RSS

Etiket arşivi: su

SİNOP’UN YAĞMUR TAŞI

24.07.2025- Mustafa GENÇ

RADARIN TEL ÖRGÜSÜ İÇİNDE BULUNAN YAĞMUR TAŞI

Kurak geçen mevsimlerde veya aylarda yağmurun yağması için çoğunlukla “yağmur duası” yapılır. Bu yağmur duası genellikle kalabalık bir cemaat ve din görevlilerinin katılımıyla gerçekleştirilir.

Eskiden şehrimizde de sık sık yağmur duası yapılırdı. İlimizdeki yağmur duası, Ada yöremizdeki Çelik Bahçesi Pınarı’nın üst tarafında bulunan “Yağmur Taşı” etrafında olurdu. Ancak daha sonraki yıllarda bu yağmur taşı Amerikan Radarının tel örgüsünün içinde kaldığından, taşın etrafında yağmur duası yapılamadı.

Şehrimizdeki yağmur taşı yüksek ve kalın bir taş olup, üst tarafı insan kafasını andırıyordu. Ben bu taşın fotoğrafını çekmek için birkaç kez gittim, ancak yoldan yağmur taşı görünmüyor. Belki de Amerikalılar bu taşı kırmış olabilir, bilemiyorum. Ben bu yağmur duasına inananlardanım. Sebebini de sizlerle paylaşmak istiyorum.

İlimizin Saraydüzü İlçesinde ilgililer, bir ay öncesinden yağmur duası töreni düzenlemişlerdi. Bu törene beni de davet ettiler. Günlerden pazar… Saraydüzü yöresi, İstanbul’dan, Boyabat’tan, Durağan’dan gelen davetlilerle dolup taştı. Tam öğle saatlerinde toplanan insanlar birlikte yürüyerek Saraydüzü’nün en yüksek tepesine tırmandılar. Daha sonra törene katılanlar bir daire şeklinde yere oturup, hocaların Kur’an-ı Kerim okumasını dinlediler. Ardından yağmur duası yapıldı. Törenin son bulmasıyla birlikte havanın kararması ve kısa bir süre sonra yağmurun çiselemeye başlaması herkesi heyecanlandırdı.

Her neyse, kalabalık tepeden Saraydüzü Köy Konağı’na hızlı adımlarla geri döndü. Burada hazırlanan yemek bölümüne oturuldu. Henüz yemek tam anlamıyla bitmeden aniden öyle bir yağmur bastırdı ki, yaklaşık iki saat içerisinde her yer sel ve göl haline geldi. Ben bu olayı yaşayan birçok davetliden yalnızca biriyim. Törende gazeteci olarak bulunduğum için yağmur duasını tertipleyen ilgililerle birebir konuştum. Bana şunları söylediler:

“Biz bu törenin gününü bir ay önce belirledik. Bugünkü durumu da hep birlikte yaşadık. İki ay öncesinden bu yana bu yöreye hiç yağmur yağmamıştı. Bu nedenle yağmur duası tertipledik. Daha önceki yıllarda da aynı tepe üzerinde birçok kez yağmur duası yaptık. Her törenimizin ardından yağmur yağdı.

”Gerçekten o gün, hayatımda en fazla etkilendiğim günlerden biriydi. Saraydüzü’nden akşama doğru ayrıldığımda yolda rastladığım bir kurbağanın su birikintisi kenarında yıkandığını ve su içtiğini görünce çok duygulandım. O yıllarda Sinop’ta su kıtlığı hüküm sürüyordu, çünkü Erfelek Barajı henüz devreye girmemişti. Birkaç arkadaşımla konuştum ve şöyle dedim: “Şu Saraydüzü hocalarını biz de Sinop’a davet etsek de, buraya yağmur yağdırıp Sinop’un içme ve kullanma suyuna katkı yapsalar, fena mı olur?”

Mustafa Genç Sinop Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı

 
Yorum yapın

Yazan: 24 Temmuz 2025 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

VERMEYİNCE MABUT NEYLESİN MAHMUT

02.12.2024-Aydın İZBUDAK

TIKANDI BABA

Sultan Mahmut kıyafet değiştirip, beraberinde sadrazam ve birkaç muhafız ile halkı teftişe çıkmış. Dolaşırken bir kahvehaneye girip oturmuşlar. Bakmışlar müşteriler kahvehaneciye seslenip duruyor: “Tıkandı Baba, çay getir,”

“Tıkandı Baba kahve getir”.

