RSS

Etiket arşivi: y sarıkaya

LÜTFİYE HANIM VE BAHÇESİ

16 Mart 2020- Şafak Gündüz SARIKAYA

Bahçenin Sahipleri: 

Önce bir köpek sesi duyulur, martılar buna karşılık verir ve peşinden ağaçlar yaprak sesleri ile şarkı söyler. Yaşlı kadın iki katlı ahşap evinden kafasını uzatır, derin bir of çeker. Pencereden gözü gibi baktığı bahçesine şöyle bir göz gezdirir ve yüzünde hafif bir gülümseme ile eski günlere özlem duyarcasına bir ah çeker. Yan tarafta bir tavuk maydanozların üzerinde gezinmektedir.

Kadın kaşlarını çatar ve tavuğa “kışşttt “,der.

Bahçesini sıra sıra ceviz, kara dut, malta eriği, mürdüm eriği, hurma (Trabzon Hurması), erik, vişne gibi ağaçlar süslemektedir.

İyi bir kadındır aslında, tek başına yaşamaktadır. Sadece bahçesine dokunmayın ve onu yalnızlığıyla baş başa bırakın, şairin dediği gibi “beni benimle bırak”,  havasındadır. Bir de yan taraftaki bahçede top oynayan çocukların gürültüsü olmasa. Plastik top nedense maydanozların üzerine kaçar ve pencerenin sürgüsü bir gıcırtı ile açılır, “aşağı inersem topunuzu keserim (kasıt plastik toptur).

“Kaç kere şakıdım ben size”, nidaları yükselir.

O esnada çocuklar iki incir ağacı arasında kıpırdamadan bekleşirler. Halbuki hemen biraz ileride tarla denilen kocaman bir alan top oynamak için uygunken, çocuklar ısrarla burada oynamayı tercih ederler. Tarlaya giden patika yol Balatlar Kilisesi denilen tarihi bir yere çıkar. Yol üstünde de çok farklı ağaçlar vardır, hünnap (niye hırnap derler bilinmez), dut, kiraz, keçiboynuzu ağaçları taş basamaklı yolda size eşlik eder.

Zaman geçer, martılar uçuşur, ağaçlar rüzgarla hışırdar ve yaşlı kadın gözü gibi baktığı bahçesini bırakır bir gün. Artık pencereden efkarlanmaları işitilmez., Tavuklar ve çocuklar artık rahattır.  Birkaç yıl bahçeye bakılır yaşlı kadının ardından, ağaçlar rüzgar eşliğinde her zamanki gibi salınıp hareket ederler, belki de yaşlı kadını özlemle anarlar. Bahçenin sahibi hayatta olmasa da; bahçe, bu şehrin adına yakışır şekilde mutlu ve huzurludur yine. Kısa bir zaman sonra bahçe ıssızlaşır, iki katlı ev de, terk edilmiş bir hal alır.

Bir sokak köpeği yaklaşır bu ahşap evi ve bahçeyi mesken edinir. Aslında bu dişi köpek karnında taşıdığı yavruları doğuracağı güvenli bir yer aramaktadır. Bu güvenli yer olarak hemen komşu bahçeyi bulur. Bahçede elleri nasırlı kısa boylu bir adam sabah akşam demeden çalışmaktadır. Elinde eldivenlerle üzüm asması ile uğraşır. Kavak ağaçlarına ve eriğe iyice dolanmış üzüm, bahçenin geniş bir alanına uzanmıştır. Köpeğe iyi davranan yaşlı adamda, etrafından bulamadığı şefkati ve güveni bulur köpek. Yan taraftaki binanın bodrum katında yavrularını doğurur.

 hikayedeki köpeğin yavruları bahçede

Artık yaşlı kadının bahçesinin ve çevresinin yeni sahibi bu dişi köpektir ya da sahibi olduğunu zannetmektedir. Aslında toprağın sahibi kimdir, yaşlı kadın mı, ağaçlar mı, yoksa bu sokak köpeği mi? Zaman, bu mülkiyet kavramına farklı yorumlar biçmekte ve atfetmektedir.

