RSS

Etiket arşivi: köpek

MENDOZA’NIN TANIKLARI

20.08.2024- Naciye KELEŞ- Dünya uygarlıkları

Ölmek için 20 yıl boyunca sahibinin dönüşünü bekleyen köpek Argos’un hikayesi. Olaylarla dolu uzun bir yolculuğun ardından eve döndüğünde Ulysses’i tanıyan dünyadaki tek varlık sadık köpeği Argos’tu. Onlarca yıl süren bir yolculuktan döndüğünde onu tanıyan kişi karısı değildi.

İsimsiz insan kalabalığının arasında bir kahraman, Antik Yunan’ın en önemli savaşlarından birinin ardından düşüşe geçerek Ithaca’daki evine döndü. Onun kim olduğunu yalnızca köpeği Argos biliyordu: Ulysses eve dönmüştü. Yunan mitolojisinin büyük kahramanlarından Ulysses ya da Odysseus, destanda adı geçen, zekâsından dolayı adını alan Ulysses’tir. Ustaca savaş taktikleri sayesinde, atlar dolusu Yunan askeriyle kazandıkları efsanevi savaşla Achaean’ları Truva’da zafere taşıdı. Yıllarca bu savaş çatışmasına katıldıktan sonra Odyssey’de (Canto XVII), kahramanın eve dönüş yolculuğu anlatılır.

Sirenlerle, sert fırtınalarla ve tüm ekibini domuza çeviren cadılarla karşı karşıya kaldı. Odysseus tüm bu savaşları kurnazlıkla yapmayı başardı ve sonunda -Homeros’un şiirine göre- anavatanı Ithaca’ya ulaştı. Odysseus yaşlı ve yorgun geldi. Gri saçları yüzünü ve kafatasını doldurmuştu. Vücudunun derisi artık Truva’da savaşmak için yola çıktığı zamanki gibi pürüzsüz değildi. Tam tersine yıllar ve savaş ona ağır bir darbe indirmişti. On yıl savaşta; eve gitmek için bir on tane daha. Ithaca’ya döndüğünde Odysseus, düşmanlarının onu tanıyacağından korktu. Bu nedenle geniş sempati duyduğu bilgelik tanrıçası Athena’nın yüz hatlarını örtmesi ve ona dilenci gibi giydirme gücünden yararlandı.

Geri döndüğünde karısı bile onu tanıyamadı. Bütün adada kahramanı tanıyan tek varlık köpeği Argos’tu. Yirmi yıldır görmediği bakımsız, tozlu ve yaşlı hayvanın geldiğini görünce, elinden geldiğince sahibinin ayağına doğru süründü. Onu selamlamak için gözlerini çevirdiğinde, kim olduğunu gayet iyi bildiğini göstermek için zahmetli bir şekilde kuyruğunu salladı. Ancak Odysseus dilenci rolünü gizlemeyi bırakamadı. Bu nedenle kendi köpeği olduğunu bilmesine rağmen selam verememişti. Kahraman sadece gözyaşı döktü. Argos bundan sonra mutlak sadakatin sembolü olarak efendisinin ayakları dibinde öldü. KREDİ: Mendoza’nın tanıkları….

 
Yorum yapın

Yazan: 20 Ağustos 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , ,

LÜTFİYE HANIM VE BAHÇESİ

16 Mart 2020- Şafak Gündüz SARIKAYA

Bahçenin Sahipleri: 

Önce bir köpek sesi duyulur, martılar buna karşılık verir ve peşinden ağaçlar yaprak sesleri ile şarkı söyler. Yaşlı kadın iki katlı ahşap evinden kafasını uzatır, derin bir of çeker. Pencereden gözü gibi baktığı bahçesine şöyle bir göz gezdirir ve yüzünde hafif bir gülümseme ile eski günlere özlem duyarcasına bir ah çeker. Yan tarafta bir tavuk maydanozların üzerinde gezinmektedir.

Kadın kaşlarını çatar ve tavuğa “kışşttt “,der.

Bahçesini sıra sıra ceviz, kara dut, malta eriği, mürdüm eriği, hurma (Trabzon Hurması), erik, vişne gibi ağaçlar süslemektedir.

İyi bir kadındır aslında, tek başına yaşamaktadır. Sadece bahçesine dokunmayın ve onu yalnızlığıyla baş başa bırakın, şairin dediği gibi “beni benimle bırak”,  havasındadır. Bir de yan taraftaki bahçede top oynayan çocukların gürültüsü olmasa. Plastik top nedense maydanozların üzerine kaçar ve pencerenin sürgüsü bir gıcırtı ile açılır, “aşağı inersem topunuzu keserim (kasıt plastik toptur).

“Kaç kere şakıdım ben size”, nidaları yükselir.

O esnada çocuklar iki incir ağacı arasında kıpırdamadan bekleşirler. Halbuki hemen biraz ileride tarla denilen kocaman bir alan top oynamak için uygunken, çocuklar ısrarla burada oynamayı tercih ederler. Tarlaya giden patika yol Balatlar Kilisesi denilen tarihi bir yere çıkar. Yol üstünde de çok farklı ağaçlar vardır, hünnap (niye hırnap derler bilinmez), dut, kiraz, keçiboynuzu ağaçları taş basamaklı yolda size eşlik eder.