Tıkandı Baba lakabı Sultan Mahmut’a ilginç gelmiş. Merak edip kahvehaneciyi çağırmış. Kahvehaneci gelince;

‘’Baba sana neden “Tıkandı Baba” derler? Hele otur da anlat, ‘’demiş.

Tıkandı Baba başlamış anlatmaya ‘’ Ben bir gece, Rüyamda tanıdığım tüm insanların bir çeşmesi vardı ve hepsinin çeşmesinden oluk oluk su akıyordu. Benim de bir çeşmem vardı fakat benim çeşmemdeki su ip gibi akıyordu. Sonra ben,

“Keşke benim çeşmem de onlarınki kadar aksa” diye içimden geçirdim.

Sonra yerden bir çomak alıp suyun geldiği oluğu dürtmeye başladım. Ben oluğu dürterken çomak kırıldı ve ip gibi akan suyum damlamaya başladı. Bu sefer ben;

“Keşke çeşmem diğerlerininki kadar olmasa da, bari eskisi kadar aksa” diye içimden geçirdim ve oluğu kurcalamaya devam ettim.

Ben uğraşırken suyun geldiği oluk tamamen kırıldı. Az önce damlayan suyum, tamamen kesildi. Ben yine uğraşmaya devam ediyordum ki, o sırada Cebrail göründü,

“Tıkandı, baba! Artık uğraşma!” dedi.

“O gün bu gündür bu rüyamı kime anlattıysam adım Tıkandı Baba’ya çıktı. Hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp zar zor geçinmeye çalışıyorum.’’ Tıkandı Baba’nın anlattıklarından etkilenen Sultan Mahmut, muhafızlarına;

“Bundan sonra her gün bu adama bir tepsi baklava getirin; her baklava diliminin altına da bir altın koyun.” diye emir vermiş. Hemen ertesi gün askerler ilk tepsi baklavayı getirip, Tıkandı Baba’ya teslim etmişler. “Padişahımızdandır” diyerek…

Tıkandı Baba baklavaya sevinmiş. “Ne zamandır tatlı yemişliğim de yoktu” diye içinden geçirmiş.

Almış tepsiyi tutmuş evinin yolunu. Yolda düşünmüş kendi kendine;

“Yahu ben bir canıma nasıl yerim bir tepsi baklavayı? En iyisi ben buna hiç dokunmadan satayım.” Tıkandı Baba işlek bir yol kenarına kurmuş tezgâhını başlamış;

“Taze baklava! Taze baklava!” diye bağırmaya..

Bu sırada yoldan geçen bir Yahudi baklavaya talip olmuş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar, Yahudi baklavayı alıp gitmiş… Tıkandı Baba baklavadan kazandığı ile ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı evine götürmüş. Bir dilim atmış ağzına… Fakat dişine bir şey değmiş… Bu nedir diye bir bakmış ki; altın. Ve baklavanın her diliminin altında bir tane altın… Yahudi bu duruma anlam veremese de ertesi gün tekrar aynı yere gitmiş ki; aynı adamı görür müyüm diye… Bakmış ki adam orada… Demiş ki;

“Sen her akşam burada olacaksan, biraz indirim yap da ben her akşam alayım bu baklavaları senden.” Tıkandı Baba kabul etmiş ve her akşam baklavayı Yahudi’ye satmaya başlamış. Sultan Mahmut, bir ay baklava gönderdikten sonra;

“Bakalım Tıkandı Baba şimdi ne durumda?” deyip adamlarıyla beraber tutmuş kahvenin yolunu. Fakat bu kez kıyafet değiştirmeden… Sultan Mahmut bakmış ki, Tıkandı Baba aynı tas aynı hamam. Ne uzamış ne kısalmış. Yine aynı kahvehanede, ekmek kavgasında… Sultan Mahmut, Tıkandı Baba’yı yanına çağırtıp sormuş,

‘’ Tıkandı Baba sana yolladığım baklavaları almadın mı? Tıkandı Baba biraz mahcup’’,

Geldi hünkârım, demiş. Ben de satıp ihtiyaçlarımı giderdim. Duacınızım.’’

Sultan Mahmut, bunu duyunca tebessüm etmiş.

