RSS

Etiket arşivi: yardım

O ESKİ RAMAZANLAR

03.03.2025-Ayşe EKŞİ ELMACI

Ahhh.!o eski ramazanlar dediğimizde içimiz duygusal sessizliğe bürünüyor. Doğduğum şehirde Ramazan ruhu vardı. Hazırlıklar günler öncesinden başlardı kesme hamuru imece usulü kesilir, yufkalar açılır, mukabeleler başlardı. Çarşı pazar canlanır .Akşamları fırınlardan pide kokuları yayılır ruhani bir huşu içerisinde geçerdi. İftardan sonra teravi namazına giderdi babalarımız . Çocuklarda tenekeden yaptıkları gemi maketini süslerler geminin ortasına mum dikerler helesaya çıkarlardı. Helesa memleketimin hikayesidir.

Helesa geleneği; Sinop’ta fırtına sebebiyle mahsur kalan geminin kumanyası tükendikten sonra, gemi mürettebatının filikalarını süsleyerek, ellerinde fenerlerle şehir merkezine gelerek mâni ve türküler eşliğinde dolaşarak yardım toplamaları hikâyesine dayanmaktadır. Eskisini bilmem ben bildim bileli bu ritüel sürüp gitmiştir. Sanırım bu günlerde bu ritüel ölümsüzleştirilmek adına şenliğe dönüştürülmüştür.

Bazı evler sahura kadar uyumaz börekler çörekler açılır tencere dolusu yemekler yapılırdı. Annem Mahallemizin hocası (hatta yaz aylarında mahallenin çocuklarına kuran öğretirdi).Hayriye hanım teyzeden iki hatim alırdı. Hem baba tarafına ,hem kendi tarafına. Fitreler zekatlar geçe bırakılmazdı ihtiyacını giderebilsinler diye. Pişirilenler komşularla paylaşılırdı. İhtiyaç sahipleri bilinirdi. Öyle ramazan kolileri yoktu, makarnanın çok olduğu. Şimdi ihtiyacı olanı muhtardan soruyoruz. Gel de deme, nerede o eski ramazanlar…

HAYIRLI BEREKETLİ SAHURLAR…!!@ayseceeeee

 
Yorum yapın

Yazan: 03 Mart 2025 in Genel Kültür

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

İNSANLIK HALA ÖLMEMİŞ!

10.02.2025- BİLGE

.. Soğuk bir Balıkesir gecesinde eve dönerken, sarhoşa benzeyen bir adam gördüm. Bir sağa bir sola yalpalıyordu. Ve yanındaki direğe sarılmıştı. Bir vitrine bakıyormuş gibi yaparak göz ucuyla onu seyrettim. Otuz yaşın üstünde olmalıydı. Kendisine biraz daha sokuldum.

Üstü başı son derece temizdi. Yanından geçen bazı kişiler, yüksek sesle konuşarak içki içmenin kötülüğünden bahsediyor, bazıları da alay edip gülüyorlardı….. Yavaşça yanına gidip:

– İyi misiniz? diye sordum. Bir ihtiyacınız var mı?

Dudaklarından, iniltiye benzeyen tek bir kelime çıktı:

– Hastayım!…

Düşmemesi için, bir kolumu beline dolayarak taksi beklemeye koyuldum. Akşam vakitlerinde kesilen kar yağışı tekrar başlamış ve yavaş yavaş buzlanmaya başlayan yollarda, birbiriyle yarışan sokak köpeklerinin dışında bir hayat emaresi kalmamıştı. Araba bulmaktan ümidimi kestiğim sırada, yanımda bir taksi duruverdi. Şoföre durumu anlatarak acele etmemiz gerektiğini söyledim. Hastamızı arka koltuğa yatırarak Balıkesir Şehir Hastanesine götürdük hemen gerekenler yapıldı, serum verdiler verilen serum tamamlanana kadar başucunda bekledik.