hikayenin kahramanı köpek

Eskiden insanlar bahçesiz evlerde oturmuyorlardı, evlerin küçük de olsa büyük de olsa mutlaka bir bahçesi vardı. Zamanla insanlar bahçeleri yerle bir edip apartman bloklarına tıkışmaya başlayınca mülkiyet kavramı ağaçsız, hayvansız, soğuk bloklara yönelen insanların doğadan uzaklaşmalarına geçit verdi. Nedendir insan toprak üzerinde hakimiyet hissi çok uzun yıllar hep var, topraktan yararlanan diğer canlıları yok sayıp insanın kendi malıymış gibi hep hareket etmiyor muyuz aslında?

Gel zaman git zaman dişi köpek yavrularını doğurup komşu bahçede büyütür, minik köpekler kuyruklarını sallaya sallaya annelerinin peşi sıra büyürler ama anne en sonunda sadece bir dişi yavrusu ile yalnız kalır. Diğer erkek yavrular sahiplenilir. Önce dişi yavru, daha sonra bahçedeki yaşlı adam göçer bu dünyadan. Bu bahçe de ıssızlaşır.

Ama dişi köpek hayat mücadelesine devam eder bir gün yaşlı kadının gözü gibi baktığı bahçeye önce iş makineleri girer. O güzelim ağaçlar teker teker gider, yerine bir apartman dikilecektir.

Zavallı köpek bahçe yok olurken havlamaktan sesi kısılır. Artık bahçenin daha doğrusu inşaatın sahibi farklı biridir. Bu da köpeğin hiç hoşuna gitmemiştir. Artık ağaçlar olmasa da, köpek bu alanda rahatça gezinebilir çünkü aradan geçen zamana karşı inşaat ilerlemez. Her yerine kazma vurulan bu memleketin toprağının altı eser kaynamaktadır, bu yüzden inşaatın devam edebilmesi için bazı prosedürler vardır. Bu beklemede, bu alanın tek bir hakimi vardır. O da dişi köpektir. Yarın sahibin kim olacağı bilinmez ama köpek bugün bu alanda rahatça dolaşmaktadır. Buralarda zafer kazanmış bir komutan edasıyla eski bahçenin her yerini karış karış gezer. Ceviz, dut, erik ağaçlarının, kışt denilen tavukların ruhları da belki ona eşlik eder. Belki de yaşlı kadın,  bir yerlerden gülen gözlerle bakıyordur bilinmez.

Eskiden yaşayanların eserleri kendileri gibi toprak olmuştu. Güçleri ve hakimiyetleri de birer birer toprak olmuştu. Zamanla diğer nesillere doğru aktarım yapmak hedefimiz olmalı belki de, yıllar öncesinde zeytin ağaçlarının yok olup gitmesi gibi. Giden sadece ağaçlar olmuyor binlerce yıllık gelenek de yok olup gitmekte.

Tarihi eser olmadan eser bırakmak lazım.

Bir gün zeytinler fidan olur, umutlar yeşerir.

Köpek sevinçle havlar, neşelenir,

Martılar gülüşür,

Umutlar yok olacakken var olur

ve hep var olacaktır…

 

ŞGS

 
 

Etiketler: , , , , , ,

2020 BİLKE YILIN KADINI

08 MART 2020-BİLKE

Değersizleştirilen, saçı uzun aklı kısa denilen, kadın kısmı- kız kısmı diyerek küçük görülen, hatta bazen toplumun en adi sınıfı diye nitelendirilen “HAYATIN YÜKÜNÜ ÇEKEN KADINLARIMIZ”.

BİLKE 2020 YILIN KADINI kim oldu?

