RSS

Etiket arşivi: yaşar sarıkaya

ŞEHNAZ SAM BİLKE 2. HALKBİLİM ÖDÜLLERİ TOPLANTISINDA

DSCF1481

18 Mayıs 2012 tarihinde başlattığımız BİLKE HALKBİLİM ÖDÜLLERİ, 18 Mayıs 2014 tarihinde ikinci kez halkbilimi dalında başarılı çalışmaları olanlara verilecektir.  “Halkbilim ödül töreni, 18 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile Sinop’a gelen Atatürk’ün  anısını yaşatmak amacıyla düzenlenmektedir.

ŞEHNAZ SAM TOPLANTIYA KATILDI

05.01.2014 günü saat 14.00’te Sinop Bilim Kültür Eğitim Derneğinde “BİLKE 2. HALKBİLİM ÖDÜLLERİ” toplantısı yapıldı. Sanatçı Şehnaz SAM ve BİLKE Yönetim Kurulu üyelerinin katıldığı toplantıda gündem görüşüldü.

Sanat hayatında ailece yakından tanıdığımız  Şelale Şehnaz SAM, müzik dışında doğal yaşamı koruma, organik tarım ve organik beslenme konularında çalışmalar yaptığı için üst kurulumuzda görev aldı.

Dernek Yönetim Kurulu katkıları için Şehnaz Sam’a çiçek sundu.

DSCF1478

Bu sene verilecek ödüller için,halkbilim dalında başarılı çalışmaların başvuruları değerlendirilecektir. Alanında yeni ve ilk yapılmış çalışmalar olması koşulu aranmaktadır. 2013- 2014 yılında Sinop halk kültürüne hizmet edenler ve halkbilim alanında yapılan akademik çalışmalar tespit edilecek ve değerlendirilecektir. Ödüle uygun görülenler 18 Mayıs 2014 tarihinde yapılacak Üst Danışma Kurulu toplantısında  belirlenecektir. Ödül Töreni derneğimiz tarafından duyurulacaktır.

Toplantımızdan kareler

DSCF1476

DSCF1474

ÖDÜL GEÇEN SENE KİMLERE VERİLDİ?

1-      Halk Müziği Medya Ödülü – TRT MÜZİK Yüreğimde Türküler- Sinop

Yapımcı- Eda ÖZÇETİN

2-Halk Kültürü Tanıtım Ödülü- KURUM- Yurt içi ve yurt dışı fuar tanıtımları

İl kültür ve Turizm Müdürlüğü

3-Halkbilim Hizmet ödül-Yönetici- İşkur Müdürü Lokman CEYLAN

Bilke- İşkur DİKMEN İlçesi ve köyleri, kaybolan el nakışlarının korunması ve yaşatılması Projesi

4- Halk Kültürü Hizmet Ödülü- Kültür ve Edebiyat Dalı – Sinop Belediyesi Kültür Yayınları Ahmet Muhip Dıranas Kitabı- Yazar Şükrü AYDIN

5- Halkbilim Hizmet Ödülü-YEREL KAYNAKLARI KULLANMA-ÜRETİM ve PAZARLAMA- Sinope Meyve Suları Kurucusu ve Sahibi- Mahmut BENK

6- Halkbilim Hizmet Ödülü- Durağan-Dikmen-Gerze-Ayancık kadın ve erkek giysileri Koruma-yaşatma-güncelleme-projelendirme-Süheyla HAYIRCI

7- Halkbilim Hizmet Ödülü- BİBLİYOGRAFYA- Emel Al

Eski Tarihli Sinop Makaleleri- Yazılar- Araştırmalar ve Arşiv Tarama

8- Halk Kültürü Hizmet Ödülü- Organik Tarım-Öztekin ÖZTÜRK

Buğday- mısır- kiren- töngel gibi yöre bitki türlerini organik yetiştirme, Sinop tahıl ve bitkilerini koruma

