becerecek yaşta değildim. Ne babam verirdi, ne de ellerim kavrardı. Çaktırmadan mutfaktan bıçak aldım ve sırtına taş parçası ile vura vura tahtanın sap ve gövde kısmını çizdiğim yerlerden ayırmaya çalıştım. Kafamdaki sap ve gövde oluşmuştu.

Şimdi bu tahtaya ses vermeye gelmişti sıra. Babamın malzemeleri arasından cam çivileri buldum. Onları tahtanın üst ve alt ucuna belli aralıklarla çaktım. Ağabeyimin balık oltalarındaki misinaları, çaktığım çivilere bağlamaya çalıştım. Ellerim kesildi, misinaları gerdikçe kesilen yarıklardan içeri giriyor, yaralar daha da açılıyor ve kanıyordu. Acıya aldırmadan devam ettim. Fazla geremediğim için teller gevşekti. Çalmayı deneyeceğim için nasıl heyecanlanıyordum, kalbim öyle hızlı atıyordu ki, sanki yerinden fırlayacak gibiydi. Önce okul parçalarını çalmaya başladım, sonra günün sevilen şarkı ve türkülerini. Çalıyordum, çalıyordum hem de söyleyerek eşlik ediyordum.   

Annem gördü,

hiç arkadaşların arasında senin gibi birisi var mı, herkesin kızı hanım hanım el işi yapar, bizim kız DIM DIM peşinde; Deli kız Allah işini mi kurutttu” dedi.

Benim yaptığım sazın adı da o günden sonra DIM DIMI oldu. Ağabeyim de dım dımının gövdesine ses yayılsın diye o zamanın VİTA tenekesinden gövde yaptı. Artık çalıyor söylüyordum. canım babam, orta 2. sınıfa geçtiğimde, benim tutkumu görünce bir akşam eve CURA BAĞLAMA ile geldi. artık dünyalar benim olmuştu.

1500 yıllık mağarada bulunan saz, benim dımdımının şimdi fotoğrafı da yok kendisi de.

 

Etiketler: , , , , , , ,

YANGIN VAAAAAAAAR!

04.05.2021-A. Yaşar SARIKAYA

MAHALLENİN DELİSİ

İki katlı evin alt katı tutuşmuş yanıyor. Herkes panik içinde, yangın gittikçe büyüyor. Mahalleli ayakta, itfaiye aranmış merakla bekleniyor. Bağıran, çağıran, dedikodu yapan, üzülen, her çeşitten var.

Anne temizlik işine gitmiş, 3 çocuğunu evde bırakmış. Başlarında12 yaşında abla varmış. Çocuklar birlikte oynarken sobaya odun atmış. Sobanın üstünde çamaşır asılıymış. Sonra balkona geçmişler orada kalmışlar bir süre. Sobanın üstündeki çamaşırlar aniden tutuşmuş, yere düşmüş önce halı derken bütün eşyalar alev almış. Dışarı çıkmak için alevlerden geçmek gerekiyormuş. Abla, bir yol bulup kardeşlerini kurtarıp alevlerden çıkarmış, ama kendisi içeride kalmış.

Yangın gittikçe büyüyor, üst katta oturan evime sıçrayacak diye korku içinde, feryat figan yangını seyrediyor. İtfaiye sesi geldi, ama itfaiye ortada yok. Neyse birazdan göründü. Ama o da ne, itfaiye park eden özel araçlardan geçemiyor. Yangın aldı başını gidiyor. Herkes tedirgin. Kalabalık gittikçe arttı. Elinde çekirdek çıt çıt çitleyip,  bir taraftan da yangını sinema seyreder gibi izleyen de var, slogan atan da.

yan- gın bu-ra-da dev- let- ne-re- de

Yangın burada devlet nerede” diye bağırıyorlar.

12 yaşındaki kız içeride, yahu hiç mi vicdanlı biri yok. Etmeyin eylemeyin. Çekirdek çitleyenler, elinde telefonla videoya alanlar, bağıranlar, 3 çocuk evde bırakılır mı yuh kadına diyenler var. Var da var yani, ama bir tek yardım eden yok.

Neyse mahallenin delisi dedikleri biri var. Aslında adamda, mahallelinin toplam aklından  fazlası var eksiği yok. Adam baktı seyreden seyredene, komşulardan battaniye istedi. Yalvar yakar buldu, bir kova da su istedi. Isladı battaniyeyi kafasından başlayarak doladı vücuduna. Daldı içeri, herkes heyecan içinde. İtfaiye acı acı siren çalıyor, araç sahipleri yok meydanda. Artık itfaiyeciler uzaktan seslendi kalabalığa

“ yahu yok mu yardım eden, gelin şu arabaları kaldırıma alalım”.

3 araba, az da değil. Ha gayret, tuttular arabayı zar zor çektiler kaldırımın üstüne. Yol açıldı, itfaiye arabası geçti. Su sıkmaya başladı, o sırada mahallenin delisi dedikleri var ya, abla kucağında çıktı alevler arasından.

İtfaiye yangını söndürdü. Çocuklar ambulansla hastaneye gitti. Vizyondaki sinemanın seyircileri dağıldı. Yerde çekirdek kabukları kaldı…

 
 

Etiketler: , , , , ,

GÜNÜN ANLATISI

02.05.2021-A.Yaşar SARIKAYA

Anlatalım birbirimize, küçük de olsa değerli şeyleri anlatalım. Yazarak, çizerek, fotoğraflayarak, konuşarak anlatalım. Yeni kuşaklar, sanal dünyada kaybolurlarken belki bir küçük deneyimimiz de onlara ulaşabilir. Bilişim teknolojilerini kullanırken, onların bilgisinin bize ulaştığı gibi.  