O,hiç kimsesi olmadan yoklar arasında tek başına mücadele eden, iki kızını yetiştirip okutan, birini meslek sahibi yapan emekçi bir anne. Farklı işlerde çalışarak yıllarca evinin geçimini sağlamış, şimdi bir temizlik şirketinde çalışıyor. BİLKE, onurlu ve çalışkan, çocuklarının geleceği için çırpınan Sayın “Azime CIVRAZ’ı” 2020 yılın kadını seçti.Sayfalara sığamayacak kadar dolu bir yaşam öyküsü var ardında. Emekse emek, yokluksa yokluk, kimsesizlik de cabası. O, başımızın tacı, çalışkan kadınlarımızdan.  Kendisine gelecekte çocukları ile birlikte mutlu, sağlıklı günler diliyoruz.

Yılın Kadını Azime Cıvraz hediyelerini alırken 

Nazım’ın dediği gibi “soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlar” dizeleri Anadoluyu, yalın gerçeği ile gözler önüne seriveriyor. Kimi zaman satılan mal, kimi zaman çocuklar arasında sayılmayan fazlalık, kimi zaman utanılacak bir yaratık. Sevilir sevgili olur, eş olur ana olur ama hep bir çizgi vardır önünde, onu kesinlikle geçmemelidir. O soyut çizgileri kim icat etmişse, geçmek sanki i büyük yanlış, çirkin bir isyandır. Çünkü kadın kadınlığını bilmelidir.

Bu gün, haklarının çoğunu almış olan kadınlar, toplumda eşit statü kazanmak için çok mücadele vermiştir, verecektir de. Akıl boyutunda varlığını ispat etmiş, edecektir de. Tüm çalışkan üretken emekçi kadınlarımıza saygıyla… BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 08 Mart 2020 in Haberler

 

Etiketler: , , , ,

70’E 6 KALA

17.02.2020-BİLKE / Yaşar SARIKAYA

2006 yılından beri, kapı kapı, makam makam dolaştığım günler geldi, geçti. Zaman durmadan akıyor, sonuç alamadığım projeler de bana içimden sesleniyor:” 70’e  6 kaldı diye.

Doğal su kaynakları, kaybolan kültürler, asırlık Sinop zeytinleri yaşamalı bilinciyle, çalışmalar devam ediyor.

Bu gün, Sinop İl Genel Meclisi Başkanı Sayın Yakup ÜÇÜNCÜOĞLU’nu projelerle ilgili makamında ziyaret ettim. önce, BİLKE projelerinin basına yansıyan konu başlıkları hakkında konuştuk. Daha sonra, ziyaretimin ana konusu olan iki başlığı dile getirdim.

1- Köylerimizde yok olan el dokuması yün kilimi çeşitlerini tanıtmak ve yaşatmak amacıyla sergi açma düşüncemiz, farklı köylerde farklı renklerde olan kilimlere ulaşmamız;

2- Sinop köylerindeki ekoturizm alanlarının KUZKA ve diğer kuruluşlar tarafından değerlendirilmesi.

Dernek kurulmadan önce, köylerimizde kaybolan kültürlerimiz ve doğal su kaynaklarımız, tarihi dokular ve şelaleler konusunda yaptığım çalışmalar, baş vurduğum makamlar ve karşılaştığım olaylar hakkında kendisini bilgilendirdim. Araştırmaları yapılmış olan bu çalışmalar, sonuç alma aşamasında ilgili kurum ve kuruluşlardan destek görmeden sonuca ulaşamıyor.

  1. konumuz: Köylerde yün kilimlerinden kalan son örnekler, ya çöpe atılmış, ya da ambarlarda çürümeye terk edilmiş olduğundan bu kültür yok olmak üzeredir. Köylere götürmek için hazırladığımız yardım kolilerini götürmek ve köylerde son kalan kilim örneklerini bulmak için başkana araç ihtiyacımızı ilettim.

Başkan konu ile ilgileneceğini, araç temin edeceğini, hatta kendisinin de bu yolculuğa eşlik edeceğini söyledi. Başkan ile aynı mahalleden olup,  bir de mahallenin ablası olduğum düşünülürse bu sefer sonuç almış olmama çok sevindim.