Nöbetçi doktor, hastayı en azından donmaktan kurtardığımızı ifade ediyor, genç adam ise, henüz konuşamadığı için, bize bakıp gülümsemekle yetiniyordu. Şoför de yanımdaydı… Hastamız bir süre sonra kendine geldi. Onu tekrar arabaya bindirip evine götürdük. Hastamızın eşi, onun sık sık şeker komasına girdiğini bildiğinden müthiş bir paniğe kapılmış ve oğlunu da alarak sokağa fırlamıştı.

Bizi görünce koşarak yanımıza geldiler ve büyük bir sevinç içinde kucaklaştılar. Saatlerce süren yorgunluğumuzdan eser bile kalmamış, bize nasıl teşekkür edeceğini şaşıran o ailenin mutluluğu karşısında gözlerimiz dolmuştu. Ellerimize sarılarak bizi uğurladıklarında, şoföre borcumu sordum. Başını sallayarak:

– Borçlu değil, alacaklısın dostum!.. dedi. Çünkü böyle bir iyiliğe beni de ortak ettin. Ama belki de yirmi yıldır ağlamayı unutan bir adama bu güzel duyguyu hatırlattığın için, alacaklı duruma düştün.

O mert adamla kucaklaşıp ayrılırken, gecenin ayazını hissetmiyor ve evime yürüyerek dönmek istiyordum. Kim bilir? Belki de yolumun üzerinde, yardımımı bekleyen bir insan daha bulabilir miyim diye? İnsanlık hala ölmemiş. İnsan olmaya devam….. Alıntıdır #Sevgimle Bilge

 
Yorum yapın

Yazan: 10 Şubat 2025 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

AYAĞINDAN ÇİVİLİ KERTENKELE VE DOSTLUK ÖRNEĞİ

06.01.2025- Alıntı

Japon mimarlardan biri evini baştan aşağı yeniliyordu. Tamirat esnasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iç kısımda, iki tahta arasında sıkışıp kalmış bir kertenkele gördü.

Biraz daha dikkatle bakınca kertenkelenin canlı olduğunu fark etti Onu oradan kurtarmaya çalışırken bu kez kertenkelenin bir ayağından duvara çivilenmiş olduğunu gördü.

“On yıl önce yapılan eve kapısı takılırken dışardan çakılan bir çivi, o an kapıyla duvar arasında bulunan kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı” diye düşündü japon mimar.

Peki nasıl olmuştu da bu kertenkele, bir santim bile kıpırdayamadığı bu karanlık duvar boşluğunda on yıldır canlı kalmayı başarmıştı? Mimar, tamirat işlerini bir kenara bırakarak kertenkeleyi izlemeye başladı Bu kertenkelenin sadece havayla beslenmediğine göre, bunca yıl yaşamını nasıl sürdürebildiğini merak ediyordu. Bir süre sonra duvar boşluğunda bir hareket oldu. Japon mimar, nereden çıktığını fark etmediği başka bir kertenkelenin geldiğini gördü.

Gelen kertenkele, yerinden kıpırdamayacak halde olana ağzından yiyecek taşıyordu. Bu kertenkele diğerinin belki annesiydi, belki eşi, belki de arkadaşı. Kim bilir? Ama bilinen bir şey var ki aralarındaki güçlü sevgi, birinin bıkıp usanmadan diğerini hayatta tutabilmek için ona yiyecek taşımasına neden olmuştu Hayat şartlarının bir şekilde sevgiyi ve sevmeyi unutturduğu bu zamanda insanların arasında böylesi bir sevgiye rastlamak o kadar zor ki

Ama öyle ki herkese yanı başında onu böylesi seven birini nasip etsin.

Alıntı

 
Yorum yapın

Yazan: 06 Ocak 2025 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , ,

SENİN GİBİ SAFLAR İNANIR BUNA

05.12.2024- Tarihtir Kütahya- GÜNÜN HİKAYESİ

Genç adam sokağın başındaki büyük binanın giriş katında camın tam kenarında oturup dışarıya bakan yaşlı kadınla selamlaşıyordu her sabah… Kadın bir gün genç adama seslendi:

– Bakar mısın delikanlı?

– Buyur teyzecim? dedi her sabah selamlaştığı kadına ve cama yaklaştı. Yaşlı kadın:

– Evladım benim iki bacağım da yok bana ekmek parası verir misin? dedi.