9- Halk Kültürü Hizmet Ödülü – Arşivleme- Sinop Eski Fotoğraflarını Arşivleme-Zeynel Zeki Özcanoğlu

10-Halk Oyunları Ödülü- İlk Geleneksel Sinop Halk Oyunları Ekibi kurucusu-Nuran ÇAKIR

11- Halk kültürü-Geleneksel el sanatları ödülü-Rasim DEMİR

Ağaç köklerini, çeşitli işlemlerden geçirip şekillendirme

12- Halk Kültürü Hizmet Ödülü- Kök Boya Yarışmasına katılan, “Gerze-   Bolalı köyü geleneksel kökboyaları” konulu çalışma

Ana- oğul Kazım AYDIN ve Hanife AYDIN

13- Halk Kültürü Hizmet-Kültür ve Edebiyat dalı- 19.05.2010 Özellikleri ve Güzellikleriyle İllerimiz ve İlçelerimiz Konulu 13.Hikmet Okyar şiir yarışmasında, Türkiye birincisi olan Sinop güzellemesi şiiri-  Sabiha SERİN

 
 

Etiketler: , ,

1928 ATATÜRK’ün SİNOP YALI PARKI KONUŞMALARININ TAMAMI

atatürk-avrupa söz

Türk Kültürü Dergisinin 3. cildinde, Atatürk’ün Sinop’u şereflendirdiği günün anıları vardı. Yazarı M.Şakir Ülkütaşır’dı. Yazar, Atatürk’ün Sinop’a gelişini birçok kaynakta yayınlamıştı. Yeni bulduğum makalenin altında dikkat çeken bir dip nota rastladım:

Parktaki, hatta pek çok taraflarıyla bilimsel olan bu sohbete ait etraflı tafsilat, Ankara’da çıkan Hürses Gazetesinde vaktiyle yayınladığım ”Türk Dil Kurumunun ilk yılları-Hatıralar”  adlı yazı serisindedir( 3 OCAK 1956  ).”

Atatürk’ün parktaki konuşmalarını merak etmiştim. Ankara’ya Milli Kütüphaneye gittim. 1956 tarihli Hürses Gazetesini bulmak bir hayli zamanımı aldı. Gazeteyi arşivden getirdiler, fakat 3 Ocak tarihli olanı yoktu. Saat ilerlemişti. Akşama Sinop’a dönecektim. Meclis Kütüphanesinde belki olabilir dediler. Hemen bir taksiye atladım ve kapanmadan meclis kütüphanesine gittim. Zamanım çık kısa idi. Girişte çantam, üzerim sıkı bir aramadan geçti, nihayet içeri girdim. Orada aradığım gazeteyi buldum. Görevliler çok yardımcı oldular. Gazeteler mikrofilmlere kaydedilmişti. Hatıralar başlıklı yazı dizisini mikrofilmde bulduk. Yazının tamamını bir CD’ye kopyalattım.

Atatürk Sinop halkı  ile hangi konularda konuştu:

TÜRK DİL KURUMUNUN İLK YILLARI[1]

      Onu 15 Eylül 1928 Cumartesi günü İzmir Vapuru Sinop’a getirmişti. Atatürk, o gün “yatı ilkokulu”nun önce bir dersanesinde, sonra da bahçesinde –dersane döşemelerinin çökmeye başlaması üzerine, kara tahta bahçeye nakledilerek derslere burada devam edilmişti.-vilayet ileri gelenlerinin maarif müdürü ile orta, ilkokullar öğretmenlerinin ve kalabalık bir halk kütlesinin önünde yeni Türk alfabesine dair derslerinin verdi.

Atatürk hepimizi imtihan etti, yeni Türk imlasının esaslarını anlattı. Fakat yazıdaki bazı işaretlerin, hususiyle kesme işaretinin güçlüğünü görünce bunun kaldırılması için Ankara’ya Maarif Vekaletine bir telgraf yazdırdı. Bundan sonra yazıdaki kesme işareti kaldırıldı.