2. Konumuz: Köylerimizdeki ekoturizm potansiyelinin değerlendirilmesi konusunda, Sinop köylerindeki önemli alanların akademik bir çalışmada yer alması konusunda yaptığım çalışmaları anlattım. Su kaynakları ve doğal yapı, yayla turizmi, av turizmi, kış turizmi gibi daha bir çok başlıklarda Kuzka ile yürütülebilmesinin ilimize ne kadar çok katkı sağlayacağını anlattım.

Sinop’ta ekoturizm potansiyeline sahip olan yerler, bu  630 sayfalık kitapta yer alıyor. Bilimsel çalışmayı yürüten ekibi, 2008 yılında, tespit ettiğim yaylalara ve şelalelere götürdüm.

Asırlık zeytin ağaçlarımız yaşasın,  yaylalarımız ormanlarımız, şelalelerimiz,  doğal yaşam korunsun, doğanın yüzü güldükçe biz de güleceğiz. Başkan, ilettiğim konularda elinden geleni yapacağını söyledi. Yakup ÜÇÜNCÜOĞLU’ na teşekkürlerimi sundum, köylerde karlar eriyince, ziyaretlerimizi yapacağız. Projelerimizin sonuç alması umuduyla. BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 17 Şubat 2020 in köylerde yatan tarih

 

Etiketler: , , , ,

BABAMIN HAYATI KENDİ EL YAZISI İLE

HAYATIM ROMAN ÖRNEKLERİNDEN-02.12.2019- BİLKE


Babamın elleri ile yazdığı 140 sayfadan oluşan anıları, hatıra kaldı

Her birimizin belleğinde çok farklı yaşanmışlıklar saklıdır. Dünyada ne kadar insan varsa, bir o kadar hikaye, bir o kadar da akıl yürütme yöntemi olduğunu görebiliriz. Acıların, sevinçlerin ve sevgilerin bir o kadar farklı algılandığı ve yansıdığı dünyamızda, bireyden topluma, toplumdan bireye etkileşim gerçeklerinden bir kesit  paylaşacaklarım.

Babam 4 Ağustosta bize veda etti. Gerze ilçemizin en yüksek köylerinden biri olan Tilkilik (Çağlayan) köyünde 1930 yılında başlayan hayat serüvenini, kendi el yazısı ile yazarak arkasından hatıra bıraktı. Okumak hayali ile 13 yaşında yürüyerek köyden kaçışı, çobanlık yapışı, sonra babasının onu alarak tekrar köye götürmesi……..

Kendi anlatımından bir bölüm:

Köye okul ve öğretmen gelince, yenilikler de   geldi. Bizler okula yaşımızda gitmedik. 10-11 yaşlarında falan okuldaydık.  Köyde okul bizim tarlamıza yapıldı.Öğretmenimiz Rasim ALCAN, Köy Enstitüsü  ilk mezunlarındandı. Bizim köyden olduğu için mezun olunca köyümüze öğretmen olmuştu. Okula komşu köyden birisi satmak için 3-5 tane okul çantası getirmişti. Okul çantası o kadar güzeldi ki, almak istiyorum ama babamdan korkuyorum, satıcı “babanı tanıyorum sana kızmaz al sen bunu” dedi. Ben de kaptığım gibi doğru eve koştum, sevinçten neredeyse çıldıracağım. Onu kapıdan girenlerin görecekleri  bir yere çivi bulup çaktım. Üzeri de kirlenmesin diye bir şey bulup örttüm. Herkes görsün, ben seviniyorum ama  herkes de sevinsin istiyorum. Analığım, postunu koydu başladı homurdanmaya. Anam olsaydı nasıl olurdu bilmiyorum.  Babam ücretini ödedi ve bana bir şey demedi. Çocukluk yıllarıma çantam güzellik katmadı değil. Çünkü artık sivrildik, etrafa hava atmaya başlıyoruz. Okulda bir müsamere oynadık, çok da güzel olmuştu.