“Anlaşıldı Tıkandı Baba, sen gel bakalım benimle” demiş. Birlikte sarayın yolunu tutmuşlar. Saraya varınca Sultan Mahmut, Tıkandı Baba’yı doğruca hazine odasına götürmüş. Sultan Mahmut ,Tıkandı Baba’nın eline bir kürek tutuşturup,

‘’ Baba daldır bakalım küreği istediğin yere… Küreğin üzerinde ne kalırsa senindir, ‘’ demiş. Bunu duyan Tıkandı Baba öyle heyecanlanmış ki; küreği ters tuttuğunu fark etmemiş bile… Hızla küreği daldırıp çıkarmış ama ne çare? Kürek ters olunca üzerinde bir tanecik altın kalmış o da düştü düşecek… Derken o da düşmüş. Sultan Mahmut,

‘’ Baba, demiş. Senin buradan nasibin yok! Sen şu bizim askerleri takip et. Onlar ne derse yap.’’

Tıkandı Baba boynunu büküp düşmüş askerlerin önüne… Sultan Mahmut askerlerden birini yanına çağırmış,

‘’ Bu adamı alın Üsküdar’a götürün deyin ki; baba bir taş seç. Seçtiği taşa karışmayın. Sonra deyin ki: seçtiğin taşı fırlat. Tıkandı Baba taşı ne kadar uzağa atarsa; durduğu yerden taşı attığı yere kadar ona verin.’’

Askerler Tıkandı Baba’yı alıp Üsküdar’a götürmüş. Demişler ki baba bir taş seç. Tıkandı Baba sormuş,

“Ne için ki?” diye ama askerler bir şey söylememiş. Tıkandı Baba; şu büyüktü, şu küçüktü, şu yamuktu derken kocaman bir kayaya sarılmış demiş ki seçtiğim taş budur. Askerler demiş ki;

“Baba sen şimdi bu taşı fırlat, ne kadar uzağa atarsan o kadar yer senindir.” Bunu duyan Tıkandı Baba heyecanla seçtiği taşa atılmış, güç bela yerden kaldırmış. Fakat taşın ağırlığını direyemeyip elinde taş olduğu halde sırtüstü devrilmiş. Taş da üzerine düştüğünden oracıkta can vermiş. Askerler gidip durumu Sultan Mahmut’a anlattıklarında, Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş,

’’ Vermeyince Mabut neylesin Mahmut

 
Yorum yapın

Yazan: 02 Aralık 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

KURTULUŞ SAVAŞI HİKAYELERİ

10.09.2023- hikayelerimizden.com

“Çanakkale savaşları sırasında, Türk birliklerinden saka eri Mehmet, bozuk ve dumanlı bir havada katırla çeşmeye su almaya gitmiş. Çeşme biraz uzaktaymış. Suları doldurup dönerken sis yüzünden yolunu şaşırıp İngiliz birliklerinin bulunduğu bölgeye dalıvermiş. İngiliz askerleri Mehmet’i yakalamışlar.

Mehmet hiçbir telaş göstermeden, “Beni kumandanınıza götürün” demiş. Götürmüşler. İngiliz kumandanı karşısına çıkınca:

“Bizim kumandanın size selamı var, bugün her ne kadar savaş halinde isek de bu savaş bitince yine dost olur yüz yüze bakarız” demiş.

” Sizin tarafta su bulunmadığı için bu suları size gönderdi.” demiş.

İngiliz kumandanı katırın sırtındaki suların boşaltılmasını ve yerine bisküvi, çikolata, konserve, vs. yüklenerek geri gönderilmesini emretmiş.

Bu arada Türk tarafındaki arkadaşları saka Mehmedin sis yüzünden İngilizlere esir düştüğünü düşünerek üzülüp duruyorlarmış. Derken Mehmet çıkagelmiş. Üstelik katır tahmin edilmeyen şeylerle yükletilmiş olarak.

Arkadaşları merakla, ”Ne oldu böyle Mehmet, anlat hele şunu” dediklerinde Mehmet” Ne olacak” demiş, “Aldatıverdim elin gâvurunu…!”

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

SUYUN HAFIZASI

02.03.2021-BİLKE

Su hayatın başlangıcıdır. İlk olması, sona kadar olacakların tamamını hafızasında sakladığına işaret eder mi bilmiyoruz. Şurası kesin ki, toprak hava su ve ateş canlıların varlık sebebidir. Önemli bir bilimsel çalışmayı paylaşalım:.