Atatürk, ders bittikten sonra, okul bahçesinde muhafaza edilmekte olan ve Rusların Sinop deniz baskınına ( 3 Kasım 1853) ait acıklı hatırayı tespit eden mermer kitabe ile alakalandı. Ben, kendilerine kitabeyi okudum; gerekli tarihi malumatı verdim. Çok memnun kaldı ve yanlarından ayrılmamamı emretti.

Akşam Yalı’daki belediye parkında aziz misafir ve öğretmenimizin yüksek huzurları ile de ayrıca şeref ve bahtiyarlık duyduk. Vali rahmetli Ethem Bey (1939 da İzmir Valiliği, 1942de Dahiliye Vekaleti Müsteşarlığında bulunmuş zattır) Atatürk’ün maiyetindeki zatlar, vilayet ileri gelenleri, bütün öğretmenler – bu öğretmenler arasında eski Maraş Milletvekili Emin SOYSAL da vardı. Emin SOYSAL o zaman Sinop’ta Ada Başöğretmeni idi. Aziz dostum bu toplantıya ait hatıralarını 10 Şubat 1952 tarihli” Pazar Postasında “neşretmiştir-kalabalık bir halk bu toplantıya iştirak etmişti. Toplantı ziyaretsiz, merasimsiz geçen çok sade, samimi ve o nisbette heyecanlı idi. Atatürk masalarının karşısına oturmamı emretti. Öyle yaptım. Tatlı, meraklı bir konuşma başladı. Bütün konuşmalar yeni Türk harfleri, Türk imlası, Türk dilinin güzelliği, zenginliği, Türk Tarihinin dünya tarihindeki yeni, eskiliği üzerinde cereyan ediyordu.

O sıralarda Prf. Fuat Köprülü ile Yusuf Ziya Bey arasında, basında meşhur münakaşalar cereyan ediyordu. Yusuf Bey “Yunan medeniyeti ve diğer eski medeniyetlerin menşei Asya’dandır ” diyor, Fuat Bey ise aksini savunuyordu. Hülasa bu mevzu üzerinde bir hayli görüşüldü. Atatürk Yusuf Ziya Bey’in tezini kabul ve müdafaa ediyordu. Bu münakaşa konusundan sonra muhasebelerimiz tamamı ile harf inkılabı ve dil meseleleri üzerinde tekasüf anlattı, bizi tekrar aydınlattı.

Ben o zaman memleket folkloruna, Türk- Anadolu halk edebiyatına dair çok geniş malzeme toplamıştım.

Atatürk söz derlemesi faaliyetlerim üzerinde durdu. Kafasında bir fikrin, şimşek süratiyle dolaşmakta olduğunu ve bir şeyler söyleyeceğini hareketlerinden hissediyordum. O sırada bir an tevakkuftan sonra, etrafını çevreleyenle yüksek bir sesle şunları söyledi:

“Arkadaşlar, Şakir Bey’i alakayla dinledim. Bunlar da esas davamızın, mesaimizin içinde bulunan mühim, milli meselelerdendir. Elbirliği ile bunları mutlaka başaracağız. Türk dili güzeldir, zengindir. Onun bu güzelliğini, zenginliğini ortaya koymamız lazımdır. Fakat dilde tasfiyeciliğe, gayri tabiliğe kaçmak istemem.

Ne Türk Derneğinin tasfiyeciliğini, ne de Sebilürreşad’ın Osmanlıcılığını asla kabul edemem” dedi.

Atatürk o zaman sade güzel bir Türkçeyi istiyordu. Dil hareketlerinde bu anlayışa göre bir inkılap yapmak emelindeydi. Bu konuşmaları ile de bu düşüncesini açıkça anlatıyordu.