Genç adam çok üzüldü ve bütün parasını kadına verdi. Sonra işe gitti. İş yerinde hep o kadını düşündü. Kim bilir ne zordu kadının durumu. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar zordaydı. İki bacağı da yoktu. Ertesi sabah erkenden kalkıp bakkala gitti. Bir şişe süt ve bir ekmek aldı…Kadın camdaydı. Poşeti kadına verdi. Kadının gözlerinde ki mutluluk onu heyecanlandırdı. İyi bir şey yaptığına inanıyordu. İçinde çok büyük bir huzur vardı. İş yerinde ki bir arkadaşına durumu anlatınca, arkadaşı kahkahalarla gülmeye başladı: – Oğlum sen manyak mısın, hangi devirde yaşıyoruz. Senin gibi saflar inanır buna sadece. Bacakları yokmuş? Ben de yedim! Safsın oğlum kabul et. Her cam kenarında oturanın bacakları olmasaydı memleket bacaksızdan geçilmezdi ,dedi ve alay etti. O gün akşama kadar genç adamın ağzını bıçak açmadı. Arkadaşının sözlerini düşündü hep! Ya Ümit haklıysa? Ama kadının bakışları çok inandırıcı ve huzur doluydu. Ertesi sabah yine bir şişe süt ve bir ekmek aldı. Kadının penceresine doğru yaklaştı, ona görünmeden binanın arka tarafında bulunan giriş kapısından içeri girdi ve elindeki poşeti usulca yaşlı kadının kapısının önüne bıraktı. Gazete dağıtıcılarının aceleci tavrıyla zile basıp içindeki yüksek tedirginlikle kapı açılmadan hızlıca uzaklaştı binadan. Kadın kapıyı açmamalıydı. Ya sakat değilse, ya Ümit haklıysa…

O günden sonra genç adam bir daha da kadına görünmedi. Onun gözlerinde gördüğü mutluluğa olan inancından dolayı her sabah aynı şekilde içi dolu beyaz poşeti kapının önüne gizlice bırakıp, zile basıyor ve kaçıyordu. Bu iş böyle yıllarca devam etti. Hiç kimseye anlatmadı. Yine bir sabah kahvaltısını yaptı. Poşeti hazırladı ve sokağa çıktı. Binaya girmek üzere kapıya doğru yönelince kalabalığı fark etti. Ciddi bir kalabalıktı bu. Belli ki kötü bir şey olmuştu. Kapının önündeki memura yaklaştı ve ne olduğunu sordu.

– Giriş katta yaşayan yaşlı bir kadın varmış. Dün sabah üst kattaki komşusundan aşağı inerken merdivenlerden kaymış ve kafasını basamaklardan birinin köşesine çarparak ölmüş, dedi memur.

Dünyası başına yıkıldı genç adamın, elindeki ki beyaz poşet yere düştü. İçindeki süt şişesi kırıldı. Ümit haklı çıkmıştı ve o tam üç sene boyunca bir sahtekara hizmet etmişti. Neyse polis poşeti yerden aldı ve içine baktı. Aradığı parmak izini bulmuş bir dedektifin yüzünde oluşan ifadeyle merdiven boşluğuna doğru seslendi:

– Amirim beklenen kişi geldi… Amir, dışarı seslendi:

– İçeri yolla! Polis memuru genç adama:

– Amirim sizi bekliyor içeride… diyerek genç adamı içeri yolladı.