Fransız bilim adamı Dr. Jacques Benveniste, DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton (ışık) yaydığını, farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladıklarını ve elektro manyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini keşfetmiş. 1980’lerde başlattığı çalışmalarında suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda karıştırarak o maddenin yok olacağını tahmin etmiş ama hala maddenin suda mevcut olduğunu görünce deneylere defalarca milyonlarca kez daha sulandırarak devam etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok olmadığını tespit etmiş. O zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde hafızaya kaydettiğini anlamış. Bir başka deneyinde suya bir zehir yerine sadece zehirin frekansını yüklemiş ve aynen zehirin kendisi eklenmiş gibi içine koyulan sinekleri öldürdüğünü tespit etmiş.

Benvenistenin araştırmalarını şüphe ile karşılayan Queens Belfast üniversitesi Profesörü Madeleine Ennis Avrupa ülkelerinde yelpazelenen bir araştırma grubuna katılmış. Fransa, İtalya, Belçika ve Hollanda’dan oluşan ekip Profesör M. Roberfroid tarafından koordine edilmiş. Belçika Katolik Üniversitesinde, Benvenistenin kullandığı orijinal deneyin daha rafine edilmişini kullanarak, yapılan uygulamayla ilgili her dört laboratuardaki bilim adamları deney solüsyonlarının içinde ne olduğunu bilmeden çalışmışlar. Hatta tüplerin bazılarında sadece saf su varmış. Tüm deney bağımsız bir bilim adamı tarafından koordine ediliyormuş. Bu kişi tüm solüsyonları kodluyor ve bilgiyi topluyormuş ama deneylerde bil-fiil çalışmıyormuş, bu yüzden yalan ve dolana yer kalmamış. Yapılan tüm deneyler Benveniste’nin sonuçlarını desteklemiş. Benveniste buna karşılık “12 sene önceye, bizim başladığımız noktaya gittiler” demiş. Benveniste ayrıca “Biyokimyevi maddelerin yaydığı sinyal kaydedilip internet aracılığı ile dünyaya yayılabilir ve bu sinyal biyolojik hücreleri sanki gerçekte o madde varmış gibi etkileyip değişim yaratır” demiş.

Unutmayalım ki; insan bedeninin %85’i sudur. Düşüncelerimiz ve konuştuklarımız bedenimizdeki suya kaydedilir ve o kalitede yaşarız. Şeklimizi, sağlığımızı ve hayatımızı biz oluştururuz. Yaşam muhteşem bir enerjisel danstır, frekansların uyumu, birleşmesi, çatışması, iç içe geçmesi, aşağı-yukarı, sağa-sola, zıt yönlere dalgalanmasının dansı.

Masaru EMOTO
“İÇİNDE SU OLAN ŞİŞENİN ÜSTÜNE YAZILMIŞ VEYA SÖZEL SÖYLENMİŞ OLAN SÖZCÜKLER, DÜŞÜNCELER, SUYA ÇALINMIŞ OLAN MÜZİK VEYA OYNATILMIŞ FİLM İLE SUYUN YAPISAL ÖZELLİĞİ DEĞİŞİR.”

Yaratıcı Japon bilim adamı Emoto’nun çalışmasında somut kanıtlarla insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelimelerin, fikir ve müziğin, hatta son yaptığı çalışmalarda suya oynatılan filmlerin dahi suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiştir. Su bu gezegendeki yaşamın kaynağıdır. Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen, sıvı dolu trilyonlarca odacıktan oluşur. Yaşamımızın kalitesi sıvımızın kalitesi ile direk bağlantı halindedir. Su son derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel şekli kolayca bulunduğu ortama adapte olur. Fakat değişen sadece fiziksel şekli değildir, moleküler şekli de değişir. Çevreden aldığı enerji veya titreşimler suyun moleküler şeklini değiştirir. Bu anlamda su sadece görsel olarak çevresel durumu yansıtmaz, aynı zamanda moleküler anlamda da yansıtır.
Bay Emoto görsel anlamda bu moleküler değişimi belgelemekte. Su damlacıklarını dondurup fotoğraf çekme kapasitesi olan bir karanlık alan mikroskobu altında inceliyor. Yapılan çalışmalar çevresel etkilerin suda yarattığı moleküler değişimi açıkça ortaya koymakta. Bay Emoto dünyanın değişik kaynaklarından alınan ve değişik durumlarda olan suyun kristalize şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklar keşfetmiş. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su çok güzel geometrik şekilleri olan kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerden alınmış kirli ve toksik su ile su borularında, depolarda bekletilen durgun su damıtılmış olsa bile kesin olarak şekilsel bozukluk ve rast gele oluşmuş kristal şekiller oluşturuyor.

 
Yorum yapın

Yazan: 02 Mart 2021 in Haberler

 

Etiketler: , , ,