Vakit gece yarısını çok geçmişti. Atatürk:

“Arkadaşlar, tarihe, dile, harf inkılabına hatta memleket işlerine dair pek çok şeyler konuştuk. Hiçbir yerde bu kadar açılmadım, hususileşmedim. Samimi bir muhit ve hava içinde geçirdiğim bu saatleri unutamayacağım. Çok mütehassisim. Vakit geldi, hatta geçti bile değil mi? Müsaadenizi rica edeceğim” dedi. Biraz sonra da limanda demirli bulunan “İzmir” vapuruna avdet etti. Sinop’tan Samsun’a hareket etti.

ÜLKÜTAŞIR’IN ATATÜRK’E OKUDUĞU TÜRKÜ

Atatürk Sinop’a geldiğinde söz arasında müzikten de konuştu. Ben de müzikten hoşlandığımı ancak alafranga opera, operet değil halk arasında duyup öğrendiğim müzikten hoşlandığımı söyledim. Maraş’ta müzik öğretmenliği yapmıştım. Çocukluğumda ramazanlarda Üsküdar’da teravihten sonra, sahura kadar dolaşanlarla birlikte manicilik yapmıştım. Sesim güzeldi, Atatürk:

–    Haydi öyleyse bir şeyler oku da dinleyelim dedi. Ben de,

“Dönenin anası Şerife Hatun

Döneyi satarlarsa alırım beş bine satın”

Bozlağını okudum memnun kaldı. Bir daha söyle der gibi idi. Ben de

“Yoğurt koydum dolaba” türküsünü söyledim.

Ben alafranga müziği bilmedim, görmedim. Alaturka müziği biliyordum. İnsan görmediği, alışmadığı şeyleri de beğenip sevemiyor. Nitekim sizi görüp sevdik, bağrımıza bastık dedim. Pek hoşuna gitti.

M.Şakir ÜLKÜTAŞIR


[1] M.Şakir Ülkütaşır-  HÜRSES Gazetesi, 3 Ocak 1956, Türk Dil Kurumunun İlk Yılları- Hatıralar

2.Bir İnci Memleketim-Y.SARIKAYA,s:139-153

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Şubat 2013 in Atatürk Sinop'ta

 

Etiketler: , ,

UNUTAMADIM

02. MART.2012- Ayşe Yaşar SARIKAYA

Yaşım 19, Ordu ili Fatsa ilçesi Yeniköy-Sarıyakup Mahallesinde öğretmenim. Okul mevcudu 90, yeni  öğretmen atanana kadar tek öğretmenim. Okul iki derslikli olduğu için, öğrencileri sabahçı öğlenci yaptım. 1-2-3 sabah, 4-5 öğleden sonra devam ediyoruz. Eğitim öğretime sabah 8.30 başlıyoruz ve akşam 17.00′ de bitiriyoruz. Öğle arası da bayram için koro, halkoyunları çalışmaları yapıyoruz.

Gönlümde,  öğretme aşkının ışığı  yanıyor. Bu ışığın sorumluluğu omuzlarımda kendimce çalışıyor, çabalıyorum.  Ev sahibimin kızı Gülsüm evlenecek. O zamanlar köylerde gelinlik adeti yok. Nasıl cesaret ettim bilmiyorum, ona gelinlik diktim. Maaş günü ayda bir Fatsa’ya iniyorum. ÇAMAŞ henüz nahiye, yürüyerek Çamaş’a oradan da jeep ile Fatsa’ya gidiyorum. O zaman bu günün yolcu minibüsleri yok, 5 kişilik jeepe  9- 10 kişi biniyoruz.

gelinlik dikmek için Manifaturacıdan gerekli malzemeleri aldım. Dikiş makinesi buldum, teyel, prova derken makinada diktim.    Köyde ilk defa bir kız, düğününde gelinlik giymiş oldu. İlçeden etamin de almıştım, genç kızlara etamin üzerine kanava işlemesini öğrettim. Sabahtan akşama kadar okuldayım, akşamı da boş geçirmiyorum. Okulda tiyatro, koro, halk oyunları çalışmayı da sürdürüyoruz. Köylünün ilgi ile katılım sağladığı çok güzel 23 Nisan Bayram kutlaması yaptık.