Ne olmuş olabilirdi ki? Şüpheliler listesinde adının geçtiğini duyan bir masumun sıkıntılı yüz ifadesiyle içeri girdi. Amir üzerinde ‘Sabah 8:15’te elinde süt şişesiyle gelen adama verilecek!’ yazan sarı zarfı,

– Bu mektup rahmetlinin üzerinden çıktı. diyerek adama uzattı… Eski bir zarftı. İçinde bir mektup vardı. Ne olabilirdi ki? Az önce hezimete uğramış bir beden yeni bir sarsıntıyı kaldıramazdı. Mektupta aynen şunlar yazıyordu:

– Birine bir iyilik ya da kötülük yaparken, içinde zerre kadar şüphe oluşursa hemen vazgeç yapacağın iyilik ya da kötülükten. Sen her sabah kapıma bir ekmek, bir şişe süt ve kocaman bir şüphe bırakıp gidiyordun. Acı çekiyordun. Kapıyı açma ihtimalimden korkuyordun hep. Oysa ben sana sarılmayı ne çok isterdim. Oğlum demeyi, gözlerine bakmayı isterdim. Hesap yapmadan yaşa evlat ve yüzleşmekten korkma… Eğer iyi bir şey yaptığına inanıyorsan, yaptığın şey mutlaka iyidir. İyi bir şey yaparken acı çekenler, başkaları için iyilik yapanlardır. Hayatın boyunca kimse için hiçbir şey yapma, her ne yapıyorsan sadece kendin için yap; çünkü ben hep öyle yaşadım.

Etkilenmişti; ama yazılanlar kadının yalanının üstünü kapatmıyordu. Mektubu cebine koydu, çıkmak üzere kapıya yönlenirken üst kattan gelen yüksek bir ağlama sesiyle irkildi. Kadının biri ;

‘Benim yüzümden öldü, benim yüzümden öldü!’ diyerek hüngür hüngür ağlıyordu. Amire sordu:

– Bu ağlayan kadın kim? Sabahtan beri olup biten her şeyden haberi olan amir, konuya tam olan vukufiyetiyle anlattı:

– Rahmetli iyi bir kadınmış. Her sabah bir şişe süt ve bir ekmek götürüyormuş üst kattaki bu yatalak komşusuna. Dün sabah yine götürmüş, dönerken koltuk değneklerinden biri kırılmış, yaşlı kadın o yüzden düşmüş merdivenlerden; ama aldırış etme, yaşlılar böyle olur. Ekmeği sütü kesildi ya ona ağlıyordur. Genç adam küçük dilini yutmuş gibiydi. Üst üste aynı kişi hakkında taban tabana zıt bu kadar şeyi düşünmek… Hemen yukarı çıktı. Ağlayan kadına yaklaştı. Kimsesiz bir yatalaktı. Gözyaşını silip sarıldı ve elini öptü. Kadının gözlerinde ölen yaşlı kadının bakışları vardı.

 
Yorum yapın

Yazan: 05 Aralık 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

NORMAL NEDİR

10 MART-2023- Seyfullah ÇALIŞKAN

Yağmur yağıyor. Çise çise, usul usul, yumuşacık. Ölümlerin ardından, mezarlardaki göz yaşları kurumadan… Yağmur yağıyor, hüzün, keder ve acı harmanı bir yağmur. Yapraksız dalları ağlıyor ağaçların. Söylenecek söz tükenmiş, boğazımız düğüm düğüm… Enkazlar altında yitirdiğimiz canların gündemini yavaş yavaş kalın bir toz tabakası kaplıyor. Her geçen gün azalıyorlar. Hayat normale dönüyor diyor televizyonlar. Şimdi enkaz altında kalan eşyalarını çıkarıyormuş depremzedeler. Can malın yongası diye de ekliyor.

Yağmur yağıyor. Yaşadığı kabusun kollarını kesip yataktan fırlamış birinin telaşıyla. Çatur çutur, paldır küldür… Camları, kiremitleri dövüyor. Sokak lambalarını, teneke çatıları… İnsan elinde olmadan çadırlarda yaşayanları düşünüyor. Çamurdur her taraf, ıslaktır. Soğuktur hatta. Kurtulduğu için suçludur bakışları belki de. Keşke ben de ölseydim de onları yalnız bırakmasaydım. Ya da geride kalıp katran kadar koyu ve kara hüznü hiç yaşamasaydım. Hayat normale dönüyor, diyor televizyonlar. Sadece temizlik maddeleri, bebek bezi, kadın peti, iç çamaşır ve yazlık giysiler gerekliymiş. Sorunlar artık iyice kolaylaşmış. Bir iki haftaya kadar hiç sorun kalmayacak. Yakında depremden korunaklı zeminlere yeni konutlar yapılacakmış. Siyaset gündemi masaları devirip kaldırıyor. Enkaz altında can verenlerin resimleri soluyor, unutuluyor. Yaşadıklarımızdan ders almalıyız diyor politikacının biri. Ya laf olsun diye konuşuyor. Ya da bir mucize bekliyor. Nasıralı İsa mesih olarak dünyaya geri dönecektir.