Adını hala hatırlıyorum. Veli Dayı isimli bir piyesti. Bana köy ağası rolü verdi öğretmen. Başımda kalpak belimde kuşak üstüne yelek, köstekli saat, duvarda mavizer asılı gaz lambası hazır vaziyette, döşenmiş odada Veli dayıyı temsil ediyorum. Arkadaşım Mustafa Kuş da Ayten öğretmen oldu. Üzerine uzunca bir entari giydi, İsmail Çolak ve daha çok arkadaşlar vardı sahnede ama diğerlerini unuttum. Piyes 3 perdelikti. Köylüler büyük ilgi göstermişti. Çok hoş oldular ve gelecek için de hoş dileklerde bulundular. Tabi köylülerin hoş olmasıyla hem öğretmenimiz  hem de bizler hoş olmuştuk. Gene bir gün dersimiz tarım idi. Öğretmenimiz sınıfa demir pulluk getirdi. Hiç görmediğimiz için bize tanıtmaya çalışıyordu. Tanıtımın sonunda hepimize pulluğun üzerindeki bir parçayı “çocuklar bu ne işe yarar” diye sordu. Biraz  beklemeden sonra, Mustafa kuş yedek parça öğretmenim dedi. Doğruyu söylemişti, Mustafa çok zeki ve uyanıktı. Gene bir gün öğretmen İsmet İnönü’nün büyük posterleri vardı duvarda. Öğretmen Eyüp Ünal arkadaşa, bu kim diye sordu. Ismet Dimçağ öğretmenim diye cevapladı. Sınıf tümüyle gülmüştü. Gene birinde baş müfettiş okulumuza geldi. Bizim de tam paydos saati, topluca paldır küldür, dışarıya çıkıyoruz müfettiş beyi görünce hemen aklıma onun ilgisini çekmek geldi, gözüne girmek istiyordum. Üzerine tir tir titrediğim güzel çantamı arkadaşın birine uzatarak nazik ve kibarca” arkadaşım lütfen şu  çantamı tutar mısın” diye çantamı arkadaşa uzattım. Bu hitap karşısında baş öğretmenden beklediğimi almıştım.O da bana birden “çocuğum kimin oğlusun sen” dedi. Benden önce arkadaşlarım,  “Şuayıp Ağa’nın oğlu” dediler. Aferin diye 1-2 kere tekrar etti. Sonra “çocuğum sen akıllı birisin bizler yardımcı olalım seni Kastamonu’ya okumaya gönderelim dedi. Baş öğretmen ve bizim öğretmen babamla konuşmuşlar. Ama oracıkta kalmış hatta babam konuşulanları bana da söyledi. Babamın 2. eşinden 5 kızı bir de oğlu vardı, hepsi küçüklerdi. tarlaya, bağa bahçeye, ev işlerine, hayvanlara kim koşacaktı.

Cafer SARIKAYA- EL YAZISI İLE BIRAKTIĞI ANILAR

1944 YILI-Tilkilik Köyü okul öğrencileri öğretmenleri R.ALCAN ile

Sosyal dengelerin kurulmadığı bir dünyada, bireysel çabalarla sonuç almaya çalışanlar, emek harcayanlar hiç tükenmesin. Çağımız bilişim, teknoloji ve sanayi alanında hızla ilerlerken, insanların duyguları, vicdanları, ahlaki yapıları zarar görüyor. Kendi tırnakları ile kazıyarak kazananlar, yaparak yaşayarak eriştiklerinin değerini biliyorlar. İdeallerini belirliyor ve onun için çalışıyorlar. 1940′ lı yıllar, yüksek bir dağ köyünde tiyatro sergileyen öğrenciler. Neredeyse 80 yıl önce, şimdi sanatta, estetikte çok daha büyük farklar atmalıydık. Bu gün ideallerimizi belirleme konusunda ne kadar özgürüz, bunu düşünmeliyiz. Kendimizi  tanımalı ve kendi özgür irademizi kullanarak başarılara imza atmalıyız.  Yaşar SARIKAYA

 

 

 
Yorum yapın

Yazan: 02 Aralık 2019 in Cafer Sarıkaya ANILAR

 

Etiketler: , , ,