4. sınıfta gözleri şimşek gibi pırıl, pırıl parlayan Ali ve tatlı kız kardeşi Ayşe, bu gün de gözlerimin önünde. Ayşe’ye bayram için prenses giysisi dikmiştim. Ali, sobaların yanmasında, odunların kesilmesinde, okul nöbetlerinde, bir yerden alınması gereken ihtiyaçlarda en yakın yardımcımdı.

Bir gün biz sınıfta ders yaparken, dışarıdan sesler geldi. Dışarı çıktım ve baktım.  Köyün adamları, hep beraber hasta taşıyorlardı. Ali ve Ayşe’nin annesi fındık bahçelerken kaza geçirdiğini öğrendim. Dere tarafında bir tarlada fındık diplerini kazarken, tepeden üstüne kocaman bir kaya yuvarlanmış. Tarladan alınıp dereden köye gelene kadar aradan 2 saat geçmiş. İlçeye götürülecek, köyün ileri gelenleri, sen de bizimle gel dediler. Bindik cipe gidiyoruz. İlk hastaneye gidene kadar 1 saat daha geçti, yani 3 saat zaman kaybedildi. Hastada hareket yok, sadece nefes alıp veriyor. Çocuklar gözümün önüne geliyor, ne yapsam da anneleri kurtulur, kime gitsem ne yapsam diye düşünüyorum. Hastaneye geldik, atladım hemen acili harekete geçirdim, sedye geldi, hastayı içeri aldılar. Hastayı röntgene, gerekli tahlillere hazırladım. Hayatımın ilk deneyimlerini yaşıyordum. Sonra doktor, ameliyata alacağız, üstündekileri çıkar ameliyat giysisini giydir dedi. Ameliyata hazırlarken hastanın yarasını çok yakından gördüm, yüzünde kocaman bir yarık vardı. Giysisini çıkarırken yarık açıldı. Çok etkilendim, daha ok gençtim. İyi olmasını umut  ederek hazırladım. Hastanın eşi, annesi ve ev sahibimle birlikte sonucu bekliyorduk.  15-20 dakika sonra çıkardılar. Bize  tam teşekküllü bir hastaneye götürün dediler.  Artık anlaşılmıştı, hasta beyin kanaması geçiriyordu. Hastayı tekrar giydirdim ve hazırladım.

Eşi hastayı doktorun tavsiyesi üzerine Samsun Hastanesine götürdü, ben akşam köye döndüm. Ali ve Ayşe’ye ne diyecektim. İçim sızlıyor, yüreğim dayanmıyordu. Onlar benden iyi haber bekliyordu. Eve gittim, gözlerimin içine bakıyordu çocuklar.

Çocuklar, anneniz güzel bir hastaneye gitti, baban ilgileniyor, bize haber verecek. Bekleyelim, dua edelim iyi haber gelsin dedim. Hayatımın en zor anıydı.   Sanıyorum hepsi 6 kardeştiler. Çocuklarla göz göze geldikçe içim yanıyordu.

Ertesi günü köye cenaze geldi……….

Ali ve Ayşe ile bu gün karşılaşsam, zaman sıfırlanır ve ben o günlere geri dönerim eminim. Ali şimdi İstanbul’da iyi bir işte çalışıyor. Telefonla bana ulaştı, konuştuk. O beni unutmamış, ben de onu unutmamıştım. Öğretmenim sizi unutmadım dediğinde sesi, eski acı anıları saklayamıyordu. Yaşadığımız olay, ikimizde de derin izler bırakmıştı.

Yaşar SARIKAYA

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,