Zaman geçer, martılar uçuşur, ağaçlar rüzgarla hışırdar ve yaşlı kadın gözü gibi baktığı bahçesini bırakır bir gün. Artık pencereden efkarlanmaları işitilmez., Tavuklar ve çocuklar artık rahattır.  Birkaç yıl bahçeye bakılır yaşlı kadının ardından, ağaçlar rüzgar eşliğinde her zamanki gibi salınıp hareket ederler, belki de yaşlı kadını özlemle anarlar. Bahçenin sahibi hayatta olmasa da; bahçe, bu şehrin adına yakışır şekilde mutlu ve huzurludur yine. Kısa bir zaman sonra bahçe ıssızlaşır, iki katlı ev de, terk edilmiş bir hal alır.

Bir sokak köpeği yaklaşır bu ahşap evi ve bahçeyi mesken edinir. Aslında bu dişi köpek karnında taşıdığı yavruları doğuracağı güvenli bir yer aramaktadır. Bu güvenli yer olarak hemen komşu bahçeyi bulur. Bahçede elleri nasırlı kısa boylu bir adam sabah akşam demeden çalışmaktadır. Elinde eldivenlerle üzüm asması ile uğraşır. Kavak ağaçlarına ve eriğe iyice dolanmış üzüm, bahçenin geniş bir alanına uzanmıştır. Köpeğe iyi davranan yaşlı adamda, etrafından bulamadığı şefkati ve güveni bulur köpek. Yan taraftaki binanın bodrum katında yavrularını doğurur.

 hikayedeki köpeğin yavruları bahçede

Artık yaşlı kadının bahçesinin ve çevresinin yeni sahibi bu dişi köpektir ya da sahibi olduğunu zannetmektedir. Aslında toprağın sahibi kimdir, yaşlı kadın mı, ağaçlar mı, yoksa bu sokak köpeği mi? Zaman, bu mülkiyet kavramına farklı yorumlar biçmekte ve atfetmektedir.

hikayenin kahramanı köpek

Eskiden insanlar bahçesiz evlerde oturmuyorlardı, evlerin küçük de olsa büyük de olsa mutlaka bir bahçesi vardı. Zamanla insanlar bahçeleri yerle bir edip apartman bloklarına tıkışmaya başlayınca mülkiyet kavramı ağaçsız, hayvansız, soğuk bloklara yönelen insanların doğadan uzaklaşmalarına geçit verdi. Nedendir insan toprak üzerinde hakimiyet hissi çok uzun yıllar hep var, topraktan yararlanan diğer canlıları yok sayıp insanın kendi malıymış gibi hep hareket etmiyor muyuz aslında?

Gel zaman git zaman dişi köpek yavrularını doğurup komşu bahçede büyütür, minik köpekler kuyruklarını sallaya sallaya annelerinin peşi sıra büyürler ama anne en sonunda sadece bir dişi yavrusu ile yalnız kalır. Diğer erkek yavrular sahiplenilir. Önce dişi yavru, daha sonra bahçedeki yaşlı adam göçer bu dünyadan. Bu bahçe de ıssızlaşır.

Ama dişi köpek hayat mücadelesine devam eder bir gün yaşlı kadının gözü gibi baktığı bahçeye önce iş makineleri girer. O güzelim ağaçlar teker teker gider, yerine bir apartman dikilecektir.

Zavallı köpek bahçe yok olurken havlamaktan sesi kısılır. Artık bahçenin daha doğrusu inşaatın sahibi farklı biridir. Bu da köpeğin hiç hoşuna gitmemiştir. Artık ağaçlar olmasa da, köpek bu alanda rahatça gezinebilir çünkü aradan geçen zamana karşı inşaat ilerlemez. Her yerine kazma vurulan bu memleketin toprağının altı eser kaynamaktadır, bu yüzden inşaatın devam edebilmesi için bazı prosedürler vardır. Bu beklemede, bu alanın tek bir hakimi vardır. O da dişi köpektir. Yarın sahibin kim olacağı bilinmez ama köpek bugün bu alanda rahatça dolaşmaktadır. Buralarda zafer kazanmış bir komutan edasıyla eski bahçenin her yerini karış karış gezer. Ceviz, dut, erik ağaçlarının, kışt denilen tavukların ruhları da belki ona eşlik eder. Belki de yaşlı kadın,  bir yerlerden gülen gözlerle bakıyordur bilinmez.

Eskiden yaşayanların eserleri kendileri gibi toprak olmuştu. Güçleri ve hakimiyetleri de birer birer toprak olmuştu. Zamanla diğer nesillere doğru aktarım yapmak hedefimiz olmalı belki de, yıllar öncesinde zeytin ağaçlarının yok olup gitmesi gibi. Giden sadece ağaçlar olmuyor binlerce yıllık gelenek de yok olup gitmekte.

Tarihi eser olmadan eser bırakmak lazım.

Bir gün zeytinler fidan olur, umutlar yeşerir.

Köpek sevinçle havlar, neşelenir,

Martılar gülüşür,

Umutlar yok olacakken var olur

ve hep var olacaktır…

 

ŞGS

 
 

Etiketler: , , , , , ,