Televizyon programlarında, insanların kendini ifade etme biçimi ve seviyesi düştükçe düşüyor. Öldürülen, kaçırılan, satılan, dövülen kadınlar ve insanlar, bu programların reyting kapısı. Sistem öyle acımasız işliyor ki, insanları kendi çarkının içinde keyfince döndürüyor, rant için.

Sorunların temeline inme görevi yetkili ve ilgili kurumların. Bu insan manzaralarını görmezden gelen sistemin, daha büyük sorunlara yol açacak korkusunu taşıyor ve üzülüyoruz. İster doğuda, ister batıda, ya da kuzeyde ve güneyde, ülkemizde yaşayan bütün insanların refah içinde yaşaması beklentimiz.

 Gelir dağılımındaki dengesizlik canlar yakmasın desek de yakıyor. Okuma fırsatı olmayanlar, temizlik, çöp, hamallık, hurdacılık ve diğer ağır işlerde ömür boyu çalışıyor. Hatta bu işlere bir sınıf mahkum ediliyor. 12 yaşında dağa kaçırılan çocuk teröre kurban oluyor.

Çocuk eğitimi, çocuk gelişimi çok ihmal edildi çok. Çocuğa aklını kullanmayı, kendini tanımayı öğreten sisteme ihtiyacımız var.  Çocuklar ülkemizin geleceği; kısa vadeli siyasi hesapların kurbanı olmasınlar. Siyaset, insanların zevk için, inat için, dediğim dedik için kullandıkları alan olma yolunda. Ortak paydada buluşalım ki toplumun ihtiyaçları karşılanabilsin. BİLKE

 

Etiketler: , , , ,

EŞEK KAPI YER Mİ? YEDİ VALLAHA

30.04.2021-A.Yaşar SARIKAYA

Dışarıda lapa lapa kar yağıyor, ben de ahşap köy evinden dışarıyı seyrediyordum. Yukarıdan aşağıya inen kar taneleri değil de sanki notalardı. Portenin, arştan yeryüzüne kadar inen beşlisi üzerinde notalar yerleşiyor, melodileri de yüreğime iniyordu. Beni benden alıyor, senfoni orkestrasının konserine götürüyordu.

      “Ayşe Hoca, gız Ayşe Hoca”

Birden bu sesle irkildim, Ümmehan’ın sesiydi bu. Okula en yakın evin bir odasında kalıyordum. Ümmehan evin en büyük kızı idi, Hacer Teyze’nin ineği doğum yapmış ne olur beni de oraya götür demiştim.

“Efendim” dedim.

      “Babam çığır açtı, Hacer Yenge’ye gidiyon, geliyon mu?

       “Biraz bekle, geliyorum” dedim.

Hazırlandım, çıktık. Siyah lastik çizmelerimi giydim. Eğer çığır açılmasa, kar kesinlikle çizmeden içeri dolardı. Neyse ki komşu yakındı ama kar bizi bir hayli oyaladı. 15 dakika sonra eve geldik.

Ümmehan mert yürekli bir kızdı. Açtı kapıyı, daldı içeri. Ben kapıda bekliyorum, Hacer Teyze,

       “ gel hocanım kızım” dedi.

Girdim, sevimli buzağı evin içinde değil mi? Ocak ateşi çıtır, çıtır yanıyor, buzağı da evin içinde dolaşıyordu, sevdim doyasıya. Teyze bu soğukta buzağı üşümesin diye eve getirmişti. Buzağı büyüyecek, inek olacak süt verecek, teyze yoğurt yapacaktı. Ayran yayıp ondan da yağ çıkaracaktı. Köy yerinde kıymetliydi buzağı.

Bizim köy kadınlarımız taşı sıksa suyunu çıkarırlardı. Ne kadar çalışkan, ne kadar dayanıklıydı kadınlarımız.

Ümmehan,

“Hacer Yenge odunu ne ettin” dedi.

“Kızım oduna gidemedik, mısır köklerini edivedim, unları yakıyon” dedi.

Her taraf çam ormanıydı ama çam ağacı kesmek yasaktı. Diğer ağaçlar da her yıl odun ihtiyacı için kesildiğinden, kalın değildi. Köylü dağdan odun diye çalı çırpı getiriyordu. Odunlarını sonbaharda hazırlayanlar, kışın rahat ediyorlardu. Hazırlamayanlar da işte Hacer Teyze gibi mısır köklerin yakıyordu.

Ben buzağıyı seviyordum, birden Ümmehan’ın kahkahası yükseldi.

“Ne diyon Hacer Yenge doğrumu”

Ben anlamadım, kulak kabarttım.

“ Doğru kızım doğru, kar doldurunca eşeğe iki gün yal vemedim. O da acıkmış damın kapısını yemiş” dedi Hacer Teyze.

Eşeğin kapıyı kemire kemire karnını doyurmasına çok üzülmüştüm. Ümmehan bu olayı daha sonra konuşup konuşup gülecekti. O konuştukça gülecek, benim de yüreğime bıçak saplanacaktı.

 

Etiketler: , , ,