Yağmur yağıyor. Ne uyumanın eski tadı var. Ne uyanmanın, ne acıkmanın, ne doymanın, ne ıslanmanın ne de yağmurun. Yaşamın tuzu eksik, unumuz acımış sanki. Ne gülmelerde eski keyif, ne hüzünlenmenin hafif esrik ve buruk tadı… Çıplak ağaçlar çiçeğe duracak biliyorum. Ama bu bahar hiç ber şey eskisi kadar güzel olmayacak. Çiçeklerin rengi daha soluk, kokusu daha az yayılacak sokaklara.

Mart 2023

 
Yorum yapın

Yazan: 10 Mart 2023 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

YAŞ GÖZÜN UCUNDA TUT TUTABİLİRSEN

09.02.2023-A. Yaşar SARIKAYA

Bu gün tam dört gün oldu. Kıyamet gibi bir afet yaşadı memleketim. Yurdumun duyarlı insanları, destan yazıyor yine. 07.02. 2023 Salı günü Sinop yardımlarının toplandığı salona gittiğimde, herkes hummalı biçimde çalışıyordu. Kilometrelerce uzakta yaşanan bu afet için herkes seferber olmuştu.

foto-09.02.2023 Sinop Kemalettin Sami Paşa Spor Salonu

1999 depreminde üç gün bölgede bulundum. O zaman, yardım toplaması kadar dağıtmasının da ne kadar zor olduğunu gördüm. Toplu çadırların olduğu yerlere ulaşmak kolaydı. Yollar yarılmış, yıkılan binalar yolları kapatmıştı. Herkes kayıplarını bekliyor, enkaz altından cesetler çıkarılıyordu. Her taraf ceset kokuyor, her gördüğümüz yüz panik içinde, her hikaye de can yakıyordu. Biz, ara sokaklara ve kuytu köşelere ulaşmaya çalışmıştık.

Salı günü, deprem için canla başla çalışanları görünce o günleri anımsadım. Resmi görevlilerden çok gönüllüler vardı. Nasıl güzel organize olmuşlardı. Duygulanmamak mümkün değildi. Yaş gözün ucunda, tutmak mümkün değildi.

foto-09.02.2023 Sinop Kemalettin Sami Paşa Spor Salonu

Tırlar dolusu giden yardımların, yıkılan sitelere ve mahallelere direk gitmesi planlanmış olmalı diye düşünüyorum. 99 depreminde AFAD yoktu. Bu zorluğu yaşamıştık. Yardım Koordinasyon Merkezi ile görüşülüyor ve onlar yönlendiriyordu. Şimdi bilgisayar, telefon var iletişim üst düzeyde. Mahalleye kayıtlı sokaklar, siteler ve nüfus bilgileri muhtarlarda vardır. Yardım gitmeyen yer kalmasın; tüm tırlar illerden hareket etmeden önce optimizasyon belirlensin ve yardım herkese ulaşsın dilerim.

Ah bu yurdun evlatları, Çılgın Türkler! Her darda kalınca içinizden çıkan kahramanlığa eğiliyorum. Devlet teyakkuzda, bu milletin desteği yadsınamaz derecede üst düzeyde. Bu gün, gençler organize olmuşlar. Arkadaş grupları toplanmış, arı gibi çalışıyorlar.

Kısa zamanda bu günleri atlatalım, malzemeden çalan inşaatlara izin verilmesin ne olur. Öncelik halkın huzuru, sağlığı ve mutluluğu olsun. Binlerce can kaybı, binlerce yaralı yüreğimiz yanıyor.

TEDBİR!

TEDBİR!

TEDBİR!

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,